Sosyal medya düzenlemesi yapıldı. Ne oldu?
30 Temmuz 2020 - Yeni Şafak
55 milyon insan bir araya toplandığında, hiç olmazsa birbirinin ayağına basmadan yürüyebilsin diye bazı kurallar getirilir, öyle değil mi?
Mesela, “Batı yönünde yürüyecek olanlar sağdan, Doğu’ya gidecek olanlar soldan yürümeli” denilse ne olur?
Peki ya 55 milyon kişi, sosyal medya dediğimiz dijital ortamlarda hakarete, iftiraya, kişilik haklarının zedelenmesine açık bir şekilde korumasız mı bırakılmalıydı?
Bu, kalabalıkta birinin ayağınıza basmasına da benzemez üstelik… Acısı geçince unutulmaz da… Yakın geçmişte örneklerini yaşadık… İftiralarla itibarlar zedelenebilir, sosyal medya linçleriyle hayat yaşanmaz kılınabilir…
O hâlde bu alana bir düzenleme getirilmesinin karşısında nasıl durulur?! Anlamak mümkün değil…
“Sansür!” diye ortalığı inlettiklerine bakmayın, önceki gün Meclis’te kabul edilen yasal düzenlemenin kapsamına bakın… Arama motoruna “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” yazdınız mı gerekçesiyle birlikte çıkıyor…
O zaman göreceksiniz ki; şu anda yürürlükte olan yasadaki ‘erişimin engellenmesi kararı’ yerine, “Çocukların cinsel istismarı, fuhuş, kumar ve uyuşturucu kullanılmasını kolaylaştırma gibi suçları” oluşturan ‘içeriklerin çıkarılması’ kararı mümkün olabilecek…
Yurt dışında olanlar idari para cezalarından yırtamayacak… Hepimiz gibi yasalara bağlı davranmak zorunda kalacak…
‘Kişilik haklarına’ zarar verdiği tespit edilen içerikler erişimden kaldırılmadığı takdirde daha ağır cezalar ödemek zorunda kalacak; yani daha etkin bir koruma sağlanacak.
Günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların, ülkemizde en az bir temsilci bulundurulması sağlanacak…
Hani nerede sansür? Nerede ifade özgürlüğüne engel? Bilakis, başta çocuklarımız olmak üzere hepimizin hakları ve özgürlük alanlarının korunmasına yönelik düzenlemeler nasıl olur da bu kadar saptırılabilir?!
Bu değişiklikler konusunda halkın talebi ve desteğini de görmezden gelmemek lazım…
Geçen Eylül ayında, Kaspersky tarafından araştırma şirketi Savanta’ya yaptırılan ankete göre, Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 84’ü çocuklarının internetteki güvenliğinden endişe ediyormuş.
Optimar Araştırma’nın başkanı Hilmi Daşdemir, yaptıkları bir çalışmanın sonuçlarını göndermiş… Yabancı sosyal medya şirketlerinin Türkiye aleyhine faaliyetlerine “İzin verilmemeli” diyenlerin oranı yüzde 52,7…
Mesela, “Batı yönünde yürüyecek olanlar sağdan, Doğu’ya gidecek olanlar soldan yürümeli” denilse ne olur?
- İnsanların birbirini ezmeden, itmeden, rahatsız etmeden yürümesi sağlanabilir…
- Olası hasarlar ve zararlar önlenebilir.
- Karmaşa ortadan kalkacağı için herkes kendi varış noktasına daha hızlı ulaşabilir.
- Gerilim ve çatışma azalabilir.
Peki ya 55 milyon kişi, sosyal medya dediğimiz dijital ortamlarda hakarete, iftiraya, kişilik haklarının zedelenmesine açık bir şekilde korumasız mı bırakılmalıydı?
