Sezen’i bir de Aslı’dan dinleyin
02 TEMMUZ 2007
“Bir insan karşısındakine, her zaman mı kendisinden beklenilenden fazlasını verir?..
Cumartesi gecesi Açıkhava’da 40 dakika öncesinden herkes yerine oturmuştu. Kıvamında bir hava, muhteşem bir sahne... Özenerek hazırlanmış görüntü ve ışıklar. İşini iyi bildiği her halinden belli orkestra ve kelimelerin yetmediği Sezen...
Dedi ki, ‘O kadar çok konser veriyorum ki, çok korkuyorum Açıkhava dolmayacak diye, Allah’tan Necati (Akpınar) aradı ve merdivenleri bile satıyoruz Sezen dedi de, rahatladım’. Korkmuş Sezen...
Dedi ki, ‘Resmi web sitem açıldı, hep aynı şarkıları söylüyorsun, değiştir, Rakkas’tan sıkıldık yazmışlar, sizlere farklı bir repertuar hazırladım’. Duyarlı Sezen...
‘Yol arkadaşım gördün mü,
Duydun mu olup bitenleri
Kıskanıyor insan bazen
Çekip gidenleri’
‘Yol arkadaşım’ şarkısıyla başladı konsere, bir kaç güne kalmaz herkesin dilinde. Dolu dolu Sezen...
İzmir’i yaktı, Kış Masalı’nı anlattı, Sarışın’ları oynattı, Ah İstanbul çektirdi, O’nu Alma Beni Al dedirtti... Tadı damakta bıraktı Sezen...
Oynadı, oynattı; eğlendi, eğlendirdi; söyledi, söyletti, anlattı, dinletti; ağladı, ağlattı; güldü, güldürdü. Hakkını verdi Sezen...
Seyircinin arasına girdi, öptü, dokundu, sarıldı, sevdi. Paylaştı Sezen...
Hrant Dink’in ardından taşan duygular söze, müziğe geldi. Gönülleri sızlattı Sezen...
Şiir sandılar, oysa ki daha bestesi bitmemişti ‘Mehmet’in dedi. Ağlattı Sezen...
Bitirirken herkesin içinden ‘İyi ki varsın, Allah seni korusun’ diye geçiyordu... ‘Bugün dua ettim, hepimiz için, Yüce Tanrım bizleri affetsin’ dedi. Dua etti Sezen...
Ünlü bir Fransız atasözü diyor ki: ‘Yeryüzünde söylenmedik laf kalmadı. Ama söylenenleri kaç kişi anladı?’... Sezen de söylenmedik şeyler söylemiyor ama o kadar çok kişinin anlamasını, hissetmesini sağlıyor ki! Eli boş dönen yok...”
Yukarıdaki satırlar bana ait değil. Ben tarafım (!).. Yazsaydım, bu kadar duygusal sözlerle ifade edemezdim; hem de mutlaka ukalalık edecek bir şeyler bulurdum...
Aslı yazdı bunları. BKM’nin esas patronu(!) Necati (Akpınar), benim yerime gitmek isteyen Aslı’yı kırmamış.
Aslı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim mezunu. 4 yıldır asistanlığımı yapıyor. Şu sıra Bahçeşehir’de lisans üstü eğitimini tamamlamak üzere. Hedefi doktora... Sunumlarımı hazırlamak; yazılarım, kitaplarım için araştırma yapmak; toplantı notlarını ve tüm diğer katma değerli çalışmaları takip etmek gibi işlerin ustası... Danışmanlık yaptığı iki de müşterisi var... Eline sağlık Aslı’nın; Sezen’i benden daha iyi ifade edeceğini biliyordum...
Şu sıra üniversiteler mezun verdi. İlgilisine not: Aslı, aşağılık kompleksine kapılıp ve küçümseyip“Ben asistanlık yapmam” diye işi reddetseydi, şimdiye kim bilir neleri ıskalamış olurdu...
Ferhat Göçer beni şaşırtmadı!..
Ferhat Göçer’i sevdiğim söylenemez. Ama çok beğenirim. Sevme ile beğenme arasındaki ‘dağlar kadar’ farkı fark etmiş olanlar beni anlayacaklardır. Sevmediğim ama beğendiğim çok insan vardır... Sevdiğim ama beğenmediklerimin sayısı da hiç az değildir. En başta kendimi severim belki, ama hiç beğenmem... Hem sevmediğim, hem de beğendiklerim sürüyledir. Ya hem sevdiğim hem de beğendiklerim?.. İşte onlardan pek ender bulunur...
Ferhat Göçer beni yine şaşırtmadı. Bizim Siesta’nın dünkü sayısında vardı. TV’de birlikte program yaptıkları Hüsnü Şenlendirici için kalkmış demiş ki: “İlişkisini (Deniz Seki’yi kastediyor) tasvip etmiyorum...”
Sana ne kardeşim?.. Sen ahlak bekçisi misin, toplum mühendisi mi, yoksa şarkıcı mı? Sarı – Sıcak hiç de fena olmayan bir TV müzik programı. Hüsnü gibi bir de virtüözü bulmuşsun... İşini yap!.. İşini konuş!..
Ne hikmetse bizim popüler sanatçı takımı susamaz. Birbirlerini ısırarak PR yaptıklarını sanırlar... Bilmezler ki bu tür medya görünürlüğü hiçbir işe yaramaz. Tersine çalışır... Sonra da “Bizim şöhretlerden marka olur mu?” diye sorarlar... Geçiniz!..
