Sürdürülebilir ‘makro ekonomik’ gündem belirleme
30 Nisan 2022 - Yeni Şafak
Türkiye’de pek çok şey eksik olabilir… “En çok ne eksik?” diye sorsaydınız; aşağıda sıraladığımız benzeri olumlu gelişmelerin iletişiminin yapılmaması derdik…
Türkiye’nin 2021 ihracatı 2020 yılına göre yüzde 32,9 artışla 225,4 milyar dolara ulaşmış. İhracat, 2022’de de her ay rekorlar kırarak ilerliyor…
Türkiye İstatistik Kurumu 2022 yılı birinci çeyrek (Ocak-Mart dönemi) turizm istatistiklerine göre; turizm gelirleri, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 122,4 artmış. Bu çeyrekte tüm harcama türleri geçen yılın aynı çeyreğine göre daha yüksekmiş. Spor, eğitim, kültür harcaması yüzde 306,6 artarken, paket tur harcamaları (ülkemize kalan pay) yüzde 287,7 ve uluslararası ulaştırma harcamaları yüzde 135,9 artmış.
IMF’nin yayınladığı “Küresel Ekonomik Görünüm Raporu”na göre satın alma gücü paritesinde dünyanın en büyük 11. ekonomisi olmaya devam etmişiz.
TÜİK’in 12 Nisan’da; sanayi üretimi yıllık %13,3 arttığını açıklamış… Aylık sanayi üretim endeksi de sürekli artış eğiliminde…
Dezenformasyon denen kavram, yalnızca ‘yalan’ ya da ‘hatalı bilgiler’ demek değildir… Akademisyen ve medya eleştirmeni Neil Postman, iletişim alanındakilerin referans kitaplarından biri hâline gelmiş “Televizyon Öldüren Eğlence” kitabında şöyle tespit eder: “Dezenformasyon, yanlış enformasyon demek değildir… [Y]anıltıcı (yersiz, ilgisiz, parçalı ya da yüzeysel) enformasyon, yani insanda bir şey hakkında bilgi sahibi olma illüzyonu yaratan, aslında insanı bilmekten uzaklaştıran enformasyon demektir."
Bizdeki durum da bu: Makro ekonomik göstergelerin neredeyse tümü pozitif işaretler verirken, mikro ekonomik göstergelerin de bir an önce toparlanmasını bekliyoruz ama Kemal Bey’in elektriğini kestirmesi medyada daha çok yer buluyor…
Dünya Bankası ve IMF Bahar Toplantıları için ABD’de bulunan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati şu açıklamaları yapmış: “Savaşa rağmen Mart ayında tüm zamanların en yüksek ihracat rakamlarına ulaştık. …Enerji hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı 2013 yılında yüzde 74,5 seviyesindeyken bu yılın Mart ayının yıllıklandırılmış oranı 98,2 seviyesine geliyor. Yani şunu söylüyorum; enerji hariç ihracat ve ithalat dengelenmiş durumda. Bizim karşı karşıya kaldığımız şey şu geçen yıl ithal ettiğimiz enerjinin maliyeti bizdeki dengeyi bozuyor. Bu dengeyi de inşallah ihracatımızı daha fazla artırarak ve özellikle de tekrar ettiğim turizmdeki önemli gelişmeler sayesinde doğrudan, dolaylı yatırımlarla etkilerini en aza getirmiş olacağız.”
Ama medya organları siyasi polemiklerle bu olumlu tabloyu boğuyor, görünmez kılıyor…
Peki, bunu kırmak mümkün mü? Mümkün…
İletişimde ‘gündem belirleme’ (agenda setting) denen bir araç vardır… Örneğin, Ümit Özdağ’ın, Ali Babacan’ın ya da Gültekin Uysal’ın kısa dönemli çıkışlarının sürdürülebilir olduğunu düşünün…
Makro ekonomi iletişimi için yapılması gereken de sürdürülebilir bir ‘gündem belirleme’ çalışmasıdır.
Gözümüze takılanlar…
Türkiye’nin 2021 ihracatı 2020 yılına göre yüzde 32,9 artışla 225,4 milyar dolara ulaşmış. İhracat, 2022’de de her ay rekorlar kırarak ilerliyor…
Türkiye İstatistik Kurumu 2022 yılı birinci çeyrek (Ocak-Mart dönemi) turizm istatistiklerine göre; turizm gelirleri, geçen yılın aynı çeyreğine göre yüzde 122,4 artmış. Bu çeyrekte tüm harcama türleri geçen yılın aynı çeyreğine göre daha yüksekmiş. Spor, eğitim, kültür harcaması yüzde 306,6 artarken, paket tur harcamaları (ülkemize kalan pay) yüzde 287,7 ve uluslararası ulaştırma harcamaları yüzde 135,9 artmış.
IMF’nin yayınladığı “Küresel Ekonomik Görünüm Raporu”na göre satın alma gücü paritesinde dünyanın en büyük 11. ekonomisi olmaya devam etmişiz.
