Söyleyene bakarım ‘adam’ mı diye
01 Ekim 2020 - Yeni Şafak
3 Kasım’da yapılacak ABD Başkanlık ve Kongre Seçimleri öncesi iki aday, Cumhuriyetçi taraftan ABD Başkanı Donald Trump ve Demokratların tarafından eski Başkan Yardımcısı Joe Biden ‘debate’ (tartışma) için bir araya geldiler.
Başkan adaylarının bu tür gelenekselleşmiş tartışmalarda sergiledikleri performansın Amerikan seçimleri üzerinde ciddi etkileri olduğu söylenir….
CNN.com tartışmanın hemen ardından oy verenlere telefonla ulaşarak bir ‘poll’ (mini anket) çalışması yapmış. 568 oy verenin katıldığı poll’un güvenilirlik oranı yüzde 95 imiş…
Tartışmayı izleyen her 10 kişiden 6’sı Biden’ın “çok iyi iş” çıkardığını söylemiş… Aynı ifadeyi Trump için kullananların oranı ise yüzde 28’de kalmış. Başkan adaylarının ortaya attığı “fikirleri olumlu bulma” oranlarına bakıldığında ise Biden’in fikirlerinin yüzde 62’si, Trump’ınkilerin ise yüzde 37’si halk tarafından benimsenmiş görünüyor.
Çalışmada katılımcılara ekonomi, sağlık sistemi, koronavirüsle mücadele, dışişleri, Yüksek Mahkeme adaylıkları ve ABD’deki ırksal eşitsizlik konuları tek tek sorulmuş. Bu sorunlarla başa çıkma konusunda etkili bulunan isim yine Biden olmuş.
Poll sırasında “Adaylardan hangisi doğruyu söylüyor?”, “Hangisi daha güçlü bir lider?”, “Ülke sorunlarının çözümü için hangisinin önerisi daha iyi?” gibi başka sorular da yöneltilmiş… Ez cümle, Biden hepsinde önde…
Biden, Türkiye karşıtı açıklamalarıyla bilinen bir siyasetçi… O nedenle seçimi kazanmasının ülkemiz için ‘iyi olmayacağı’ konusunda endişe duyulması normal.
Ancak, unutulmaması gereken bir şey var ki, o da Amerika Birleşik Şirketleri’nde başkanın kim olduğundan çok, ülkenin ‘derin devleti’nin uzun vadede çizdiği politikalar önemli… Ve tabii aileler, şirketler, Chicago Boys, Tea Party gibi oluşumlar ile bunların yürüttükleri lobi faaliyetleri…
Barack Obama’nın ABD Başkanı seçildiği zamanı hatırlayalım… Müslüman olduğu düşünülen Afrika kökenli bir başkanın bizimle empati kurabileceğine inanıldığından ülkemizdeki bazı kesimlerde bir memnuniyet oluşmuştu… Hatta Beyaz Saray’a hediye bornozlar, kebaplar gönderilmişti…
Oysa, Obama’nın kim olduğunun, kökeninin, renginin hiçbir etkisi olmadı. O da diğer başkanlar gibi bir Amerikalı idi ve kendisine çizilen politik rol neyse onun dışına çıkmadı. Bu nedenle başkanın kim olacağıyla bizim burada sevinç ya da hayal kırıklığı yaşamamızın hiçbir anlamı olmadığı kanaatindeyiz…
Öte yandan dikkat etmemiz gereken başka hususlar olabilir… O da televizyona kimi çıkarttığımız konusunda… Bundan 11 yıl önce medyamız, sevinç içinde, “İletişim Uzmanı İlhan Doğan Obama’ya danışman oldu”, “Bir Türk Obama'ya danışman oldu” başlıkları atmışlardı.
Adı geçen Riccon İlhan Doğan ile ilgili o tarihlerde yaptığımız araştırma sonunda pek bir bilgiye rastlayamamıştık… Karşımıza çıkan iki İlhan Doğan vardı: Biri pandomim sanatçısı, komedyen ve Beden Dili ile Şefkat In Şiddet Out kitaplarının yazarı… Diğeri ise LR International Sağlık ve Güzellik Sistemleri Başkan Yardımcısı… Ne iş ne iletişim ne de bilim dünyası beyefendileri tanımıyordu… Beyaz Saray’a danışmanlık yaptığı da bir türlü doğrulanamadı…
Neticede İlhan Doğan’ın ‘iletişim uzmanlığı’ ve ‘siyasi danışmanlık’ konularıyla yakından uzaktan ilgisini bulmak mümkün olamamıştı… Medyamıza da ‘danışmanlık’ iddiasını ve bu iddiayı ortaya atan kaynağı kontrol etmedikleri için sitemlerimizi iletmiştik…
Şimdi bu beyefendiyi yeniden görmek nasip oldu… Habertürk ekranında Psikanalist ve Beden Dili Uzmanı sıfatlarıyla yorum yapıyordu İlhan Doğan bey…
İstanbul Erkek Lisesi’nden kardeşim Prof. Dr. Acar Baltaş’a “Bu psikanalistlik ne iş?” diye sordum… Tahmin ettiğim analizi yaptı… Söylediklerini burada uzun boylu alıntılamayacağım. Ancak Baltaş’ın ifadelerinden şu özdeyişi çıkarsamak mümkün: Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye…
Bu özdeyiş gerek ABD seçimleri gerek Ermenistan’a karşı kahramanca mücadele eden Azerbaycan gerekse de Doğu Akdeniz konusunda edilen kelamlar için de geçerlidir. Dikkat etmekte yarar var…
Başkan adaylarının bu tür gelenekselleşmiş tartışmalarda sergiledikleri performansın Amerikan seçimleri üzerinde ciddi etkileri olduğu söylenir….
