Tavlada palavramız bol, bilgimiz az
22 Haziran 2009 Akşam Gazetesi
Bu hafta tavla meraklıları için yeni bir fırsat daha kapıya gelmiş. WBF - Türkiye (Worldwide Backgammon Federation) 14. Tavla Şampiyonası, 27 - 28 Haziran tarihlerinde İstanbul'da düzenleniyormuş... O günlerde ağabeyimi ziyaret için bir iki günlüğüne yurtdışına çıkmak zorunda olmasaydım; gider kupayı alır gelirdim...
Şaka bir yana, Türkiye'de gevezeliği bu kadar bol fiili başarısı böylesine az hangi 'spor dalı' var acaba, bilmiyorum... 'Palavra' konusunda tavla ile belki sadece avcılık yarış edebilir. Ondan da emin değilim... Herkes bilir tavlayı. Hem de herkes herkese 'ders verecek' kadar iyi bilir...
Benim gerçeklerle karşılaşmam çok acı olmuştu...'Tavlanın kitabını ben yazdım!' diye kasıldığım bir Yunanlı arkadaş bana bir tavla kitabı göndermişti. Hem de adı 'Backgammon For Beginners' idi. Yani yeni başlayanlar için tavla...
Gururumun esaretinden kurtulmayı başarmış, çok şey öğrenmiştim o kitaptan ve diğerlerinden... Özellikle de yeterince uzun oynandığı zaman tavlada şans faktörünün sıfıra doğru yaklaştığını... Oysa genel kanaat tavlanın stratejiden çok bir şans oyunu olduğu yolundadır. Zarın gelirse oynarsın... 'Ballı insanlar' vardır... Hatta onların zar tuttuğundan bile şüphelenilir... Öte yandan kitaplar 'doğru oynayana doğru zarın' geldiğini yazar... Türkiye'de de köşe yazarı arkadaşlar arasında tartışıldıydı bu konu...
Doğu Akdeniz havzasında, Türkiye'de, İran'da, Suriye'de, Ortadoğu'da, Yunanistan'da önüne gelen herkes tavla oynamayı bilirken; neden uluslararası şampiyonlar bu bölgelerden çıkmaz, diye çok düşünmüşümdür... Acaba 'Palavramız bol, bilgimiz az' diye olmasın?.. Tavlayı ve kendinizi biraz ciddiye alıyorsanız uluslararası kurallarla oynanan 'backgammon'ı ve turnuvalarıwww.wbfturkey.com'dan izleyin ve zamanınız varsa bu hafta sonu Nosta Restoran'daki turnuvaya adam başı 45 TL ödeyip katılın...
Yoksa da susun... Tavlayı biliyorum diye konuşmayın!..
Hedef, Ayşe Arman'ın hedef kitlesi...
Bazı okurlar vardır. Zordur bunlar... Omurilikten CHP'li kardeşim doktorasını vermek üzere olan Başar Ergun bunlardan biridir mesela... Bir diğeri kalem ustası Adem Yılmaz'dır... İletişim konusunda fikirlerine özellikle önem verdiğim A. Selim Tuncer'i, üçüncü göz gibi beni sürekli izlediğin, her zaman hissettiren sevgili Akın Evren'i unutmak mümkün mü?...
Bunların entelektüel boyutları hayli gelişmiştir. Önlerine konan her şeyi yemezler. Bir hata yaptınız mı; bir tutarsızlık sergilediniz mi, yandınız; burnunuza halkayı takıp dolaştırmaya her an hazırdırlar... Herkese ilan etmeleri gerekmez. Size bir zehir zıkkım mesaj atarlar; zaten hazmedene kadar bitap düşersiniz...
İşte Ayşe Arman fotoğraflarıyla ilgili pazar günü çıkan yazımızla ilgili Adem Yılmaz'ın mesajı: '...Türk halkının 'ortak ruhi şekillenmesinin kodlarını' daha iyi okuduğunuzu iddia eden bir yazıyla 'Recep İvedik' filminden hareketle birçok dostunuzu iddiaya girmeye 'davet ve tahrik' etmiştiniz. Daha sonraki bir yazınızda ağırlıklı olarak mütedeyyin kitleye hitap eden bir gazetede yazan yakın bir dostunuzun Recep İvedik filmine annesiyle gitmesine tarizde bulunmuş, yetişkin kızlarıyla bu filme gidebilme ihtimalini sual etmiştiniz.
