Teşbihte hata olmaz
23 Mayıs 2019 - Yeni Şafak
Salı akşamı Kanal 24’te katıldığım, Belkıs Kılıçkaya’nın sunduğu TV programında Sayın Hüseyin Besli, Mustafa Kartoğlu ve Doç. Dr. Yusuf Özkur vardı. Konu, tabii ki İstanbul seçimleriydi. Her Çarşamba daimî konuk olarak katıldığım TVNet programı Gündem Özel de dâhil, zaman zaman davet ettikleri tüm kanallarda konu aynı…
Sadece bizde mi? Hayır. Türkiye ile ilgili hesabı olan tüm ülkelerin siyasîlerinin ve medyasının da gündeminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi var. Sanki Berlin, Paris, Londra belediye başkanları seçimleriyle bu kadar ilgileniyorlar…
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, “Özgür ve âdil seçimler ile meşru seçim sonuçlarının kabul edilmesi her demokrasi için esastır. Yüksek Seçim Kurulu, 31 Mart'ta İstanbul'da gerçekleşen seçimlerin sonuçlarını onayladıktan sonra yeniden seçim kararı verdi. Biz de Türkiye'nin diğer dostları gibi, bu sıra dışı kararı not ettik” demişti… Hatırlarsınız bunların bir Bakanı da, 15 Temmuz’da “Taraflara (!) itidal” tavsiyesine bulunmuştu.
Der Spiegel’in YSK kararı sonrası manşeti ise niyet okumaya gerek bıraktırmayacak kadar açıktı: “Erdoğan demokrasiyi ortadan kaldırıyor. Türkiye’de iktidarın demokratik yoldan değişmesi artık mümkün değil. İstanbul seçiminin iptalinin verdiği mesaj budur. Ülke büyük bir krizin eşiğinde” …
Diğer Batılı medya organlarının yorumları da farklı değil: “İktidarın demokratik yoldan değişmesi mümkün değil!” Erdoğan düşmanlığı tavan yapmış durumda ve karşıtlıkta oluşturulan cephede yok yok… CHP + Muhafazakârların azınlığı (Saadet Partisi) + Milliyetçilerin azınlığı (İYİ Parti), PKK ile bağını reddetmeyen (HDP) + bilumum irili ufaklı siyasi fraksiyon + uluslararası basın + uluslararası egemen güçler…
TV programının bir bölümünde Hüseyin Besli, 110 yıl geriye gitti ve dedi ki: “1909’da İttihat ve Terakki’nin liderliğinde bir cephe oluşturuldu. İçerden ve dışarıdan yerli ve yabancı ne kadar Abdülhamid düşmanı varsa bir araya gelip Abdülhamid’i tahttan indirdiler.”
Bu dönemde ayrıca Ermeni Çeteleri, Siyonizmi benimseyen Yahudiler ve Megalo İdea ideolojisini benimsemiş Rumlar da 2. Abdülhamid’e karşıydı.
Bu kararı Sultan 2. Abdülhamid’e tebliğ etmek için Meclis-i Ayan üyelerinden eski Bahriye Nazırı Arif Hikmet Paşa, Ermeni Aram Efendi, Draç Mebusu Arnavut Esad Toptani Paşa ve Türk-Müslüman düşmanlığıyla tanınmış Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karasu Efendi’den oluşan bir heyet teşkil edilmişti.
İş birliği içinde Abdülhamid’i 1909’da tahttan indirirler.
Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de, yani onun tahttan indirilişinden sadece dokuz yıl sonra, vefat ettiği yıl tarihe karıştı…
Teşbihte hata olmazmış… Öylesine nakledelim dedik…
Kurum yayınları kültüre katkı sağlıyor
“1980 öncesinde yurtdışına gittiğimizde ilk yaptığımız alışveriş blucin ve angora kazak almak olurdu. Türkiye’ye girerken de gümrük memuru bavulları açtırır, ‘Adam başı bir pantolon hakkınız var, niye üç tane aldınız?’ diye sorgulardı. Bu dönemleri yaşamış olmayanlara Türkiye’deki değişimi anlatmak zordur. Kendi isteğiyle kendini dünyaya kapadığı dönem geride kaldıktan sonra Türkiye angora kazağın da blucinin de dünyadaki lideri oldu.”
