Siyasi iletişimde madde mi; mana mı?
28 Ocak 2023 - Yeni Şafak
Yazıyı sonuna kadar okuma zahmetinde bulunmak istemeyenler için cevabı hemen verelim:
Madde, yani, ekonomik vaatler tabii ki ‘olmazsa olmaz’… Başka bir deyişle gerekliliktir… Ancak yeterli değil…
Uzun zamandır söyleyip duruyoruz; siyasi iletişimi ‘yeterli’ kılacak olan ‘mana’ odaklı, yani ‘manevi’ vaatlerdir…
Fikirlerine çok önem verdiğim yakın dostum, şöyle bir mesaj göndermiş: “Hocam, nedir toplumun talep ettiği manevi hususlar (karşılığında vaatler)… Bu konuda da birkaç yazı ihtiyacı olabilir.”
Özetle, ne olması gerektiğini anladık, sen biraz da nasıl olacağından söz et, demiş…
Önümüzdeki günlerdeki yazılarımızı biraz da işin ‘nasıl’ına ayıracağız…
Önce gençler meselesine bakalım…
Hani 6 milyon genç, bu seçimde ilk kez oy kullanacak ya… Hani çok mutsuzlar(mış), her an Türkiye’yi terk edebilirler(miş), en büyük dertleri ekonomik sıkıntı(ymış)… Mış mış da miş miş…
Prof. Dr. Mustafa Aydın yönetimindeki, 12 yıldır tekrarlanan “Türkiye Eğilimleri Araştırması”na kıymet veririz… Doğru rota çizmede hayli faydası vardır. Pek çok ecnebi aydınımız çıkan sonuçlara şaşıp kalırlar… Bazı rakamların Mustafa Hoca’yı da şaşırttığına tanık olmuşuzdur.
Hoca ve ekibi bu sefer de sormuş:
“Gençlere Türk milletinin manevi değerlerine sahip çıkmayı öğretmek önemlidir.” Sonuç şu: Yüzde 48,1 “katılıyorum”, yüzde 10 “katılmıyorum” demiş…
“Batı’nın yalnızca tekniğini almalı, kültürümüzü ve kimliğimizi korumalıyız.” Yüzde 45 “katılıyorum”, yüzde 15 “katılmıyorum”…
Şimdi gelelim zurnanın ‘zırt’ dediği esas yere…
İnsanlara kendilerini nasıl tanımladıklarını sormuşlar… Bakın 18-24 yaş grubu ne demiş…
Ülkemizdeki gençler arasında kendilerini milliyetçi (%23,1) ve muhafazakâr (%20,8) olarak tanımlayanların toplam oranı %43,9 imiş. Diğerleri söyle sıralanıyor: Siyasal İslamcı 17,1; Kemalist 11,5; Sosyal Demokrat 5,4; Ulusalcı 5,4; Liberal 5,4; Sosyalist 3,1; Ülkücü 2,3; Apolitik 2,3.
Türkiye’deki fikir insanlarının ve kendilerini ‘kanaat önderi’ sanan pek çok kişinin bu kuşağı yakından uzaktan tanımadığını bir kez daha görüyoruz.
Demek ki bu kuşağın ekonomik sorunlarını ‘bire bir’de tabii ki çözeceğiz. Ancak ‘vaatler’ kesinlikle ama kesinlikle ‘millî bağımsızlık’, Türkiye’nin millî ve manevi değerleri ile toprak bütünlüğünün korunması gibi ‘üst yapı’ kavramları odağında oluşturulmalı…
Kültür, ekonomi, enerji, savunma, dış politika gibi hükûmet icraatlarında millî çıkarlarımız ana eksene alınmalı… Bunların tersini savunanların da Nazım Hikmet’in tanımıyla -toplumsal zeminde- ‘vatan hainliği’ (Bkz. 24 Ocak 2022 tarihli yazımız) yaptığı anlatılmalı…
İşte bu genetik yapıya sahip bir siyasi iletişim kampanyası için üretilen sloganlar da yine vaatlerle aynı çizgide tasarlanmalı…
Gelecek hafta farkı alanlardaki siyasi iletişimin madde ve mana boyutlarından söz etmeye çalışacağız…
Gözümüze takılanlar…
Madde, yani, ekonomik vaatler tabii ki ‘olmazsa olmaz’… Başka bir deyişle gerekliliktir… Ancak yeterli değil…
Uzun zamandır söyleyip duruyoruz; siyasi iletişimi ‘yeterli’ kılacak olan ‘mana’ odaklı, yani ‘manevi’ vaatlerdir…
Fikirlerine çok önem verdiğim yakın dostum, şöyle bir mesaj göndermiş: “Hocam, nedir toplumun talep ettiği manevi hususlar (karşılığında vaatler)… Bu konuda da birkaç yazı ihtiyacı olabilir.”
