‘Taht’ meselesi…
24 haziran 2023 yeni şafak
Değil 13, 130 seçim de kaybetse, kendi istemedikten sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nu kimse tahtından kaldıramaz… Bunu doğrulayan pek çok gösterge, pek çok yenilgi var…
Üst üste girdiği tüm seçimleri kaybettiği hâlde koltuğunu koruması ve 2010 yılında onun CHP Genel Başkanı yapılmasında en büyük destekçisi olan Önder Sav başta olmak üzere, Kemal Anadol, Hakkı Süha Okay, Yılmaz Ateş, Onur Öymen, Mehmet Sevigen, Şahin Mengü, Birgül Ayman Güler, Canan Arıtmak, Umut Oran, Öztürk Yılmaz, Emine Ülker Tarhan, Mustafa Sarıgül ve Muharrem İnce’nin de aralarında olduğu 150 yöneticiyi CHP’den tasfiye etmeyi ‘başardı’…
Şimdilerde Ekrem İmamoğlu, Kemal Bey’i ismen ve cismen tehdit ediyor gibi görünse de bu çok ciddi bir tehdit değil. Çünkü İmamoğlu’nun ideolojik, kuramsal ve nihai ‘iş hedefi’ doğrultusundan herhangi bir alternatif düşünce sistemi ortaya koyduğu, bir öneri geliştirdi ve vaat ettiği söylenemez. Oysa, siyasi iktidarda başarının anahtarı yalnızca adayla açıklanamaz; o kapının anahtarı ‘güçlü lider, güçlü fikir ve güçlü teşkilat’ üçlemesinin kurulmasıyla kazanılır…
İsmet İnönü ve Bülent Ecevit örneği de pek sık gündeme getiriliyor, bir emsalmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hâlbuki Ecevit, İsmet Paşa’yı devirirken sırtını İnönü’nün ilerlemiş yaşına dayamamıştı. Karaoğlan’ın dayandığı bir ideoloji ve dünya görüşü vardı. Ecevit, hem millî bağımsızlık çizgisiyle temayüz ediyordu hem de ‘ortanın solu’ gibi sağlam bir sosyal demokrat duruşla… Kadroları da kitleleri de böyle ikna edebilmişti.
Diğer yandan Siyasi Partiler Kanunu, CHP İç Tüzüğü öyle bir tasarlanmış ki yeni bir ideoloji ve kuram çerçevesinde öne çıkacak bir Genel Başkan adayının desteklenmesi için çok şey gerekiyor.
CHP’li 81 İl Başkanı konusuna gelince… Toplantıya çağırılmaları, o toplantının tasarımı, İmamoğlu’nun ifadesiyle 4 il başkanı tarafından kaleme alınan ve diğerlerinin Whatsapp aracılığıyla kontrol altında tutularak sunulan metinle teşvik edilen irade de Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu bırakmamak için yürüttüğü mücadelenin bir göstergesiydi.
CHP TBMM Grup Başkanı Özgür Özel ve Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’nın seçim kaybetme konusunda literatüre geçen Genel Başkanlarını, belli ki onun arzusuyla takdim etme biçimleri de malum mücadelenin işaretleri arasında yerini aldı:
“Adaletin yılmaz savunucusu, haksızlığa asla boyun eğmeyen, ezilenin, esnafın, işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin dostu, gençlerin ‘demokrat amcası’, çetelerin, uyuşturucu baronlarının korkulu rüyası, ‘Kadınlar olacak, gençler olacak, onlarla beraber bu çınarı büyüteceğiz’ diyen, milyonların umudu…”
Herhâlde Atatürk bile kürsüye böyle çağrılmamıştı…
Öte yandan Meral Akşener’in 6’lı Masa’dan hışımla kalktıktan sonra yeniden oturmasını doğru düzgün açıklayamamasının müphemiyeti, İYİ Parti’yi yiyip bitiriyor. HDP ise “Yanlış yaptık” diye tepiniyor. Bu tabloya bakıldığında; yerel seçimlerde ittifaka yakın oldukları söylenemez…
Hâl böyleyken AK Parti’nin içine düşeceği en büyük hata, “Saksı koysak, İstanbul ve Ankara’yı kazanırız” gibi bir düşünceye, rehavete kapılmaları olur… Kendilerini parlamentoda muzaffer kılan, Sayın Cumhurbaşkanı’nı %52,18 ile yeniden seçen millî iradenin AK Parti’nin oylarını %35,61 seviyesinde tuttuğunu da unutmamalılar… Kaldı ki son seçim başarısında payın en büyüğü parti teşkilatının değil, Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendisiydi…
Günün sözü
“Önemli olan büyük ve iyi görünmek değil; gerçekten büyük ve iyi olmaktır.”