Artaş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya’dan yaptığımız bu alıntı çok değerli bir referans kitabından… “Takastan Paraya, Agoradan Çarşıya, Bedestenden AVM'ye Alışveriş”…
Kurumların, kurumsal sosyal sorumlulukları çerçevesinde, kendi varoluş nedenlerine uygun biçimde hazırladıkları bu tarz kültür ‘üretimleri’ni önemsemek gerek…
Yazar İzzeddin Çalışlar’ın Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD) için hazırladığı, tasarımını Ali Gürsevin’in (Zebra Design Factory) üstlendiği kitap, bu anlamda kültür tarihine değer katan, aynı zamanda da perakende sektörü ve alışveriş dünyasıyla ilgili bilgilenmek isteyen herkesin başvurabileceği bir kaynak olmuş…
Yayın, Süleyman beyin dem vurduğu, Türkiye’deki 80 sonrası ekonomik ve toplumsal değişim bir yana dünyada paranın, takasın, çarşıların gelişim ve değişimine de ışık tutan, deyim yerindeyse bir mikro tarih çalışması.
Benzerlerinden farklı olarak, güncel durumu da ortaya koymak için ülkemiz perakende sektörünün öncü 30 ismiyle de görüşülmüş…
Paranın olmadığı zamanlardan ticaretin gelişimine, takastan eski ‘marka yüzleri’ne, bedestenden alışveriş merkezlerine pek çok kavram, ciddî bir kaynak taraması sonunda kitaplaşmış.
Araştırmacılara önemli bir kaynak olan bu çalışma büyük kütüphaneler tarafından mutlaka koleksiyonlarına dâhil edilmeli. Tabii ki ucu perakendeye değen her kurum, kuruluş ve kişinin masasında da yerini almalı… Eseri şimdilik AYD’den temin etmek mümkün. Ücreti de anladığımız kadarıyla belki maliyetinin bir kısmını sağlayabilir…
Sadece bizde mi? Hayır. Türkiye ile ilgili hesabı olan tüm ülkelerin siyasîlerinin ve medyasının da gündeminde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi var. Sanki Berlin, Paris, Londra belediye başkanları seçimleriyle bu kadar ilgileniyorlar…
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, “Özgür ve âdil seçimler ile meşru seçim sonuçlarının kabul edilmesi her demokrasi için esastır. Yüksek Seçim Kurulu, 31 Mart'ta İstanbul'da gerçekleşen seçimlerin sonuçlarını onayladıktan sonra yeniden seçim kararı verdi. Biz de Türkiye'nin diğer dostları gibi, bu sıra dışı kararı not ettik” demişti… Hatırlarsınız bunların bir Bakanı da, 15 Temmuz’da “Taraflara (!) itidal” tavsiyesine bulunmuştu.
Der Spiegel’in YSK kararı sonrası manşeti ise niyet okumaya gerek bıraktırmayacak kadar açıktı: “Erdoğan demokrasiyi ortadan kaldırıyor. Türkiye’de iktidarın demokratik yoldan değişmesi artık mümkün değil. İstanbul seçiminin iptalinin verdiği mesaj budur. Ülke büyük bir krizin eşiğinde” …
Diğer Batılı medya organlarının yorumları da farklı değil: “İktidarın demokratik yoldan değişmesi mümkün değil!” Erdoğan düşmanlığı tavan yapmış durumda ve karşıtlıkta oluşturulan cephede yok yok… CHP + Muhafazakârların azınlığı (Saadet Partisi) + Milliyetçilerin azınlığı (İYİ Parti), PKK ile bağını reddetmeyen (HDP) + bilumum irili ufaklı siyasi fraksiyon + uluslararası basın + uluslararası egemen güçler…
TV programının bir bölümünde Hüseyin Besli, 110 yıl geriye gitti ve dedi ki: “1909’da İttihat ve Terakki’nin liderliğinde bir cephe oluşturuldu. İçerden ve dışarıdan yerli ve yabancı ne kadar Abdülhamid düşmanı varsa bir araya gelip Abdülhamid’i tahttan indirdiler.”
