Sendikalara iletişim hizmeti verilemez
07 Şubat 2010 Akşam Gazetesi
Bu yazışmayı sizden esirgemeyezdim. Burada adına zaman zaman rastladığınız, 30 yıla yakın bir süredir hem dostluğumuz hem de iş arkadaşlığımız süregelen sevgili Ülkü Karaosmanoğlu'nun bana yazdığı mektup ve benim yanıtım şöyle:
'Ali Bey,
Ekte AKŞAM köşe yazarı Nihal Kemaloğlu'nun bugünkü yazısı var. Tekel işçilerini yazarken 'şirket devlet' anlayışından söz ediyor ki, Tayyip Bey de bu konudaki konuşmalarında işin 'sosyal' yanını tümüyle es geçip 'Biz bu devleti adeta bir özel sektör mantığı ile mi çalıştıracağız yoksa geçmişten bu yana alışılmış haliyle mi yürüteceğiz?' diyor. Adı üstünde 'devlet'in icrasının başındaki kişinin CEO gibi davranması ve Tekel sorununun iletişimini de bu özden hareketle yapması doğru mu? Tekel işçilerinin sendikası, iletişimlerini nasıl yürütmeliydi? Bu konuda bir yazı yazarsanız hepimiz öğreniriz. (Bu arada Nihal Kemaloğlu, 'İnsan bakiyesi' lafını kullanmış. Müthiş!)'
Kemaloğlu benim de favori yazarım... Her konuda (bu yazısında olduğu gibi) hem fikir olmasam da; yani 'beğenmesem' de, kesinlikle 'sevdiklerimden'... Hele o Wim Wenders yazısında sonra... Beğenmek ile sevmek arasında bir tercih yap, deseler; kesinlikle sevmeyi tercih ederim.
Ülkü Hanım'ın mektubunu şöyle yanıtlamışım:
'Ülkücüğüm,
Kafamda hep Sinan Çetin'in lafı: 'Bu salondaki herkes Kapitalizm'e karşı... Ancak Kapitalizm hala var ve aslanlar gibi ayakta. Ne Kapitalizmmiş bu yahu!...'
Anılarımda hep aynı şey: Neye karşı çıkmışsam yanlışmış...
Sonra da o benim iflah olmaz önyargım: Hiçbir şey göründüğü gibi değildir... Yani sendikalar bir şeye karşı çıkarken bambaşka bir şeye hizmet ediyor olabilirler... CIA tarafından desteklenmiş nakliyeci sendikaları Şili'de Salvador Allende'nin yok olmasına giden yolun başlangıcını oluşturmuşlardı... CIA bağlantısı çok sonra anlaşıldı. Ve Allende'yi yeterince 'sol' bulmayan solcular, ülkeyi kilitleyen nakliyecileri desteklemişlerdi... İran'da
TUDEH'in Humeyni'yi desteklemesi gibi... Bugün sendika yöneticileri ülkede hayatı yeterince durduramadık, diye hayıflanıyorlardı...
Sorunun yanıtı kafamda çok yalın: Türkiye'de sendikaların iletişimi iletişim uzmanları tarafından yapılamaz... Bugüne kadar yapılamamış olduğu gibi... Çünkü siyasete ve tabii sendikalizme bulaşmış olan herkes kendisini doğal iletişim uzmanı olarak görür. Ben de 40 yıl önce aynı şekilde düşünüyordum...'
Karaosmanoğlu bu mektubumu da yanıtlamış... Son sözü hep bayanlara bırakmayı, beceriksiz ilişki yönetimi tecrübelerimden sonra iyice öğrendim... Onun için kendisine bir daha yanıt yazmayıp susma hakkımı kullandım.
Sevdalısına bir İstanbul şaheseri
Önce cuma akşamı Skytürk'te canlı yayınlanan, pazar günleri de (bugün) tekrarı ekrana gelen 'Bildiğin Gibi Değil' adlı TV programında, son bölümde her zaman yaptığımız gibi 'ev sahibi' Özlem Gürses yanında getirdiği muhteşem bir kitabı takdime başladı...
