Sizin ayı ile ilgili bir ‘tez’iniz var mı?
10 EYLÜL 2011
Bir düşünelim…
Başkan Sayın Kılıçdaroğlu kalkmış bir açıklama yapıyor:
“Ben ayıdan yanayım… Ekip kurup sürek avı yapmak ve iki kişiyi ‘öldürdüğünü’ bilmeden öldürmüş olan ayıyı öldürmek, cinayettir… Tüm hayvan sevenlerin yanındayım… Tüm inanmış insanların da benim gibi düşüneceğinden eminim…”
Başkan’ın bu çıkışı tartışılmaz mı? Bal gibi tartışılır… Bu vesile ile CHP çevreci, doğa dostu, canlılığın sürdürülebilirliğinden yana tüm mesajlarını dilediği gibi verebilir mi?.. Verebilir…
Ayıya karşı korunmak tamam… Ayıyı köye yaklaştırmamak… O da tamam… Ayıyı etkisiz hale getirip, milli parklarda kontrol altında tutmak (ayağına verici bağlayarak vs.); o daha da çok tamam… Ama, beslenme savaşı veren bir vahşi hayvanı “taammüden” cinayet işlemiş bir caninin Vahşi Batı’da sürek avında yakalanıp ‘hacamat edilmesi’ gibi ‘cezalandırmak’, insana bir tuhaf geliyor…
Bunlar, o vefat etmiş insanların acısını paylaşmamıza rağmen aklı devreye sokarak tartışamayacağımız meseleler midir? Hayır… Tam tersine…
Ama CHP Başkanı da, üst yönetimi de bunu yapamaz… Çünkü onların ‘tezleri’ yoktur artık. Kalmamıştır… Sadece anti-tez’le konuşur hale gelmişlerdir… AK Parti (ya da bir başkası) bir tez atacak ortaya, onlar da hemen ant-tez’ini oluşturacaklar…
Bu yüzden, açlıktan insanlara saldırıp onları öldüren bir ayı ile ilgili bile herhangi bir tezleri olamaz… Ne yazık…
Aman diyene kılıç kalkmazmış
AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner'in Başbakanı Kürt sorununu çözebilecek donanımda olmamakla eleştirdiği yıllar öncesine ait ses kaydına dair sürüp giden tartışma, “duygudaşlık” konusundaki yetersizliğin boyutlarını bir kere daha ortaya koyacak biçimde dallanıp budaklanıyor.
Ses kayıtlarının “tehdit” amacıyla kullanılagelmesini neredeyse meşrulaştıran ve “öz” yerine “biçim”e takılıp kalan bu zihinsel fukaralık, neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Mehmet Metiner, “O ses kaydındaki ses bana ait ama fikirler bana ait değil” diyerek gerekli ve yeterli açıklamayı yaptı mı? Yaptı…
Birkaç gün önce de televizyon ekranlarında “Her kişinin bir cahiliye dönemi vardır. Ben cahillik etmişim. Sayın Başbakan’dan bin kere özür diliyorum!” dedi mi? Dedi…
Artık kafalarda soru işaretlerinin bitmiş olması lazım değil mi?
Metiner, şimdi de özür diliyor olması nedeniyle eleştiriliyor…
Milletvekili, ‘Artık pes yahu!’ dedirten bu noktadan sonra tek bir kelime bile etmemelidir.
Son 10 -20 yıl içinde düşünceleri değişmemiş kaç eş dost tanıyorsunuz?.. Kazıyın geçmişleri, herkesin altından bugün imza atmayacağı ne çok kelam çıkar. Çıkmazsa kötüdür zaten.. Düşünceleri 10 yıl içinde derinlik kazanarak değişikliğe uğramış, dolayısıyla “tekâmül etmiş” bir siyasetçiye, “ortam dinlemesi” gibi “namertçe bir kanıt”la saldıracaksın ve “işin bitti senin” diyeceksin… Aman diyene kılıç kaldıranların hışmına karşılık, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan yola çıkarak “Asabınız siyasetin realitesine tahammül etsin” tavsiyesinde bulunmaktan başka ne yapılabilir ki?
