Sen de Ronaldo ol, dilediğini 'götür'...
14 Haziran 2009 Akşam Gazetesi
Ronaldo ile Paris'in 'gecesi' bazı medya 'organlarımızda' nasıl verildi, dikkat ettiniz mi? Ben ettim...
Çifte standart, magazin gazeteciliği (dergiciliği) yaptığım yıllarda da beni rahatsız ederdi; hala eder...
30 yıl öncesinden söz ediyoruz... Bazı gazeteler, popüler bir yıldızın orası burası görünen fotoğraflarını basar; altına 'ahlak bekçisi' tavırlar ve ders verir edalarıyla, 'Cüretkar pozlar'; 'Yakılacak fotoğraflar'; 'Bu kadar da açılmaz ki'; 'Yakaladık!' türünden riya kokan eleştirel yorumlar eklerlerdi...
Amaç çıplak kadın fotoğrafı kullanmaktı. Onlara göre, okur öyle istiyordu. Gazete ne kadar ciddi olursa olsun, 'Bir güzellik şarttı!'...
Her zamanki taklitçi yaklaşımla, 'Nasıl Sun 3'üncü sayfa güzeli' ihdas etmişse, Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu, sen de örneğin 'Arka Sayfa Güzeli' yapardın... Bir farkla! Olaya onlar gibi 'Güzele bakmak sevaptır!' diye yaklaşmayacak; eleştiriyor '–muş gibi' yapacaktın... Bu kural sadece, işi 'et' satmak olan Tan gibi gazeteler için geçerli olmayacaktı. Bütün ciddi gazetelerde de aynı riyakar 'ahlak bekçiliğini' uygulayacaktın... Sonra da tirajlar 50 senedir niye yerinden oynamıyor diye tepinecektin...
Aynı tavır, medyamızda zenginlik konusunda da vardır... Lüks yaşam ayıptır... 'Sözde' tabii ki... Bir yandan okur, yaşanan lükse özendirilir, ağzının suyu akıtılır, öte yandan da 'Bu değirmenin suyu nereden geliyor'; 'Oooh, vur patlasın, çal oynasın!'; 'O bunun özel yatında, bu şunun yalısında; bilmem kim falan otelde! Kimin eli kimin cebinde?' gibi 'nidalarla' abartılı bir eleştiri tonu elden bırakılmaz... En büyük yanılgı ise; okurun da kendileri gibi hasetlik ve kıskançlık içinde kudurup durduğuna inanmalarındadır...
Cristiano Ronaldo aslanlar gibi bir delikanlı. Boy pos onda, performans onda, yakışıklılık onda, şöhret onda, para onda... Yok yok çocukta... Brad Pitt bile eline su dökemez... Paris Hilton'u o götürmeyecek de ben mi götüreceğim... Neymiş? Önce 94 milyon doları götürmüş sonra da Paris'i... Paris bizimkisine 'yumulurken' bacakları açılmış, 'frikik' vermiş... Ablam Ronaldo'nun elini hiç bırakmamış... Şampanyalar su gibi akmış (bu laf ayniyle 40 yıl önce de vardı)... İkili 32 bin dolar hesap ödemiş (hangisi belli değil)... Sabaha karşı bardan çıkmışlar. Sonra Paris'in kardeşinin evinde buluşmuşlar... Gerisi sizin fantezi gücünüze kalmış...
Bu olayda ille de eleştirilecek bir şey aranıyorsa, denebilir ki: 'Ronaldo, oğlum! Gisele Bündchen, Kornikova, Sharapova, Scarlett Johansson gibi tazeler dururken Paris'le ne işin var senin? Bu mu senin layığın?'
Hele küresel kriz yüzünden Ronaldo'nun aldığı parayı eleştirenler yok mu? En çok da onlara sinir oluyorum. Size ne kardeşim. Siz yoksul halkı düşünün ve yüksek paralar almayın. (Muhabir arkadaşları kastetmiyorum. Onların çoğu zaten üç kuruş beş paraya talim ediyor.) Tamam. Saygı duyarız. Allah razı olsun... Ama bırakın alem ne götürürse götürsün; size ne oluyor?..
