“Tek umut Türkiye”…
14 Ekim 2023
Konunun ekseni iletişim boyutunda pek değişmez aslında: Hakikat ve gerçeklik hiçbir zaman üst üste gelmez, özdeş olmaz…
Ortada Doğu’da sahnelenen trajedide de durum değişmemektedir…
Hakikat; binlerce yıldır bölgenin gerçek sahibi olan Filistinlilerin içine Batı tarafında Orta Doğu’nun kalbine bir kama gibi saplandırılan yayılmacı, agresif İsrail devletinin, topraklarını sürekli genişletmek ve başta ABD olmak üzere Batı’nın bölgedeki egemenliği sağlamak adına bir savaş suçlusu gibi davrandığıdır…
Gerçeklik ise bunun tam tersidir…
ABD ve Avrupa basını, yıllarca Gazze’de ve Batı Şeria’da Filistin halkına zulmetmiş, Hitler rejiminin kendi milletine uyguladığı kıyımın süre bazında çok daha fazlasını, tam 70 yıldır topraklarını genişletmek adına Müslüman halka yaşatmış olan İsrail değilmiş gibi; Gazze katliamı haberlerini “Önce terör kuruluşu Hamas saldırdı” diye vermektedir…
Hemen durumu “Savaş nedeni” (Casus Belli) ilan edip Gazze’yi yok etme operasyonu başlatan ve hemen ardından, yine bir gerekçe yaratarak Suriye’deki hava alanlarını bombalayan ‘terör devleti İsrail’ ve bölgedeki çıkarları nedeniyle onun arkasında duran Hristiyan batı, yine iletişimi yönetmede ve algıyı dilediği yöne çekmede, çarpıtılmış gerçeklik resmini amaçlarına göre çizmekte hayli başarılı bir yol izliyor…
Sadece son birkaç haftadır mı?
Tabii ki hayır… Eskiler 1960 yapımı, Otto Preminger’in yönettiği Exodus adlı filmi hatırlarlar… Yahudilerin İsrail adını verdikleri topraklara bir devlet kurmak üzere göç etmelerinin hikâyesi anlatılır filmde… Exodus, Yahudi mültecileri taşıyan ve 1947’de Filistin’e girmesine izin verilmemiş göçmenleri taşıyan geminin adıdır… Aslında Yahudilerin sözüm ona onlara vadedilmiş topraklara ulaşmak üzere Mısır’dan kaçışlarına verilen addır…
Daha öncesi de vardır mutlaka, ancak benim hatırladığım, Hollywood’u ele geçiren Yahudi sermayesinin de girişimiyle binlerce filmde Yahudilerin bu toprakları nasıl hak ettikleri, başta Mossad olmak üzere Yahudi devletinin tezlerini tüm dünyaya kabul ettirmek için nasıl bir iletişim savaşı verdikleri ortadadır…
Peki, onca yıldır İsrail’in saldırgan politikalarını ‘izleyen’ Arap Ligi, ya da Orta Doğu’da Filistinlilerin haklı mücadelesini desteklediğini söyleyen ülkeler, gerçekliği hakikate yaklaştırmak, iletişimi usulü veçhile yönetmek için hangi stratejik ve taktik politikaları hayata geçirmektedir… Batılı entel dantellerin kimsenin izlemediği festivallerde ödüllendirdiği bir entelektüel Filistin yanlısı film dışında etkili olabilen herhangi bir strateji gözlemlemiş olanınız var mı?...
Yani olay, Hamas’ın bir Cumartesi günü 5 bin füze atarak başlattığı, dünyanın başına hangi çorapları öreceği önceden hesaplanmamış, İran destekli saldırısı değildir…
Hesabın kapsamı çok daha büyüktür… Sadece Hamas operasyonun başlayacağının birkaç gün önce İsrail devletine bildirilmiş olmasına rağmen Mossad ve İsrail askerî güçlerinin harekete geçmeyerek tarihi fırsatı değerlendirmek istemeleri de değildir…
ABD’nin hedefi, Orta Doğu’nun tamamına kendi çıkarları doğrultusunda yeni baştan çeki düzen vermektir… İsrail de üstüne düşen rolü oynamaktadır…
Bu oyunu bozma olanağına sahip tek ülke Türkiye’dir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yönetip yönlendirdiği ve aklı başında herkesin desteklediği dış politika hamleleri, Türkiye’nin rolünün altını bir kez daha çizmiştir… Halit Refiğ üstadın kitabının adından burada sık sık söz ederiz. Bir kez daha analım: “Tek Umut Türkiye…”
Gözümüze takılanlar…
Ortada Doğu’da sahnelenen trajedide de durum değişmemektedir…
Hakikat; binlerce yıldır bölgenin gerçek sahibi olan Filistinlilerin içine Batı tarafında Orta Doğu’nun kalbine bir kama gibi saplandırılan yayılmacı, agresif İsrail devletinin, topraklarını sürekli genişletmek ve başta ABD olmak üzere Batı’nın bölgedeki egemenliği sağlamak adına bir savaş suçlusu gibi davrandığıdır…
Gerçeklik ise bunun tam tersidir…
ABD ve Avrupa basını, yıllarca Gazze’de ve Batı Şeria’da Filistin halkına zulmetmiş, Hitler rejiminin kendi milletine uyguladığı kıyımın süre bazında çok daha fazlasını, tam 70 yıldır topraklarını genişletmek adına Müslüman halka yaşatmış olan İsrail değilmiş gibi; Gazze katliamı haberlerini “Önce terör kuruluşu Hamas saldırdı” diye vermektedir…
Hemen durumu “Savaş nedeni” (Casus Belli) ilan edip Gazze’yi yok etme operasyonu başlatan ve hemen ardından, yine bir gerekçe yaratarak Suriye’deki hava alanlarını bombalayan ‘terör devleti İsrail’ ve bölgedeki çıkarları nedeniyle onun arkasında duran Hristiyan batı, yine iletişimi yönetmede ve algıyı dilediği yöne çekmede, çarpıtılmış gerçeklik resmini amaçlarına göre çizmekte hayli başarılı bir yol izliyor…
Sadece son birkaç haftadır mı?
