TBD'de CEO'lar tartıştı
22 Kasım 2008 Akşam Gazetesi
Özellikle kış aylarında Ankara'ya gideceksem, bunu bir keyif haline getirmeye çalışırım. Bu kez de öyle yaptık. Türkiye Bilişim Derneği (TBD) etkinliklerine katılacak arkadaşlarla, hoş bir yataklı tren seyahati düzenledik... Rutin dışına çıkmak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim...
Bilişim ve telekom sektörünün genel müdür ve genel müdür yardımcısı düzeyinde 18 üst düzey yöneticisini bir sahnede 3 saat boyunca konuşturmak, konuları derli toplu tartışmalarını sağlamak gibi dünyanın en zor işlerinden birini vermişlerdi bana. TBD Başkanı Turhan Menteş'in azizliği... Ancak dersimi iyi çalıştım. Başta Türkiye Bilişim Vakfı Genel Sekreteri Behçet Envarlı dostumuz, bu işi bilenlerden tüyolarımı aldım, yola öyle çıktım...
Moderatörlük Türkçe'de 'kolaylaştırıcı' diye karşılanıyor... Hedef başkalarının işini kolaylaştırmak; ya kolaylaştırıcıyı kim kolaylaştıracak?...
CEO Forum'a katılmış olan şu katılımcılara bir bakın (soldan oturma sırasyla):
Erkan Akdemir (Cisco), Murat Ege (Alcatel), Hakkı Eren (Servus), Yüce Erim (Software AG), Ali Rıza Ersoy (Siemens), Çiğdem Ertem (Intel), Arzu Gençoğlu (Gartner Group), Tülin Özdemir (SPSS), Ahmet Murat Hançer (Enocta), Bülent Hiçsönmez (Google), Gülhan Kalelioğlu (Oracle), Zafer Küçükateş (Vestel) Gökhan Say (Symantec), Ali Tombalak (Probil), Van Yegül (Sun Microsystems), Ekrem Yener (Turkcell), Cüneyt Türktan (Avea), Mehmet Nalbantoğlu (Koç Bilgi Grubu)...
O gün o salonda olanlara, özellikle de öğrencilere, sektör çalışanlarına, devlet görevlilerine ve medyaya çok etkili bir ufuk turu yaptırıldı...
Ben sizin yerinizde olsam, eğer bilişim ve telekom dünyasıyla ilgileniyorsam, hele 'yakınsama' meselesine (convergence) kafayı takmışsam, TBD'yi mail bombardımanına tutar, iki gün sürmüş olan etkinliklerin en azından bazılarının VCD'sini ya da kitabını isterim...
İsteyenin bir yüzü kara...
//c
Trilye'nin elçisi olduk
TÜRKİYE Bilişim Derneği etkinliğindeki CEO Forum 19.00'da bitti. Yataklıya daha 3,5 saat var. Ne yaparsın? İbrahim Uslu kardeşimizi ararsın... Ankara ondan sorulur. Araştırma şirketi Anar'ın Genel Müdürü. Türkiye'nin yarısını o tanıyor; diğer yarısı da onu tanıyor...
n Birlikte yemek yemeye ne dersin, İbrahimciğim. Bize nereyi tavsiye edersin?
n Trilye'ye gidin, ben de gelirim...
n Ne yiyeceğiz?
n Balık...
n Destur de, birader! Ankara'da bana hiçbir güç balık yediremez...
n Siz bir gidin, olmazsa köşeden dürüm söylersiniz...
Belli ki dalga geçiyor... Kıramadık İbrahim kardeşimizi. Trilye'nin adını bir ara Serdar Turgut'tan duymuştum. 'Balığın iyisi Ankara'da yenir' muhabbetinden gına geldiği için, ondan da duyduklarımı Ankaralı fantezisi olarak bir köşeye koymuşum demek ki...
Aklımızda İstanbul'un Kıyı'sı, İskele'si, Körfez'i, Bebek Balıkçı'sı, Eftalya'sı, Kahraman'ı, tuttuk Trilye'nin yolunu...
Sokak arasında bir villa. Kapısında iki kör lamba... Yani dışarıdan görüp girmek söz konusu olamaz. Ancak içerisi bir ustanın elinden çıktığını bağırıyor...
Patron Süreyya Üzmez'e 'normal' demek biraz zor. İşinin hastası... Balığın hem entelektüeli hem kölesi sanki... Çıkardığı dergi, balığa getirdiği katma değer, akıl sır alır gibi değil...
Süreyya Bey, garsonu Işık Bey ile birlikte müşteri hizmeti ve ilişki yönetimi konusunda verdiğim konferanslarda kesinlikle kullanacağım öyle bir malzeme sundu ki bize, ağzımızdaki lüfer ve mezelerin tadı ikiye katlandı...
Bir ara izin isteyerek fotoğraflarımızı çektiler. Aradan hayli zaman geçti... Kalkarken elimize birer poşet tutuşturdular. İçinde şarap... Peki, şarap şişelerinin üzerinde ne resmi var, dersiniz? Evet bildiniz: Bizim biraz önce çektikleri fotoğrafımız...
Gel de Süreyya Bey'in 'elçisi' olma... İletişim ve ilişki yönetiminde de ana hedef bu değil mi?
Algılama Yönetimi'nin temel kurallarından biri 'Beklentinin üzerinde davranış sergilemek'tir... Trilye'nin de yaptığı o zaten. Hem yemekte hem davranışta...
