Taran AK Parti’ye iyi gelir
22 ARALIK 2006
Şunu hemen söyleyelim: Ali Taran’ın AK Parti’nin iletişim işlerini ve seçim kampanyasını yönetmesi AK Parti adına müthiş bir şanstır! Keşke anlaşsalar... AK Parti iletişim alanında vasatlıktan kurtulur...
Herkes bilir, kendisiyle değil; Ali Taran’ın yöntemleriyle mutabık olmamışımdır. Reklam kampanyalarında değil, ilişkilerinde ortaya koyduğu üslupla hemfikir değilimdir. Araştırmaya, ölçümlemeye inanmaması, hatta bunları küçümsemesi; Koç Holding’deki toplantıda kendi kulaklarımla duymasam inanmayacağım “Parayı verirsiniz, sonra reklam filmini ancak TV’de görürsünüz. Hiçbir şeye karıştırmam!” tavrı; “Kampanya çakılırsa karışmam, sizin riskinizdir!” söylemi; reklamda inovasyon yerine yaratıcılığı, sanatlı işler yerine sanatı koyması; “Ben hiç kitap okumam, hiç sinemaya gitmem!” hali...
Bütün bunlar benim uzağımdadır. Bu nedenle de sevgili dostum rahmetli Ali Tara ile bir hayli tartışmışızdır... Ali Taran’ın geçmişteki pek çok başarılı işinde rahmetlinin yönetmen olarak imzası vardı ve ‘müthiş bir fıkra anlatıcı’ diye nitelediği Ali Taran’a ciddi bir hayranlık beslerdi...
Ben de ustaya aynı hayranlığı besledim hep. Ama sayısı -bana sorarsanız yukarıdaki yaklaşımları nedeniyle- hiç de küçümsenmeyecek düzeyde olan ‘çakıldığı işleri’ de görerek. Tutturdu mu mükemmel tutturur Ali Taran. Çakıldı mı da tam çakılır. Ara ve vasat işler yoktur onda. Bu nedenle de, “Her yaptığına kuş kondurur; hiç başarısızlığı yoktur!” şeklindeki şehir efsanesine katılmam. Hepsi o...
Ali Taran - Ak Parti ilişkisi duyulduğunda TV kanallarından arayıp, Taran’ın daha önce Genç Parti için çalışmış olmasının bir engel teşkil edip etmeyeceğini sordular. Tabii ki, hiçbir sorun yaratmayacaktır. Taran sağlam bir profesyoneldir. O anda yaptığı işe odaklanır ve en mükemmelini yapmaya çalışır. Bu da AK Parti’ye çok iyi gelir...
Al Fransız’ı gir AB’ye
Ecnebiler, yurt dışından gelip burada hele iletişim gibi ‘ulusal yanı’ hayli belirleyici olan bir alanda ahkam kesmiyorlar mı, bayılıyorum doğrusu. Hep aklıma Anavatan Partisi’nin seçim kampanyası için getirttiği Fransız reklamcı Jacques Séguéla gelir. Hani Mesut Yılmaz Bey’i “Türkiye’yi geleceğe taşıyacak adam” olarak konumlamak için, trenin Türkiye’deki çağrışımlarını hiç dikkate almadan lokomotifin önünde fotoğrafını çektirip poster yapmış olan Séguéla...
Bu seferki ahkamı Fransız Publicis Consultants şirketinin CEO’su Eric Giuily kesmiş: “AB’yi tavlamak için lig’de Fransız oynatın!”
Tut kelin perçeminden... Ciddiye alıp yazayım mı, diye uzun uzun düşündüm. TC vatandaşı ecnebilerimiz diyeceklerdi ki: “Kıskandı adamı... Ayrıca koskoca Fransızdan bu işleri daha mı iyi bilecek!..”
Oysa Yorum ve onu satın almış olan Publicis çok sağlam bir ajanstır. Başta Akbank olmak üzere mükemmel işler çıkarmışlardır. Ama dilin kemiği yok işte...
Fransız futbolcuları Turkcell Süper Lig’de oynatacağız; böylece AB’yi kandıracağız. İşe bak... Yani dinler, kültürler arası çelişkiler havagazı; Türkiye’nin AB’de serbest dolaşım hakkı elde edebilmesi için köylülükten kurtulması, adam başına düşen GSMH’yı 5 bin Dolarlardan 15 bine çıkarması falan önemli değil; KKTC ablukası ve Kıbrıs Rum Kesim vetoları önemsiz; varsa yoksa Fransız oyuncular. Üçünü beşini transfer et bizim takımlara, hop AB’desin...
