Tango’nun teğet geçtiği ruhlar kötü olamaz
21 MART 2010
Türkiye’nin gündemi Tango değil. Biliyorum… Ancak medyanın ve siyasilerin gündemi de, Türkiye’nin gündemi değil. Bu durumu dünkü yazımızda araştırmalara dayanarak kanıtlamıştık. Öte yandan çok sayıda gencin gündemi Tango…
Bir iki Tango adımına ne dersiniz?..
Babalarımızın gençlik, bizimde çocukluk arkadaşı olduğumuz sevgili dostum Y. Mim. Mehmet Koçak, tam da yüzlerce insanın katıldığı, bizim de ‘izlediğimiz’ Tango To İstanbul etkinliklerinin peşine gelen bir sohbetimizde ortaya soruvermişti: “Birçok Latin Dansı vardır. Cha Cha, Mambo, Samba, Merenge, Salsa, Limbo vb. Neden Türkiye’de Tango ötekilerle kıyaslanamayacak derecede yayılmış ve bu kadar tutkulu taraftar bulmuştur… Neden ‘Türkçe Sambalar ya da Mambolar’ değil de Türkçe Tangolar, hem bestecilerini hem şarkıcılarını hem de orkestralarını bulmuştur?”
***
Kabul etmeliyiz ki, çok yalın ancak bir o kadar da ‘sıkı’ bir soru… Bu tür basit sorularla karşılaşıldığında yapılacak en büyük hata, tuzağa düşüp “Ne var bunda canım?” diye söze girip, sorunun yanıtının da çok ‘basit’ olduğunu sanarak “Tango ritmi bizim kültürümüze uygundu” ya da “Atatürk, Cumhuriyet balolarında Tango yapıyordu, ondandır!” türünden geri zekâlı sayılabilecek analizler yapmaya çalışmaktır…
Böyle bir soru ile karşılaşılınca yapılacak ilk şey, önce şu isimlerin müziklerini dinlemektir: Şecaattin Tanyerli, Seyyan Hanım, Necip Celal Andel, Necdet Koyutürk, Muhlis Sebahattin Bey, Celal İnce, Fehmi Ege, Esin Engin vb. (unuttuklarım beni bağışlasın)… Sonra o tarihlerde dünyada ve Türkiye’de neler olmuş ona bakmak… Türkiye’de müthiş Tango siteleri var… Oralarda gezi yapmak… Carlos Gardel’den başlayarak IPod’a şöyle 4 – 5 bin Tango yüklemek… Bizimkilerin o mükemmel tango organizasyonlarına gitmek… Tangoya sevdalı insanların ortak ruhi şekillenmelerini kavramaya çalışmak… Belki ondan sonra Tangonun içindeki mağrur, hüzünlü, yalnız fakat ‘bir’ olmuş, şehvetten arınmış cinselliğin gelip dayandığı ‘sansüalizmin’ nereden geldiğini anlamaya çalışmak mümkün olabilir. İşte ancak o zaman da yukarıdaki ‘basit’ sorunun yanıtını tartışabiliriz belki. Yanıtını bulur muyuz, bilemem. Ancak konuyu tartışma ehliyetimiz olur hiç değilse…
3 Mart’ta İstanbul To Tango Festivali yazısını şu cümle ile bitirmişim: “Hayata 'takılan' yani 'iliştirilmiş' (attached) gençlerle, yaşadığına kendisini vermeyi bilen 'gömülmüş' (embedded) gençlerin farkını o gece daha iyi gördüm... Birçok Tango Okulu varmış İstanbul'da... Bekleriz...”
***
Elif Ömüriş yazmış bana. 2007’den başlamış Tangoya… “Buenos Aires’e dahi gittim, bir ay kaldım. Ustalardan ders aldım” diyor… Coca-Cola’da çalışıyormuş. (Coca – Cola’nın hanesine puan yazdık). Tango Encuentro’da hem dans ediyormuş hem de eğitmenlik yapıyormuş.
Ben nasıl sayıları hiç azımsanmayacak Tangocu gençleri keşfettiysem o da beni kendince ‘keşfetmiş’. Diyor ki: “Köşenizde geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yapılan bir etkinlikten bahsetmiştiniz. Bu haftasonu da Tango adına Türkiye de ilk defa yapılacak bir etkinlik gerçekleştireceğiz: İstanbul Tango Maraton (ITM). ITM, Harbiye Askeri Müzesi / Malazgirt Salonunda 19.Mart.2010 Cuma akşamı 20.00 de başlayacak ve 21.Mart.2010 Pazar günü sabah saat 06.00 da sona erecek.
