Sosyal medya nasıl itibar kazanır
01 Eylül 2018 - Marketing Türkiye
Sosyal medya yaygın olmasına rağmen, itibarı ve inandırıcılığı yerlerde sürünüyor. Can Yücel’in ölüm yıldönümünde yayınlanan bir araştırma, internet ortamında 50’ye yakın ‘çakma’ Can Yücel şiirinin dolaştığının tespit edildiğini söylüyordu…
Bir de siyasî konular var ki onlar tam evlere şenlik. Onlara göre Muharrem İnce %60’la Cumhurbaşkanı idi. Hatta Ekmeleddin Bey %65 ile… Her seferinde durduk yerde beklenti yukarı çekiliyor, millet birbirini abuk sabuk bir mizah anlayışıyla karışık muhabbet içinde gaza getiriyor, çakılınca da düş kırıklığı ve yıkıntı o oranda yüksek oluyordu.
Ekonomik konularda da aynı numara devreye giriyor… Halk pek de fazla umursamazken, beyaz yakalılar “Öldük, bittik, mahvolduk, dünyanın sonu geldi!” muhabbetinin esiri oluveriyordu.
Bu durum, hemen reaksiyonu da beraberinde getirecekti. Nitekim, Fıstıklı’dan top atışı yapıp, sütre gerisinden ortalığı karıştıran anonim ajan provokatörlere karşı Avrupa’nın bazı ülkelerinde olduğu türden önlem alınması gündeme geliverdi. Çözüm önerisi basitti: Sosyal medyaya ya vatandaşlık numarasıyla üye olunacaktı ya da telefon numarası ile… Bireysel ve toplumsal hak ve hürriyetlerin korunmasını sağlamak başka türlü nasıl mümkün olabilir, bilemedim doğrusu.
Yoksa internetteki sınırsız sorumsuzluğu teşvik eden bu gelişmeyle baş etmek mümkün değildir. We Are Social ve Hootsuite’in hazırladığı bir rapora göre rakamlar şöyle: Türkiye’deki kullanıcıların %40’ı reklam bloklama servisi kullanıyormuş… Bir ürüne ilk kez maruz kalma (reklam açısından): %35 online, %23 TV, %12 mağaza içi, %8 poster, %7 basın, %7 e-mail imiş…
İnternet kullanıcı sayısı 54.33 milyon; penetrasyon %67; aktif sosyal medya kullanıcısı 51 milyon; tekil mobil kullanıcı 59 milyon; aktif mobil ve sosyal kullanıcı 44 milyon; yetişkin nüfusun %98’i cep telefonu, %77’si akıllı telefon sahibi; internetle günlük geçirilen ortalama süre 7 saat 9 dakika; sosyal medya ile geçirilen süre 2 saat 44 dakika; online video izleme oranı %64; en aktif sosyal platformlar Youtube (%55), Facebook (%53), Whatsapp (%50), Instagram (%46), Facebook Messenger (%37), Twitter (%36), Google+ (%31), Skype (%25); 51 milyon Facebook, 33 milyon Instagram kullanıcısı ile Amerika, Brezilya, Endonezya ve Hindistan’dan sonra beşinci sıradaymışız.
Hedef kitleyi 12’den vurmak…
İletişim kanalları çeşitlenip sayıları arttıkça, reklam verenin ve medya satın almacısının da derdi artıyor… Hedef kitleyi 12’den vurmak için son derece karmaşık hesap işlerine girişiyorlar… Hedef dışında kalan kitle için de para ödemek, son derece verimsiz geliyor reklam verene…
“Ver prime time’a, gerisini unut” anlayışı iflas etmiş durumda. ‘Endişeli modernleri’ hedefleyip, ‘modern muhafazakârlara’ da erişim için para öder duruma düşmek, verimlilik adına savaşan şirketler için anlamsız hale gelmiş durumda…
Bu nedenle reklam verenin sadece hedef segmenti yakalamaya çalışması ve iletişim harcamalarını ona göre düzenlemek istemesini anlayışla karşılamak gerekir.
Bu nedenle şu başlıkla karşımıza çıkan haber, özellikle ilgimizi çekti: “Digiturk, hedefli reklam uygulamasını hayata geçirdi”
Ne yapmış Digiturk? Türkiye’de ilk kez canlı yayındaki reklam kuşağında farklı profillere farklı reklam gösterimi gerçekleştirmiş. Böylece izleyiciler özel ilgi alanlarına yönelik reklamlar izlerken, reklam verenler de hedeflerini 12’den vurma şansını elde etmişler.
Canlı yayındaki reklam kuşağı içinde, ‘HBB TV teknolojisi’ özelliğine sahip uydu alıcılarında, izinli müşteri veri tabanı kullanılarak yapılan ‘TV’de hedefli reklam’ örneği, ilk olma özelliği taşıyormuş. 2017 yılında sabit görsel gösterimi şeklinde yapılan, bu yıl bir adım ileri taşınarak canlı yayınlanan reklamlar içinde de profile özel içerik sunan proje, ilk kez Samsung ile uygulamaya geçmiş.
