Siz neyinizi sigortalatırdınız?
03 MAYIS 2010
Oldum olası İsviçre Sigorta’nın reklamlarını beğenirdim zaten… Çizgi ve silgiyle yapılmış filmleri (Evi su basması ve sigortanın hızla ödenmesi…); ‘Hacıyatmaz’la çekilmiş son derece ekonomik, ancak bir o kadar da etkili yapımları, derslerde öğrencilerime yıllardır örnek olarak gösteririm…
İsviçre Sigorta Ergo’ya geçtikten sonra ilk kez yapılmış olan ve artık İsviçre adının düşürülüp Ergo markasıyla devam edileceğini anlatan kampanyanın reklam filmleri de eskiler kadar etkili…
Saba Tümer ‘kahkahasını’, Şansal Büyüka ‘yorum yeteneğini’, Gülben Ergen ‘gülümsemesini’ “Bize sigortalattı… Yani Ergo’lattı…” Absürt (uyumsuz) tabii... Ancak absürt zaten bir sanat üslubu değil mi? Marka vaadi de son derece iddialı: “Sigortalamak başka Ergo’latmak başka”… “Siz de değerli şeylerinizi Ergo’latın”…
Çok başarılı bir iletişim çözümlemesi… Sonucu görmeden söylemek fazla iddialı olur. Ama olsun… Bu reklam aslanlar gibi ‘çalışır’… Bir koşulla…
PR ve basılı medya reklamları desteği ile…
Henüz ikisini de göremedik… Var da görmüyorsak, frekans düşük ya da kanal yanlış, ya da ikisi birden… Yoksa zaten bu güzelim iş baştan özürlü demektir… Bir an önce ‘ıslahı’ yerinde olur… Örneğin, ‘Siz neyinizi sigortalatırdınız?’ sorusu (sizin en değerli bulduğunuz yanınız nedir?) odağında yönetilecek, zenginleştirilecek ve geniş kitleleri içine alacak (sosyal medya ve yazılı basın) bir ‘marketing PR’ çalışması hiç fena olmazdı…
Adam gibi bir polisiye…
Güney Amerika sineması denince aklıma bir tek Brezilyalı yönetmen Glauber Rocha’dan gelirdi… Şimdi listemde iki kişi var… İkincisi Arjantinli… Juan José Campanella…
Rocha bizim gençlik yıllarımızın bayrak yönetmenlerindendi… “Cinema Nova” hareketinin önde gelenlerindendi. Aslında fazlaca da filmini görmemiştik… Müzikte Şilili ünlü protest şarkıcı Victor Jara ne ise sinemada da Glauber Rocha o idi… “Antonio das Mortes” ve “Black God, White Devil” (Deus e o Diabo na Terra do Sol) bizim üzerine günlerce tartıştığımız ‘siyasi sinema’ başyapıtlarındandı…
Sonra aradan yıllar geçti… Güney Amerika sinemasıyla pek yakın temasımız kalmadı… Ta ki, o Arjantin filmini seyredene kadar… “El secreto de sus ojos” (The Secret in Their Eyes) 2009 yılı yapımı… “En iyi Yabancı Film” dalında bu yıl Oscar’ı evine götürmüş… Savcı yardımcısı rolünde Ricardo Darín, harikalar yaratıyor. Onun şefi pozisyonundaki rolde ise Soledad Villamil, posterini başucumuza asabileceğimiz sempatiklikte…
Film Türkiye’ye gelmiş. Tabii ki sadece 28,131 Dolar gişe yapmış… Fikir sahibi olmanız için: Recep 2, Avatar’ın önünde 22,372,988 Dolarla geçen yılın lideri…
Yalnız şu da bir gerçek: Film tüm zamanların en iyi polisiyeleri arasına girmeyi çoktan başarmış… Kimler, hangi filmler var o listede? Alfred Hitchcock’un tüm yapıtları, Martin Ritt (The Spy Who Came in from the Cold), Alec Guinness’in 6 bölümünde de yer aldığı "Smiley's People”, Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın oynadıkları “Se7en”, muhteşem Anthony Hopkins ile en iyi döneminde bir Jodie Foster’ın rol adıkları “Kuzuların Sessizliği”, Robert De Niro’yu De Niro yapan “Taxi Driver”, Orson Welles’in “Üçüncü Adam”ı, En iyi yabancı film Oscarı’nı almış diğer bir film “Başkalarının Hayatı”, ilk göz ağrılarımızdan “Rebecca” (1940), “Les diaboliques” (1955)…