Yerli ve yabancı toplam 8 DJ seçkilerini paylaşacaklar... "Golden Age" dediğimiz dönemden "Klasik Tarz" şarkılar eşliğinde 28 saat kesintisiz dans edeceğiz. Burn ve Vivident (Bu iki markanın hanelerine de puan yazdım) ürün ve aktivite sponsorlarımız oldular...
Bunun dışında Tango Encuentro olarak her yıl Uluslararası İstanbul Tango Festivali'ni gerçekleştiriyoruz. Bu yıl, 7. Festivalimiz 30. Haziran - 04. Temmuz 2010 tarihlerinde yapılacak. Arjantin Büyükelçiliği bu yıl ki festivalimize destek veriyor. Bu yılın bir diğer özelliği de Tangonun Usta Sesi, Alberto Podesta’nın festivalimizde orkestrasıyla birlikte şarkı söyleyecek olması...”
Elif, partneriyle dans ederken görüntülerini içeren fotoğraflarını da göndermiş… Belli ki Tango tutkunlarından geçen teğet ona da değiyor…
***
Bu hafta BİE’de mükemmel bir konferans veren Enis Batur’un dile getirdiği kriterlerle “Mesafe ayarlarını doğru yapamayan”, “Taraf olmamayı başaramayan”, “zaman ayarı ve eleme sitemi düzgün çalışmayan”, “şey’lerin arka plan bağlantılarını uç uca getiremeyen”, “merak etmeyen”, “sadece teknolojiye kilitlenmiş ve sadece ondan medet uman”, can sıkıcı çevrelerden sıkılmış olan her yaştan gence bu Tango gençliği ile buluşmalarını tavsiye ediyorum…
Elif, biz davet etmiş Maraton’a. Ancak biraz geç kalmış. Nereden bilecek zaman planlarımızı üç haftalık falan yapmak zorunda olduğumuzu. Herhalde bizi de kendisi gibi bilmiş… Esnek ve hızlı… Değiliz tabii… Gidemedik Maraton’a. Kısmetse 30 Haziran’ı kaçırmayacağız… Hayata ‘takılmayan’, ona ‘bağlı’ olan gençlerle beraber olmak için…
Bir iki Tango adımına ne dersiniz?..
Babalarımızın gençlik, bizimde çocukluk arkadaşı olduğumuz sevgili dostum Y. Mim. Mehmet Koçak, tam da yüzlerce insanın katıldığı, bizim de ‘izlediğimiz’ Tango To İstanbul etkinliklerinin peşine gelen bir sohbetimizde ortaya soruvermişti: “Birçok Latin Dansı vardır. Cha Cha, Mambo, Samba, Merenge, Salsa, Limbo vb. Neden Türkiye’de Tango ötekilerle kıyaslanamayacak derecede yayılmış ve bu kadar tutkulu taraftar bulmuştur… Neden ‘Türkçe Sambalar ya da Mambolar’ değil de Türkçe Tangolar, hem bestecilerini hem şarkıcılarını hem de orkestralarını bulmuştur?”
***
Kabul etmeliyiz ki, çok yalın ancak bir o kadar da ‘sıkı’ bir soru… Bu tür basit sorularla karşılaşıldığında yapılacak en büyük hata, tuzağa düşüp “Ne var bunda canım?” diye söze girip, sorunun yanıtının da çok ‘basit’ olduğunu sanarak “Tango ritmi bizim kültürümüze uygundu” ya da “Atatürk, Cumhuriyet balolarında Tango yapıyordu, ondandır!” türünden geri zekâlı sayılabilecek analizler yapmaya çalışmaktır…
Böyle bir soru ile karşılaşılınca yapılacak ilk şey, önce şu isimlerin müziklerini dinlemektir: Şecaattin Tanyerli, Seyyan Hanım, Necip Celal Andel, Necdet Koyutürk, Muhlis Sebahattin Bey, Celal İnce, Fehmi Ege, Esin Engin vb. (unuttuklarım beni bağışlasın)… Sonra o tarihlerde dünyada ve Türkiye’de neler olmuş ona bakmak… Türkiye’de müthiş Tango siteleri var… Oralarda gezi yapmak… Carlos Gardel’den başlayarak IPod’a şöyle 4 – 5 bin Tango yüklemek… Bizimkilerin o mükemmel tango organizasyonlarına gitmek… Tangoya sevdalı insanların ortak ruhi şekillenmelerini kavramaya çalışmak… Belki ondan sonra Tangonun içindeki mağrur, hüzünlü, yalnız fakat ‘bir’ olmuş, şehvetten arınmış cinselliğin gelip dayandığı ‘sansüalizmin’ nereden geldiğini anlamaya çalışmak mümkün olabilir. İşte ancak o zaman da yukarıdaki ‘basit’ sorunun yanıtını tartışabiliriz belki. Yanıtını bulur muyuz, bilemem. Ancak konuyu tartışma ehliyetimiz olur hiç değilse…
3 Mart’ta İstanbul To Tango Festivali yazısını şu cümle ile bitirmişim: “Hayata 'takılan' yani 'iliştirilmiş' (attached) gençlerle, yaşadığına kendisini vermeyi bilen 'gömülmüş' (embedded) gençlerin farkını o gece daha iyi gördüm... Birçok Tango Okulu varmış İstanbul'da... Bekleriz...”