Başkan Sayın Kılıçdaroğlu kalkmış bir açıklama yapıyor:
“Ben ayıdan yanayım… Ekip kurup sürek avı yapmak ve iki kişiyi ‘öldürdüğünü’ bilmeden öldürmüş olan ayıyı öldürmek, cinayettir… Tüm hayvan sevenlerin yanındayım… Tüm inanmış insanların da benim gibi düşüneceğinden eminim…”
Başkan’ın bu çıkışı tartışılmaz mı? Bal gibi tartışılır… Bu vesile ile CHP çevreci, doğa dostu, canlılığın sürdürülebilirliğinden yana tüm mesajlarını dilediği gibi verebilir mi?.. Verebilir…
Ayıya karşı korunmak tamam… Ayıyı köye yaklaştırmamak… O da tamam… Ayıyı etkisiz hale getirip, milli parklarda kontrol altında tutmak (ayağına verici bağlayarak vs.); o daha da çok tamam… Ama, beslenme savaşı veren bir vahşi hayvanı “taammüden” cinayet işlemiş bir caninin Vahşi Batı’da sürek avında yakalanıp ‘hacamat edilmesi’ gibi ‘cezalandırmak’, insana bir tuhaf geliyor…
Bunlar, o vefat etmiş insanların acısını paylaşmamıza rağmen aklı devreye sokarak tartışamayacağımız meseleler midir? Hayır… Tam tersine…
Ama CHP Başkanı da, üst yönetimi de bunu yapamaz… Çünkü onların ‘tezleri’ yoktur artık. Kalmamıştır… Sadece anti-tez’le konuşur hale gelmişlerdir… AK Parti (ya da bir başkası) bir tez atacak ortaya, onlar da hemen ant-tez’ini oluşturacaklar…
Bu yüzden, açlıktan insanlara saldırıp onları öldüren bir ayı ile ilgili bile herhangi bir tezleri olamaz… Ne yazık…
Aman diyene kılıç kalkmazmış
AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner'in Başbakanı Kürt sorununu çözebilecek donanımda olmamakla eleştirdiği yıllar öncesine ait ses kaydına dair sürüp giden tartışma, “duygudaşlık” konusundaki yetersizliğin boyutlarını bir kere daha ortaya koyacak biçimde dallanıp budaklanıyor.
Ses kayıtlarının “tehdit” amacıyla kullanılagelmesini neredeyse meşrulaştıran ve “öz” yerine “biçim”e takılıp kalan bu zihinsel fukaralık, neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Mehmet Metiner, “O ses kaydındaki ses bana ait ama fikirler bana ait değil” diyerek gerekli ve yeterli açıklamayı yaptı mı? Yaptı…
Birkaç gün önce de televizyon ekranlarında “Her kişinin bir cahiliye dönemi vardır. Ben cahillik etmişim. Sayın Başbakan’dan bin kere özür diliyorum!” dedi mi? Dedi…
Artık kafalarda soru işaretlerinin bitmiş olması lazım değil mi?
Metiner, şimdi de özür diliyor olması nedeniyle eleştiriliyor…
Milletvekili, ‘Artık pes yahu!’ dedirten bu noktadan sonra tek bir kelime bile etmemelidir.
Son 10 -20 yıl içinde düşünceleri değişmemiş kaç eş dost tanıyorsunuz?.. Kazıyın geçmişleri, herkesin altından bugün imza atmayacağı ne çok kelam çıkar. Çıkmazsa kötüdür zaten.. Düşünceleri 10 yıl içinde derinlik kazanarak değişikliğe uğramış, dolayısıyla “tekâmül etmiş” bir siyasetçiye, “ortam dinlemesi” gibi “namertçe bir kanıt”la saldıracaksın ve “işin bitti senin” diyeceksin… Aman diyene kılıç kaldıranların hışmına karşılık, Ahmet Hamdi Tanpınar’dan yola çıkarak “Asabınız siyasetin realitesine tahammül etsin” tavsiyesinde bulunmaktan başka ne yapılabilir ki?