Şöhret ürünle sonuna kadar bütünleşmeli
30 Kasım 2009 Akşam Gazetesi
Şu anda size anlatacaklarım tamamen bir söylentiden ibaret olabilir. Ama “şuyuu vukuundan beter” dedikleri türden bir söylenti.
Efendim, bana anlatılana göre, sinema ve televizyon dizilerimizin bebek yüzlü sanatçısı Özgü Namal ‘Axess kızı’ olarak Akbank’çılarla yaptığı sözleşme için iki milyon dolar civarında bir ücret almış.
Çok iyi. Afiyet olsun... Az bile almış. Kaç tane Özgü Namal var? Ne verirseniz hakkıdır.
Peki Özgü Namal aldığı paraları ne yapmış? Bir kısmını peşin ödeyerek güzelce bir ev almış. Çok iyi. Yakışır kızımıza.
Peki evi almak için verdiği peşinatın dışında gerekli olan miktarı nasıl karşılamış?
Pek çoğumuzun yaptığı gibi; gitmiş kredi almış.
Peki ev kredisini nerden almış? Herhalde Akbank’tan değil mi?
Hayır. Gitmiş, krediyi Garanti’den almış.
Beni Zaman gazetesinden aradılar, fikrimi sordular. Ben de bu vesileyle haberi onlardan öğrendim. En başında dedik ya; söylenti işte. Ama ‘şöhret yönetimi’ne, ‘markaların iletişimde şöhretleri kullanmaları’ meselesine mükemmel bir örnek. Gerçekliği olmasa bile, ünlünün adını bir yana bırakıp pekela konuyu tartışabiliriz.
Soru şu: Reklam için bir kurum, ürün ya da hizmet markasıyla anlaşan ünlü kişi (celebrity) reklamını yaptığı ürün marka ve hizmet ile ne boyutta özdeşleşmeli?
Aslında yanıt çok açıktır: Sözleşme süresince ve sözleşmede belirtildiği boyutta... Bu kadar basit...
Bazı durumları kontrol etmek o kadar da kolay değildir tabii. Örneğin Hülya Avşar, Molped kullanımı ya da O.K. reklamlarında oynayan ünlüler, ürün kullanımı konusunda mecbur tutulabilirler mi? Kontrolü mümkün olmayan maddeleri sözleşmeye koymanın âlemi olamaz...
Konumuz, kullanım kontrolü mümkün olan ürünlerse şunu söyleyebiliriz: Ünlü kişi hangi markanın reklamını yapıyorsa o markayı kullanmalı ve de gerekiyorsa daha fazla ödeme yapılarak mümkün olan en uzun süre boyunca kullanması da sağlamalı. Hatta reklam bitse bile. Öyle bir madde koyarsınız ki, sözleşme bitiminden sonra da ünlünün bir süre daha ürününüzü kullanmasını sağlayabilirsiniz.
Örneğin, Cem Yılmaz Telekom, TTNet ve AVEA kullanımı konusunda titizlik gösterirken, Şahan Gökbakar da Turkcell’i tercih etmeli ve yine örneğin Seda Sayan da gittiği her restaurantta Pepsi Cola ısmarlamalı. Mehmet Ali Alabora da Garanti ATM’sinin önünde görülmemeli ve hatta başka bir bankanın kredi kartını cüzdanından çıkarırken görüntülenmemeli...
Sevgili Özgü Namal’ın mutlaka geçerli bir sebebi vardır. Ancak eğer haber doğruysa ve de hele Garanti grubu bu kredi işini köpürtürs, bu hem Axess’e zarar verir hem de Özgü Namal’a... Sonuçta bu iş sadece Garanti’ye yarar. Bu nedenle tarafların durumu bir an önce açıklığa kavuşturmalarında yarar vardır.
Bu kez maestro Cem Yılmaz!
