Sezen Aksu’ya toz kondurtmam!
01 ocak 2007
Bu durumda Sezen Aksu’ya Gaffur’u hiç kondurtmam!..
Ünlü tarihi sahne üzerine çeşitli senaryolar yazılmıştır. Rivayet o ki, Roma İmparatoru Gaius Julius Caesar’a Senato’da suikast düzenlenir. Pek çok kılıç ve kama darbesi alan Sezar, bir türlü yıkılmaz ve ayakta kalmayı başarır. Nihayet çok güvendiği dostu Marcus Junius Brutus’ün gelip kılıcını vücuduna sapladığı anda ölüm gerçekleşecektir. Sezar’ın son sözleri şudur: “Sen de mi Brütüs? Yıkıl o zaman Sezar!” der ve Sezar yere yıkılır...
Bu sahne nereden geldi aklıma, kim bilir?..
Son günlerde Roma adlı diziyi dvd’den izlediğim, izlerken de dönüp şöyle bir tarih kitaplarını karıştırdığım için mi? Yoksa yılbaşı eğlenceleri arasında Sezen Aksu ile Peker Açıkalın’ın birlikte fotoğraflarını gördüğüm için mi? Kestiremiyorum...
Uzun bir süre keyifle izledim Avrupa Yakası’nı. Ta ki, şu Gaffur tiplemesi başlayana kadar. Duygularını, düşüncelerini tamamen paylaştığım Hakkı Devrim üstat gibi uzun analizlere girmek niyetinde değilim. Sadece, “midem kalkıyor”, diyeyim yeter herhalde. Yine de Gaffur’un iğrenç ayaklarıyla oynamasından hoşlananlar olabilir –ki nitekim bu tür canlılardan ülkemizde mebzul miktarda bulunduğu anlaşılıyor; Peker Açıkalın büyük bir iletişim ve konumlama hatası yapıp normal hayatında da pijama ve terlikleriyle, göğüs kıllarını sallaya sallaya orada burada dolanabilir. Buna da itirazım yok. Hiç çocuk doğurmamış Pınar Altuğ’u oynadığı rol nedeniyle yılın annesi seçmiş; dizide rol gereği ölen Oktay Kaynarca (Çakır) arkasından mevlit okutup ağıtlar yakmış bir “ulusun ahfadıyız”...
Bunların hiçbirini yadırgamam ama Sezen Aksu’nun çok doğru bir kararla yılbaşında çıktığı devlet TV’sinde Gaffur’la birlikte fotoğraf vermesini anlamam zor. Çünkü Sezen sıradan bir popstar değil. Türkiye’de halkın onu koyduğu yer bambaşka. Kendisinin ölçtürmesine, araştırmasına gerek yok. Gülben Ergen’e sorsun yeter. Çünkü Gülben GFK’ya araştırma yaptırıyordu. Bir keresinde sordum. “Sezen itibar araştırmasında –tanınma, beğenilme- nerede çıkıyor?”... “O çok farklı” dedi, “Hepimiz tek tek farklı düzeylerde ama bir grup içinde çıkıyoruz. O, grubun tamamen dışında. Halkın ona atfettiği değerler de, onu konumladığı yer de farklı...”
Peker Bey için marka kavramını kullanmayacağımı herkes bilir; ama yine de örnek olarak verirsek; iki marka yan yana gelince güçlü marka güçsüzü yukarı çeker; güçsüz de güçlüyü aşağıya... Marka haline gelmiş starların bir ürün için reklama çıktıklarında aldıkları paranın miktarını aradaki o fark belirler. Yani yıpranma oranı...
Bu ülkenin ender hazinelerinden, kıymetlerinden biri olan Sezen’e o fotoğraf yakışmamış. Atatürk’ü, Mevhibe Hanım’ı, Leyla Gençer’i, Arif Mardin’i böyle bir kare içinde nasıl düşünemiyorsam, Sezen’i de düşünemiyorum... Gaffur’u onayladığı ve bu kültürü desteklediği algısını yaratacak her davranış belki Sezen’den çok fazla şey götürmez ama milyonlarca hayranında bu onayı verdiği izlenimi yaratabilir. Sezen’in de bunu hiç isteyeceğini zannetmiyorum. Bir sanatçının en önde gelen kurumsal ve sosyal sorumluluğu bu olsa gerek...
Son Sümerbank’ı da kapattık!