Muhteşem baskılı devasa kitabın adı 'İstanbul Haritaları 1422 - 1922'... Adı aslında her şeyi anlatıyor. Program konuğu Burhan Öçal küçük dilini yutuyordu... Tam da barok ile tasavvuf müziğinin bir arada sunduğu 'Sufi / Bach - Orient meets occident' adlı albümün Avrupa'da piyasa çıkışının peşine gelmişti bizim program.
Burhan Öçal da biz de bu büyük eseri orta çıkaran insanları kutladık. Özellikle de projenin sponsorluğunu üstlenmiş olan Ağaoğlu Şirketler Grubu'nu hayırla andık... Sonra böyle çalışmaların ortaya çıkması için bazı 'çılgın' insanların bir araya gelmesinin tarihi bir buluşma olduğuna atıfla işin 'mimarlarını' sıralayacaktık ki, araya laf karıştı... Bu arada bir de hata yaptık... Programa gelmeden önce benzer değerli eserler yayınlayan Boyut Yayınları'nın son çıkardığı şaheserlerden biri olan 'İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya Ve Denizcilik' adlı eseri karıştırıyordum. İstanbul Haritaları için de 'Boyut Yayınları çıkardı' deyivermişim... Farkında bile değilim. Programdan sonra arkadaşlar uyandırdılar. Kitabı yayınlayan değil basmış olan kuruluş Boyut Matbaacılık'mış...
Denizcilik kelimesi Boyut'un kitabında da geçiyor ya. Bizim kafayı o karıştırmış olmalı... Öte yandan İstanbul Haritaları'nı yayınlayan kuruluşun adı Denizler Kitabevi... Yayıncısı da Dr. Ayşe Yetişkin Kubilay Hanım... Projeyi yönetmiş olan kişiler Yalçın Balcı ve Ekber And... Bu 'Çılgın Türkler' olmasa, bu 'çılgın' eserler çıkmayacak ortaya... Sevgililer Günü için bile mükemmel bir hediye olabilir; hele de sevdiğiniz İstanbul'a sevdalıysa...
Bu yazışmayı sizden esirgemeyezdim. Burada adına zaman zaman rastladığınız, 30 yıla yakın bir süredir hem dostluğumuz hem de iş arkadaşlığımız süregelen sevgili Ülkü Karaosmanoğlu'nun bana yazdığı mektup ve benim yanıtım şöyle:
'Ali Bey,
Ekte AKŞAM köşe yazarı Nihal Kemaloğlu'nun bugünkü yazısı var. Tekel işçilerini yazarken 'şirket devlet' anlayışından söz ediyor ki, Tayyip Bey de bu konudaki konuşmalarında işin 'sosyal' yanını tümüyle es geçip 'Biz bu devleti adeta bir özel sektör mantığı ile mi çalıştıracağız yoksa geçmişten bu yana alışılmış haliyle mi yürüteceğiz?' diyor. Adı üstünde 'devlet'in icrasının başındaki kişinin CEO gibi davranması ve Tekel sorununun iletişimini de bu özden hareketle yapması doğru mu? Tekel işçilerinin sendikası, iletişimlerini nasıl yürütmeliydi? Bu konuda bir yazı yazarsanız hepimiz öğreniriz. (Bu arada Nihal Kemaloğlu, 'İnsan bakiyesi' lafını kullanmış. Müthiş!)'
Kemaloğlu benim de favori yazarım... Her konuda (bu yazısında olduğu gibi) hem fikir olmasam da; yani 'beğenmesem' de, kesinlikle 'sevdiklerimden'... Hele o Wim Wenders yazısında sonra... Beğenmek ile sevmek arasında bir tercih yap, deseler; kesinlikle sevmeyi tercih ederim.
Ülkü Hanım'ın mektubunu şöyle yanıtlamışım:
'Ülkücüğüm,
Kafamda hep Sinan Çetin'in lafı: 'Bu salondaki herkes Kapitalizm'e karşı... Ancak Kapitalizm hala var ve aslanlar gibi ayakta. Ne Kapitalizmmiş bu yahu!...'