İLK etkinliğinden bu yana merak ve keyifle izlediğim Borusan İstanbul Filarmoni’yi ‘ünlü bir işadamı’na yönettirme projesi, bu yıl Cem Yılmaz ile yeni bir boyut kazanıyomuş.
Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü Şule Yücebıyık’ı arayıp sordum: “Orkestrayı birinci yıl Ahmet Kocabıyık, ikinci yıl Rahmi Koç, üçüncü yıl Bülent Eczacıbaşı yönetmişti. Cem Yılmaz ne iş?” O da dedi ki: “Başta bu projenin konsepti oluşturulurken orkestrayı yönetecek kişinin, ‘iş ve sanat dünyasının ünlüleri’nden biri olması yolunda fikir birliğine varılmış. Cem Yılmaz da bu konsepte uyuyor.”
Doğru, uyuyor da ilk üç yıl orkestrayı iş adamlarımız yönetince “Algıda seçicilik” devreye giriyor ve Borusan Filarmoni Orkestrası’na konuk şef olarak ister istemez yine bir işadamı beklentisi oluşuyor.
Eminim Cem Yılmaz, belleklerden silinmeyecek bir gösteri sunarak hem bu algıyı değiştirir hem de projenin doğruluğunu bir kez daha kanıtlar. Cem Yılmaz’ın ne yapacağı çok büyük bir önem taşıyor.
Genç yeteneklere yurt dışında burs kazandıran bu muhteşem etkinliğe girişin ücretli olmasını önermiş, “Sadece şef adayının ödediği miktar değil, bilet paraları da burs sayısının ve miktarının artmasını sağlayacaktır.” demiştim. Önerimin gerçekleşmesine sevindim. Cem ısrarcı omuş ancak, nasılsa bilet satışı olacak diye ondan ücret almak istememişler... Sadece meraklısı ve destekçisi değil, Borusan üst yönetimi dahil herkes, bu yıl Cem Yılmaz’ın yöneteceği Filarmoni Konseri’ni ücret ödeyerek izlemeli.
Şu anda size anlatacaklarım tamamen bir söylentiden ibaret olabilir. Ama “şuyuu vukuundan beter” dedikleri türden bir söylenti.
Efendim, bana anlatılana göre, sinema ve televizyon dizilerimizin bebek yüzlü sanatçısı Özgü Namal ‘Axess kızı’ olarak Akbank’çılarla yaptığı sözleşme için iki milyon dolar civarında bir ücret almış.
Çok iyi. Afiyet olsun... Az bile almış. Kaç tane Özgü Namal var? Ne verirseniz hakkıdır.
Peki Özgü Namal aldığı paraları ne yapmış? Bir kısmını peşin ödeyerek güzelce bir ev almış. Çok iyi. Yakışır kızımıza.
Peki evi almak için verdiği peşinatın dışında gerekli olan miktarı nasıl karşılamış?
Pek çoğumuzun yaptığı gibi; gitmiş kredi almış.
Peki ev kredisini nerden almış? Herhalde Akbank’tan değil mi?
Hayır. Gitmiş, krediyi Garanti’den almış.
Beni Zaman gazetesinden aradılar, fikrimi sordular. Ben de bu vesileyle haberi onlardan öğrendim. En başında dedik ya; söylenti işte. Ama ‘şöhret yönetimi’ne, ‘markaların iletişimde şöhretleri kullanmaları’ meselesine mükemmel bir örnek. Gerçekliği olmasa bile, ünlünün adını bir yana bırakıp pekela konuyu tartışabiliriz.
Soru şu: Reklam için bir kurum, ürün ya da hizmet markasıyla anlaşan ünlü kişi (celebrity) reklamını yaptığı ürün marka ve hizmet ile ne boyutta özdeşleşmeli?
Aslında yanıt çok açıktır: Sözleşme süresince ve sözleşmede belirtildiği boyutta... Bu kadar basit...