Dün gazetelerde vardı. Sümerbank’ın son mağazası da kapanmış. İçinde kalan 2 milyon YTL değerindeki ürünler de hayır için çeşitli kurumlara dağıtılmış.
Sümerbank’la birlikte benim içimde de bir devir tamamen kapanmış oldu. Ben Sümerbank ürünleriyle büyüdüm. Babam üst düzeyde bürokrat olsa da devlet memuruydu. Biz üç kardeştik. Liseyi bitirene kadar ya annemiz bir şeyler dikerdi, ya da Sümerbank’tan alınırdı her şey. Kadıköy Altıyol’daki ayakkabı mağazası Bülent’in vitrinindeki ‘loafer’lara nasıl imrendiğimi hiç unutmam.
Bu yılın son günü itibariyle benim için sosyal devlet, karma ekonomi, devlet güdümlü sektör kavramları sona erdi. Belki bu iş çok daha önce olmuştu ama; Sümerbank’ın son mağazası yeni kapandı... Vahşi kapitalizmden ve liberalizmden artık geri dönüş yok. 2007’de de ABD’nin “İş dünyasının gelişimine müdahale edemeyiz” gibi gerekçeleriyle küresel ısınmayı durdurmak ya da yavaşlatmak için sağlam adımlar atamazsak kıyamete bir adım yaklaştığımız bir yıl olacak.
Biz de Sümerbank’ı kapattık. Güzel, kapattık da; yerine ne koyduk?..
Reklam babından bir hatırlatma Bendeniz yapımcı ve sunucumuz sevgili Özlem Gürses'le 'Haberturk'te Bayram' adlı programla bayram süresince öğlen ve akşamları ekranda olacağız. Bakın konuklarımız kimler: Bayramın ilk günü (bugün öğlen tekrarı var) Gani Müjde, Metin Uca, Ayşe Özgün, Günseli Kato, Sezen Cumhur Önal, bayramın ikinci günü Perihan Çakıroğlu, Aynur Bektaş, Nebahat Çehre, Aykut Hamzagil, Ebru Akel, Can Gürzap, üçüncü günü Sedef Orman, Nihat Odabaşı, Zeynep Fadıllıoğlu, Salim Kadıbeşegil, Burcu Kara, dördüncü günü Doğan Paksoy, Şahin Paksoy, Suzan Toplusoy, Nuşin Oral ile beraber olacağız. Sizi de bekleriz.
Ünlü tarihi sahne üzerine çeşitli senaryolar yazılmıştır. Rivayet o ki, Roma İmparatoru Gaius Julius Caesar’a Senato’da suikast düzenlenir. Pek çok kılıç ve kama darbesi alan Sezar, bir türlü yıkılmaz ve ayakta kalmayı başarır. Nihayet çok güvendiği dostu Marcus Junius Brutus’ün gelip kılıcını vücuduna sapladığı anda ölüm gerçekleşecektir. Sezar’ın son sözleri şudur: “Sen de mi Brütüs? Yıkıl o zaman Sezar!” der ve Sezar yere yıkılır...
Bu sahne nereden geldi aklıma, kim bilir?..
Son günlerde Roma adlı diziyi dvd’den izlediğim, izlerken de dönüp şöyle bir tarih kitaplarını karıştırdığım için mi? Yoksa yılbaşı eğlenceleri arasında Sezen Aksu ile Peker Açıkalın’ın birlikte fotoğraflarını gördüğüm için mi? Kestiremiyorum...
Uzun bir süre keyifle izledim Avrupa Yakası’nı. Ta ki, şu Gaffur tiplemesi başlayana kadar. Duygularını, düşüncelerini tamamen paylaştığım Hakkı Devrim üstat gibi uzun analizlere girmek niyetinde değilim. Sadece, “midem kalkıyor”, diyeyim yeter herhalde. Yine de Gaffur’un iğrenç ayaklarıyla oynamasından hoşlananlar olabilir –ki nitekim bu tür canlılardan ülkemizde mebzul miktarda bulunduğu anlaşılıyor; Peker Açıkalın büyük bir iletişim ve konumlama hatası yapıp normal hayatında da pijama ve terlikleriyle, göğüs kıllarını sallaya sallaya orada burada dolanabilir. Buna da itirazım yok. Hiç çocuk doğurmamış Pınar Altuğ’u oynadığı rol nedeniyle yılın annesi seçmiş; dizide rol gereği ölen Oktay Kaynarca (Çakır) arkasından mevlit okutup ağıtlar yakmış bir “ulusun ahfadıyız”...