Bugünkü yazınızda Ayşe Arman'a iltifatkar cümlelerinizden sonra Brütüs'lerin rol değiştirebileceğini hiç düşündünüz mü? Yeni yetme bir 'densizin' ya da 'e-şerefsizin' muhtemel sorusunun sevimsizliği inanın benim içimi acıtıyor.
Halkımızın 'ortak ruhi şekillenmesi' asla evli bir bayanın bedii de olsa erotik bir fotoğraf vermesini kaldırmaz. Ne gariptir ki içinde yaşadığı ülke insanını 'göbeğini kaşıyan adam' olarak gören muhterem bile bu duruma olan rahatsızlığı kendine has, üslubuyla dile getirmiştir.'
Ben de kendisine şöyle yazdım:
'Tabii ki haklısınız... Ortak Ruhi Şekillenme genel kitle için dikkate alındığında, (ülkemizde) nitelikli bile olsa 'cinsel tahrik' unsuru içerecek hiçbir fotoğrafın iletişim adına ticari bir başarı sağlaması olası değildir... Nitekim Shubuo'nun gençlerin mastürbasyon yaptığı algısını yaratan reklamları, kısa sürede ortadan kaldırılmıştı...
Peki nerede haklı değilsiniz?.. Söyleyeyim: Segmentasyon konusunda...
Ortak Ruhi Şekillenmenin farklılık gösterdiği segmentler yok mu? Tabii ki var... O segmente hitap eden iletişim olmaz mı? Tabii ki olur... Hello'nun hitap ettiği segmentin ortak ruhi şekillenmesi o fotoğraflardan 'mutazarrır' olmaz... (Hata aranacaksa, onu fotoğrafların herkesin ulaşacağı ortamlara taşınıp orada tartışılmasına izin veren sistemde aramak gerek)...'
Gazete yazılarında uzun boylu izahat yapmak zor. O nedenle dikkatli okur, bazı görüşleri tutarsızlık olarak algılayabiliyor...
Bu hafta tavla meraklıları için yeni bir fırsat daha kapıya gelmiş. WBF - Türkiye (Worldwide Backgammon Federation) 14. Tavla Şampiyonası, 27 - 28 Haziran tarihlerinde İstanbul'da düzenleniyormuş... O günlerde ağabeyimi ziyaret için bir iki günlüğüne yurtdışına çıkmak zorunda olmasaydım; gider kupayı alır gelirdim...
Şaka bir yana, Türkiye'de gevezeliği bu kadar bol fiili başarısı böylesine az hangi 'spor dalı' var acaba, bilmiyorum... 'Palavra' konusunda tavla ile belki sadece avcılık yarış edebilir. Ondan da emin değilim... Herkes bilir tavlayı. Hem de herkes herkese 'ders verecek' kadar iyi bilir...
Benim gerçeklerle karşılaşmam çok acı olmuştu...'Tavlanın kitabını ben yazdım!' diye kasıldığım bir Yunanlı arkadaş bana bir tavla kitabı göndermişti. Hem de adı 'Backgammon For Beginners' idi. Yani yeni başlayanlar için tavla...
Gururumun esaretinden kurtulmayı başarmış, çok şey öğrenmiştim o kitaptan ve diğerlerinden... Özellikle de yeterince uzun oynandığı zaman tavlada şans faktörünün sıfıra doğru yaklaştığını... Oysa genel kanaat tavlanın stratejiden çok bir şans oyunu olduğu yolundadır. Zarın gelirse oynarsın... 'Ballı insanlar' vardır... Hatta onların zar tuttuğundan bile şüphelenilir... Öte yandan kitaplar 'doğru oynayana doğru zarın' geldiğini yazar... Türkiye'de de köşe yazarı arkadaşlar arasında tartışıldıydı bu konu...