Bazı durumları kontrol etmek o kadar da kolay değildir tabii. Örneğin Hülya Avşar, Molped kullanımı ya da O.K. reklamlarında oynayan ünlüler, ürün kullanımı konusunda mecbur tutulabilirler mi? Kontrolü mümkün olmayan maddeleri sözleşmeye koymanın âlemi olamaz...
Konumuz, kullanım kontrolü mümkün olan ürünlerse şunu söyleyebiliriz: Ünlü kişi hangi markanın reklamını yapıyorsa o markayı kullanmalı ve de gerekiyorsa daha fazla ödeme yapılarak mümkün olan en uzun süre boyunca kullanması da sağlamalı. Hatta reklam bitse bile. Öyle bir madde koyarsınız ki, sözleşme bitiminden sonra da ünlünün bir süre daha ürününüzü kullanmasını sağlayabilirsiniz.
Örneğin, Cem Yılmaz Telekom, TTNet ve AVEA kullanımı konusunda titizlik gösterirken, Şahan Gökbakar da Turkcell’i tercih etmeli ve yine örneğin Seda Sayan da gittiği her restaurantta Pepsi Cola ısmarlamalı. Mehmet Ali Alabora da Garanti ATM’sinin önünde görülmemeli ve hatta başka bir bankanın kredi kartını cüzdanından çıkarırken görüntülenmemeli...
Sevgili Özgü Namal’ın mutlaka geçerli bir sebebi vardır. Ancak eğer haber doğruysa ve de hele Garanti grubu bu kredi işini köpürtürs, bu hem Axess’e zarar verir hem de Özgü Namal’a... Sonuçta bu iş sadece Garanti’ye yarar. Bu nedenle tarafların durumu bir an önce açıklığa kavuşturmalarında yarar vardır.
Bu kez maestro Cem Yılmaz!
İLK etkinliğinden bu yana merak ve keyifle izlediğim Borusan İstanbul Filarmoni’yi ‘ünlü bir işadamı’na yönettirme projesi, bu yıl Cem Yılmaz ile yeni bir boyut kazanıyomuş.
Borusan Holding Kurumsal İletişim Müdürü Şule Yücebıyık’ı arayıp sordum: “Orkestrayı birinci yıl Ahmet Kocabıyık, ikinci yıl Rahmi Koç, üçüncü yıl Bülent Eczacıbaşı yönetmişti. Cem Yılmaz ne iş?” O da dedi ki: “Başta bu projenin konsepti oluşturulurken orkestrayı yönetecek kişinin, ‘iş ve sanat dünyasının ünlüleri’nden biri olması yolunda fikir birliğine varılmış. Cem Yılmaz da bu konsepte uyuyor.”
Doğru, uyuyor da ilk üç yıl orkestrayı iş adamlarımız yönetince “Algıda seçicilik” devreye giriyor ve Borusan Filarmoni Orkestrası’na konuk şef olarak ister istemez yine bir işadamı beklentisi oluşuyor.
Eminim Cem Yılmaz, belleklerden silinmeyecek bir gösteri sunarak hem bu algıyı değiştirir hem de projenin doğruluğunu bir kez daha kanıtlar. Cem Yılmaz’ın ne yapacağı çok büyük bir önem taşıyor.
Genç yeteneklere yurt dışında burs kazandıran bu muhteşem etkinliğe girişin ücretli olmasını önermiş, “Sadece şef adayının ödediği miktar değil, bilet paraları da burs sayısının ve miktarının artmasını sağlayacaktır.” demiştim. Önerimin gerçekleşmesine sevindim. Cem ısrarcı omuş ancak, nasılsa bilet satışı olacak diye ondan ücret almak istememişler... Sadece meraklısı ve destekçisi değil, Borusan üst yönetimi dahil herkes, bu yıl Cem Yılmaz’ın yöneteceği Filarmoni Konseri’ni ücret ödeyerek izlemeli.