Tek çıkış yolu
01 Eylül 2022 - Z Raporu
Herkes şikayetçi… İşsizlik oranı bir miktar azalsa da hâlâ çok yüksek… Özellikle genç işsizler arasında ‘kadın işsizliği’ kabul edilebilir sınırların çok üstünde…
Cumhurbaşkanı’mız, Yeni Ekonomik Modeli açıklar ve savunurken hedefi dört temel üzerine oturtuyor: İhracat, üretim, cari fazla ve istihdam.
Yani istihdam en kritik hedeflerden biri… Toplumda tatminsizliğin, memnuniyetsizliğin, gelecek endişesinin temel unsurlarından biri. Yatırımcının desteklenmesi başta olmak üzere, hükûmetin, bütün ekonomik önlem paketlerinin eninde sonunda gidip dokunduğu o hassas nokta da burası işte…
Dedik ya herkes şikayetçi… En büyük şikayetçilerden biri de hiç şüphesiz ki nitelikli eleman bulamadığından yakınan çeşitli sektörler…
Diğerlerini bilemem. İletişim sektörü için ne kadar şikâyet edilse yeridir. Peki sektör bu konuda hangi stratejik adımları atmaktadır?..
Bana sorarsanız, “En az … yıl tecrübeli eleman aranıyor” diye ilan vermenin dışında hiçbir şey…
Sorunun kaynaklandığı yer ise bir ‘dünya görüşü’ meselesidir… Bu yaklaşıma ‘ilkel KOBİ davranışı’ da diyebiliriz.
İlkel KOBİ ne yapmaz? Şuralara yatırım yapmaz:
Pazarlama İletişimine, AR-GE’ye, Yapısal Sermayeye (bilgi teknolojileri, süreç yönetimin, kurumsal yönetişim), İnsan Kıymetlerine…
Buralara yatırım yapmadığı gibi, buralara yatırım yapmayı, yatırım değil, sarf kalemi olarak görür… İlkel KOBİ mantığına sahip olmak içinse ille de KOBİ olmak gerekmez… Öyle devasa kuruluşlar vardır ki; feodal bir anlayışla yönetilirler, bu yukarıdaki dört alana yatırım yapmayı onlar da fuzuli masraftan sayarlar… Hatta bu bölümleri yönetmek üzere atadıkları kişiler liyakat sahibi değil, daha çok eş-dost, akrabadır…
Tam da üniversitelere kayıt dönemindeyiz… İletişim sektöründen hemen örnek verelim… Bizim sektörde çalışanların sizce yüzde kaçı iletişim fakültesi mezunudur?.. Yüzde 10’u, 15’i geçmez… Bir sağlık sektörü düşünün ki çalışanlarının sadece yüzde 15’i tıp fakültesi mezunu olsun… Ya da bir hukuk sistemi düşünün ki faaliyet gösterenlerin çoğunluğu hukuk fakültesi mezunu değil…
Sağlık ve hukuk alanları tipiktir… Buralarda insana yatırım yapılmadan olmaz… Avukatlık stajı zahmetli ve uzun bir iştir. Hakeza tıp pratiği de… Diğer sektörlerde ise onlardakine benzer bir ‘yatırım’ anlayışına rastlamanız mümkün değildir…
Nitelikli eleman da gökten zembille inmeyeceğine göre neredeyse tüm sektörler için tek çıkış yolu vardır:
İnsan kıymetlerine yatırım yapmak.
Eğitim sisteminin düzelmesini beklemeden, buna yönelik iç süreçlerini ve iş süreçlerini hazırlayıp bir an önce oturtmalı ve uygulamaya koymalılar…
Meslek içi eğitim, staj, mentorluk sistemi, fırsat eşitliği, kariyer planlaması gibi pek çok alanda stratejik yaklaşımlar benimsenmeli… Üretim ve finans yönetimi konularında gösterilen hassasiyeti insan yetiştirme konusunda da göstermeden bir arpa boyu ilerleme beklemenin alemi yok…
Cumhurbaşkanı’mız, Yeni Ekonomik Modeli açıklar ve savunurken hedefi dört temel üzerine oturtuyor: İhracat, üretim, cari fazla ve istihdam.
Yani istihdam en kritik hedeflerden biri… Toplumda tatminsizliğin, memnuniyetsizliğin, gelecek endişesinin temel unsurlarından biri. Yatırımcının desteklenmesi başta olmak üzere, hükûmetin, bütün ekonomik önlem paketlerinin eninde sonunda gidip dokunduğu o hassas nokta da burası işte…
Dedik ya herkes şikayetçi… En büyük şikayetçilerden biri de hiç şüphesiz ki nitelikli eleman bulamadığından yakınan çeşitli sektörler…
Diğerlerini bilemem. İletişim sektörü için ne kadar şikâyet edilse yeridir. Peki sektör bu konuda hangi stratejik adımları atmaktadır?..
Bana sorarsanız, “En az … yıl tecrübeli eleman aranıyor” diye ilan vermenin dışında hiçbir şey…
Sorunun kaynaklandığı yer ise bir ‘dünya görüşü’ meselesidir… Bu yaklaşıma ‘ilkel KOBİ davranışı’ da diyebiliriz.
İlkel KOBİ ne yapmaz? Şuralara yatırım yapmaz:
Pazarlama İletişimine, AR-GE’ye, Yapısal Sermayeye (bilgi teknolojileri, süreç yönetimin, kurumsal yönetişim), İnsan Kıymetlerine…
Buralara yatırım yapmadığı gibi, buralara yatırım yapmayı, yatırım değil, sarf kalemi olarak görür… İlkel KOBİ mantığına sahip olmak içinse ille de KOBİ olmak gerekmez… Öyle devasa kuruluşlar vardır ki; feodal bir anlayışla yönetilirler, bu yukarıdaki dört alana yatırım yapmayı onlar da fuzuli masraftan sayarlar… Hatta bu bölümleri yönetmek üzere atadıkları kişiler liyakat sahibi değil, daha çok eş-dost, akrabadır…
Tam da üniversitelere kayıt dönemindeyiz… İletişim sektöründen hemen örnek verelim… Bizim sektörde çalışanların sizce yüzde kaçı iletişim fakültesi mezunudur?.. Yüzde 10’u, 15’i geçmez… Bir sağlık sektörü düşünün ki çalışanlarının sadece yüzde 15’i tıp fakültesi mezunu olsun… Ya da bir hukuk sistemi düşünün ki faaliyet gösterenlerin çoğunluğu hukuk fakültesi mezunu değil…
Sağlık ve hukuk alanları tipiktir… Buralarda insana yatırım yapılmadan olmaz… Avukatlık stajı zahmetli ve uzun bir iştir. Hakeza tıp pratiği de… Diğer sektörlerde ise onlardakine benzer bir ‘yatırım’ anlayışına rastlamanız mümkün değildir…
Nitelikli eleman da gökten zembille inmeyeceğine göre neredeyse tüm sektörler için tek çıkış yolu vardır:
İnsan kıymetlerine yatırım yapmak.
Eğitim sisteminin düzelmesini beklemeden, buna yönelik iç süreçlerini ve iş süreçlerini hazırlayıp bir an önce oturtmalı ve uygulamaya koymalılar…
Meslek içi eğitim, staj, mentorluk sistemi, fırsat eşitliği, kariyer planlaması gibi pek çok alanda stratejik yaklaşımlar benimsenmeli… Üretim ve finans yönetimi konularında gösterilen hassasiyeti insan yetiştirme konusunda da göstermeden bir arpa boyu ilerleme beklemenin alemi yok…