Tabii ki hayır… Eskiler 1960 yapımı, Otto Preminger’in yönettiği Exodus adlı filmi hatırlarlar… Yahudilerin İsrail adını verdikleri topraklara bir devlet kurmak üzere göç etmelerinin hikâyesi anlatılır filmde… Exodus, Yahudi mültecileri taşıyan ve 1947’de Filistin’e girmesine izin verilmemiş göçmenleri taşıyan geminin adıdır… Aslında Yahudilerin sözüm ona onlara vadedilmiş topraklara ulaşmak üzere Mısır’dan kaçışlarına verilen addır…
Daha öncesi de vardır mutlaka, ancak benim hatırladığım, Hollywood’u ele geçiren Yahudi sermayesinin de girişimiyle binlerce filmde Yahudilerin bu toprakları nasıl hak ettikleri, başta Mossad olmak üzere Yahudi devletinin tezlerini tüm dünyaya kabul ettirmek için nasıl bir iletişim savaşı verdikleri ortadadır…
Peki, onca yıldır İsrail’in saldırgan politikalarını ‘izleyen’ Arap Ligi, ya da Orta Doğu’da Filistinlilerin haklı mücadelesini desteklediğini söyleyen ülkeler, gerçekliği hakikate yaklaştırmak, iletişimi usulü veçhile yönetmek için hangi stratejik ve taktik politikaları hayata geçirmektedir… Batılı entel dantellerin kimsenin izlemediği festivallerde ödüllendirdiği bir entelektüel Filistin yanlısı film dışında etkili olabilen herhangi bir strateji gözlemlemiş olanınız var mı?...
Yani olay, Hamas’ın bir Cumartesi günü 5 bin füze atarak başlattığı, dünyanın başına hangi çorapları öreceği önceden hesaplanmamış, İran destekli saldırısı değildir…
Hesabın kapsamı çok daha büyüktür… Sadece Hamas operasyonun başlayacağının birkaç gün önce İsrail devletine bildirilmiş olmasına rağmen Mossad ve İsrail askerî güçlerinin harekete geçmeyerek tarihi fırsatı değerlendirmek istemeleri de değildir…
ABD’nin hedefi, Orta Doğu’nun tamamına kendi çıkarları doğrultusunda yeni baştan çeki düzen vermektir… İsrail de üstüne düşen rolü oynamaktadır…
Bu oyunu bozma olanağına sahip tek ülke Türkiye’dir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yönetip yönlendirdiği ve aklı başında herkesin desteklediği dış politika hamleleri, Türkiye’nin rolünün altını bir kez daha çizmiştir… Halit Refiğ üstadın kitabının adından burada sık sık söz ederiz. Bir kez daha analım: “Tek Umut Türkiye…”
Gözümüze takılanlar…
- 23 Yetenek Derneği’nin, ülkemizin dört bir köşesinden 5 bine yakın üniversite öğrencisini buluşturduğu etkinliği “Zirve 23” bu yıl da kendini aşmış. Yazımızı hazırlarken oradaki arkadaşlarımızdan gençlerin coşkusunu, ortamın ne denli etkileyici olduğunu ve 23 Yetenek Derneği’nin genç yöneticilerinin ne kadar profesyonelce çalışarak bu büyük etkinliği hayata geçirdiklerini anlatan övgü dolu mesajlar aldık. Z Kuşağı diye tepinen, Batı’nın kendini tanımlamak için geliştirdiği sıfatları bizimkilere zorla giydirmek için uğraşanlar biraz da buralara, Teknofest’e ve 23’e baksalar keşke. Çalışan, üreten, kendine ve çevresine fayda sağlamayı amaç edinen binlerce genç Zirve 23’te bir aradaydılar… Öyle uzaklara dalıp dalıp umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Burnunun önündekini görmek umut ve coşkuyla dolmak için yeterli!..
- Global Bilişim Derneği (BİDER) Başkanı Şenol Vatansever, geleceğin habercilik dünyasını şekillendirecek değişikliklere dair açıklamalarda bulunmuş. İçeriğe dokunmanın mümkün olacağı holografik gazeteler ve dergilerden konuşmacının bahsettiği konularla ilgili belge veya bağlantıların anında görüntülenebileceği artırılmış gerçeklik (AR) ile iyileştirilmiş röportajlara kadar dijitalleşmenin ve yeni teknolojilerin kullanılmasıyla bizleri yepyeni bir ‘haber alma’ deneyiminin beklediği açık… Teknoloji vasıtasıyla hayatımızın altüst olacağını, bambaşka bir hâle evrileceğini savunanların, olumlu ya da olumsuz anlamda “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenlerin sayısı hiç de az değildir. Yeniliklerin etkisini yadsımadan şunu da aklımızda tutmamızda yarar var; yaşam şeklimizi asıl belirleyen kullanıcıların, tüketim toplumu içindeki öğrenilmiş davranış biçimleri ve buna bağlı ihtiyaç ve beklentileridir.