Sosyopatların ve sapıkların işi zor
03 Ekim 2020 - Yeni şafak
Çünkü sosyal medya düzenlemesi yürürlüğe girdi. Dijital ortamda yayılan yalanın, iftiranın şiddeti, epeydir depreminkini aştı. Buradaki yalanın yayılma hızını anlatabilmek için ‘infodemi’ diye yeni bir kelime bile icat edilmişti…
Üstelik bunlar ortalığa saçıldıkları gibi kalıyor, arkadan temizlemesi, hakikatin duyurulması, gerekli durumlarda cezalandırılması da kolay olmuyordu.
Tezvirata, çarpıtmaya, itibar suikastçılığına, tacize bir set çekilmesi yeni düzenlemeyle mümkün olabilecek. “Ben başkasının yalancısıyım” savunmasıyla ‘sınırsız sorumsuz’ davranış sergileyenler de kendilerine çeki düzen vereceklerdir…
Peki, düzenleme bunu nasıl sağlayacak?
Öncelikle, günlük trafikleri 1 milyon kullanıcıyı geçen sosyal medya platformları Türkiye’de temsilcilik bulunduracak. Böylece, muhtemel bir suç, kusur ya da kabahat muhatapsız kalmayacak. Suç teşkil eden içerik kaldırılmaz ise ortaya çıkacak maddi hasarı, sosyal medya sağlayıcısı üstlenecek ki bu da aynı davranışın tekrarlanmasını engelleyebileceği gibi caydırıcı da olacaktır.
Kişilerin özel yaşamları ile ilgili unutulma hakları göz önünde tutularak hareket edilecek.
Kötüye kullanıldığında toplumların, seçimlerin nasıl maniple edildiğine Cambridge Analytica-Facebook skandalında da şahit olduğumuz kullanıcı verisi Türkiye’de depolanacak.
Tüm bu gelişmeler karşısında, yalan-dolana yaslanan “Battık-Bittik” lobisi hayli üzülmüştür herhâlde… Ancak kişilerin, kurumların itibarları ile özellikle hassasiyetle korunması gereken çocuklarımızın ve gençlerimizin ruh sağlığı açısından sevindirici bir gelişme olduğu açık…
Öte yandan bu düzenlemelerin sosyal medya platformları yararına olacağını da tahlil etmek mümkün… Çoğunlukla ‘tanıtım’ ve ‘haber alma’ araçları olarak kullanılan dijital platformlar, yukarıda saydığımız nedenlerle ‘güven’ konusunda sınıfta kalmışlardı.
‘Fake’ haberler, ‘troll’ hesaplar arasında pinpon topuna dönen kullanıcılar nezdinde sosyal medyanın itibarından bahsetmek pek mümkün değildi. Oysa daha ‘temiz’ bir sosyal medya atmosferinin sağlanması sayesinde güven unsuruyla beraber bu platformların taşıyıcılık işlevi ve ekonomik katma değeri de artacaktır.
Tüketicinin güvenilir olmayan bir kaynaktan gelen tavsiyeye kulak vermesi düşünülemez. Bunun değişmesiyle sosyal medyanın sözünün de kıymeti artacak, bu da dijital ortamdaki reklam harcamalarına olumlu yansıyacaktır.
Herkese hayırlı olmasını dileriz…
“Korona Trump’a yakalanmış”
Başlıktaki söz bize değil, Amerikalılar’a ait… Başkanlarının ölümcül olabilen koronavirüse yakalanması karşısındaki tavırlarının da özeti…
Siyasetçiler de yöneticiler de nihayetinde insandırlar… Benzer işleri yapanlar gibi insanlarla yoğun temas hâlinde oldukları için bulaş oranı yüksek bu hastalığa yakalanmaları da son derece normal…
İşin alay konusuna dönmesine gelince, bize sorarsanız buradaki sorumluluk ABD Başkanı Donald Trump’a ait. Bilimin sunduğu veriyi reddeder, “Gripten daha tehlikeli değil” der, “Vücuda dezenfektan enjekte edilmesi”ni önerirseniz işler böyle dramatik bir hâl alır işte…
Bu saçmalıklarla adınızı, itibarınızı zedeler, inandırıcılığınızı yitirirseniz “3 Kasım’daki Başkanlık Seçimi erteletip zaman kazanmaya çalışıyor” da derler…
Trump’ın koronavirüse yakalanması, Baba Bush’un başkanlığı döneminde yaşanan bir hadiseyi hatırlattı. Japonya ziyareti sırasında onuruna verilen yemekte boğazına tavuk kemiği takılan Başkan Bush, öksürüp dururken birden sandalyeden aşağıya doğru kaymıştı. Kısa bir müdahaleden sonra Bush ayağa kalkmıştı ama aynı şeyi New York Borsası için söylemek pek mümkün olmamıştı… Bush’un masanın altına doğru kaydığı sahne dünya TV’lerinde yayınlanır yayınlanmaz borsa alt üst olmuştu…
Şimdi piyasalara baktığımızda ise durum bundan çok farklı… Borsanın altüst olduğu falan yok… Elbette bir dalgalanma yaşandı, ABD borsaları yüzde 1-2 aralığında etkilendi... Ancak Baba Bush dönemindeki küçük talihsizliğin yol açtığıyla karşılaştırılabilecek gibi değil…
Anladığımız o ki Trump’ın ölümcül bir hastalığa yakalanması milletin pek de umurunda değil…
Üstelik bunlar ortalığa saçıldıkları gibi kalıyor, arkadan temizlemesi, hakikatin duyurulması, gerekli durumlarda cezalandırılması da kolay olmuyordu.
