Sosyal medyada “iş başa düştü”
06 Ekim 2020 - Yeni Şafak
Bilindiği gibi internetteki yayınların düzenlenmesi ve bu mecralarda işlenen suçlarla etkin mücadele edilmesi için yapılan regülasyon yürürlüğe girdi.
Bizim yalan dolan, iftira ve tacizi engellemek başta olmak üzere ticari konulara da düzenleme getireceği için memnuniyetle karşıladığımız bu adım birilerini fena hâlde üzmüştü… “İnternet sansürleniyor” diye tepinenlere hep birlikte şahit olduk.
Oysa düzenleme kişilerin açık hedef hâline gelmesini, yalan ve iftira dolu içeriklerle toplumun yanlış yönlendirilmesini engellemek için tam da çağın gerekliliklerine uygun başarılı bir girişimdi…
Onlar tepine dursun, sosyal medya mecraları da harekete geçmişler… Çok ciddi yatırımlar ve kâr paylarıyla ticari faaliyetlerini sürdüren bu şirketlerin başka türlü davranması beklenemezdi aslında… Çünkü, bu mecraların birer ‘yalan fabrikası’na dönmesi en çok onların güvenilirliğini, dolayısıyla da ‘itibar’larını zedeler…
Bunu engellemek için Twitter geliştirdiği Birdwatch özelliğini denemeye başlamış. Böylece gönderilerdeki bilgilerin doğruluğu denetlenebilecek, kullanıcılara, Twitter gönderilerini işaretleme olanağı verilerek ‘yanlış’ ve ‘doğru’ bilgi arasında seçim yapılabilecekmiş.
Çinliler’in geliştirdiği TikTok da Agence France-Presse ile teyit edilmemiş ve yanlış bilgilerin yayılmasını engellemek için iş birliği yapacakmış.
Ülkemizde de sosyal medyanın millî bağımsızlık meselesinin bir parçası olduğunu kabul ederek ellerini taşın altına koyan firmalar var. Turkcell’in WhatsApp’ı ikame eden uygulaması BİP’ten sonra Appyap’ın sosyal medya platformu Yaay, deyim yerindeyse piyasaya fırtına gibi girdi.
Her geçen gün kullanıcı sayısını artıran ve heyecan verici içerikler ve yeniliklerle kendini geliştiren Yaay’ın ‘doğru’ bilginin yayılması, ‘yalan’ın engellenmesi için kendi denetim mekanizmasını geliştireceğine eminiz.
Sosyal medya platformları tabii ki çok gerekli… Ancak onları ‘yeterli’ kılacak olan, bireylerin ve milletimizin ruh, beden, ekonomik ve sosyal sağlıklarını korumalarıdır.
Aynı teknolojide iki kere yıkanılmaz
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 2016 yılında onayladığı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), aynı yıl Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Deyim yerindeyse kılcal damarlar gibi hayatımızı saran ve kullanıcılar ile mecralar arasındaki veri akışına müthiş bir hız kazandıran dijital teknolojilerin denetlenmesi, kötüye kullanılmaması, kişisel verilerin güvence altına alınması için çok yerinde bir adımdı bu…
Ancak zaman gibi teknolojik gelişmeler ve buna bağlı iş yapma biçimlerimiz de yerinde durmuyor, son sürat evirilmeye devam ediyor. Pandemi sürecinin de iş yapma biçimlerine nasıl bir ivme kazandırdığı ortada… Filozof Herakles’in diyalektik düşüncenin temeline gönderme yapan “Aynı suda iki kere yıkanılmaz” sözünü bu hıza uyarlamak mümkün: Aynı teknolojide iki kere yıkanılmaz.
Hâl böyle olunca iş, sektöre düşüyor… Demokratik toplumlarda kullanılan önemli araçlardan biri olan ihtiyaç ve beklentilere dair talepleri hükümete iletmek, gelişimin, çağın ötesinde hareket edebilmenin bir gerekliliği…
Türkiye Bilişim Vakfı öncülüğünde bir araya gelen Bilişim Teknolojileri Sivil Toplum Kuruluşları Platformu da böyle yapmış… Bünyelerindeki 15 STK’nın onayıyla bir yazı hazırlayarak Adalet Bakanlığı’na sunmuşlar…
Bilindiği gibi, KVKK’nın saiki, veri toplama, işleme, depolama ve transferi sırasında kişisel verilerin güvence altına alınması olarak özetlenebilir. Bazı firmaların taciz boyutuna varan tanıtım mesajlarından, kişisel verilerimizin elden ele dolaşarak iznimiz olmayan kişi ya da kurumlarca kullanılmasından ya da toplanan verinin bir araya getirilerek kötü amaçlara alet edilmesinden bizi koruyan bu kanun işte…
Düzenleme sayesinde ‘açık rıza’ alınmadan bu işlemlerin hiçbirini yapmak mümkün değil. Ancak aynı ‘koruma kalkanı’, bazı durumlarda ticari hayatı zora koşabilen bir hâl alabiliyor.
Bilişim Teknolojileri STK’ları Platformu da bu nedenle konuya iş dünyası tarafından yaklaşmış ve ‘koruma kalkanı’na zarar vermeden uluslararası ticareti kolaylaştıracak bazı tadilatlar yapılmasını önermiş…
Örneğin kısa vadede, yurt dışına kişisel veri transferinin izni için Kişisel Verilerin Korunması Kurulu’na yapılan başvuruların ticari amaçlı aktarımlar yönünden basitleştirilmesi, kapsamı ve çerçevesinin netleştirilmesi, sonuçlandırma sürecinin hızlandırılması bu önerilerden bazıları…
Adalet Bakanlığı’nın iş odaklı sorunlarını dile getiren, sektörün içinden gelen ve konuya muhatap bu STK’ları ciddiye alacağından şüphemiz yok…
Bizim yalan dolan, iftira ve tacizi engellemek başta olmak üzere ticari konulara da düzenleme getireceği için memnuniyetle karşıladığımız bu adım birilerini fena hâlde üzmüştü… “İnternet sansürleniyor” diye tepinenlere hep birlikte şahit olduk.