Ludwig van Beethoven
Gözümüze takılanlar…
Üst üste girdiği tüm seçimleri kaybettiği hâlde koltuğunu koruması ve 2010 yılında onun CHP Genel Başkanı yapılmasında en büyük destekçisi olan Önder Sav başta olmak üzere, Kemal Anadol, Hakkı Süha Okay, Yılmaz Ateş, Onur Öymen, Mehmet Sevigen, Şahin Mengü, Birgül Ayman Güler, Canan Arıtmak, Umut Oran, Öztürk Yılmaz, Emine Ülker Tarhan, Mustafa Sarıgül ve Muharrem İnce’nin de aralarında olduğu 150 yöneticiyi CHP’den tasfiye etmeyi ‘başardı’…
Şimdilerde Ekrem İmamoğlu, Kemal Bey’i ismen ve cismen tehdit ediyor gibi görünse de bu çok ciddi bir tehdit değil. Çünkü İmamoğlu’nun ideolojik, kuramsal ve nihai ‘iş hedefi’ doğrultusundan herhangi bir alternatif düşünce sistemi ortaya koyduğu, bir öneri geliştirdi ve vaat ettiği söylenemez. Oysa, siyasi iktidarda başarının anahtarı yalnızca adayla açıklanamaz; o kapının anahtarı ‘güçlü lider, güçlü fikir ve güçlü teşkilat’ üçlemesinin kurulmasıyla kazanılır…
İsmet İnönü ve Bülent Ecevit örneği de pek sık gündeme getiriliyor, bir emsalmiş gibi gösterilmeye çalışılıyor. Hâlbuki Ecevit, İsmet Paşa’yı devirirken sırtını İnönü’nün ilerlemiş yaşına dayamamıştı. Karaoğlan’ın dayandığı bir ideoloji ve dünya görüşü vardı. Ecevit, hem millî bağımsızlık çizgisiyle temayüz ediyordu hem de ‘ortanın solu’ gibi sağlam bir sosyal demokrat duruşla… Kadroları da kitleleri de böyle ikna edebilmişti.
Diğer yandan Siyasi Partiler Kanunu, CHP İç Tüzüğü öyle bir tasarlanmış ki yeni bir ideoloji ve kuram çerçevesinde öne çıkacak bir Genel Başkan adayının desteklenmesi için çok şey gerekiyor.
CHP’li 81 İl Başkanı konusuna gelince… Toplantıya çağırılmaları, o toplantının tasarımı, İmamoğlu’nun ifadesiyle 4 il başkanı tarafından kaleme alınan ve diğerlerinin Whatsapp aracılığıyla kontrol altında tutularak sunulan metinle teşvik edilen irade de Kılıçdaroğlu’nun koltuğunu bırakmamak için yürüttüğü mücadelenin bir göstergesiydi.
CHP TBMM Grup Başkanı Özgür Özel ve Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca’nın seçim kaybetme konusunda literatüre geçen Genel Başkanlarını, belli ki onun arzusuyla takdim etme biçimleri de malum mücadelenin işaretleri arasında yerini aldı:
“Adaletin yılmaz savunucusu, haksızlığa asla boyun eğmeyen, ezilenin, esnafın, işçinin, memurun, çiftçinin, emeklinin dostu, gençlerin ‘demokrat amcası’, çetelerin, uyuşturucu baronlarının korkulu rüyası, ‘Kadınlar olacak, gençler olacak, onlarla beraber bu çınarı büyüteceğiz’ diyen, milyonların umudu…”
Herhâlde Atatürk bile kürsüye böyle çağrılmamıştı…
Öte yandan Meral Akşener’in 6’lı Masa’dan hışımla kalktıktan sonra yeniden oturmasını doğru düzgün açıklayamamasının müphemiyeti, İYİ Parti’yi yiyip bitiriyor. HDP ise “Yanlış yaptık” diye tepiniyor. Bu tabloya bakıldığında; yerel seçimlerde ittifaka yakın oldukları söylenemez…
Hâl böyleyken AK Parti’nin içine düşeceği en büyük hata, “Saksı koysak, İstanbul ve Ankara’yı kazanırız” gibi bir düşünceye, rehavete kapılmaları olur… Kendilerini parlamentoda muzaffer kılan, Sayın Cumhurbaşkanı’nı %52,18 ile yeniden seçen millî iradenin AK Parti’nin oylarını %35,61 seviyesinde tuttuğunu da unutmamalılar… Kaldı ki son seçim başarısında payın en büyüğü parti teşkilatının değil, Sayın Cumhurbaşkanı’nın kendisiydi…
Günün sözü
“Önemli olan büyük ve iyi görünmek değil; gerçekten büyük ve iyi olmaktır.”