Bunların hiçbirini yadırgamam ama Sezen Aksu’nun çok doğru bir kararla yılbaşında çıktığı devlet TV’sinde Gaffur’la birlikte fotoğraf vermesini anlamam zor. Çünkü Sezen sıradan bir popstar değil. Türkiye’de halkın onu koyduğu yer bambaşka. Kendisinin ölçtürmesine, araştırmasına gerek yok. Gülben Ergen’e sorsun yeter. Çünkü Gülben GFK’ya araştırma yaptırıyordu. Bir keresinde sordum. “Sezen itibar araştırmasında –tanınma, beğenilme- nerede çıkıyor?”... “O çok farklı” dedi, “Hepimiz tek tek farklı düzeylerde ama bir grup içinde çıkıyoruz. O, grubun tamamen dışında. Halkın ona atfettiği değerler de, onu konumladığı yer de farklı...”
Peker Bey için marka kavramını kullanmayacağımı herkes bilir; ama yine de örnek olarak verirsek; iki marka yan yana gelince güçlü marka güçsüzü yukarı çeker; güçsüz de güçlüyü aşağıya... Marka haline gelmiş starların bir ürün için reklama çıktıklarında aldıkları paranın miktarını aradaki o fark belirler. Yani yıpranma oranı...
Bu ülkenin ender hazinelerinden, kıymetlerinden biri olan Sezen’e o fotoğraf yakışmamış. Atatürk’ü, Mevhibe Hanım’ı, Leyla Gençer’i, Arif Mardin’i böyle bir kare içinde nasıl düşünemiyorsam, Sezen’i de düşünemiyorum... Gaffur’u onayladığı ve bu kültürü desteklediği algısını yaratacak her davranış belki Sezen’den çok fazla şey götürmez ama milyonlarca hayranında bu onayı verdiği izlenimi yaratabilir. Sezen’in de bunu hiç isteyeceğini zannetmiyorum. Bir sanatçının en önde gelen kurumsal ve sosyal sorumluluğu bu olsa gerek...
Son Sümerbank’ı da kapattık!
Dün gazetelerde vardı. Sümerbank’ın son mağazası da kapanmış. İçinde kalan 2 milyon YTL değerindeki ürünler de hayır için çeşitli kurumlara dağıtılmış.
Sümerbank’la birlikte benim içimde de bir devir tamamen kapanmış oldu. Ben Sümerbank ürünleriyle büyüdüm. Babam üst düzeyde bürokrat olsa da devlet memuruydu. Biz üç kardeştik. Liseyi bitirene kadar ya annemiz bir şeyler dikerdi, ya da Sümerbank’tan alınırdı her şey. Kadıköy Altıyol’daki ayakkabı mağazası Bülent’in vitrinindeki ‘loafer’lara nasıl imrendiğimi hiç unutmam.
Bu yılın son günü itibariyle benim için sosyal devlet, karma ekonomi, devlet güdümlü sektör kavramları sona erdi. Belki bu iş çok daha önce olmuştu ama; Sümerbank’ın son mağazası yeni kapandı... Vahşi kapitalizmden ve liberalizmden artık geri dönüş yok. 2007’de de ABD’nin “İş dünyasının gelişimine müdahale edemeyiz” gibi gerekçeleriyle küresel ısınmayı durdurmak ya da yavaşlatmak için sağlam adımlar atamazsak kıyamete bir adım yaklaştığımız bir yıl olacak.
Biz de Sümerbank’ı kapattık. Güzel, kapattık da; yerine ne koyduk?..
Reklam babından bir hatırlatma Bendeniz yapımcı ve sunucumuz sevgili Özlem Gürses'le 'Haberturk'te Bayram' adlı programla bayram süresince öğlen ve akşamları ekranda olacağız. Bakın konuklarımız kimler: Bayramın ilk günü (bugün öğlen tekrarı var) Gani Müjde, Metin Uca, Ayşe Özgün, Günseli Kato, Sezen Cumhur Önal, bayramın ikinci günü Perihan Çakıroğlu, Aynur Bektaş, Nebahat Çehre, Aykut Hamzagil, Ebru Akel, Can Gürzap, üçüncü günü Sedef Orman, Nihat Odabaşı, Zeynep Fadıllıoğlu, Salim Kadıbeşegil, Burcu Kara, dördüncü günü Doğan Paksoy, Şahin Paksoy, Suzan Toplusoy, Nuşin Oral ile beraber olacağız. Sizi de bekleriz.