Tanzim tuttu, sıra iletişiminde…
14 Şubat 2019 - yeni şafak
Salı günkü yazımızın son bölümünde şöyle demişiz: “İçinde bulunduğumuz durum tipik bir âcil eylem planı uygulamasından başka bir şey değildir. Yoksa, devletin zerzevatçılık yapmak gibi bir niyeti olduğunu sanmıyoruz…”
Neden böyle demişiz?
Tanzim uygulamasıyla hükûmetin uygulamak istediği; serbest piyasa ekonomisinin halkın zararına dönüşmesinin önünü almak… Burada doğan boşluğu kendilerine fırsat bilerek ‘dolar kurunu ve hava muhâlefetini bahane edip’ ortalığı bulandıranları durdurmak… Gerekli düzenlemeler yapılana kadar halkın belinin bükülmesine müsâade etmemek… Fırsatçılık yaparak kendi halkına, insanına düşmandan beter muâmele eden, para kazanma hırsı nedeniyle hiçbir değer yargısı kalmayanları deyim yerindeyse ‘yola getirmek’!
AK Parti iktidarının, daha önce de zaman zaman ortaya çıkan fırsatçılar konusunda önce “âcil eylem planı” oluşturduğunu, sonra da gerekli yasal düzenlemeleri yaparak sürdürülebilir bir sistem ortaya koyduğunu gördük. Bu fırsatçılık meselesi AK Parti’nin yumuşak karnıdır, fıtratına aykırıdır ve tahammülü yoktur.
Bunları hatırlattıktan sonra tanzim konusunda işin aksayan yanına bakmakta da fayda var. O da iletişiminin “iyi” yapılmasıdır… Maalesef, tanzim satış yerlerinin kurulma amacı, uygulamanın geneli ve geleceğiyle ilgili iyi bir iletişimin yapıldığını söylemek zor.
Sosyal medyada bir esnaf röportajı dolaşıyor… Bu kardeşimiz dükkân kirası, yanında çalışanların maaşı ve aracıya ödediği meblağdan dem vurarak tanzim noktalarını eleştiriyor… “Bunları ödemek zorunda olmasam, ben daha bile ucuza satarım” diyor…
Muhâlefetin iler tutar yanı olmasa da kafa karışıklığı yaratmak, kendi dönemlerinin ürünü olan “yoklar ülkesi Türkiye” algısının hiç hak edilmedik şekilde bugüne uyarlanması amacını taşıyan söylemlerinin de üstesinden gelinebilmesi için şu kilit mesajların toplum geneline ve ilgili paydaşlara verilmesi bizce hayati önem taşımaktadır:
İletişim sonuç odaklı bir süreçtir. Siyasî boyutta da kullanıma sunulmuş olan son salvo da başarıyla savuşturulmuştur. Ancak bunun gerekli stratejik iletişim uygulamalarıyla içselleştirilmesi şarttır.
Bu iletişim doğru dürüst yapılmaz, bu durumun ortaya çıkmasında etkin olan faktörler elimine edilmez ve bu elimine edilenlerin iletişimi iyi yapılmaz, nihayet Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı bu konuda yalnız bırakılırsa ‘dağ fare doğurmuş’ olabilir. Bu da çok yazık olur.
Neden böyle demişiz?
Tanzim uygulamasıyla hükûmetin uygulamak istediği; serbest piyasa ekonomisinin halkın zararına dönüşmesinin önünü almak… Burada doğan boşluğu kendilerine fırsat bilerek ‘dolar kurunu ve hava muhâlefetini bahane edip’ ortalığı bulandıranları durdurmak… Gerekli düzenlemeler yapılana kadar halkın belinin bükülmesine müsâade etmemek… Fırsatçılık yaparak kendi halkına, insanına düşmandan beter muâmele eden, para kazanma hırsı nedeniyle hiçbir değer yargısı kalmayanları deyim yerindeyse ‘yola getirmek’!
AK Parti iktidarının, daha önce de zaman zaman ortaya çıkan fırsatçılar konusunda önce “âcil eylem planı” oluşturduğunu, sonra da gerekli yasal düzenlemeleri yaparak sürdürülebilir bir sistem ortaya koyduğunu gördük. Bu fırsatçılık meselesi AK Parti’nin yumuşak karnıdır, fıtratına aykırıdır ve tahammülü yoktur.
Bunları hatırlattıktan sonra tanzim konusunda işin aksayan yanına bakmakta da fayda var. O da iletişiminin “iyi” yapılmasıdır… Maalesef, tanzim satış yerlerinin kurulma amacı, uygulamanın geneli ve geleceğiyle ilgili iyi bir iletişimin yapıldığını söylemek zor.
Sosyal medyada bir esnaf röportajı dolaşıyor… Bu kardeşimiz dükkân kirası, yanında çalışanların maaşı ve aracıya ödediği meblağdan dem vurarak tanzim noktalarını eleştiriyor… “Bunları ödemek zorunda olmasam, ben daha bile ucuza satarım” diyor…
Muhâlefetin iler tutar yanı olmasa da kafa karışıklığı yaratmak, kendi dönemlerinin ürünü olan “yoklar ülkesi Türkiye” algısının hiç hak edilmedik şekilde bugüne uyarlanması amacını taşıyan söylemlerinin de üstesinden gelinebilmesi için şu kilit mesajların toplum geneline ve ilgili paydaşlara verilmesi bizce hayati önem taşımaktadır:
- Tanzim satış düzenlemesinin geçici olduğu açıklanmıştır. Fakat, mutlaka bir tarih verilmelidir. Tarihin yakın ya da uzak olması önemli değil, önemli olan bu sınırın çizilmiş olduğunun duyurulmasıdır.
- Devlet, örnek ve önder olmak için uygulamayı ille de 81 vilâyete yaymak zorunda değildir. Neden diye soranlara: Devlet önder ve örnek olmak zorundadır; ‘uygulayıcı’ değil. Bu iki vilâyet de bunun için yeterlidir. Nitekim ilk birkaç gün sonunda süpermarketlerin bazılarının belli ürünlerde mâliyetleri düşürerek fiyat indirimine gittikleri tespit edilmiştir. Bu da örnek ve önder olma görevinin kısmen de olsa yerine geldiğinin bir kanıtı olabilir.
- AK Parti’nin fıtratında ve hükûmetin programında hiçbir zaman serbest piyasa ekonomisinden vazgeçmek, devletçi bir yaklaşım sergilemek, devleti esnaf yerine koymak olmamıştır.
- ‘Sosyal devlet’ anlayışı Anayasamızın öngördüğü bir ilkedir. Tanzim meselesi de devletin bu anlayışa uygun hareket ettiğinin göstergesidir.
- Rakamları milyonlarla ifade edilen küçük ve orta boy işletme sahiplerinin, son aşamada, bu durumdan nasıl etkilenmeyeceklerinin de açıkça ifade edilmesi gereklidir. Sayın Cumhurbaşkanının bu konudaki taahhüdü yerindedir ama bunun ilgili bakanlarca da sürdürülmesi gerekir.
İletişim sonuç odaklı bir süreçtir. Siyasî boyutta da kullanıma sunulmuş olan son salvo da başarıyla savuşturulmuştur. Ancak bunun gerekli stratejik iletişim uygulamalarıyla içselleştirilmesi şarttır.
Bu iletişim doğru dürüst yapılmaz, bu durumun ortaya çıkmasında etkin olan faktörler elimine edilmez ve bu elimine edilenlerin iletişimi iyi yapılmaz, nihayet Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı bu konuda yalnız bırakılırsa ‘dağ fare doğurmuş’ olabilir. Bu da çok yazık olur.