Sonuncusu, yenilir yutulur lokma değil
26 ŞUBAT 2011
Zincirleme reaksiyon devam ediyor… Ben de kendi kendime kızıp duruyorum. Belki hatırlayanlarınız vardır. Yıllarca, “Bu partinin başından Baykal’ı alın ve isterseniz yerine kimseyi koymayın, CHP’ni puanları artar” diye yazmıştım. Ben bunu ‘6. hisle’, ‘kâhinlik yeteneklerimle’ söylemiyordum. Araştırmalara bakıyor, onları önyargısız okumaya çalışıyordum; hepsi bu…
Nitekim haklı çıktık. Sonra mevcut durumu yorumlayarak, “Durmamalı! Demode üçlü triumvira’nın yerine genç, dinamik kadroların gelmesi lazım” dedik… O da gerçekleşti… Kemal Kılıçdaroğlu ve içinde Muharrem İnce, Gürsel Tekin, Umut Oran, Süheyl Batum gibi isimlerin bulunduğu yönetim takımı ümit vaat ediyordu…
Tüm araştırmalar CHP’yi 30’ların üzerinde göstermeye başladı…
Sonra birden ‘demokrasi’ adına parti içi disiplin alt üst oldu. “Ağzına gelen konuşmaya” başladı. Bundan da vahimi, Sayın Kılıçdaroğlu bu kaotik ortamda hesap soracağına, her deliği tıkamaya çalıştı…
“O öyle demek istemedi”, “Bu arkadaşımızın şahsi görüşüdür partimizi bağlamaz”, “Bizim kararımız değildir, raporu değerlendireceğiz sonra görüş oluşturacağız”, “Maksadını aşan görüştür” vb…
Muharrem İnce Cumhurbaşkanı’nın davetine katılmama kararı aldıklarını açıklıyor; sonra ortada böyle bir karar olmadığı anlaşılıyor. Süheyl Batum’dan hiç söz etmeyelim… Canan Arıtman Arap kadınlarını aşağılayan laflar ediyor; Kılıçdaroğlu yine ortalığı toparlamaya çalışıyor: “Son derece yanlış bir söylem. Canan hanımı o bölgeye göndermemiz gerekiyor. Arap kadınları tanıması lazım." Ardından gelen Van toplantısı sonrası rapora ne demeli… Yenir yutulur gibi değil. Onu da halının altına süpürmek üzereler… Bir karmaşadır gidiyor.
Peki, son Muharrem İnce skandalı için hangi kılıfı hazırlayacaklar acaba?
Son iki günün Akşam, Bugün, Habertürk gazetelerine şöyle bir göz atın ve internet ortamındaki herhangi bir arama motoruna İklim Ayfer Kaleli ve Muharrem İnce yazın. Karşınıza 2.730 ‘pageview’ gelecektir… Dilediğinizi seçip okuyun…
Kanıtları bulunduğu iddia edilen iddialar, bir milletvekilini filan değil, iktidarı götürür… Akşamın bir saati (23.00 civarı) Muharrem Bey içkili bir şekilde Oda TV Ankara muhabiri Kaleli’nin evine gelmiş. Ayılmak için bir ton Starbucks kahvesi içmiş. Sonra da elinde Kılıçdaroğlu ile ilgili (Kaleli’ye göre gerçekliği tartışılır) belgeler olduğunu belirtmiş…
İklim Ayfer Bayraktar Kaleli Hanım, telefon kayıtlarına göre Soner Yalçın’a diyor ki, “…Kılıçdaroğlu’nun gizli bilgilerini vermeye kalkıyor bana, hepsi de yalan dolanmış ama adamların en güvendiği adam kuyularını kazıyor ... Gizli yaptıkları bir toplantıyı geldi, döktü bana. Yani haber değeri var mı, yok. Varsa da yapmayız. Tam seçim zamanı yani, AKP’nin ekmeğine kaymak sürer gibi”.