Tezvirata, çarpıtmaya, itibar suikastçılığına, tacize bir set çekilmesi yeni düzenlemeyle mümkün olabilecek. “Ben başkasının yalancısıyım” savunmasıyla ‘sınırsız sorumsuz’ davranış sergileyenler de kendilerine çeki düzen vereceklerdir…
Peki, düzenleme bunu nasıl sağlayacak?
Öncelikle, günlük trafikleri 1 milyon kullanıcıyı geçen sosyal medya platformları Türkiye’de temsilcilik bulunduracak. Böylece, muhtemel bir suç, kusur ya da kabahat muhatapsız kalmayacak. Suç teşkil eden içerik kaldırılmaz ise ortaya çıkacak maddi hasarı, sosyal medya sağlayıcısı üstlenecek ki bu da aynı davranışın tekrarlanmasını engelleyebileceği gibi caydırıcı da olacaktır.
Kişilerin özel yaşamları ile ilgili unutulma hakları göz önünde tutularak hareket edilecek.
Kötüye kullanıldığında toplumların, seçimlerin nasıl maniple edildiğine Cambridge Analytica-Facebook skandalında da şahit olduğumuz kullanıcı verisi Türkiye’de depolanacak.
Tüm bu gelişmeler karşısında, yalan-dolana yaslanan “Battık-Bittik” lobisi hayli üzülmüştür herhâlde… Ancak kişilerin, kurumların itibarları ile özellikle hassasiyetle korunması gereken çocuklarımızın ve gençlerimizin ruh sağlığı açısından sevindirici bir gelişme olduğu açık…
Öte yandan bu düzenlemelerin sosyal medya platformları yararına olacağını da tahlil etmek mümkün… Çoğunlukla ‘tanıtım’ ve ‘haber alma’ araçları olarak kullanılan dijital platformlar, yukarıda saydığımız nedenlerle ‘güven’ konusunda sınıfta kalmışlardı.
‘Fake’ haberler, ‘troll’ hesaplar arasında pinpon topuna dönen kullanıcılar nezdinde sosyal medyanın itibarından bahsetmek pek mümkün değildi. Oysa daha ‘temiz’ bir sosyal medya atmosferinin sağlanması sayesinde güven unsuruyla beraber bu platformların taşıyıcılık işlevi ve ekonomik katma değeri de artacaktır.
Tüketicinin güvenilir olmayan bir kaynaktan gelen tavsiyeye kulak vermesi düşünülemez. Bunun değişmesiyle sosyal medyanın sözünün de kıymeti artacak, bu da dijital ortamdaki reklam harcamalarına olumlu yansıyacaktır.
Herkese hayırlı olmasını dileriz…
“Korona Trump’a yakalanmış”
Başlıktaki söz bize değil, Amerikalılar’a ait… Başkanlarının ölümcül olabilen koronavirüse yakalanması karşısındaki tavırlarının da özeti…
Siyasetçiler de yöneticiler de nihayetinde insandırlar… Benzer işleri yapanlar gibi insanlarla yoğun temas hâlinde oldukları için bulaş oranı yüksek bu hastalığa yakalanmaları da son derece normal…
İşin alay konusuna dönmesine gelince, bize sorarsanız buradaki sorumluluk ABD Başkanı Donald Trump’a ait. Bilimin sunduğu veriyi reddeder, “Gripten daha tehlikeli değil” der, “Vücuda dezenfektan enjekte edilmesi”ni önerirseniz işler böyle dramatik bir hâl alır işte…
Bu saçmalıklarla adınızı, itibarınızı zedeler, inandırıcılığınızı yitirirseniz “3 Kasım’daki Başkanlık Seçimi erteletip zaman kazanmaya çalışıyor” da derler…
Trump’ın koronavirüse yakalanması, Baba Bush’un başkanlığı döneminde yaşanan bir hadiseyi hatırlattı. Japonya ziyareti sırasında onuruna verilen yemekte boğazına tavuk kemiği takılan Başkan Bush, öksürüp dururken birden sandalyeden aşağıya doğru kaymıştı. Kısa bir müdahaleden sonra Bush ayağa kalkmıştı ama aynı şeyi New York Borsası için söylemek pek mümkün olmamıştı… Bush’un masanın altına doğru kaydığı sahne dünya TV’lerinde yayınlanır yayınlanmaz borsa alt üst olmuştu…
Şimdi piyasalara baktığımızda ise durum bundan çok farklı… Borsanın altüst olduğu falan yok… Elbette bir dalgalanma yaşandı, ABD borsaları yüzde 1-2 aralığında etkilendi... Ancak Baba Bush dönemindeki küçük talihsizliğin yol açtığıyla karşılaştırılabilecek gibi değil…
Anladığımız o ki Trump’ın ölümcül bir hastalığa yakalanması milletin pek de umurunda değil…