Seçimi kimin kazanacağını açıklıyorum!
30 Mart 2019 - Yeni Şafak
Yarın büyük gün…
Yerel seçim sonuçları ise çoktan belli…
Yazının sonunda seçimlerin nihai kazananını açıklayacağım…
Ancak bu arada iş dünyasının önemli meselelerinden birini tartışmakta yarar var…
Sayın Cumhurbaşkanı, Perşembe günü Ankara Atakule’de gençleri ağırladı… Sosyal medyadan canlı yayınlanan program, tek kelimeyle harikaydı. Hem sorular tabiri amiyaneyle ‘çanak’ değildi; hem de yanıtlar kurmaca değildi.
Sosyal medya üzerinden 3,4 milyon tekil izleyicinin online (eş zamanlı) realtime (gerçek zamanlı) programı takip ettikleri tespit edilmiş…
Hiçbir TV yayını… Hiçbir miting bu kadar yaygın ve etkili olamaz… Kim düşündüyse, kim uyguladıysa helal olsun… Keşke sayın Cumhurbaşkanı bu tekniği ve yaklaşımı çoklasa…
‘Cesur’ denebilecek kadar içten pek çok soru soruldu Sayın Cumhurbaşkanı’na… Bir tanesi de en önemli ‘eksik’ ve ‘gerekli’ bulduğu gelişme ve yatırım alanlarıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanı hiç tereddütsüz işaret etti: Yüksek teknoloji, bilişim, yazılım sektörü…
Bu, bana gelecekle ilgili karanlık tablolar çizme konusunda birbirleriyle yarışan fütüristleri çağrıştırdı.
Ne zaman teknolojik gelişmeden söz edilse, hele fütüristler devreye girip hiçbir zaman gerçekleşmeyen hayallerinden dem vurarak robotlardan ve yapay zekâdan söz etseler, konu, dönüp dolaşıp otomasyon - iş kaybı tartışmasına geliverir.
Robotlar gelip bütün işleri elimizden alacaklar!
Singularity University’nin yayınlarından Singularity Hub’ta yer alan Byron Reese imzalı makaleyi, kendi işletmelerimiz açısından değerlendirmekte fayda var.
Reese, Teknoloji ve Araştırma Şirketi Gigaom’un CEO’su, çeşitli yüksek teknoloji firmalarının kurucusu ve “Infinite Progress”, “How Technology and the Internet Will End Ignorance, Disease, Hunger, Poverty, and War" adlı kitapların yazarı.
Yazar, öncelikle, iş kaybına neden olabileceklerin teknolojik gelişmeler değil, bu konudaki bilgi ve beceri eksikliği olduğunu söylüyor.
İşini kaybedecek olanlar, en az beceriye ve en düşük maaşa sahip kişiler… Çünkü teknolojik gelişmeyle o iş fonksiyon dışı kalacak…
Fakat, bir de madalyonun diğer yüzü var. Yazara göre; “Öyle bir sistem oluşmaktadır ki, en alt kademedeki kişi biraz gayretle bir üst kademeye sıçrarken bu zincirleme reaksiyon yukarıya kadar gitmekte ve hiç kimse işini kaybetmemektedir…”
Yani belli işler, iş kolları ortadan kalksa bile, kendini yeni gelişmelere adapte edenler bir üst basamağa sıçrayabilecek ve kendine yeni iş alanlarında yer bulabilecekler…
Reese’e göre “Batı’nın 200 yıllık iktisat tarihi bu durumu doğruluyor. Büyük Kriz dışında tüm teknolojik gelişmelere rağmen işsizlik yüzde 2 ile 13 arasında kaldı… Oysa o 200 yıl içinde tüm tanımlı işlerin yarısı yok oldu…”
Özellikle katma değeri yüksek ürün ve hizmet ihracatının hedeflendiği ve bunun için de yüksek teknolojinin devreye sokulmasının öneminin üzerinde durulduğu günümüzde, çalışan kadrolarını, fütüristlerin, endişeli modernlerin ellerine bırakmamak, teknoloji yatırımıyla birlikte insan kıymetlerinin gelişimine de yatırım yapmaya çaba harcamak yerinde olacaktır. Reese’in yaklaşımıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler, TİMReport dergisinin Nisan sayısındaki yazımıza bakabilirler…
Gelelim seçim sonuçlarına… Kazananın kim olduğunu bugün açıklamamızı bazıları yadırgayacaktır. Ancak sonuçlar bugün değil, bundan haftalar, aylar önce de belliydi. Sakince durup düşünen, aklını ve vicdanını ülkesinden yana koyan herkes de bunu biliyor. Kazanan, Türkiye olacak.
Türkiye’de demokrasinin olmadığını, mal ve can güvenliği bulunmadığını, ülkenin diktatörlükle idare edildiğini, otokrat bir yönetim olduğunu, Türkiye’nin batacağını, ülkenin bölüneceğini, Orta Doğu ülkesi haline geleceğimizi iddia edenlerse kaybedecek.
Çünkü yarın ‘düzgün’, demokratik, barış içinde ve şeffaf, kedilerin trafolara girmediği ve sonrasında da itiraz yolunun açık olduğu bir seçim yapılacak. Hepimize hayırlı olsun.