İletişime bir yıldız daha düşmüş
DÜN bir magazin ekinde okudum. Hani podyumda yürürken (cat walk) elbisesinin üst kısmı düşen ve göğüsleri ortaya fırlayan; bir kez de elbisesinin altı 'düşeyazan' mankenimiz Şenay Akay Hanım var ya... İşte o, bir şirket kurmuş. Onun soyunduğu 'uzmanlık' alanı farklı; ama olsun. İşin özü iletişim ve ilişki yönetimi... Bizim alanımız yani...
Hanımefendi özünde bana meslektaş ve rakip olmuş. Benim ona meslektaş ve rakip olmam mümkün değil ya; yollarımız ancak böyle kesişebilirdi...
Şenay Akay, imaj ve kariyer danışmanlığı yapacakmış... Web sitesi var mı, diye baktım. Merakımı gidereceğim. Bu işi nasıl yapacak acaba?...
İmaj meselesi kapanalı çok oldu. Kimse '-mış gibi yapmak' anlamına gelen bu alanda at koşturmuyor artık. Daha çok 'itibar yönetimi', ya da 'algılama yönetimi' gündemde. Bu demode 'imajcılık' işine hanımefendi nasıl bakıyordu acaba?... Onu merak ettim. Ayrıca hangi 'kariyerin' danışmanlığını kastettiğini de belki bulurum sitede diye düşündüm. Mankenlik ve fotomodellik dışında hangi meslek konusunda kariyer uzmanlığı olduğunu öğrenmek istedim.
Ama ne yazık ki, hanımefendinin 'foto galerileri' dışında kuruluşunu açıkladığı şirketi ile 'resmi' bir web sitesine rastlamak mümkün olmadı. Herhalde daha yenidir. Site 'inşaat' halinde olabilir... Sayın Akay sanatçı ve işadamlarına hizmet veriyormuş. Sonraki hedefi ise politikacılarmış. Özellikle de Başbakan R. Tayyip Erdoğan'a hizmet vermek istiyormuş. İletişim sektöründeki firmalar, web sitelerinde hangi hizmeti kime verdiklerini açıkça yazarlar. Sayın Şenay Akay da benzerini yaparsa; biz de meseleyi hem mesleki hem de akademik boyutu ile ele almaya çalışırız... Akay'ın -en azından mesleğin itibarına saygı nedeniyle- olayı ne kadar ciddiye aldığını göstermesi, özellikle gelecekte iletişim alanına girmek isteyen gençler adına önemlidir.
Ronaldo ile Paris'in 'gecesi' bazı medya 'organlarımızda' nasıl verildi, dikkat ettiniz mi? Ben ettim...
Çifte standart, magazin gazeteciliği (dergiciliği) yaptığım yıllarda da beni rahatsız ederdi; hala eder...
30 yıl öncesinden söz ediyoruz... Bazı gazeteler, popüler bir yıldızın orası burası görünen fotoğraflarını basar; altına 'ahlak bekçisi' tavırlar ve ders verir edalarıyla, 'Cüretkar pozlar'; 'Yakılacak fotoğraflar'; 'Bu kadar da açılmaz ki'; 'Yakaladık!' türünden riya kokan eleştirel yorumlar eklerlerdi...
Amaç çıplak kadın fotoğrafı kullanmaktı. Onlara göre, okur öyle istiyordu. Gazete ne kadar ciddi olursa olsun, 'Bir güzellik şarttı!'...
Her zamanki taklitçi yaklaşımla, 'Nasıl Sun 3'üncü sayfa güzeli' ihdas etmişse, Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu, sen de örneğin 'Arka Sayfa Güzeli' yapardın... Bir farkla! Olaya onlar gibi 'Güzele bakmak sevaptır!' diye yaklaşmayacak; eleştiriyor '–muş gibi' yapacaktın... Bu kural sadece, işi 'et' satmak olan Tan gibi gazeteler için geçerli olmayacaktı. Bütün ciddi gazetelerde de aynı riyakar 'ahlak bekçiliğini' uygulayacaktın... Sonra da tirajlar 50 senedir niye yerinden oynamıyor diye tepinecektin...
Aynı tavır, medyamızda zenginlik konusunda da vardır... Lüks yaşam ayıptır... 'Sözde' tabii ki... Bir yandan okur, yaşanan lükse özendirilir, ağzının suyu akıtılır, öte yandan da 'Bu değirmenin suyu nereden geliyor'; 'Oooh, vur patlasın, çal oynasın!'; 'O bunun özel yatında, bu şunun yalısında; bilmem kim falan otelde! Kimin eli kimin cebinde?' gibi 'nidalarla' abartılı bir eleştiri tonu elden bırakılmaz... En büyük yanılgı ise; okurun da kendileri gibi hasetlik ve kıskançlık içinde kudurup durduğuna inanmalarındadır...