Doğu Akdeniz havzasında, Türkiye'de, İran'da, Suriye'de, Ortadoğu'da, Yunanistan'da önüne gelen herkes tavla oynamayı bilirken; neden uluslararası şampiyonlar bu bölgelerden çıkmaz, diye çok düşünmüşümdür... Acaba 'Palavramız bol, bilgimiz az' diye olmasın?.. Tavlayı ve kendinizi biraz ciddiye alıyorsanız uluslararası kurallarla oynanan 'backgammon'ı ve turnuvalarıwww.wbfturkey.com'dan izleyin ve zamanınız varsa bu hafta sonu Nosta Restoran'daki turnuvaya adam başı 45 TL ödeyip katılın...
Yoksa da susun... Tavlayı biliyorum diye konuşmayın!..
Hedef, Ayşe Arman'ın hedef kitlesi...
Bazı okurlar vardır. Zordur bunlar... Omurilikten CHP'li kardeşim doktorasını vermek üzere olan Başar Ergun bunlardan biridir mesela... Bir diğeri kalem ustası Adem Yılmaz'dır... İletişim konusunda fikirlerine özellikle önem verdiğim A. Selim Tuncer'i, üçüncü göz gibi beni sürekli izlediğin, her zaman hissettiren sevgili Akın Evren'i unutmak mümkün mü?...
Bunların entelektüel boyutları hayli gelişmiştir. Önlerine konan her şeyi yemezler. Bir hata yaptınız mı; bir tutarsızlık sergilediniz mi, yandınız; burnunuza halkayı takıp dolaştırmaya her an hazırdırlar... Herkese ilan etmeleri gerekmez. Size bir zehir zıkkım mesaj atarlar; zaten hazmedene kadar bitap düşersiniz...
İşte Ayşe Arman fotoğraflarıyla ilgili pazar günü çıkan yazımızla ilgili Adem Yılmaz'ın mesajı: '...Türk halkının 'ortak ruhi şekillenmesinin kodlarını' daha iyi okuduğunuzu iddia eden bir yazıyla 'Recep İvedik' filminden hareketle birçok dostunuzu iddiaya girmeye 'davet ve tahrik' etmiştiniz. Daha sonraki bir yazınızda ağırlıklı olarak mütedeyyin kitleye hitap eden bir gazetede yazan yakın bir dostunuzun Recep İvedik filmine annesiyle gitmesine tarizde bulunmuş, yetişkin kızlarıyla bu filme gidebilme ihtimalini sual etmiştiniz.
Bugünkü yazınızda Ayşe Arman'a iltifatkar cümlelerinizden sonra Brütüs'lerin rol değiştirebileceğini hiç düşündünüz mü? Yeni yetme bir 'densizin' ya da 'e-şerefsizin' muhtemel sorusunun sevimsizliği inanın benim içimi acıtıyor.
Halkımızın 'ortak ruhi şekillenmesi' asla evli bir bayanın bedii de olsa erotik bir fotoğraf vermesini kaldırmaz. Ne gariptir ki içinde yaşadığı ülke insanını 'göbeğini kaşıyan adam' olarak gören muhterem bile bu duruma olan rahatsızlığı kendine has, üslubuyla dile getirmiştir.'
Ben de kendisine şöyle yazdım:
'Tabii ki haklısınız... Ortak Ruhi Şekillenme genel kitle için dikkate alındığında, (ülkemizde) nitelikli bile olsa 'cinsel tahrik' unsuru içerecek hiçbir fotoğrafın iletişim adına ticari bir başarı sağlaması olası değildir... Nitekim Shubuo'nun gençlerin mastürbasyon yaptığı algısını yaratan reklamları, kısa sürede ortadan kaldırılmıştı...
Peki nerede haklı değilsiniz?.. Söyleyeyim: Segmentasyon konusunda...
Ortak Ruhi Şekillenmenin farklılık gösterdiği segmentler yok mu? Tabii ki var... O segmente hitap eden iletişim olmaz mı? Tabii ki olur... Hello'nun hitap ettiği segmentin ortak ruhi şekillenmesi o fotoğraflardan 'mutazarrır' olmaz... (Hata aranacaksa, onu fotoğrafların herkesin ulaşacağı ortamlara taşınıp orada tartışılmasına izin veren sistemde aramak gerek)...'
Gazete yazılarında uzun boylu izahat yapmak zor. O nedenle dikkatli okur, bazı görüşleri tutarsızlık olarak algılayabiliyor...