Özetle, ne olması gerektiğini anladık, sen biraz da nasıl olacağından söz et, demiş…
Önümüzdeki günlerdeki yazılarımızı biraz da işin ‘nasıl’ına ayıracağız…
Önce gençler meselesine bakalım…
Hani 6 milyon genç, bu seçimde ilk kez oy kullanacak ya… Hani çok mutsuzlar(mış), her an Türkiye’yi terk edebilirler(miş), en büyük dertleri ekonomik sıkıntı(ymış)… Mış mış da miş miş…
Prof. Dr. Mustafa Aydın yönetimindeki, 12 yıldır tekrarlanan “Türkiye Eğilimleri Araştırması”na kıymet veririz… Doğru rota çizmede hayli faydası vardır. Pek çok ecnebi aydınımız çıkan sonuçlara şaşıp kalırlar… Bazı rakamların Mustafa Hoca’yı da şaşırttığına tanık olmuşuzdur.
Hoca ve ekibi bu sefer de sormuş:
“Gençlere Türk milletinin manevi değerlerine sahip çıkmayı öğretmek önemlidir.” Sonuç şu: Yüzde 48,1 “katılıyorum”, yüzde 10 “katılmıyorum” demiş…
“Batı’nın yalnızca tekniğini almalı, kültürümüzü ve kimliğimizi korumalıyız.” Yüzde 45 “katılıyorum”, yüzde 15 “katılmıyorum”…
Şimdi gelelim zurnanın ‘zırt’ dediği esas yere…
İnsanlara kendilerini nasıl tanımladıklarını sormuşlar… Bakın 18-24 yaş grubu ne demiş…
Ülkemizdeki gençler arasında kendilerini milliyetçi (%23,1) ve muhafazakâr (%20,8) olarak tanımlayanların toplam oranı %43,9 imiş. Diğerleri söyle sıralanıyor: Siyasal İslamcı 17,1; Kemalist 11,5; Sosyal Demokrat 5,4; Ulusalcı 5,4; Liberal 5,4; Sosyalist 3,1; Ülkücü 2,3; Apolitik 2,3.
Türkiye’deki fikir insanlarının ve kendilerini ‘kanaat önderi’ sanan pek çok kişinin bu kuşağı yakından uzaktan tanımadığını bir kez daha görüyoruz.
Demek ki bu kuşağın ekonomik sorunlarını ‘bire bir’de tabii ki çözeceğiz. Ancak ‘vaatler’ kesinlikle ama kesinlikle ‘millî bağımsızlık’, Türkiye’nin millî ve manevi değerleri ile toprak bütünlüğünün korunması gibi ‘üst yapı’ kavramları odağında oluşturulmalı…
Kültür, ekonomi, enerji, savunma, dış politika gibi hükûmet icraatlarında millî çıkarlarımız ana eksene alınmalı… Bunların tersini savunanların da Nazım Hikmet’in tanımıyla -toplumsal zeminde- ‘vatan hainliği’ (Bkz. 24 Ocak 2022 tarihli yazımız) yaptığı anlatılmalı…
İşte bu genetik yapıya sahip bir siyasi iletişim kampanyası için üretilen sloganlar da yine vaatlerle aynı çizgide tasarlanmalı…
Gelecek hafta farkı alanlardaki siyasi iletişimin madde ve mana boyutlarından söz etmeye çalışacağız…
Gözümüze takılanlar…
- Türk hazır giyim endüstrisi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’na uyum stratejisini hazırlamış. Pazartesi günü Ruffles Hotel’de düzenleyecekleri toplantıyla açıklayacaklarmış. TİM ve İHKİB Başkanı Mustafa Gültepe’nin “Hazır Giyim Sektörü Sürdürülebilirlik Stratejisi Belgesi”ni ilan edeceği etkinliğe AKİB, DENİB, EİB ve UİB başkanları da katılacakmış. Artık “Net sıfır emisyon” hedefiyle Paris İklim Anlaşması’nın tarafı da olduğumuza göre sektörlerin kaybedecek vakti yok. Hazır giyim endüstrisini diğerlerinin hızla takip etmesini gönülden dileyelim. (Yıldırım Özcan, Time İletişim)
- Lojistikte de ‘yeşil dönüşüm’ resmileşmiş. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü’nün bütünleşik, dengeli, çevreyle dost ve sürdürülebilir yük taşımacılığının desteklenmesi için yayınladığı “Kombine Taşımacılık Yönetmeliği” yürürlüğe girmiş. İşletmelerin Yeşil Lojistik Belgesi alabilmeleri için enerji tüketimlerinin en az yüzde 5’ini yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılamaları, yıllık asgari yüzde 5 yeşil paketleme faaliyeti yürütmeleri, Orman Genel Müdürlüğü’ne Türkiye genelinde uygun bulunan ağaçlandırma sahaları için yılda en az 500 fidan bağışı yapmaları, ayrıca sıfır atık yönetim sistemine ve gerekli bazı belgelere sahip olmaları gibi kriterleri karşılamaları gerekiyormuş. (Ajans Be Nice)
- Pizza Hut, 6 tondan fazla hamur kullanılan bin 291 metrekarelik dünyanın en büyük pizzasıyla Guiness Rekorlar Kitabı’na girmiş… Sonra?.. Sonrası yok, olmaz… “Bu beni neden ilgilendiriyor; bana ne sunuyor” (What’s in it for me?) sorusuna cevap vermeyen türden iletişim çalışmaları ‘publicity’den (görünürlük) öteye pek gidemez. Neyse hiç değilse pizzayı hayır kurumlarına bağışlamışlar… (pazarlamasyon.com)