Sevgili Fatih Altaylı...
18 Mayıs 2009 Akşam Gazetesi
Seni severim... Ancak çok beğendiğimi söyleyemem... Beğenmek ve sevmek bir arada olmak zorunda değildir. Sevip beğenmediğimiz çok insan vardır. Ben kendimi de çok beğenmem. Beğenmek ve sevmek bir arada oldu mu, tekamül durur gibi gelir bana.
Beğenip sevmediklerim de çok vardır. Beğenmeyip sevmediklerim konumuz dışı. Hem beğenip hem sevmediklerim de öyle. Sayıları çok azdır.
Çetin Altan ustanın çok kullandığı bir deyişle 'Kibar değilsindir, ancak saygılısındır'... En azından konuşma dilinde saygıyı elden bıraktığına tanık olmadım.
O nedenle yıllar önce ben Güneş Gazetesi'nde köşe yazarken, muhabir olarak çalıştığın spor servisi adına benimle röportaj yaptığın günler hafızalardaki tazeliğini korurken, özgeçmişim tüm ayrıntısı ile internette dururken, senin yönettiğin bir yayın organında bana 'sözde gazeteci' denmesine müsaade etmene içerlemedim. Seni severim çünkü. Herhalde gözünden kaçtı, diye düşündüm.
Bir yandan gazeteciliği bildiğini her defasında açık yüreklilikle iddia ederken, öte yandan bana hiç sorulmadan, benimle hiç görüşülmeden hakkımda tezvirat yapılmasına izin vermene de üzülmedim. 'Başarı ve tiraj stresi altındadır. Polemiklere ihtiyacı var. Çalışma arkadaşlarının bir numaralı gazetecilik ilkesini ihlal etmelerine ses çıkaramamış herhalde' diye düşündüm...
Çünkü benimle konuşsaydın ya da konuşulmasını sağlasaydın, o zaman söz konusu açıklamayı sanki birlikte kaleme almışız algısı yarattığın Sayın Ali Ağaoğlu ile bir kez dahi yüz yüze gelmediğimi, kendisini hiç tanımadığımı bilebilirdin...
Ayrıca Sayın Ağaoğlu'nun kendi imzasını taşıyan açıklamasını görevleri gereği basına servis etmenin dışında olayda herhangi bir taksiratı(!) olmayan Saydam PR'ı suçlamadan önce de keşke en azından o şirketin Genel Müdürü Sayın Ozan Özkan ile konuşulsaymış. O zaman belki hakaret içerdiği iddia edilen açıklama gazetede yayınlanırken ne düşünüldüyse, oradan bir bağlantı kurulup bizim üzerimizden polemik yaratmanın gereksiz ve yersiz olacağı sonucuna varılabilirdi... Dedim ya bunun için de içerlemedim sana...
Forbes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Burçak Güven'in dün Sabah Gazetesi İşte İnsan Eki'nin arka sayfasında yer alan makalesinde verdiği (Bireysel zenginlik - kurumsal ve bireysel vergi odaklı) ekonomi gazeteciliği dersinin herkes tarafından aynı derinlikte bilinmiyor olması da anlayışla karşılanabilir. Her ne kadar her şeyin başlangıç noktası orası olsa da... O yüzden sana bir husumet beslenmesini de anlayışla karşılamam. Olur böyle hatalar...
Ama Sevgili Fatih, dünkü yazında bana karşı doğrudan doğruya hakaret içeren sözcükler kullanman var ya!.. İşte o yaraladı beni... Sana yakıştıramadım. Çok üzgünüm... Senin adına üzgünüm... Onca yıllık hukukumuz adına üzgünüm. Yönettiğin gazeteden ve bizim şirketlerden ekmek yiyen arkadaşlarımızın gereksiz yere olayın içine çekilmiş olmalarından dolayı üzgünüm. Dünkü yazındaki bireysel hakaret meselesini bizi temsil eden Postacıoğlu Hukuk Bürosu'na havale etmek ve sana karşı yasalar önünde hakkımı aramak zorunda kalacağım için içim buruk...
Allah yolunu açık etsin sevgili kardeşim. Seni, hukuk düzeninden çok kendi vicdanına emanet ediyorum.
Not: Merak edenler, Sayın Altaylı'nın zaman zaman değindiği 'Danışman yazarlık' konusu içinwww.alisaydam.com sitesindeki yazılar/mesleki tartışmalar sekmesinde yer alan, Marketing Türkiye'de de yayınlanmış 'Medyadaki Danışmanlar' başlıklı yazıma, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği ve İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği'nin konuyla ilgili görüşlerine bakabilirler.