CNN.com tartışmanın hemen ardından oy verenlere telefonla ulaşarak bir ‘poll’ (mini anket) çalışması yapmış. 568 oy verenin katıldığı poll’un güvenilirlik oranı yüzde 95 imiş…
Tartışmayı izleyen her 10 kişiden 6’sı Biden’ın “çok iyi iş” çıkardığını söylemiş… Aynı ifadeyi Trump için kullananların oranı ise yüzde 28’de kalmış. Başkan adaylarının ortaya attığı “fikirleri olumlu bulma” oranlarına bakıldığında ise Biden’in fikirlerinin yüzde 62’si, Trump’ınkilerin ise yüzde 37’si halk tarafından benimsenmiş görünüyor.
Çalışmada katılımcılara ekonomi, sağlık sistemi, koronavirüsle mücadele, dışişleri, Yüksek Mahkeme adaylıkları ve ABD’deki ırksal eşitsizlik konuları tek tek sorulmuş. Bu sorunlarla başa çıkma konusunda etkili bulunan isim yine Biden olmuş.
Poll sırasında “Adaylardan hangisi doğruyu söylüyor?”, “Hangisi daha güçlü bir lider?”, “Ülke sorunlarının çözümü için hangisinin önerisi daha iyi?” gibi başka sorular da yöneltilmiş… Ez cümle, Biden hepsinde önde…
Biden, Türkiye karşıtı açıklamalarıyla bilinen bir siyasetçi… O nedenle seçimi kazanmasının ülkemiz için ‘iyi olmayacağı’ konusunda endişe duyulması normal.
Ancak, unutulmaması gereken bir şey var ki, o da Amerika Birleşik Şirketleri’nde başkanın kim olduğundan çok, ülkenin ‘derin devleti’nin uzun vadede çizdiği politikalar önemli… Ve tabii aileler, şirketler, Chicago Boys, Tea Party gibi oluşumlar ile bunların yürüttükleri lobi faaliyetleri…
Barack Obama’nın ABD Başkanı seçildiği zamanı hatırlayalım… Müslüman olduğu düşünülen Afrika kökenli bir başkanın bizimle empati kurabileceğine inanıldığından ülkemizdeki bazı kesimlerde bir memnuniyet oluşmuştu… Hatta Beyaz Saray’a hediye bornozlar, kebaplar gönderilmişti…
Oysa, Obama’nın kim olduğunun, kökeninin, renginin hiçbir etkisi olmadı. O da diğer başkanlar gibi bir Amerikalı idi ve kendisine çizilen politik rol neyse onun dışına çıkmadı. Bu nedenle başkanın kim olacağıyla bizim burada sevinç ya da hayal kırıklığı yaşamamızın hiçbir anlamı olmadığı kanaatindeyiz…
Öte yandan dikkat etmemiz gereken başka hususlar olabilir… O da televizyona kimi çıkarttığımız konusunda… Bundan 11 yıl önce medyamız, sevinç içinde, “İletişim Uzmanı İlhan Doğan Obama’ya danışman oldu”, “Bir Türk Obama'ya danışman oldu” başlıkları atmışlardı.
Adı geçen Riccon İlhan Doğan ile ilgili o tarihlerde yaptığımız araştırma sonunda pek bir bilgiye rastlayamamıştık… Karşımıza çıkan iki İlhan Doğan vardı: Biri pandomim sanatçısı, komedyen ve Beden Dili ile Şefkat In Şiddet Out kitaplarının yazarı… Diğeri ise LR International Sağlık ve Güzellik Sistemleri Başkan Yardımcısı… Ne iş ne iletişim ne de bilim dünyası beyefendileri tanımıyordu… Beyaz Saray’a danışmanlık yaptığı da bir türlü doğrulanamadı…
Neticede İlhan Doğan’ın ‘iletişim uzmanlığı’ ve ‘siyasi danışmanlık’ konularıyla yakından uzaktan ilgisini bulmak mümkün olamamıştı… Medyamıza da ‘danışmanlık’ iddiasını ve bu iddiayı ortaya atan kaynağı kontrol etmedikleri için sitemlerimizi iletmiştik…
Şimdi bu beyefendiyi yeniden görmek nasip oldu… Habertürk ekranında Psikanalist ve Beden Dili Uzmanı sıfatlarıyla yorum yapıyordu İlhan Doğan bey…
İstanbul Erkek Lisesi’nden kardeşim Prof. Dr. Acar Baltaş’a “Bu psikanalistlik ne iş?” diye sordum… Tahmin ettiğim analizi yaptı… Söylediklerini burada uzun boylu alıntılamayacağım. Ancak Baltaş’ın ifadelerinden şu özdeyişi çıkarsamak mümkün: Bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye…
Bu özdeyiş gerek ABD seçimleri gerek Ermenistan’a karşı kahramanca mücadele eden Azerbaycan gerekse de Doğu Akdeniz konusunda edilen kelamlar için de geçerlidir. Dikkat etmekte yarar var…