Şaka gibi. Arama motoruna “Giuily Fransız futbolcu” yazın ve yazıyı okuyun. İbreti alem için okuyun... “İmaj yönetimi” palavrasına neden karşı çıktığımı ve imaj kelimesi kullanmaktan neden kaçındığımı bundan daha iyi anlatamazdım...
Herkes bilir, kendisiyle değil; Ali Taran’ın yöntemleriyle mutabık olmamışımdır. Reklam kampanyalarında değil, ilişkilerinde ortaya koyduğu üslupla hemfikir değilimdir. Araştırmaya, ölçümlemeye inanmaması, hatta bunları küçümsemesi; Koç Holding’deki toplantıda kendi kulaklarımla duymasam inanmayacağım “Parayı verirsiniz, sonra reklam filmini ancak TV’de görürsünüz. Hiçbir şeye karıştırmam!” tavrı; “Kampanya çakılırsa karışmam, sizin riskinizdir!” söylemi; reklamda inovasyon yerine yaratıcılığı, sanatlı işler yerine sanatı koyması; “Ben hiç kitap okumam, hiç sinemaya gitmem!” hali...
Bütün bunlar benim uzağımdadır. Bu nedenle de sevgili dostum rahmetli Ali Tara ile bir hayli tartışmışızdır... Ali Taran’ın geçmişteki pek çok başarılı işinde rahmetlinin yönetmen olarak imzası vardı ve ‘müthiş bir fıkra anlatıcı’ diye nitelediği Ali Taran’a ciddi bir hayranlık beslerdi...
Ben de ustaya aynı hayranlığı besledim hep. Ama sayısı -bana sorarsanız yukarıdaki yaklaşımları nedeniyle- hiç de küçümsenmeyecek düzeyde olan ‘çakıldığı işleri’ de görerek. Tutturdu mu mükemmel tutturur Ali Taran. Çakıldı mı da tam çakılır. Ara ve vasat işler yoktur onda. Bu nedenle de, “Her yaptığına kuş kondurur; hiç başarısızlığı yoktur!” şeklindeki şehir efsanesine katılmam. Hepsi o...
Ali Taran - Ak Parti ilişkisi duyulduğunda TV kanallarından arayıp, Taran’ın daha önce Genç Parti için çalışmış olmasının bir engel teşkil edip etmeyeceğini sordular. Tabii ki, hiçbir sorun yaratmayacaktır. Taran sağlam bir profesyoneldir. O anda yaptığı işe odaklanır ve en mükemmelini yapmaya çalışır. Bu da AK Parti’ye çok iyi gelir...
Al Fransız’ı gir AB’ye
Ecnebiler, yurt dışından gelip burada hele iletişim gibi ‘ulusal yanı’ hayli belirleyici olan bir alanda ahkam kesmiyorlar mı, bayılıyorum doğrusu. Hep aklıma Anavatan Partisi’nin seçim kampanyası için getirttiği Fransız reklamcı Jacques Séguéla gelir. Hani Mesut Yılmaz Bey’i “Türkiye’yi geleceğe taşıyacak adam” olarak konumlamak için, trenin Türkiye’deki çağrışımlarını hiç dikkate almadan lokomotifin önünde fotoğrafını çektirip poster yapmış olan Séguéla...
Bu seferki ahkamı Fransız Publicis Consultants şirketinin CEO’su Eric Giuily kesmiş: “AB’yi tavlamak için lig’de Fransız oynatın!”
Tut kelin perçeminden... Ciddiye alıp yazayım mı, diye uzun uzun düşündüm. TC vatandaşı ecnebilerimiz diyeceklerdi ki: “Kıskandı adamı... Ayrıca koskoca Fransızdan bu işleri daha mı iyi bilecek!..”
Oysa Yorum ve onu satın almış olan Publicis çok sağlam bir ajanstır. Başta Akbank olmak üzere mükemmel işler çıkarmışlardır. Ama dilin kemiği yok işte...
Fransız futbolcuları Turkcell Süper Lig’de oynatacağız; böylece AB’yi kandıracağız. İşe bak... Yani dinler, kültürler arası çelişkiler havagazı; Türkiye’nin AB’de serbest dolaşım hakkı elde edebilmesi için köylülükten kurtulması, adam başına düşen GSMH’yı 5 bin Dolarlardan 15 bine çıkarması falan önemli değil; KKTC ablukası ve Kıbrıs Rum Kesim vetoları önemsiz; varsa yoksa Fransız oyuncular. Üçünü beşini transfer et bizim takımlara, hop AB’desin...
Şaka gibi. Arama motoruna “Giuily Fransız futbolcu” yazın ve yazıyı okuyun. İbreti alem için okuyun... “İmaj yönetimi” palavrasına neden karşı çıktığımı ve imaj kelimesi kullanmaktan neden kaçındığımı bundan daha iyi anlatamazdım...