Silahlı Kuvvetlerin yaman çelişkisi…
01 HAZİRAN 2012
Asıl görevi savunma olan Silahlı Kuvvetlerin iletişim konusunda neden savunmasız kalabildiğini, yıllarca ciddiyetle kafa patlattıktan sonra nihayet çözdüğümü sanıyorum…
Bunun üç tane nedeni var sanki:
Bir: İletişim konusu Askeri Liselerin gündeminde yok… Doğrudur. Pek gerek de yok olmayabilir zaten. Ancak, son derece eğlenceli fakat kuramsal olarak doğru bir bakış açısıyla ele alınabilir, liselerde bile... İletişim, Harp Okullarında derinlikli ve uygulamalı bir eğitim alanı olarak ele alınıyor mu? Cevap: Hayır… Peki kıtaya, göreve gidince. O iş iletişim değil ‘istihbarat’ subaylarına bırakılmış. Sadece Harp Akademilerinde ve Silahlı Kuvvetler Akademilerinde kurmay adaylarına ve komuta kademesine yükselmiş üst rütbeli subaylara ciddi bir uygulamalı, örnekli, eğitim programı olarak gündeme geliyor. Çok geç… İçinde yaşadığı coğrafya nedeniyle Avrupa’daki tüm ordulardan farklı görevler yüklenmiş olan Silahlı Kuvvetler karşılaştığı iletişim sorunlarında dönüp referans alacağı bilgi ve birikimi bir an önce refleks haline getirmezse, halkı nezdinde hâlâ çok yüksek olan itibar düzeyini korumak ve kollamakta zorlanabilir. Bu da sadece ülkemize değil, tüm bölgeye ciddi hasar verebilir.
İki: Silahlı Kuvvetlerin olmazsa olmazı ‘emir-zinciri’dir. Ortada hayat memat meselesi vardır. Sıfır hata ile süreçler yönetilmelidir. Yanlış anlaşılmaya neden olabilecek, en ufak belirsizlik, ima, dolaylı anlatım, cinas, istihzaya müsaade edilemez. Bir saniyenin bile hayati önem taşıdığı bir ortamda, ‘kodlanmış mesajların’ en küçük yeri bile olamaz. Askerlik daha çok bir ilişki yönetimi alanıdır. Ve 6 yaşındaki bir çocuğun anlayacağı bir dil, emir tekrarı, ilişkinin sağlıklı yürümensin sigortasıdır. İletişim ise ‘kodlanmış mesajların’ dünyasıdır. İma’ların, ‘dolaylı anlatımların’, yaratıcı (inovatif) ifadelerin, karşındakine algıyı tamamlama alanı bırakma sanatı içeren uygulamaların, farklılaşmaların, değişimlerin, karşısındakini bir ‘ürünü – hizmeti – fikri’ satın almaya yönelik ikna etmenin…
Askerde ise ‘ikna etmek’ için harcanacak ne zaman vardır, ne de gereklilik. Uygulamayı yapacak astlarını, komutları konusunda sürekli ikna etmek durumunda lan bir üst ya da komutan düşünebiliyor musunuz?.
İletişimde ise tamamen tersi söz konusudur. İletişimin varlık nedeni ikna’dır… İlişki yönetiminden ayrıldığı temel alandır budur: İkna!..
İşte askerin dramı da burada yatar, içeride ilişki odaklı bir davranışı öğretmek, belletmek, refleks haline getirmek için odaklanırken, dışarıya karşı bunun tam tersi refleksleri geliştirmek ve iletişim odaklı bir yaklaşım sergilemek. Ne yaman çelişki!..
Üç: İletişim demokratik ortamlarda gelişir. Askerlikte ise bazen demokrasi intihar anlamına gelebilir. Türk Yıldızlarının muhteşem pilotları ve Solo Türk, ya da üstünlükleri tartışılmayan F-16 pilotları, herhangi bir savaş gemisi komutanı ya da karada sıcak temas sağlamış bir timin lideri, bazen saniyeden de kısa zaman dilimlerinde karar vermek durumundadır. O anda hangi demokrasi? Hangi kolektif sorumluluk?.. ilahlı Kuvvetler bu refleksleri geliştirmekle yükümlüdür. İletişim ise , istişare, ikna ve ittifak süreçleri üzerine inşa edilir. Bu süreçler de ancak demokratik ortamlarda gelişebilir.
Bu durumun çözümü var mıdır?