***
Elif Ömüriş yazmış bana. 2007’den başlamış Tangoya… “Buenos Aires’e dahi gittim, bir ay kaldım. Ustalardan ders aldım” diyor… Coca-Cola’da çalışıyormuş. (Coca – Cola’nın hanesine puan yazdık). Tango Encuentro’da hem dans ediyormuş hem de eğitmenlik yapıyormuş.
Ben nasıl sayıları hiç azımsanmayacak Tangocu gençleri keşfettiysem o da beni kendince ‘keşfetmiş’. Diyor ki: “Köşenizde geçtiğimiz günlerde İstanbul’da yapılan bir etkinlikten bahsetmiştiniz. Bu haftasonu da Tango adına Türkiye de ilk defa yapılacak bir etkinlik gerçekleştireceğiz: İstanbul Tango Maraton (ITM). ITM, Harbiye Askeri Müzesi / Malazgirt Salonunda 19.Mart.2010 Cuma akşamı 20.00 de başlayacak ve 21.Mart.2010 Pazar günü sabah saat 06.00 da sona erecek.
Yerli ve yabancı toplam 8 DJ seçkilerini paylaşacaklar... "Golden Age" dediğimiz dönemden "Klasik Tarz" şarkılar eşliğinde 28 saat kesintisiz dans edeceğiz. Burn ve Vivident (Bu iki markanın hanelerine de puan yazdım) ürün ve aktivite sponsorlarımız oldular...
Bunun dışında Tango Encuentro olarak her yıl Uluslararası İstanbul Tango Festivali'ni gerçekleştiriyoruz. Bu yıl, 7. Festivalimiz 30. Haziran - 04. Temmuz 2010 tarihlerinde yapılacak. Arjantin Büyükelçiliği bu yıl ki festivalimize destek veriyor. Bu yılın bir diğer özelliği de Tangonun Usta Sesi, Alberto Podesta’nın festivalimizde orkestrasıyla birlikte şarkı söyleyecek olması...”
Elif, partneriyle dans ederken görüntülerini içeren fotoğraflarını da göndermiş… Belli ki Tango tutkunlarından geçen teğet ona da değiyor…
***
Bu hafta BİE’de mükemmel bir konferans veren Enis Batur’un dile getirdiği kriterlerle “Mesafe ayarlarını doğru yapamayan”, “Taraf olmamayı başaramayan”, “zaman ayarı ve eleme sitemi düzgün çalışmayan”, “şey’lerin arka plan bağlantılarını uç uca getiremeyen”, “merak etmeyen”, “sadece teknolojiye kilitlenmiş ve sadece ondan medet uman”, can sıkıcı çevrelerden sıkılmış olan her yaştan gence bu Tango gençliği ile buluşmalarını tavsiye ediyorum…
Elif, biz davet etmiş Maraton’a. Ancak biraz geç kalmış. Nereden bilecek zaman planlarımızı üç haftalık falan yapmak zorunda olduğumuzu. Herhalde bizi de kendisi gibi bilmiş… Esnek ve hızlı… Değiliz tabii… Gidemedik Maraton’a. Kısmetse 30 Haziran’ı kaçırmayacağız… Hayata ‘takılmayan’, ona ‘bağlı’ olan gençlerle beraber olmak için…