Bu dönemde ayrıca Ermeni Çeteleri, Siyonizmi benimseyen Yahudiler ve Megalo İdea ideolojisini benimsemiş Rumlar da 2. Abdülhamid’e karşıydı.
Bu kararı Sultan 2. Abdülhamid’e tebliğ etmek için Meclis-i Ayan üyelerinden eski Bahriye Nazırı Arif Hikmet Paşa, Ermeni Aram Efendi, Draç Mebusu Arnavut Esad Toptani Paşa ve Türk-Müslüman düşmanlığıyla tanınmış Selanik Mebusu Yahudi Emanuel Karasu Efendi’den oluşan bir heyet teşkil edilmişti.
İş birliği içinde Abdülhamid’i 1909’da tahttan indirirler.
Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de, yani onun tahttan indirilişinden sadece dokuz yıl sonra, vefat ettiği yıl tarihe karıştı…
Teşbihte hata olmazmış… Öylesine nakledelim dedik…
Kurum yayınları kültüre katkı sağlıyor
“1980 öncesinde yurtdışına gittiğimizde ilk yaptığımız alışveriş blucin ve angora kazak almak olurdu. Türkiye’ye girerken de gümrük memuru bavulları açtırır, ‘Adam başı bir pantolon hakkınız var, niye üç tane aldınız?’ diye sorgulardı. Bu dönemleri yaşamış olmayanlara Türkiye’deki değişimi anlatmak zordur. Kendi isteğiyle kendini dünyaya kapadığı dönem geride kaldıktan sonra Türkiye angora kazağın da blucinin de dünyadaki lideri oldu.”
Artaş Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya’dan yaptığımız bu alıntı çok değerli bir referans kitabından… “Takastan Paraya, Agoradan Çarşıya, Bedestenden AVM'ye Alışveriş”…
Kurumların, kurumsal sosyal sorumlulukları çerçevesinde, kendi varoluş nedenlerine uygun biçimde hazırladıkları bu tarz kültür ‘üretimleri’ni önemsemek gerek…
Yazar İzzeddin Çalışlar’ın Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği (AYD) için hazırladığı, tasarımını Ali Gürsevin’in (Zebra Design Factory) üstlendiği kitap, bu anlamda kültür tarihine değer katan, aynı zamanda da perakende sektörü ve alışveriş dünyasıyla ilgili bilgilenmek isteyen herkesin başvurabileceği bir kaynak olmuş…
Yayın, Süleyman beyin dem vurduğu, Türkiye’deki 80 sonrası ekonomik ve toplumsal değişim bir yana dünyada paranın, takasın, çarşıların gelişim ve değişimine de ışık tutan, deyim yerindeyse bir mikro tarih çalışması.
Benzerlerinden farklı olarak, güncel durumu da ortaya koymak için ülkemiz perakende sektörünün öncü 30 ismiyle de görüşülmüş…
Paranın olmadığı zamanlardan ticaretin gelişimine, takastan eski ‘marka yüzleri’ne, bedestenden alışveriş merkezlerine pek çok kavram, ciddî bir kaynak taraması sonunda kitaplaşmış.
Araştırmacılara önemli bir kaynak olan bu çalışma büyük kütüphaneler tarafından mutlaka koleksiyonlarına dâhil edilmeli. Tabii ki ucu perakendeye değen her kurum, kuruluş ve kişinin masasında da yerini almalı… Eseri şimdilik AYD’den temin etmek mümkün. Ücreti de anladığımız kadarıyla belki maliyetinin bir kısmını sağlayabilir…