Cristiano Ronaldo aslanlar gibi bir delikanlı. Boy pos onda, performans onda, yakışıklılık onda, şöhret onda, para onda... Yok yok çocukta... Brad Pitt bile eline su dökemez... Paris Hilton'u o götürmeyecek de ben mi götüreceğim... Neymiş? Önce 94 milyon doları götürmüş sonra da Paris'i... Paris bizimkisine 'yumulurken' bacakları açılmış, 'frikik' vermiş... Ablam Ronaldo'nun elini hiç bırakmamış... Şampanyalar su gibi akmış (bu laf ayniyle 40 yıl önce de vardı)... İkili 32 bin dolar hesap ödemiş (hangisi belli değil)... Sabaha karşı bardan çıkmışlar. Sonra Paris'in kardeşinin evinde buluşmuşlar... Gerisi sizin fantezi gücünüze kalmış...
Bu olayda ille de eleştirilecek bir şey aranıyorsa, denebilir ki: 'Ronaldo, oğlum! Gisele Bündchen, Kornikova, Sharapova, Scarlett Johansson gibi tazeler dururken Paris'le ne işin var senin? Bu mu senin layığın?'
Hele küresel kriz yüzünden Ronaldo'nun aldığı parayı eleştirenler yok mu? En çok da onlara sinir oluyorum. Size ne kardeşim. Siz yoksul halkı düşünün ve yüksek paralar almayın. (Muhabir arkadaşları kastetmiyorum. Onların çoğu zaten üç kuruş beş paraya talim ediyor.) Tamam. Saygı duyarız. Allah razı olsun... Ama bırakın alem ne götürürse götürsün; size ne oluyor?..
İletişime bir yıldız daha düşmüş
DÜN bir magazin ekinde okudum. Hani podyumda yürürken (cat walk) elbisesinin üst kısmı düşen ve göğüsleri ortaya fırlayan; bir kez de elbisesinin altı 'düşeyazan' mankenimiz Şenay Akay Hanım var ya... İşte o, bir şirket kurmuş. Onun soyunduğu 'uzmanlık' alanı farklı; ama olsun. İşin özü iletişim ve ilişki yönetimi... Bizim alanımız yani...
Hanımefendi özünde bana meslektaş ve rakip olmuş. Benim ona meslektaş ve rakip olmam mümkün değil ya; yollarımız ancak böyle kesişebilirdi...
Şenay Akay, imaj ve kariyer danışmanlığı yapacakmış... Web sitesi var mı, diye baktım. Merakımı gidereceğim. Bu işi nasıl yapacak acaba?...
İmaj meselesi kapanalı çok oldu. Kimse '-mış gibi yapmak' anlamına gelen bu alanda at koşturmuyor artık. Daha çok 'itibar yönetimi', ya da 'algılama yönetimi' gündemde. Bu demode 'imajcılık' işine hanımefendi nasıl bakıyordu acaba?... Onu merak ettim. Ayrıca hangi 'kariyerin' danışmanlığını kastettiğini de belki bulurum sitede diye düşündüm. Mankenlik ve fotomodellik dışında hangi meslek konusunda kariyer uzmanlığı olduğunu öğrenmek istedim.
Ama ne yazık ki, hanımefendinin 'foto galerileri' dışında kuruluşunu açıkladığı şirketi ile 'resmi' bir web sitesine rastlamak mümkün olmadı. Herhalde daha yenidir. Site 'inşaat' halinde olabilir... Sayın Akay sanatçı ve işadamlarına hizmet veriyormuş. Sonraki hedefi ise politikacılarmış. Özellikle de Başbakan R. Tayyip Erdoğan'a hizmet vermek istiyormuş. İletişim sektöründeki firmalar, web sitelerinde hangi hizmeti kime verdiklerini açıkça yazarlar. Sayın Şenay Akay da benzerini yaparsa; biz de meseleyi hem mesleki hem de akademik boyutu ile ele almaya çalışırız... Akay'ın -en azından mesleğin itibarına saygı nedeniyle- olayı ne kadar ciddiye aldığını göstermesi, özellikle gelecekte iletişim alanına girmek isteyen gençler adına önemlidir.