Bu bir başlangıç… Reklam veren hedeflemediği kitle için de reklam parası ödemek istemediği, kıt kaynakları ve verimliliği yönetmeyi kafasına koyduğu içindir ki, bu teknoloji ve yaklaşım hızla yayılacaktır…
Herkesin kazandığı bir etkileşim
Ne kadar başarılı bir işletişim işi… Aslında benzerleri mutlaka vardır dünyada. Ancak bizdeki yaklaşım son derece ilgi çekici ve benzersiz gibi… Olay şöyle işliyor: SensinO diye bir site var, ünlü kişiler ya da iş insanlarıyla yapılacak aktiviteler, açık artırma ile satılıyor. En yüksek fiyatı veren kazanıyor. Ödenen bedelin %20’si SensinO’ya, %80’i ise bir STK’ya gidiyor. Hangi STK’ya gideceğine de aktivite sahibi karar veriyor…
SensinO’nun kurucuları: Burç Avcı, Metin Şen, Murat Zorlu, Ömer Avşar ve İsmail Oygur. Şu günlerde gündemdeki aktiviteler arasında Fatih Ürek ile karaoke, BTC Türk’ün CEO’su Özgür Güneri ile Kripto Para ve Blockchain sohbeti, Leyla Alaton ile öğle yemeği, Jeff Hakko ise muhabbet, Millî tenisçi İpek Şenoğlu ile tenis oynamaca ve Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu ile bir öğle yemeği. Kaan Bey elde edilecek geliri, Özel Tohum Vakfı Özel Okulu’nda okuyan otizmli çocuklara eğitim desteğine bağışlayacağını açıklamış.
Daha önce neler yapılmış: Alex De Souza ile Fenerbahçe Doğuş - CSKA Moskova basketbol maçını izleme, Mehmet Demirkol'la Türk futbolu üzerine sohbet, Hülya Eltemur ve Zeynep Gürses İstanbullu Gelin set ziyareti, O Ses Türkiye’de sahneye çıkıp şarkı söyleme, Hüsnü Özyeğin ile özel locasında Beşiktaş - Karabükspor maçını izleme, “Hadi Be Oğlum” filminin galasına Kıvanç Tatlıtuğ ve Büşra Develi ile birlikte katılma…
Herkesin kazançlı çıktığı bu tür etkileşim işleri bulmak zordur. SensinO’nun yolu açık olsun…
Bir de siyasî konular var ki onlar tam evlere şenlik. Onlara göre Muharrem İnce %60’la Cumhurbaşkanı idi. Hatta Ekmeleddin Bey %65 ile… Her seferinde durduk yerde beklenti yukarı çekiliyor, millet birbirini abuk sabuk bir mizah anlayışıyla karışık muhabbet içinde gaza getiriyor, çakılınca da düş kırıklığı ve yıkıntı o oranda yüksek oluyordu.
Ekonomik konularda da aynı numara devreye giriyor… Halk pek de fazla umursamazken, beyaz yakalılar “Öldük, bittik, mahvolduk, dünyanın sonu geldi!” muhabbetinin esiri oluveriyordu.
Bu durum, hemen reaksiyonu da beraberinde getirecekti. Nitekim, Fıstıklı’dan top atışı yapıp, sütre gerisinden ortalığı karıştıran anonim ajan provokatörlere karşı Avrupa’nın bazı ülkelerinde olduğu türden önlem alınması gündeme geliverdi. Çözüm önerisi basitti: Sosyal medyaya ya vatandaşlık numarasıyla üye olunacaktı ya da telefon numarası ile… Bireysel ve toplumsal hak ve hürriyetlerin korunmasını sağlamak başka türlü nasıl mümkün olabilir, bilemedim doğrusu.
Yoksa internetteki sınırsız sorumsuzluğu teşvik eden bu gelişmeyle baş etmek mümkün değildir. We Are Social ve Hootsuite’in hazırladığı bir rapora göre rakamlar şöyle: Türkiye’deki kullanıcıların %40’ı reklam bloklama servisi kullanıyormuş… Bir ürüne ilk kez maruz kalma (reklam açısından): %35 online, %23 TV, %12 mağaza içi, %8 poster, %7 basın, %7 e-mail imiş…
İnternet kullanıcı sayısı 54.33 milyon; penetrasyon %67; aktif sosyal medya kullanıcısı 51 milyon; tekil mobil kullanıcı 59 milyon; aktif mobil ve sosyal kullanıcı 44 milyon; yetişkin nüfusun %98’i cep telefonu, %77’si akıllı telefon sahibi; internetle günlük geçirilen ortalama süre 7 saat 9 dakika; sosyal medya ile geçirilen süre 2 saat 44 dakika; online video izleme oranı %64; en aktif sosyal platformlar Youtube (%55), Facebook (%53), Whatsapp (%50), Instagram (%46), Facebook Messenger (%37), Twitter (%36), Google+ (%31), Skype (%25); 51 milyon Facebook, 33 milyon Instagram kullanıcısı ile Amerika, Brezilya, Endonezya ve Hindistan’dan sonra beşinci sıradaymışız.
