Tarihe nasıl geçmek istersiniz, Başbakanım?
14 OCAK 2011
Bütün bu olan bitenin sıradan bir rastlantı olduğuna inanmak çok zor…
Tam da seçmen kitlesinin kahir çoğunluğu (%10 civarındaki kemik oy hariç) AK Parti’nin özel yaşama kendi inanç sistemi doğrultusunda müdahale edeceği korkusundan yedi buçuk yılın sonunda yavaş yavaş sıyrılmaya başlamışken...
Tam da bu hissiyatını referandumda oylarıyla ifade etmişken…
Tam da işler ekonomik olarak Avrupa’nın çöküşüne inat hayli sağlam gidiyormuş gibi gözükürken…
Sen kalk üç hamlede, hem içeride hem dışarıda partinin ve ülke markasının vaadleriyle örtüşmeyen bir algılama ortamının yaratılmasına müsaade et!
Diziyle uğraş, heykelle uğraş, içkiyle uğraş… Ya da öyle gözük…
***
“Tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyeti konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmemesi”… RTÜK’ün Muhteşem Yüzyıl’ı yayınlayan kanala gönderdiği ‘uyarı’nın gerekçesi bu… RTÜK Başkanı’nın önce “bu kurgudur, belgesel değil” diye doğru yere koyduğu diziyle başka bir boyutta uğraşmaya başlanılmasını nasıl izah edecekler acaba?…
Herhangi bir yabancı dile çevrildiği zaman son derece ‘garip’ bir ifadenin ortaya çıktığı bu gerekçeye dayanarak şu film ve dizileri de RTÜK’ün yayınlatmaması gerekir: Visconti’nin II. Ludwig’i, altı Oscar almış olan A Man For All Seasons (VIII. Henry’nin hayatı), Kraliçe Margot, Alexander (Büyük İskender’in hayatı), Elizabeth: The Golden Age, Modigliani, Surviving Picasso gibi filmler, Roma, Spartacus ve Tudors vb. bilumum biyografik yapımlar…
“Onlar başkasının tarihi şahsiyetleri; bizi alâkadar etmez” demiyorsanız, tamamı yukarıdaki tanıma göre “sakıncalı” olarak mütalaa edilebilir. Eğer bu dizinin başına bir iş gelirse tüm özgür dünyanın getireceği yorumu düşünmek dahi istemiyorum.
Dizilerle uğraşıp onları yasaklatan Başbakan olarak tarihe geçmeyin Sayın Başbakanım…
***
“Ucube dedi”, “hayır, ucube demedi”, “evet, ucube dedim”. Sessiz sedasız halledilecek bir heykel meselesini bu kadar büyütmenin arkasındaki gerekçeyi de anlamak çok zor.
Milli kültür politikaları halk oylamasıyla yönetilemez. Pek çok diğer siyasi karar gibi burada da kararlar kamuoyu yoklaması ve seçmen kararıyla alınmaz. Peygamber efendimiz halk oylamasıyla savaş kararları almamıştı. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı halk oylamasına dayanarak başlatmadı…
Halka soracak olursanız, Devlet Opera ve Balesi’ni hemen kapatmanız, Yurttan Sesler ekibini de hemen dağıtmanız gerekebilir.
Milli kültür ve değerlerin elit ve klasik olanı seçmen tarafından değil, devlet tarafından gelecek kuşaklara taşınır. Bu gibi konularda karar vermek için tabii ki Güzel Sanatlar’dan mezun olmak gerekmez; ancak Güzel Sanatlar’dan mezun olanlarla, gelecek kuşaklara miras bırakılacak milli kültürün neme nem bir şey olacağı konusunda mutabakat sağlamak gerekir. Benim de beğendiğimi söyleyemeyeceğim heykelle ilgili Başbakanlık düzeyinde tartışma yaratmak sadece itibar kaybına neden olur, başka bir şeye değil…
Heykellerle uğraşıp onları yıktıran Başbakan olarak tarihe geçmeyin Sayın Başbakanım…
***
“Bunlar herkese başörtüsünü mecbur kılar”, “yakında denize mayoyla girmeyi de yasaklarlar”, “şeriat birden değil yavaş yavaş geliyor”… Bu tür korkular giderek ortadan kalkıyordu. Yönetim boyutuyla tek tek ele alındığında hiçbir rahatsızlık yaratmayabilecek olan üç konu, bir arada ve sadece iletişim boyutuyla ‘patlatılınca’, “işte takiye dediğimiz buydu” diyenlerin haklılığının gündeme gelmesinden doğal ne olabilir?