Bu, kalabalıkta birinin ayağınıza basmasına da benzemez üstelik… Acısı geçince unutulmaz da… Yakın geçmişte örneklerini yaşadık… İftiralarla itibarlar zedelenebilir, sosyal medya linçleriyle hayat yaşanmaz kılınabilir…
O hâlde bu alana bir düzenleme getirilmesinin karşısında nasıl durulur?! Anlamak mümkün değil…
“Sansür!” diye ortalığı inlettiklerine bakmayın, önceki gün Meclis’te kabul edilen yasal düzenlemenin kapsamına bakın… Arama motoruna “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” yazdınız mı gerekçesiyle birlikte çıkıyor…
O zaman göreceksiniz ki; şu anda yürürlükte olan yasadaki ‘erişimin engellenmesi kararı’ yerine, “Çocukların cinsel istismarı, fuhuş, kumar ve uyuşturucu kullanılmasını kolaylaştırma gibi suçları” oluşturan ‘içeriklerin çıkarılması’ kararı mümkün olabilecek…
Yurt dışında olanlar idari para cezalarından yırtamayacak… Hepimiz gibi yasalara bağlı davranmak zorunda kalacak…
‘Kişilik haklarına’ zarar verdiği tespit edilen içerikler erişimden kaldırılmadığı takdirde daha ağır cezalar ödemek zorunda kalacak; yani daha etkin bir koruma sağlanacak.
Günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcıların, ülkemizde en az bir temsilci bulundurulması sağlanacak…
Hani nerede sansür? Nerede ifade özgürlüğüne engel? Bilakis, başta çocuklarımız olmak üzere hepimizin hakları ve özgürlük alanlarının korunmasına yönelik düzenlemeler nasıl olur da bu kadar saptırılabilir?!
Bu değişiklikler konusunda halkın talebi ve desteğini de görmezden gelmemek lazım…
Geçen Eylül ayında, Kaspersky tarafından araştırma şirketi Savanta’ya yaptırılan ankete göre, Türkiye’de ebeveynlerin yüzde 84’ü çocuklarının internetteki güvenliğinden endişe ediyormuş.
Optimar Araştırma’nın başkanı Hilmi Daşdemir, yaptıkları bir çalışmanın sonuçlarını göndermiş… Yabancı sosyal medya şirketlerinin Türkiye aleyhine faaliyetlerine “İzin verilmemeli” diyenlerin oranı yüzde 52,7…
Sosyal medya artık yaşam alanımızın bir parçası, nasıl ki televizyon için şiddet ve istismara yönelik yayınlarla ilgili düzenlemelerin olmaması mümkün değilse burada da aynı özenin gösterilmesi gerekiyor. Aşağıdaki grafiğe bir göz atınız… “Sosyal medya kullanmıyorum” ve “Haftada birkaç gün kullanıyorum” diyenlerin oranını dışarıda bırakıp, diğerlerini toplandığımızda yaşamın nasıl da büyük bir parçası olduğu daha iyi anlaşılacaktır.
Sosyal medyada geçirilen vaktin yalnızca ‘eğlence’ amaçlı olduğu da düşünülmemeli…
Yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi, bu mecraların ‘haber alma’ amaçlı da kullanıldığı anlaşılıyor… Böyle bir işlevi de olan sosyal medya platformlarının yalanları, diğer tüm medya organlarından daha hızlı yaydığı da düşünülünce ‘başı boş’ bırakılacak yerler olmadığı daha net anlaşılabilir herhâlde…
Netice-i kelâm, toplumsal düzlemde hayatın düzenlenmemiş bir alanı olamaz. Birlikte yaşamanın, karşılıklı saygının, hakların korunmasının, herkesin özgürlüklerden eşit şekilde yararlanabilmesi, ancak böyle mümkün olabilir… Sosyal medya düzenlemesi de bu nedenle hayırlı olmuştur…
Netice-i kelâm, toplumsal düzlemde hayatın düzenlenmemiş bir alanı olamaz. Birlikte yaşamanın, karşılıklı saygının, hakların korunmasının, herkesin özgürlüklerden eşit şekilde yararlanabilmesi, ancak böyle mümkün olabilir… Sosyal medya düzenlemesi de bu nedenle hayırlı olmuştur…