Siyasi iletişimde ‘5 kural’
30 Mart 2023 - yeni şafak
Partiler siyasi iletişim alanının çeşitli mecralarında yavaş yavaş boy göstermeye başladılar…
CHP ile İYİ Parti’nin reklam filmleri yayına girdi…
Seçim gününe kadar sadece bu filmlerle yol almayacakları kesin olsa da iletişim kuramları ve teknikleri açısından incelemekte yarar var… En azından günlük hayatta karşılaştığımız eşin, dostun “Nasıl buldun?” sorusunu yanıtlayabilmek, amiyane tabirle bir tür ‘racon kesmek’ adına…
Biz, film, açık hava işi ya da gazetede yayınlanmış bir reklamla karşılaştığımızda kendimize şu soruları sorarız: 1. Hedef kitlesi kim?, 2. Hedef kitlenin kültür ve değerleri ile uyumlu mu?, 3. Kilit mesaj ne?, 4. Özgün mü? (Reklam vereni değiştirdiğimiz zaman bir şey fark ediyor mu; etmiyor mu?), 5. Hedeflenen davranış değişikliğine hizmet ediyor mu?..
Reklamın ‘güzel’ olması ya da ‘beğenilmesi’, o reklamın ‘doğru’ olduğu ve sizi hedefinize götüreceği anlamına gelmez… Bu beş sorunun beşi de gerektiği gibi cevaplanmıyorsa, bir problem var demektir…
Şimdi aynı soruları CHP ve İYİ Parti’nin reklam filmlerine yöneltelim…
CHP’nin reklamını, Kılıçdaroğlu’nun sesi ile kendisinin göründüğü 72. saniyeden sonrasını çıkarıp izleyin… Mesajının, içeriğinin uymayacağı parti var mı?... Şu sözleri hangi parti kullanamaz?
“Sana söz yine baharlar gelecek / Sana söz umut bitmeyecek / Sana söz, birbirini incitmeyen, farklı olanı olduğu gibi seven, sayan; uzaklaşan değil, kucaklaşan bir Türkiye / Karnı tok, gönlü bol, yaşamayı seven bir Türkiye / Bilime, sanata, geleceğe inanan; ayakları yere sağlam basan, uzmanlığa saygı duyan bir Türkiye / Seyirci kalmayan, korkusundan susmayan, sözü dinlenen, kıymeti bilinen; en güzel şarkılarını bağıra çağıra söyleyebilen, neşesi çocukların gözünden okunan bir Türkiye için geliyoruz / Sana söz, yine baharlar gelecek / Sana söz umut bitmeyecek."
Yedi satırlık bir cümle söz konusu; az buz değil… Filmin uzunluğu da 97 saniye… Dikkat testlerinde çakmaya müsait yani… Öte yandan duygusu son derece naif, vaadi soyut, biraz da masalsı… Ne yazık ki genel hitabetleri bu reklam filmiyle yakaladıkları ‘iletişim tonu’nun (tone of voice) yakınından geçmiyor…
Film 4. maddeden sınıfta kalıyor… 5. madde de tartışma konusu… Çünkü bu filmin oy potansiyelini artırma konusunda katkı sağlayacağını düşünmek epeyce zorlama olacaktır… Diğer üç maddede geçerli puanlar alsa da reklam jargonuyla; bu film amaca uygun “çalışmayabilir”.
Gelelim İYİ Parti’nin işine… Hani “John Wick” film serisinden esinlenildiği söylenen reklam… Bizce 5 maddenin 5’i de zayıf… Hedef kitle ‘halk geneli’ olmalıyken kısıtlanmış da kısıtlanmış… Haydi diyelim gençler hedeflendi, Z kuşağı “John Wick”e çok mu düşkünmüş?.. Batı’nın çizgi roman üslubunu andıran görselliğin kültür ve değerlerimizle uyumlu olmadığı da açıktır herhâlde… Kilit mesaj ‘karmaşık’, hele ki “Birlikte başaracağız; tarih yazacağız” afişleriyle aynı anda düşünüldüğünde ‘karmakarışık’… 2. maddeden kalındığı için 4. madde zaten çalışmaz… Eh bunca defoyla 5. maddeden de medet umulmaz.…
Günün sözü
“Müziği ‘müzik’ yapan tonudur.”
Alman Atasözü
Gözümüze takılanlar…
CHP ile İYİ Parti’nin reklam filmleri yayına girdi…
Seçim gününe kadar sadece bu filmlerle yol almayacakları kesin olsa da iletişim kuramları ve teknikleri açısından incelemekte yarar var… En azından günlük hayatta karşılaştığımız eşin, dostun “Nasıl buldun?” sorusunu yanıtlayabilmek, amiyane tabirle bir tür ‘racon kesmek’ adına…
Biz, film, açık hava işi ya da gazetede yayınlanmış bir reklamla karşılaştığımızda kendimize şu soruları sorarız: 1. Hedef kitlesi kim?, 2. Hedef kitlenin kültür ve değerleri ile uyumlu mu?, 3. Kilit mesaj ne?, 4. Özgün mü? (Reklam vereni değiştirdiğimiz zaman bir şey fark ediyor mu; etmiyor mu?), 5. Hedeflenen davranış değişikliğine hizmet ediyor mu?..