Yerel seçim sonuçları ise çoktan belli…
Yazının sonunda seçimlerin nihai kazananını açıklayacağım…
Ancak bu arada iş dünyasının önemli meselelerinden birini tartışmakta yarar var…
Sayın Cumhurbaşkanı, Perşembe günü Ankara Atakule’de gençleri ağırladı… Sosyal medyadan canlı yayınlanan program, tek kelimeyle harikaydı. Hem sorular tabiri amiyaneyle ‘çanak’ değildi; hem de yanıtlar kurmaca değildi.
Sosyal medya üzerinden 3,4 milyon tekil izleyicinin online (eş zamanlı) realtime (gerçek zamanlı) programı takip ettikleri tespit edilmiş…
Hiçbir TV yayını… Hiçbir miting bu kadar yaygın ve etkili olamaz… Kim düşündüyse, kim uyguladıysa helal olsun… Keşke sayın Cumhurbaşkanı bu tekniği ve yaklaşımı çoklasa…
‘Cesur’ denebilecek kadar içten pek çok soru soruldu Sayın Cumhurbaşkanı’na… Bir tanesi de en önemli ‘eksik’ ve ‘gerekli’ bulduğu gelişme ve yatırım alanlarıyla ilgiliydi. Cumhurbaşkanı hiç tereddütsüz işaret etti: Yüksek teknoloji, bilişim, yazılım sektörü…
Bu, bana gelecekle ilgili karanlık tablolar çizme konusunda birbirleriyle yarışan fütüristleri çağrıştırdı.
Ne zaman teknolojik gelişmeden söz edilse, hele fütüristler devreye girip hiçbir zaman gerçekleşmeyen hayallerinden dem vurarak robotlardan ve yapay zekâdan söz etseler, konu, dönüp dolaşıp otomasyon - iş kaybı tartışmasına geliverir.
Robotlar gelip bütün işleri elimizden alacaklar!
Singularity University’nin yayınlarından Singularity Hub’ta yer alan Byron Reese imzalı makaleyi, kendi işletmelerimiz açısından değerlendirmekte fayda var.
Reese, Teknoloji ve Araştırma Şirketi Gigaom’un CEO’su, çeşitli yüksek teknoloji firmalarının kurucusu ve “Infinite Progress”, “How Technology and the Internet Will End Ignorance, Disease, Hunger, Poverty, and War" adlı kitapların yazarı.
Yazar, öncelikle, iş kaybına neden olabileceklerin teknolojik gelişmeler değil, bu konudaki bilgi ve beceri eksikliği olduğunu söylüyor.
İşini kaybedecek olanlar, en az beceriye ve en düşük maaşa sahip kişiler… Çünkü teknolojik gelişmeyle o iş fonksiyon dışı kalacak…
Fakat, bir de madalyonun diğer yüzü var. Yazara göre; “Öyle bir sistem oluşmaktadır ki, en alt kademedeki kişi biraz gayretle bir üst kademeye sıçrarken bu zincirleme reaksiyon yukarıya kadar gitmekte ve hiç kimse işini kaybetmemektedir…”
Yani belli işler, iş kolları ortadan kalksa bile, kendini yeni gelişmelere adapte edenler bir üst basamağa sıçrayabilecek ve kendine yeni iş alanlarında yer bulabilecekler…
Reese’e göre “Batı’nın 200 yıllık iktisat tarihi bu durumu doğruluyor. Büyük Kriz dışında tüm teknolojik gelişmelere rağmen işsizlik yüzde 2 ile 13 arasında kaldı… Oysa o 200 yıl içinde tüm tanımlı işlerin yarısı yok oldu…”
Özellikle katma değeri yüksek ürün ve hizmet ihracatının hedeflendiği ve bunun için de yüksek teknolojinin devreye sokulmasının öneminin üzerinde durulduğu günümüzde, çalışan kadrolarını, fütüristlerin, endişeli modernlerin ellerine bırakmamak, teknoloji yatırımıyla birlikte insan kıymetlerinin gelişimine de yatırım yapmaya çaba harcamak yerinde olacaktır. Reese’in yaklaşımıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isteyenler, TİMReport dergisinin Nisan sayısındaki yazımıza bakabilirler…
Gelelim seçim sonuçlarına… Kazananın kim olduğunu bugün açıklamamızı bazıları yadırgayacaktır. Ancak sonuçlar bugün değil, bundan haftalar, aylar önce de belliydi. Sakince durup düşünen, aklını ve vicdanını ülkesinden yana koyan herkes de bunu biliyor. Kazanan, Türkiye olacak.
Türkiye’de demokrasinin olmadığını, mal ve can güvenliği bulunmadığını, ülkenin diktatörlükle idare edildiğini, otokrat bir yönetim olduğunu, Türkiye’nin batacağını, ülkenin bölüneceğini, Orta Doğu ülkesi haline geleceğimizi iddia edenlerse kaybedecek.
Çünkü yarın ‘düzgün’, demokratik, barış içinde ve şeffaf, kedilerin trafolara girmediği ve sonrasında da itiraz yolunun açık olduğu bir seçim yapılacak. Hepimize hayırlı olsun.