Fırsatını bulursanız, şiddet ve kan göstermeden edebiyat ve sanat kaygısıyla yapılmış bir polisiyeyi nefesinizi tutarak izlemek istiyorsanız, “El secreto de sus ojos”u kaçırmayın…
İsviçre Sigorta Ergo’ya geçtikten sonra ilk kez yapılmış olan ve artık İsviçre adının düşürülüp Ergo markasıyla devam edileceğini anlatan kampanyanın reklam filmleri de eskiler kadar etkili…
Saba Tümer ‘kahkahasını’, Şansal Büyüka ‘yorum yeteneğini’, Gülben Ergen ‘gülümsemesini’ “Bize sigortalattı… Yani Ergo’lattı…” Absürt (uyumsuz) tabii... Ancak absürt zaten bir sanat üslubu değil mi? Marka vaadi de son derece iddialı: “Sigortalamak başka Ergo’latmak başka”… “Siz de değerli şeylerinizi Ergo’latın”…
Çok başarılı bir iletişim çözümlemesi… Sonucu görmeden söylemek fazla iddialı olur. Ama olsun… Bu reklam aslanlar gibi ‘çalışır’… Bir koşulla…
PR ve basılı medya reklamları desteği ile…
Henüz ikisini de göremedik… Var da görmüyorsak, frekans düşük ya da kanal yanlış, ya da ikisi birden… Yoksa zaten bu güzelim iş baştan özürlü demektir… Bir an önce ‘ıslahı’ yerinde olur… Örneğin, ‘Siz neyinizi sigortalatırdınız?’ sorusu (sizin en değerli bulduğunuz yanınız nedir?) odağında yönetilecek, zenginleştirilecek ve geniş kitleleri içine alacak (sosyal medya ve yazılı basın) bir ‘marketing PR’ çalışması hiç fena olmazdı…
Adam gibi bir polisiye…
Güney Amerika sineması denince aklıma bir tek Brezilyalı yönetmen Glauber Rocha’dan gelirdi… Şimdi listemde iki kişi var… İkincisi Arjantinli… Juan José Campanella…
Rocha bizim gençlik yıllarımızın bayrak yönetmenlerindendi… “Cinema Nova” hareketinin önde gelenlerindendi. Aslında fazlaca da filmini görmemiştik… Müzikte Şilili ünlü protest şarkıcı Victor Jara ne ise sinemada da Glauber Rocha o idi… “Antonio das Mortes” ve “Black God, White Devil” (Deus e o Diabo na Terra do Sol) bizim üzerine günlerce tartıştığımız ‘siyasi sinema’ başyapıtlarındandı…
Sonra aradan yıllar geçti… Güney Amerika sinemasıyla pek yakın temasımız kalmadı… Ta ki, o Arjantin filmini seyredene kadar… “El secreto de sus ojos” (The Secret in Their Eyes) 2009 yılı yapımı… “En iyi Yabancı Film” dalında bu yıl Oscar’ı evine götürmüş… Savcı yardımcısı rolünde Ricardo Darín, harikalar yaratıyor. Onun şefi pozisyonundaki rolde ise Soledad Villamil, posterini başucumuza asabileceğimiz sempatiklikte…
Film Türkiye’ye gelmiş. Tabii ki sadece 28,131 Dolar gişe yapmış… Fikir sahibi olmanız için: Recep 2, Avatar’ın önünde 22,372,988 Dolarla geçen yılın lideri…
Yalnız şu da bir gerçek: Film tüm zamanların en iyi polisiyeleri arasına girmeyi çoktan başarmış… Kimler, hangi filmler var o listede? Alfred Hitchcock’un tüm yapıtları, Martin Ritt (The Spy Who Came in from the Cold), Alec Guinness’in 6 bölümünde de yer aldığı "Smiley's People”, Brad Pitt ve Morgan Freeman’ın oynadıkları “Se7en”, muhteşem Anthony Hopkins ile en iyi döneminde bir Jodie Foster’ın rol adıkları “Kuzuların Sessizliği”, Robert De Niro’yu De Niro yapan “Taxi Driver”, Orson Welles’in “Üçüncü Adam”ı, En iyi yabancı film Oscarı’nı almış diğer bir film “Başkalarının Hayatı”, ilk göz ağrılarımızdan “Rebecca” (1940), “Les diaboliques” (1955)…
Fırsatını bulursanız, şiddet ve kan göstermeden edebiyat ve sanat kaygısıyla yapılmış bir polisiyeyi nefesinizi tutarak izlemek istiyorsanız, “El secreto de sus ojos”u kaçırmayın…