TÜİK’in 12 Nisan’da; sanayi üretimi yıllık %13,3 arttığını açıklamış… Aylık sanayi üretim endeksi de sürekli artış eğiliminde…
Dezenformasyon denen kavram, yalnızca ‘yalan’ ya da ‘hatalı bilgiler’ demek değildir… Akademisyen ve medya eleştirmeni Neil Postman, iletişim alanındakilerin referans kitaplarından biri hâline gelmiş “Televizyon Öldüren Eğlence” kitabında şöyle tespit eder: “Dezenformasyon, yanlış enformasyon demek değildir… [Y]anıltıcı (yersiz, ilgisiz, parçalı ya da yüzeysel) enformasyon, yani insanda bir şey hakkında bilgi sahibi olma illüzyonu yaratan, aslında insanı bilmekten uzaklaştıran enformasyon demektir."
Bizdeki durum da bu: Makro ekonomik göstergelerin neredeyse tümü pozitif işaretler verirken, mikro ekonomik göstergelerin de bir an önce toparlanmasını bekliyoruz ama Kemal Bey’in elektriğini kestirmesi medyada daha çok yer buluyor…
Dünya Bankası ve IMF Bahar Toplantıları için ABD’de bulunan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati şu açıklamaları yapmış: “Savaşa rağmen Mart ayında tüm zamanların en yüksek ihracat rakamlarına ulaştık. …Enerji hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı 2013 yılında yüzde 74,5 seviyesindeyken bu yılın Mart ayının yıllıklandırılmış oranı 98,2 seviyesine geliyor. Yani şunu söylüyorum; enerji hariç ihracat ve ithalat dengelenmiş durumda. Bizim karşı karşıya kaldığımız şey şu geçen yıl ithal ettiğimiz enerjinin maliyeti bizdeki dengeyi bozuyor. Bu dengeyi de inşallah ihracatımızı daha fazla artırarak ve özellikle de tekrar ettiğim turizmdeki önemli gelişmeler sayesinde doğrudan, dolaylı yatırımlarla etkilerini en aza getirmiş olacağız.”
Ama medya organları siyasi polemiklerle bu olumlu tabloyu boğuyor, görünmez kılıyor…
Peki, bunu kırmak mümkün mü? Mümkün…
İletişimde ‘gündem belirleme’ (agenda setting) denen bir araç vardır… Örneğin, Ümit Özdağ’ın, Ali Babacan’ın ya da Gültekin Uysal’ın kısa dönemli çıkışlarının sürdürülebilir olduğunu düşünün…
Makro ekonomi iletişimi için yapılması gereken de sürdürülebilir bir ‘gündem belirleme’ çalışmasıdır.
Gözümüze takılanlar…
- İletişimcilerin, özellikle de reklamcıların önünde iki büyük sınav var: Ramazan Bayramı ve Anneler Günü… Bu konulardaki basın bültenleri yığılmaya başladı bile… Reklamlar da malumunuz… Peki sınavı kimler geçecek? Kültür ve değerlere uygun iletişim yaparken diğerlerinden farklılaşmayı da başarabilenler… Tabii aynı zamanda müşterisinin varoluş nedenine, oluşturmak istediği algılamaya da doğru hizmet edebilenler… Allah, meslektaşlarımıza kolaylık versin… Bu vesileyle Mübarek Ramazan Bayramı’nızı en içten dileklerimle kutluyorum.
- 24 Saatte İş, çalışan memnuniyeti üzerine bir anket yapmış. Araştırmanın künyesi basın bülteninde yoktu. Web sitelerinde de araştırmayı bulamadık… Yani nerede, kaç kişiyle, hangi yöntemle yapıldığını öğrenmek mümkün olmadı… Sonuçlarsa şöyle: “Çalışanların %90'ı emeğinin karşılığını aldığını düşünmüyor, %83'ü çalışma koşullarını olumsuz olarak nitelendiriyor, %79'u yöneticilerinden memnun değil.” Künyeye ulaşıp da araştırmanın güvenilirliğinden emin olunabilirse, şirketlerin ‘iş veren markası’ ya da ‘çalışan markası’ olmak için aldıkları aksiyonların bu memnuniyetsizlikleri ne kadar giderebildiğine bir bakmaları yararlı olabilir… (Başak Tanses, Contactplus)
- İspanya, midyenin de pilavın da hatta ikisinin bir arada olduğu ürünlerin (paella) çok sık tüketildiği bir ülke… Diğer bir deyişle yemek kültürlerinde yeri var… Dardanel de Barcelona’daki dünyanın en büyük deniz ürünleri fuarı Seafood Expo’ya midye dolma ile katılmış… Ziyaretçilerin büyük ilgisiyle karşılaşmış… İletişim de böyledir… Hedef kitlenin kültür ve değerlerine uygun yapılırsa kabul görür, benimsenir… (Mehtap Çakıroğlu, Ogilvy)