Reklamın ‘güzel’ olması ya da ‘beğenilmesi’, o reklamın ‘doğru’ olduğu ve sizi hedefinize götüreceği anlamına gelmez… Bu beş sorunun beşi de gerektiği gibi cevaplanmıyorsa, bir problem var demektir…
Şimdi aynı soruları CHP ve İYİ Parti’nin reklam filmlerine yöneltelim…
CHP’nin reklamını, Kılıçdaroğlu’nun sesi ile kendisinin göründüğü 72. saniyeden sonrasını çıkarıp izleyin… Mesajının, içeriğinin uymayacağı parti var mı?... Şu sözleri hangi parti kullanamaz?
“Sana söz yine baharlar gelecek / Sana söz umut bitmeyecek / Sana söz, birbirini incitmeyen, farklı olanı olduğu gibi seven, sayan; uzaklaşan değil, kucaklaşan bir Türkiye / Karnı tok, gönlü bol, yaşamayı seven bir Türkiye / Bilime, sanata, geleceğe inanan; ayakları yere sağlam basan, uzmanlığa saygı duyan bir Türkiye / Seyirci kalmayan, korkusundan susmayan, sözü dinlenen, kıymeti bilinen; en güzel şarkılarını bağıra çağıra söyleyebilen, neşesi çocukların gözünden okunan bir Türkiye için geliyoruz / Sana söz, yine baharlar gelecek / Sana söz umut bitmeyecek."
Yedi satırlık bir cümle söz konusu; az buz değil… Filmin uzunluğu da 97 saniye… Dikkat testlerinde çakmaya müsait yani… Öte yandan duygusu son derece naif, vaadi soyut, biraz da masalsı… Ne yazık ki genel hitabetleri bu reklam filmiyle yakaladıkları ‘iletişim tonu’nun (tone of voice) yakınından geçmiyor…
Film 4. maddeden sınıfta kalıyor… 5. madde de tartışma konusu… Çünkü bu filmin oy potansiyelini artırma konusunda katkı sağlayacağını düşünmek epeyce zorlama olacaktır… Diğer üç maddede geçerli puanlar alsa da reklam jargonuyla; bu film amaca uygun “çalışmayabilir”.
Gelelim İYİ Parti’nin işine… Hani “John Wick” film serisinden esinlenildiği söylenen reklam… Bizce 5 maddenin 5’i de zayıf… Hedef kitle ‘halk geneli’ olmalıyken kısıtlanmış da kısıtlanmış… Haydi diyelim gençler hedeflendi, Z kuşağı “John Wick”e çok mu düşkünmüş?.. Batı’nın çizgi roman üslubunu andıran görselliğin kültür ve değerlerimizle uyumlu olmadığı da açıktır herhâlde… Kilit mesaj ‘karmaşık’, hele ki “Birlikte başaracağız; tarih yazacağız” afişleriyle aynı anda düşünüldüğünde ‘karmakarışık’… 2. maddeden kalındığı için 4. madde zaten çalışmaz… Eh bunca defoyla 5. maddeden de medet umulmaz.…
Günün sözü
“Müziği ‘müzik’ yapan tonudur.”
Alman Atasözü
Gözümüze takılanlar…
- Analiz platformu Adjust’ın araştırmasına göre; kullanıcılar, 2022 yılının Ramazan ayında akıllı telefonlarında alışveriş, internet yayını, dijital ödeme ve oyun alışkanlıklarını artırmışlar. Çalışmada dünya genelindeki; oturumlar, oturum uzunlukları, uygulama içi süreler, kullanıcıyı elde tutma oranları ve gelir etkinliği artışı incelenmiş. Adjust, 2023 için uygulamalar, Ramazan ödül programı, Ramazan’a özel mesajlaşma ve kişiselleştirilmiş bildirimler gibi taktiklerle etkileşimli pazarlamanın sürdürülmesini önermiş. (Karin Karaoğlan, K2 İletişim)
- Sodexo ve araştırma şirketi Novus’un çalışmasına göre; iş insanları gelecekte daha kısa bir çalışma haftası bekliyor, hibrit iş modeli ve kişiselleştirilmiş çalışma şartları istiyormuş (Ayşe Sorucu, Goodworks). Pandemiden beri uzaktan ya da hibrit çalışma modellerinin hayatımızda olduğu bir gerçek. Ancak, bu durumun yönetilebilir olması, verimliliği etkilememesi için bazı stratejik adımların atılması da şart… 27-30 Nisan arasında “Yeni Nesiller İçin Yarını Şekillendirecek Politikalar ve İş Stratejileri” ana temasıyla düzenlenecek Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde bu konular gündeme gelebilir… (Gizem Ekşi, Canvas)
- Türkiye’deki ‘suç aydınlatma’ oranlarının Avrupa’nın üstüne olduğunu biliyor muydunuz? Biz de Prof. Dr. Feridun Yenisey’in, emniyet teşkilatımızın çeşitli kademelerinde hizmet vermiş, son olarak da Washington Büyükelçiliğimiz nezdinde Emniyet Müşavirliği yapmış Av. Halil Yılmaz’ın “ABD’de İç Güvenlik” kitabı için yazdığı Önsöz’den öğrendik. Yılmaz’ın bu çalışması; ABD’deki anayasal organlardan iç güvenlik kurumlarına, meslek örgütlerine ve ‘iyi’ uygulama örneklerine kadar sistemi tanıtıcı pek çok ayrıntıya yer veriyor. Başta Türk kolluk teşkilatları ve ceza adaleti sistemi paydaşları için aydınlatıcı bilgiler içeren bu değerli çalışma, konunun zaman zaman siyasetin de gündemi olabilmesiyle pek çok kişi için başvuru niteliği taşıyor.