Oysa düzenleme kişilerin açık hedef hâline gelmesini, yalan ve iftira dolu içeriklerle toplumun yanlış yönlendirilmesini engellemek için tam da çağın gerekliliklerine uygun başarılı bir girişimdi…
Onlar tepine dursun, sosyal medya mecraları da harekete geçmişler… Çok ciddi yatırımlar ve kâr paylarıyla ticari faaliyetlerini sürdüren bu şirketlerin başka türlü davranması beklenemezdi aslında… Çünkü, bu mecraların birer ‘yalan fabrikası’na dönmesi en çok onların güvenilirliğini, dolayısıyla da ‘itibar’larını zedeler…
Bunu engellemek için Twitter geliştirdiği Birdwatch özelliğini denemeye başlamış. Böylece gönderilerdeki bilgilerin doğruluğu denetlenebilecek, kullanıcılara, Twitter gönderilerini işaretleme olanağı verilerek ‘yanlış’ ve ‘doğru’ bilgi arasında seçim yapılabilecekmiş.
Çinliler’in geliştirdiği TikTok da Agence France-Presse ile teyit edilmemiş ve yanlış bilgilerin yayılmasını engellemek için iş birliği yapacakmış.
Ülkemizde de sosyal medyanın millî bağımsızlık meselesinin bir parçası olduğunu kabul ederek ellerini taşın altına koyan firmalar var. Turkcell’in WhatsApp’ı ikame eden uygulaması BİP’ten sonra Appyap’ın sosyal medya platformu Yaay, deyim yerindeyse piyasaya fırtına gibi girdi.
Her geçen gün kullanıcı sayısını artıran ve heyecan verici içerikler ve yeniliklerle kendini geliştiren Yaay’ın ‘doğru’ bilginin yayılması, ‘yalan’ın engellenmesi için kendi denetim mekanizmasını geliştireceğine eminiz.
Sosyal medya platformları tabii ki çok gerekli… Ancak onları ‘yeterli’ kılacak olan, bireylerin ve milletimizin ruh, beden, ekonomik ve sosyal sağlıklarını korumalarıdır.
Aynı teknolojide iki kere yıkanılmaz
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 2016 yılında onayladığı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), aynı yıl Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Deyim yerindeyse kılcal damarlar gibi hayatımızı saran ve kullanıcılar ile mecralar arasındaki veri akışına müthiş bir hız kazandıran dijital teknolojilerin denetlenmesi, kötüye kullanılmaması, kişisel verilerin güvence altına alınması için çok yerinde bir adımdı bu…
Ancak zaman gibi teknolojik gelişmeler ve buna bağlı iş yapma biçimlerimiz de yerinde durmuyor, son sürat evirilmeye devam ediyor. Pandemi sürecinin de iş yapma biçimlerine nasıl bir ivme kazandırdığı ortada… Filozof Herakles’in diyalektik düşüncenin temeline gönderme yapan “Aynı suda iki kere yıkanılmaz” sözünü bu hıza uyarlamak mümkün: Aynı teknolojide iki kere yıkanılmaz.
Hâl böyle olunca iş, sektöre düşüyor… Demokratik toplumlarda kullanılan önemli araçlardan biri olan ihtiyaç ve beklentilere dair talepleri hükümete iletmek, gelişimin, çağın ötesinde hareket edebilmenin bir gerekliliği…
Türkiye Bilişim Vakfı öncülüğünde bir araya gelen Bilişim Teknolojileri Sivil Toplum Kuruluşları Platformu da böyle yapmış… Bünyelerindeki 15 STK’nın onayıyla bir yazı hazırlayarak Adalet Bakanlığı’na sunmuşlar…
Bilindiği gibi, KVKK’nın saiki, veri toplama, işleme, depolama ve transferi sırasında kişisel verilerin güvence altına alınması olarak özetlenebilir. Bazı firmaların taciz boyutuna varan tanıtım mesajlarından, kişisel verilerimizin elden ele dolaşarak iznimiz olmayan kişi ya da kurumlarca kullanılmasından ya da toplanan verinin bir araya getirilerek kötü amaçlara alet edilmesinden bizi koruyan bu kanun işte…
Düzenleme sayesinde ‘açık rıza’ alınmadan bu işlemlerin hiçbirini yapmak mümkün değil. Ancak aynı ‘koruma kalkanı’, bazı durumlarda ticari hayatı zora koşabilen bir hâl alabiliyor.
Bilişim Teknolojileri STK’ları Platformu da bu nedenle konuya iş dünyası tarafından yaklaşmış ve ‘koruma kalkanı’na zarar vermeden uluslararası ticareti kolaylaştıracak bazı tadilatlar yapılmasını önermiş…
Örneğin kısa vadede, yurt dışına kişisel veri transferinin izni için Kişisel Verilerin Korunması Kurulu’na yapılan başvuruların ticari amaçlı aktarımlar yönünden basitleştirilmesi, kapsamı ve çerçevesinin netleştirilmesi, sonuçlandırma sürecinin hızlandırılması bu önerilerden bazıları…
Adalet Bakanlığı’nın iş odaklı sorunlarını dile getiren, sektörün içinden gelen ve konuya muhatap bu STK’ları ciddiye alacağından şüphemiz yok…