Hürrem, ucube, bir de içki… Ne büyük talihsizlik... Zihniyetten çok iletişimin zaafı…
Tam da Türkiye’nin dünyanın en saygın ve güçlü ülkeleri arasına girmesini sağlamış Başbakan olarak tarihe geçmek varken…
İçkiyi yasaklayan Başbakan olarak tarihe geçmeyin Sayın Başbakanım…
Tam da seçmen kitlesinin kahir çoğunluğu (%10 civarındaki kemik oy hariç) AK Parti’nin özel yaşama kendi inanç sistemi doğrultusunda müdahale edeceği korkusundan yedi buçuk yılın sonunda yavaş yavaş sıyrılmaya başlamışken...
Tam da bu hissiyatını referandumda oylarıyla ifade etmişken…
Tam da işler ekonomik olarak Avrupa’nın çöküşüne inat hayli sağlam gidiyormuş gibi gözükürken…
Sen kalk üç hamlede, hem içeride hem dışarıda partinin ve ülke markasının vaadleriyle örtüşmeyen bir algılama ortamının yaratılmasına müsaade et!
Diziyle uğraş, heykelle uğraş, içkiyle uğraş… Ya da öyle gözük…
***
“Tarihe mal olmuş bir şahsiyetin mahremiyeti konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmemesi”… RTÜK’ün Muhteşem Yüzyıl’ı yayınlayan kanala gönderdiği ‘uyarı’nın gerekçesi bu… RTÜK Başkanı’nın önce “bu kurgudur, belgesel değil” diye doğru yere koyduğu diziyle başka bir boyutta uğraşmaya başlanılmasını nasıl izah edecekler acaba?…
Herhangi bir yabancı dile çevrildiği zaman son derece ‘garip’ bir ifadenin ortaya çıktığı bu gerekçeye dayanarak şu film ve dizileri de RTÜK’ün yayınlatmaması gerekir: Visconti’nin II. Ludwig’i, altı Oscar almış olan A Man For All Seasons (VIII. Henry’nin hayatı), Kraliçe Margot, Alexander (Büyük İskender’in hayatı), Elizabeth: The Golden Age, Modigliani, Surviving Picasso gibi filmler, Roma, Spartacus ve Tudors vb. bilumum biyografik yapımlar…
“Onlar başkasının tarihi şahsiyetleri; bizi alâkadar etmez” demiyorsanız, tamamı yukarıdaki tanıma göre “sakıncalı” olarak mütalaa edilebilir. Eğer bu dizinin başına bir iş gelirse tüm özgür dünyanın getireceği yorumu düşünmek dahi istemiyorum.
Dizilerle uğraşıp onları yasaklatan Başbakan olarak tarihe geçmeyin Sayın Başbakanım…
***
“Ucube dedi”, “hayır, ucube demedi”, “evet, ucube dedim”. Sessiz sedasız halledilecek bir heykel meselesini bu kadar büyütmenin arkasındaki gerekçeyi de anlamak çok zor.
Milli kültür politikaları halk oylamasıyla yönetilemez. Pek çok diğer siyasi karar gibi burada da kararlar kamuoyu yoklaması ve seçmen kararıyla alınmaz. Peygamber efendimiz halk oylamasıyla savaş kararları almamıştı. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nı halk oylamasına dayanarak başlatmadı…
Halka soracak olursanız, Devlet Opera ve Balesi’ni hemen kapatmanız, Yurttan Sesler ekibini de hemen dağıtmanız gerekebilir.
Milli kültür ve değerlerin elit ve klasik olanı seçmen tarafından değil, devlet tarafından gelecek kuşaklara taşınır. Bu gibi konularda karar vermek için tabii ki Güzel Sanatlar’dan mezun olmak gerekmez; ancak Güzel Sanatlar’dan mezun olanlarla, gelecek kuşaklara miras bırakılacak milli kültürün neme nem bir şey olacağı konusunda mutabakat sağlamak gerekir. Benim de beğendiğimi söyleyemeyeceğim heykelle ilgili Başbakanlık düzeyinde tartışma yaratmak sadece itibar kaybına neden olur, başka bir şeye değil…
Heykellerle uğraşıp onları yıktıran Başbakan olarak tarihe geçmeyin Sayın Başbakanım…
***
“Bunlar herkese başörtüsünü mecbur kılar”, “yakında denize mayoyla girmeyi de yasaklarlar”, “şeriat birden değil yavaş yavaş geliyor”… Bu tür korkular giderek ortadan kalkıyordu. Yönetim boyutuyla tek tek ele alındığında hiçbir rahatsızlık yaratmayabilecek olan üç konu, bir arada ve sadece iletişim boyutuyla ‘patlatılınca’, “işte takiye dediğimiz buydu” diyenlerin haklılığının gündeme gelmesinden doğal ne olabilir?
Hürrem, ucube, bir de içki… Ne büyük talihsizlik... Zihniyetten çok iletişimin zaafı…
Tam da Türkiye’nin dünyanın en saygın ve güçlü ülkeleri arasına girmesini sağlamış Başbakan olarak tarihe geçmek varken…
İçkiyi yasaklayan Başbakan olarak tarihe geçmeyin Sayın Başbakanım…