Bence esas skandal bu değil. Peki ne? Esas skandalı, Muharrem Bey’in Başkanıyla ilgili sözleri… Kendi ifadesine göre Başkan Kılıçdaroğlu İnce’ye demiş ki, “Canını sıkmana gerek yok. Moralini bozma, çalışmana devam et!”…
Muharrem Bey de bunun üzerine Savcı’ya ver yansın ediyor. “Böyle yapmadım, haber yalandır!” demiyor… “Savcı o telefon konuşmalarını neden basına sızdırdı? Bunda bir kasıt var!” diyor…
Kılıçdaroğlu da “Başın öne eğilmesin. Aldırma gönül aldırma!” diyor…
İletişim fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi, kriz durumlarında ne yapılacağını bilir… En yapılmayacak şeyi de mutlaka çok iyi bilir: Olay hiç olmamış gibi davranmak, üstünü örtmeye çalışmak, yorganı başına çekip saklanmak…
Bu gidişle, CHP’de her şeyi yapmak, her şeyi söylemek mubah olacak… Başkan nasılsa sahip çıkıyor, her türden krize kol kanat geriyor… Bu arada da puanlar 25’in altına doğru geriliyormuş… Ne gam?.. Onun da yanıtı var. Araştırmalar yanlış…
Nitekim haklı çıktık. Sonra mevcut durumu yorumlayarak, “Durmamalı! Demode üçlü triumvira’nın yerine genç, dinamik kadroların gelmesi lazım” dedik… O da gerçekleşti… Kemal Kılıçdaroğlu ve içinde Muharrem İnce, Gürsel Tekin, Umut Oran, Süheyl Batum gibi isimlerin bulunduğu yönetim takımı ümit vaat ediyordu…
Tüm araştırmalar CHP’yi 30’ların üzerinde göstermeye başladı…
Sonra birden ‘demokrasi’ adına parti içi disiplin alt üst oldu. “Ağzına gelen konuşmaya” başladı. Bundan da vahimi, Sayın Kılıçdaroğlu bu kaotik ortamda hesap soracağına, her deliği tıkamaya çalıştı…
“O öyle demek istemedi”, “Bu arkadaşımızın şahsi görüşüdür partimizi bağlamaz”, “Bizim kararımız değildir, raporu değerlendireceğiz sonra görüş oluşturacağız”, “Maksadını aşan görüştür” vb…
Muharrem İnce Cumhurbaşkanı’nın davetine katılmama kararı aldıklarını açıklıyor; sonra ortada böyle bir karar olmadığı anlaşılıyor. Süheyl Batum’dan hiç söz etmeyelim… Canan Arıtman Arap kadınlarını aşağılayan laflar ediyor; Kılıçdaroğlu yine ortalığı toparlamaya çalışıyor: “Son derece yanlış bir söylem. Canan hanımı o bölgeye göndermemiz gerekiyor. Arap kadınları tanıması lazım." Ardından gelen Van toplantısı sonrası rapora ne demeli… Yenir yutulur gibi değil. Onu da halının altına süpürmek üzereler… Bir karmaşadır gidiyor.
Peki, son Muharrem İnce skandalı için hangi kılıfı hazırlayacaklar acaba?
Son iki günün Akşam, Bugün, Habertürk gazetelerine şöyle bir göz atın ve internet ortamındaki herhangi bir arama motoruna İklim Ayfer Kaleli ve Muharrem İnce yazın. Karşınıza 2.730 ‘pageview’ gelecektir… Dilediğinizi seçip okuyun…
Kanıtları bulunduğu iddia edilen iddialar, bir milletvekilini filan değil, iktidarı götürür… Akşamın bir saati (23.00 civarı) Muharrem Bey içkili bir şekilde Oda TV Ankara muhabiri Kaleli’nin evine gelmiş. Ayılmak için bir ton Starbucks kahvesi içmiş. Sonra da elinde Kılıçdaroğlu ile ilgili (Kaleli’ye göre gerçekliği tartışılır) belgeler olduğunu belirtmiş…
İklim Ayfer Bayraktar Kaleli Hanım, telefon kayıtlarına göre Soner Yalçın’a diyor ki, “…Kılıçdaroğlu’nun gizli bilgilerini vermeye kalkıyor bana, hepsi de yalan dolanmış ama adamların en güvendiği adam kuyularını kazıyor ... Gizli yaptıkları bir toplantıyı geldi, döktü bana. Yani haber değeri var mı, yok. Varsa da yapmayız. Tam seçim zamanı yani, AKP’nin ekmeğine kaymak sürer gibi”.
Bence esas skandal bu değil. Peki ne? Esas skandalı, Muharrem Bey’in Başkanıyla ilgili sözleri… Kendi ifadesine göre Başkan Kılıçdaroğlu İnce’ye demiş ki, “Canını sıkmana gerek yok. Moralini bozma, çalışmana devam et!”…
Muharrem Bey de bunun üzerine Savcı’ya ver yansın ediyor. “Böyle yapmadım, haber yalandır!” demiyor… “Savcı o telefon konuşmalarını neden basına sızdırdı? Bunda bir kasıt var!” diyor…
Kılıçdaroğlu da “Başın öne eğilmesin. Aldırma gönül aldırma!” diyor…
İletişim fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi, kriz durumlarında ne yapılacağını bilir… En yapılmayacak şeyi de mutlaka çok iyi bilir: Olay hiç olmamış gibi davranmak, üstünü örtmeye çalışmak, yorganı başına çekip saklanmak…
Bu gidişle, CHP’de her şeyi yapmak, her şeyi söylemek mubah olacak… Başkan nasılsa sahip çıkıyor, her türden krize kol kanat geriyor… Bu arada da puanlar 25’in altına doğru geriliyormuş… Ne gam?.. Onun da yanıtı var. Araştırmalar yanlış…