Hedef kitleyi 12’den vurmak…
İletişim kanalları çeşitlenip sayıları arttıkça, reklam verenin ve medya satın almacısının da derdi artıyor… Hedef kitleyi 12’den vurmak için son derece karmaşık hesap işlerine girişiyorlar… Hedef dışında kalan kitle için de para ödemek, son derece verimsiz geliyor reklam verene…
“Ver prime time’a, gerisini unut” anlayışı iflas etmiş durumda. ‘Endişeli modernleri’ hedefleyip, ‘modern muhafazakârlara’ da erişim için para öder duruma düşmek, verimlilik adına savaşan şirketler için anlamsız hale gelmiş durumda…
Bu nedenle reklam verenin sadece hedef segmenti yakalamaya çalışması ve iletişim harcamalarını ona göre düzenlemek istemesini anlayışla karşılamak gerekir.
Bu nedenle şu başlıkla karşımıza çıkan haber, özellikle ilgimizi çekti: “Digiturk, hedefli reklam uygulamasını hayata geçirdi”
Ne yapmış Digiturk? Türkiye’de ilk kez canlı yayındaki reklam kuşağında farklı profillere farklı reklam gösterimi gerçekleştirmiş. Böylece izleyiciler özel ilgi alanlarına yönelik reklamlar izlerken, reklam verenler de hedeflerini 12’den vurma şansını elde etmişler.
Canlı yayındaki reklam kuşağı içinde, ‘HBB TV teknolojisi’ özelliğine sahip uydu alıcılarında, izinli müşteri veri tabanı kullanılarak yapılan ‘TV’de hedefli reklam’ örneği, ilk olma özelliği taşıyormuş. 2017 yılında sabit görsel gösterimi şeklinde yapılan, bu yıl bir adım ileri taşınarak canlı yayınlanan reklamlar içinde de profile özel içerik sunan proje, ilk kez Samsung ile uygulamaya geçmiş.
Bu bir başlangıç… Reklam veren hedeflemediği kitle için de reklam parası ödemek istemediği, kıt kaynakları ve verimliliği yönetmeyi kafasına koyduğu içindir ki, bu teknoloji ve yaklaşım hızla yayılacaktır…
Herkesin kazandığı bir etkileşim
Ne kadar başarılı bir işletişim işi… Aslında benzerleri mutlaka vardır dünyada. Ancak bizdeki yaklaşım son derece ilgi çekici ve benzersiz gibi… Olay şöyle işliyor: SensinO diye bir site var, ünlü kişiler ya da iş insanlarıyla yapılacak aktiviteler, açık artırma ile satılıyor. En yüksek fiyatı veren kazanıyor. Ödenen bedelin %20’si SensinO’ya, %80’i ise bir STK’ya gidiyor. Hangi STK’ya gideceğine de aktivite sahibi karar veriyor…
SensinO’nun kurucuları: Burç Avcı, Metin Şen, Murat Zorlu, Ömer Avşar ve İsmail Oygur. Şu günlerde gündemdeki aktiviteler arasında Fatih Ürek ile karaoke, BTC Türk’ün CEO’su Özgür Güneri ile Kripto Para ve Blockchain sohbeti, Leyla Alaton ile öğle yemeği, Jeff Hakko ise muhabbet, Millî tenisçi İpek Şenoğlu ile tenis oynamaca ve Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu ile bir öğle yemeği. Kaan Bey elde edilecek geliri, Özel Tohum Vakfı Özel Okulu’nda okuyan otizmli çocuklara eğitim desteğine bağışlayacağını açıklamış.
Daha önce neler yapılmış: Alex De Souza ile Fenerbahçe Doğuş - CSKA Moskova basketbol maçını izleme, Mehmet Demirkol'la Türk futbolu üzerine sohbet, Hülya Eltemur ve Zeynep Gürses İstanbullu Gelin set ziyareti, O Ses Türkiye’de sahneye çıkıp şarkı söyleme, Hüsnü Özyeğin ile özel locasında Beşiktaş - Karabükspor maçını izleme, “Hadi Be Oğlum” filminin galasına Kıvanç Tatlıtuğ ve Büşra Develi ile birlikte katılma…
Herkesin kazançlı çıktığı bu tür etkileşim işleri bulmak zordur. SensinO’nun yolu açık olsun…