Özellikle kış aylarında Ankara'ya gideceksem, bunu bir keyif haline getirmeye çalışırım. Bu kez de öyle yaptık. Türkiye Bilişim Derneği (TBD) etkinliklerine katılacak arkadaşlarla, hoş bir yataklı tren seyahati düzenledik... Rutin dışına çıkmak isteyenlere şiddetle tavsiye ederim...
Bilişim ve telekom sektörünün genel müdür ve genel müdür yardımcısı düzeyinde 18 üst düzey yöneticisini bir sahnede 3 saat boyunca konuşturmak, konuları derli toplu tartışmalarını sağlamak gibi dünyanın en zor işlerinden birini vermişlerdi bana. TBD Başkanı Turhan Menteş'in azizliği... Ancak dersimi iyi çalıştım. Başta Türkiye Bilişim Vakfı Genel Sekreteri Behçet Envarlı dostumuz, bu işi bilenlerden tüyolarımı aldım, yola öyle çıktım...
Moderatörlük Türkçe'de 'kolaylaştırıcı' diye karşılanıyor... Hedef başkalarının işini kolaylaştırmak; ya kolaylaştırıcıyı kim kolaylaştıracak?...
CEO Forum'a katılmış olan şu katılımcılara bir bakın (soldan oturma sırasyla):
Erkan Akdemir (Cisco), Murat Ege (Alcatel), Hakkı Eren (Servus), Yüce Erim (Software AG), Ali Rıza Ersoy (Siemens), Çiğdem Ertem (Intel), Arzu Gençoğlu (Gartner Group), Tülin Özdemir (SPSS), Ahmet Murat Hançer (Enocta), Bülent Hiçsönmez (Google), Gülhan Kalelioğlu (Oracle), Zafer Küçükateş (Vestel) Gökhan Say (Symantec), Ali Tombalak (Probil), Van Yegül (Sun Microsystems), Ekrem Yener (Turkcell), Cüneyt Türktan (Avea), Mehmet Nalbantoğlu (Koç Bilgi Grubu)...
O gün o salonda olanlara, özellikle de öğrencilere, sektör çalışanlarına, devlet görevlilerine ve medyaya çok etkili bir ufuk turu yaptırıldı...
Ben sizin yerinizde olsam, eğer bilişim ve telekom dünyasıyla ilgileniyorsam, hele 'yakınsama' meselesine (convergence) kafayı takmışsam, TBD'yi mail bombardımanına tutar, iki gün sürmüş olan etkinliklerin en azından bazılarının VCD'sini ya da kitabını isterim...
İsteyenin bir yüzü kara...
//c
Trilye'nin elçisi olduk
TÜRKİYE Bilişim Derneği etkinliğindeki CEO Forum 19.00'da bitti. Yataklıya daha 3,5 saat var. Ne yaparsın? İbrahim Uslu kardeşimizi ararsın... Ankara ondan sorulur. Araştırma şirketi Anar'ın Genel Müdürü. Türkiye'nin yarısını o tanıyor; diğer yarısı da onu tanıyor...
n Birlikte yemek yemeye ne dersin, İbrahimciğim. Bize nereyi tavsiye edersin?
n Trilye'ye gidin, ben de gelirim...
n Ne yiyeceğiz?
n Balık...
n Destur de, birader! Ankara'da bana hiçbir güç balık yediremez...
n Siz bir gidin, olmazsa köşeden dürüm söylersiniz...
Belli ki dalga geçiyor... Kıramadık İbrahim kardeşimizi. Trilye'nin adını bir ara Serdar Turgut'tan duymuştum. 'Balığın iyisi Ankara'da yenir' muhabbetinden gına geldiği için, ondan da duyduklarımı Ankaralı fantezisi olarak bir köşeye koymuşum demek ki...
Aklımızda İstanbul'un Kıyı'sı, İskele'si, Körfez'i, Bebek Balıkçı'sı, Eftalya'sı, Kahraman'ı, tuttuk Trilye'nin yolunu...
Sokak arasında bir villa. Kapısında iki kör lamba... Yani dışarıdan görüp girmek söz konusu olamaz. Ancak içerisi bir ustanın elinden çıktığını bağırıyor...
Patron Süreyya Üzmez'e 'normal' demek biraz zor. İşinin hastası... Balığın hem entelektüeli hem kölesi sanki... Çıkardığı dergi, balığa getirdiği katma değer, akıl sır alır gibi değil...
Süreyya Bey, garsonu Işık Bey ile birlikte müşteri hizmeti ve ilişki yönetimi konusunda verdiğim konferanslarda kesinlikle kullanacağım öyle bir malzeme sundu ki bize, ağzımızdaki lüfer ve mezelerin tadı ikiye katlandı...
Bir ara izin isteyerek fotoğraflarımızı çektiler. Aradan hayli zaman geçti... Kalkarken elimize birer poşet tutuşturdular. İçinde şarap... Peki, şarap şişelerinin üzerinde ne resmi var, dersiniz? Evet bildiniz: Bizim biraz önce çektikleri fotoğrafımız...
Gel de Süreyya Bey'in 'elçisi' olma... İletişim ve ilişki yönetiminde de ana hedef bu değil mi?
Algılama Yönetimi'nin temel kurallarından biri 'Beklentinin üzerinde davranış sergilemek'tir... Trilye'nin de yaptığı o zaten. Hem yemekte hem davranışta...