Evet vardır. İçeride ilişki yönetimi odaklı yaklaşımla dışarıya doğru iletişim odaklı yaklaşımı yürütmek üzere Silahlı Kuvvetlerin eğitim sisteminde ve organizasyonel yapısında hızlı bir yeniden yapılanma gözlemlenmekte; bomba gibi genç kurmaylar yetişmektedir. Pek yakında Silahlı Kuvvetlerin, vatan savunmasında gösterdikleri üstün kabiliyet ve başarıyla iletişimin de üstesinde geleceklerine tanık olacağımıza inanıyorum. Hava Kuvvetlerinin 100’üncü yılında Anadolu Kartalları’na verilen destek ve önem, Türk Yıldızları’nın 20’nci yılı kutlama hazırlıkları, jandarma köpekleriyle ilgili izlediğim belgesel ve daha pek çok uygulama gelecek tasarımıyla ilgili olumlu ışıklar yakmakta…
Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının, moralinin ve algısının yukarılarda tutulmasından hem ülkemiz kârlı çıkar, hem bölge hem de dünya barışı…
Bunun üç tane nedeni var sanki:
Bir: İletişim konusu Askeri Liselerin gündeminde yok… Doğrudur. Pek gerek de yok olmayabilir zaten. Ancak, son derece eğlenceli fakat kuramsal olarak doğru bir bakış açısıyla ele alınabilir, liselerde bile... İletişim, Harp Okullarında derinlikli ve uygulamalı bir eğitim alanı olarak ele alınıyor mu? Cevap: Hayır… Peki kıtaya, göreve gidince. O iş iletişim değil ‘istihbarat’ subaylarına bırakılmış. Sadece Harp Akademilerinde ve Silahlı Kuvvetler Akademilerinde kurmay adaylarına ve komuta kademesine yükselmiş üst rütbeli subaylara ciddi bir uygulamalı, örnekli, eğitim programı olarak gündeme geliyor. Çok geç… İçinde yaşadığı coğrafya nedeniyle Avrupa’daki tüm ordulardan farklı görevler yüklenmiş olan Silahlı Kuvvetler karşılaştığı iletişim sorunlarında dönüp referans alacağı bilgi ve birikimi bir an önce refleks haline getirmezse, halkı nezdinde hâlâ çok yüksek olan itibar düzeyini korumak ve kollamakta zorlanabilir. Bu da sadece ülkemize değil, tüm bölgeye ciddi hasar verebilir.
İki: Silahlı Kuvvetlerin olmazsa olmazı ‘emir-zinciri’dir. Ortada hayat memat meselesi vardır. Sıfır hata ile süreçler yönetilmelidir. Yanlış anlaşılmaya neden olabilecek, en ufak belirsizlik, ima, dolaylı anlatım, cinas, istihzaya müsaade edilemez. Bir saniyenin bile hayati önem taşıdığı bir ortamda, ‘kodlanmış mesajların’ en küçük yeri bile olamaz. Askerlik daha çok bir ilişki yönetimi alanıdır. Ve 6 yaşındaki bir çocuğun anlayacağı bir dil, emir tekrarı, ilişkinin sağlıklı yürümensin sigortasıdır. İletişim ise ‘kodlanmış mesajların’ dünyasıdır. İma’ların, ‘dolaylı anlatımların’, yaratıcı (inovatif) ifadelerin, karşındakine algıyı tamamlama alanı bırakma sanatı içeren uygulamaların, farklılaşmaların, değişimlerin, karşısındakini bir ‘ürünü – hizmeti – fikri’ satın almaya yönelik ikna etmenin…
Askerde ise ‘ikna etmek’ için harcanacak ne zaman vardır, ne de gereklilik. Uygulamayı yapacak astlarını, komutları konusunda sürekli ikna etmek durumunda lan bir üst ya da komutan düşünebiliyor musunuz?.
İletişimde ise tamamen tersi söz konusudur. İletişimin varlık nedeni ikna’dır… İlişki yönetiminden ayrıldığı temel alandır budur: İkna!..
İşte askerin dramı da burada yatar, içeride ilişki odaklı bir davranışı öğretmek, belletmek, refleks haline getirmek için odaklanırken, dışarıya karşı bunun tam tersi refleksleri geliştirmek ve iletişim odaklı bir yaklaşım sergilemek. Ne yaman çelişki!..
Üç: İletişim demokratik ortamlarda gelişir. Askerlikte ise bazen demokrasi intihar anlamına gelebilir. Türk Yıldızlarının muhteşem pilotları ve Solo Türk, ya da üstünlükleri tartışılmayan F-16 pilotları, herhangi bir savaş gemisi komutanı ya da karada sıcak temas sağlamış bir timin lideri, bazen saniyeden de kısa zaman dilimlerinde karar vermek durumundadır. O anda hangi demokrasi? Hangi kolektif sorumluluk?.. ilahlı Kuvvetler bu refleksleri geliştirmekle yükümlüdür. İletişim ise , istişare, ikna ve ittifak süreçleri üzerine inşa edilir. Bu süreçler de ancak demokratik ortamlarda gelişebilir.
Bu durumun çözümü var mıdır?
Evet vardır. İçeride ilişki yönetimi odaklı yaklaşımla dışarıya doğru iletişim odaklı yaklaşımı yürütmek üzere Silahlı Kuvvetlerin eğitim sisteminde ve organizasyonel yapısında hızlı bir yeniden yapılanma gözlemlenmekte; bomba gibi genç kurmaylar yetişmektedir. Pek yakında Silahlı Kuvvetlerin, vatan savunmasında gösterdikleri üstün kabiliyet ve başarıyla iletişimin de üstesinde geleceklerine tanık olacağımıza inanıyorum. Hava Kuvvetlerinin 100’üncü yılında Anadolu Kartalları’na verilen destek ve önem, Türk Yıldızları’nın 20’nci yılı kutlama hazırlıkları, jandarma köpekleriyle ilgili izlediğim belgesel ve daha pek çok uygulama gelecek tasarımıyla ilgili olumlu ışıklar yakmakta…
Türk Silahlı Kuvvetlerinin itibarının, moralinin ve algısının yukarılarda tutulmasından hem ülkemiz kârlı çıkar, hem bölge hem de dünya barışı…