Seni severim... Ancak çok beğendiğimi söyleyemem... Beğenmek ve sevmek bir arada olmak zorunda değildir. Sevip beğenmediğimiz çok insan vardır. Ben kendimi de çok beğenmem. Beğenmek ve sevmek bir arada oldu mu, tekamül durur gibi gelir bana.
Beğenip sevmediklerim de çok vardır. Beğenmeyip sevmediklerim konumuz dışı. Hem beğenip hem sevmediklerim de öyle. Sayıları çok azdır.
Çetin Altan ustanın çok kullandığı bir deyişle 'Kibar değilsindir, ancak saygılısındır'... En azından konuşma dilinde saygıyı elden bıraktığına tanık olmadım.
O nedenle yıllar önce ben Güneş Gazetesi'nde köşe yazarken, muhabir olarak çalıştığın spor servisi adına benimle röportaj yaptığın günler hafızalardaki tazeliğini korurken, özgeçmişim tüm ayrıntısı ile internette dururken, senin yönettiğin bir yayın organında bana 'sözde gazeteci' denmesine müsaade etmene içerlemedim. Seni severim çünkü. Herhalde gözünden kaçtı, diye düşündüm.
Bir yandan gazeteciliği bildiğini her defasında açık yüreklilikle iddia ederken, öte yandan bana hiç sorulmadan, benimle hiç görüşülmeden hakkımda tezvirat yapılmasına izin vermene de üzülmedim. 'Başarı ve tiraj stresi altındadır. Polemiklere ihtiyacı var. Çalışma arkadaşlarının bir numaralı gazetecilik ilkesini ihlal etmelerine ses çıkaramamış herhalde' diye düşündüm...
Çünkü benimle konuşsaydın ya da konuşulmasını sağlasaydın, o zaman söz konusu açıklamayı sanki birlikte kaleme almışız algısı yarattığın Sayın Ali Ağaoğlu ile bir kez dahi yüz yüze gelmediğimi, kendisini hiç tanımadığımı bilebilirdin...
Ayrıca Sayın Ağaoğlu'nun kendi imzasını taşıyan açıklamasını görevleri gereği basına servis etmenin dışında olayda herhangi bir taksiratı(!) olmayan Saydam PR'ı suçlamadan önce de keşke en azından o şirketin Genel Müdürü Sayın Ozan Özkan ile konuşulsaymış. O zaman belki hakaret içerdiği iddia edilen açıklama gazetede yayınlanırken ne düşünüldüyse, oradan bir bağlantı kurulup bizim üzerimizden polemik yaratmanın gereksiz ve yersiz olacağı sonucuna varılabilirdi... Dedim ya bunun için de içerlemedim sana...
Forbes Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Burçak Güven'in dün Sabah Gazetesi İşte İnsan Eki'nin arka sayfasında yer alan makalesinde verdiği (Bireysel zenginlik - kurumsal ve bireysel vergi odaklı) ekonomi gazeteciliği dersinin herkes tarafından aynı derinlikte bilinmiyor olması da anlayışla karşılanabilir. Her ne kadar her şeyin başlangıç noktası orası olsa da... O yüzden sana bir husumet beslenmesini de anlayışla karşılamam. Olur böyle hatalar...
Ama Sevgili Fatih, dünkü yazında bana karşı doğrudan doğruya hakaret içeren sözcükler kullanman var ya!.. İşte o yaraladı beni... Sana yakıştıramadım. Çok üzgünüm... Senin adına üzgünüm... Onca yıllık hukukumuz adına üzgünüm. Yönettiğin gazeteden ve bizim şirketlerden ekmek yiyen arkadaşlarımızın gereksiz yere olayın içine çekilmiş olmalarından dolayı üzgünüm. Dünkü yazındaki bireysel hakaret meselesini bizi temsil eden Postacıoğlu Hukuk Bürosu'na havale etmek ve sana karşı yasalar önünde hakkımı aramak zorunda kalacağım için içim buruk...
Allah yolunu açık etsin sevgili kardeşim. Seni, hukuk düzeninden çok kendi vicdanına emanet ediyorum.
Not: Merak edenler, Sayın Altaylı'nın zaman zaman değindiği 'Danışman yazarlık' konusu içinwww.alisaydam.com sitesindeki yazılar/mesleki tartışmalar sekmesinde yer alan, Marketing Türkiye'de de yayınlanmış 'Medyadaki Danışmanlar' başlıklı yazıma, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği ve İletişim Danışmanlığı Şirketleri Derneği'nin konuyla ilgili görüşlerine bakabilirler.