Ludwig van Beethoven
Gözümüze takılanlar…
- 22 Haziran’da yayınlanan son yazımızda Cumhuriyet gazetesine e-ticaret yasası aleyhine haber yapması için 500 bin TL rüşvet verildiği iddiaları üzerine çıkan skandala değinmiş, iletişim alanındaki meslek örgütlerinin sesini duymadığımızdan dem vurmuştuk. Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) Yönetim Kurulu Başkanı Recep Erçin aradı ve bizim yazımız yayınlanmadan önce bir karar aldıklarını belirtti: “Yazınızı okudum, son derece haklısınız. Biz EGD olarak meslek öğütleriyle bir araya gelecek ve medyada etik tartışmalarına yönelik bir heyet toplayacağız”. Erçin, ayrıca afet dönemlerinde iletişimin düzgün yürütülebilmesi için TÜHİD ve İDA ile hazırladıkları başka bir çalışmayı TGC’ye sunduklarını da hatırlattı.
- Enerji yatırımları çeşitlendikçe bazı yeni sayılabilecek tanımlar gündelik yaşamımızın da birer parçası olacak gibi görünüyor. Mesela, birden çok enerji kaynağı kullanılarak oluşturulan enerji sistemlerine hibrit enerji sistemleri deniyormuş. Ülkemizin önemli ‘hibrit’ güneş enerji santrallerinden birini Aydem Enerji’nin ‘yenilenebilir enerji’ üretimi alanında faaliyet gösteren iştiraki Aydem Yenilenebilir Enerji faaliyete almış. Standart panellere göre yüzde 20 daha verimli, çift yüzeyli 155 bin panel kullanılan “Uşak Hibrit GES”, özellikle kış aylarında yerdeki kardan yansıyan ışıktan dahi enerji üreterek maksimum performans sağlayacakmış. 60 bine yakın hanenin yıllık enerji ihtiyacının karşılanacağı Uşak Hibrit GES, yıllık 106 bin 305 ton karbondioksit salımını da engelleyecekmiş; bu da yaklaşık 259 bin kızılçam ağacının emisyon miktarına eşitmiş. Aydem Yenilenebilir Enerji’nin kurulu gücünü üç yıl içinde 2 katına çıkarmayı hedeflediklerini açıklayan Genel Müdür Ömer Fatih Keha, bu kapsamda “Karasal Hibrit GES”, “Yüzer Hibrit GES” ve “RES Kapasite Artışı” projelerine odaklanacaklarını belirtmiş. Böyle giderse daha pek çok yeni kavram hayatımıza girecek gibi görünüyor.
- 17 yıldır faaliyet gösteren Doğrudan Pazarlama İletişimcileri Derneği, adını, kurumsal kimliğini ve web sitesini yenilemiş. Bundan sonra “Pazarlama İletişimcileri Derneği” (PİD) olarak anılacakmış. Bu değişikliğin nedenini “Sektör gelişmeleriyle birlikte çağın gereksinimlerine aynı anda adapte olma” amacıyla açıklamışlar. Kurumsal kimlik değişiklikleri, özellikle de yeni isimlerin benimsenmesi hiç de kolay olmaz. Bu işe soyunan birilerini gördüğümüzde içimizden “Allah kolaylık versin” diye geçiririz. PİD, görece ‘genç’ bir kuruluş olduğundan işi biraz daha kolay olabilir. Yolları açık olsun… (Öykü Deniz Çam, Idecon)