Cumartesi gecesi Açıkhava’da 40 dakika öncesinden herkes yerine oturmuştu. Kıvamında bir hava, muhteşem bir sahne... Özenerek hazırlanmış görüntü ve ışıklar. İşini iyi bildiği her halinden belli orkestra ve kelimelerin yetmediği Sezen...
Dedi ki, ‘O kadar çok konser veriyorum ki, çok korkuyorum Açıkhava dolmayacak diye, Allah’tan Necati (Akpınar) aradı ve merdivenleri bile satıyoruz Sezen dedi de, rahatladım’. Korkmuş Sezen...
Dedi ki, ‘Resmi web sitem açıldı, hep aynı şarkıları söylüyorsun, değiştir, Rakkas’tan sıkıldık yazmışlar, sizlere farklı bir repertuar hazırladım’. Duyarlı Sezen...
‘Yol arkadaşım gördün mü,
Duydun mu olup bitenleri
Kıskanıyor insan bazen
Çekip gidenleri’
‘Yol arkadaşım’ şarkısıyla başladı konsere, bir kaç güne kalmaz herkesin dilinde. Dolu dolu Sezen...
İzmir’i yaktı, Kış Masalı’nı anlattı, Sarışın’ları oynattı, Ah İstanbul çektirdi, O’nu Alma Beni Al dedirtti... Tadı damakta bıraktı Sezen...
Oynadı, oynattı; eğlendi, eğlendirdi; söyledi, söyletti, anlattı, dinletti; ağladı, ağlattı; güldü, güldürdü. Hakkını verdi Sezen...
Seyircinin arasına girdi, öptü, dokundu, sarıldı, sevdi. Paylaştı Sezen...
Hrant Dink’in ardından taşan duygular söze, müziğe geldi. Gönülleri sızlattı Sezen...
Şiir sandılar, oysa ki daha bestesi bitmemişti ‘Mehmet’in dedi. Ağlattı Sezen...
Bitirirken herkesin içinden ‘İyi ki varsın, Allah seni korusun’ diye geçiyordu... ‘Bugün dua ettim, hepimiz için, Yüce Tanrım bizleri affetsin’ dedi. Dua etti Sezen...
Ünlü bir Fransız atasözü diyor ki: ‘Yeryüzünde söylenmedik laf kalmadı. Ama söylenenleri kaç kişi anladı?’... Sezen de söylenmedik şeyler söylemiyor ama o kadar çok kişinin anlamasını, hissetmesini sağlıyor ki! Eli boş dönen yok...”
Yukarıdaki satırlar bana ait değil. Ben tarafım (!).. Yazsaydım, bu kadar duygusal sözlerle ifade edemezdim; hem de mutlaka ukalalık edecek bir şeyler bulurdum...
Aslı yazdı bunları. BKM’nin esas patronu(!) Necati (Akpınar), benim yerime gitmek isteyen Aslı’yı kırmamış.
Aslı, Eskişehir Anadolu Üniversitesi İletişim mezunu. 4 yıldır asistanlığımı yapıyor. Şu sıra Bahçeşehir’de lisans üstü eğitimini tamamlamak üzere. Hedefi doktora... Sunumlarımı hazırlamak; yazılarım, kitaplarım için araştırma yapmak; toplantı notlarını ve tüm diğer katma değerli çalışmaları takip etmek gibi işlerin ustası... Danışmanlık yaptığı iki de müşterisi var... Eline sağlık Aslı’nın; Sezen’i benden daha iyi ifade edeceğini biliyordum...
Şu sıra üniversiteler mezun verdi. İlgilisine not: Aslı, aşağılık kompleksine kapılıp ve küçümseyip“Ben asistanlık yapmam” diye işi reddetseydi, şimdiye kim bilir neleri ıskalamış olurdu...
Ferhat Göçer beni şaşırtmadı!..
Ferhat Göçer’i sevdiğim söylenemez. Ama çok beğenirim. Sevme ile beğenme arasındaki ‘dağlar kadar’ farkı fark etmiş olanlar beni anlayacaklardır. Sevmediğim ama beğendiğim çok insan vardır... Sevdiğim ama beğenmediklerimin sayısı da hiç az değildir. En başta kendimi severim belki, ama hiç beğenmem... Hem sevmediğim, hem de beğendiklerim sürüyledir. Ya hem sevdiğim hem de beğendiklerim?.. İşte onlardan pek ender bulunur...
Ferhat Göçer beni yine şaşırtmadı. Bizim Siesta’nın dünkü sayısında vardı. TV’de birlikte program yaptıkları Hüsnü Şenlendirici için kalkmış demiş ki: “İlişkisini (Deniz Seki’yi kastediyor) tasvip etmiyorum...”
Sana ne kardeşim?.. Sen ahlak bekçisi misin, toplum mühendisi mi, yoksa şarkıcı mı? Sarı – Sıcak hiç de fena olmayan bir TV müzik programı. Hüsnü gibi bir de virtüözü bulmuşsun... İşini yap!.. İşini konuş!..
Ne hikmetse bizim popüler sanatçı takımı susamaz. Birbirlerini ısırarak PR yaptıklarını sanırlar... Bilmezler ki bu tür medya görünürlüğü hiçbir işe yaramaz. Tersine çalışır... Sonra da “Bizim şöhretlerden marka olur mu?” diye sorarlar... Geçiniz!..