Anılarımda hep aynı şey: Neye karşı çıkmışsam yanlışmış...
Sonra da o benim iflah olmaz önyargım: Hiçbir şey göründüğü gibi değildir... Yani sendikalar bir şeye karşı çıkarken bambaşka bir şeye hizmet ediyor olabilirler... CIA tarafından desteklenmiş nakliyeci sendikaları Şili'de Salvador Allende'nin yok olmasına giden yolun başlangıcını oluşturmuşlardı... CIA bağlantısı çok sonra anlaşıldı. Ve Allende'yi yeterince 'sol' bulmayan solcular, ülkeyi kilitleyen nakliyecileri desteklemişlerdi... İran'da
TUDEH'in Humeyni'yi desteklemesi gibi... Bugün sendika yöneticileri ülkede hayatı yeterince durduramadık, diye hayıflanıyorlardı...
Sorunun yanıtı kafamda çok yalın: Türkiye'de sendikaların iletişimi iletişim uzmanları tarafından yapılamaz... Bugüne kadar yapılamamış olduğu gibi... Çünkü siyasete ve tabii sendikalizme bulaşmış olan herkes kendisini doğal iletişim uzmanı olarak görür. Ben de 40 yıl önce aynı şekilde düşünüyordum...'
Karaosmanoğlu bu mektubumu da yanıtlamış... Son sözü hep bayanlara bırakmayı, beceriksiz ilişki yönetimi tecrübelerimden sonra iyice öğrendim... Onun için kendisine bir daha yanıt yazmayıp susma hakkımı kullandım.
Sevdalısına bir İstanbul şaheseri
Önce cuma akşamı Skytürk'te canlı yayınlanan, pazar günleri de (bugün) tekrarı ekrana gelen 'Bildiğin Gibi Değil' adlı TV programında, son bölümde her zaman yaptığımız gibi 'ev sahibi' Özlem Gürses yanında getirdiği muhteşem bir kitabı takdime başladı...
Muhteşem baskılı devasa kitabın adı 'İstanbul Haritaları 1422 - 1922'... Adı aslında her şeyi anlatıyor. Program konuğu Burhan Öçal küçük dilini yutuyordu... Tam da barok ile tasavvuf müziğinin bir arada sunduğu 'Sufi / Bach - Orient meets occident' adlı albümün Avrupa'da piyasa çıkışının peşine gelmişti bizim program.
Burhan Öçal da biz de bu büyük eseri orta çıkaran insanları kutladık. Özellikle de projenin sponsorluğunu üstlenmiş olan Ağaoğlu Şirketler Grubu'nu hayırla andık... Sonra böyle çalışmaların ortaya çıkması için bazı 'çılgın' insanların bir araya gelmesinin tarihi bir buluşma olduğuna atıfla işin 'mimarlarını' sıralayacaktık ki, araya laf karıştı... Bu arada bir de hata yaptık... Programa gelmeden önce benzer değerli eserler yayınlayan Boyut Yayınları'nın son çıkardığı şaheserlerden biri olan 'İslam Uygarlığında Astronomi Coğrafya Ve Denizcilik' adlı eseri karıştırıyordum. İstanbul Haritaları için de 'Boyut Yayınları çıkardı' deyivermişim... Farkında bile değilim. Programdan sonra arkadaşlar uyandırdılar. Kitabı yayınlayan değil basmış olan kuruluş Boyut Matbaacılık'mış...
Denizcilik kelimesi Boyut'un kitabında da geçiyor ya. Bizim kafayı o karıştırmış olmalı... Öte yandan İstanbul Haritaları'nı yayınlayan kuruluşun adı Denizler Kitabevi... Yayıncısı da Dr. Ayşe Yetişkin Kubilay Hanım... Projeyi yönetmiş olan kişiler Yalçın Balcı ve Ekber And... Bu 'Çılgın Türkler' olmasa, bu 'çılgın' eserler çıkmayacak ortaya... Sevgililer Günü için bile mükemmel bir hediye olabilir; hele de sevdiğiniz İstanbul'a sevdalıysa...