Temizlik yerine değişim vaadetmek!
23 MAYIS 2007
Saçınızı daha temiz yıkamak, daha parlak olmasını sağlamak, kepek sorununuzu halletmek bir şampuan markasının klasik hareketleri içerisindedir. Bakın şampuan reklamlarına, göreceksiniz. Aynı çamaşır deterjanı, sabun, tıraş köpüğü, jilet, kadın pedi, çocuk bezi markalarının reklamları gibi.
Çok uzun zaman sonra Rejoice’un rakiplerinden farklılaşarak, standart hareketlerden sıyrılıp artistik hareketlere geçtiğini görmek beni nasıl heyecanlandırdı, anlatamam. Kadınlara verilen vaade bakar mısınız: “Hayatınızı değiştirmeye saçınızdan başlayın”...
Değişmek ve değişim için adım atmanın kadınlar için ne kadar zor olduğu aşikar. Saçları için ellerinde imkanları olsa her şeyi yapmaya dünden hazır oldukları da malum. Ee geriye bu iki unsuru bir araya getiren bir reklam kampanyası kalıyordu. Bunu da Rejoice yaptı.
Üstelik kampanya fikri ve konseptinin yanı sıra Ebru Akel’in tercih edilmesi de doğru karar. Kutlarım. Sadece kutlamakla kalmayıp, bu reklamın iş sonuçlarına nasıl yansıdığını da lütfedip gönderirlerse bu köşede yayınlamaktan keyif alırım.
Erol’u hep kıskanmıştım
Yatılı okuldan (İEL) sınıf arkadaşıyız. Erol Evgin hemen çaprazımda otururdu. Nasıl hep aynı yerde oturabilirdi? Çünkü, bizim sınıf hangi derslikte okuyacağına da, kimin kiminle yanyana oturacağına da kendisi karar verirdi...
Liseden beri, çevremdeki insanların “Bak Erol’a incecik... Ne kadar hoş!” diye sitemleri ile geçti zaman. Gel de kıskanma...
Liseden sınıf arkadaşlığının dışında aradan geçen 45 yıl içinde dostluğumuz daha da pekişti Erol’la. Üniversite yıllarının hemen ardından Emel katıldı aramıza. Onu Erol’dan çok daha fazla sevdik. Ne hikmetse, her ikisini de tanıyanlar Emel’i daha çok severler... Erol, ilk göz ağrımızdır. Ama Emel başkadır...
Kızları Elvan’ın ve oğulları Murat’ın doğumlarını dün gibi hatırlarım... Her ikisi de zaman içinde annelerine benzedi. İnsanda huzur ve güven duygusu yaratırlar...
Geçen yıl Elvan’ı evlendirdik. Geçen Cumartesi de Murat’ı... Bu arada Elvan’ın bir bebeği oldu. Murat ile eşi Elif’in de bebek yapmak için elleri kulağındadır...
Adile Sultan’ın muhteşem atmosferinde bir ara dördü yanyana geldiler...
“Birbirlerine ne kadar çok emek verdiler” diye düşündüm. “Sevgi emeksiz yeşerip büyümüyor...”
Erol’u artık daha az kıskandığımı fark ettim... Yaşlanıyor muyuz ne?..
Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu...
· Bizim köşe yazılarını izleyenler bilir. Özgü Namal konusunda Kurtlar Vadisi’nden bu yana tarafsızlığı yitirmiş olduğumu ilan etmiştim... ‘Mutluluk’ta zirve yaptı. Axess’in reklam filmlerini bile onun yüzünden zevkle izler oldum. Türkiye’nin yeni popüler değerlerinden biri olmaya namzet. Bir süre sonra demek ki, habaset erbabı, ‘Tabuları yıkmak’ naralarıyla ona da saldıracak. Olsun, Namal şimdilik sakin çıkışta... Komiser Kemal’li Axess dizi reklam filmini de büyük bir keyifle izliyorum. Umarım iyi çalışır. Axess’ciler, etki konusunda bilgi verirlerse burada dile getiririz...
· Ben İstanbul Erkek Lisesi’nde basketbol oynarken Pano Natof da Saint Joseph’in yıldızıydı. Sık sık karşı karşıya gelirdik. Adına yıllar sonra Efes Pilsen’in kaptanı olarak rastladım. Şimdi de Efes Basketbol Takımı’nın kuruluşunun 30’uncu yıl belgeselinde gördüm. Onu unutmamışlar. Aferin Efes’e... Türkiye’de basketbolun ‘kırılma noktasını’ hangisi sağlamıştır diye hep düşünmüşümdür: Beyaz Gölge dizisi mi, yoksa Efes mi?... Mithat Bereket’in hazırladığı, dört bölümden oluşan Efes Pilsen 30’uncu Yıl Belgeseli 24 Mayıs’ta yayına giriyor, sonra da DVD olarak piyasaya çıkıyormuş. Gelirini ne yapacaklar acaba?...
· Genelde tatile çıkacağımız günün bir gece öncesi kütüphaneye “Ne okuyacağım!” diye saldırırım. Sonra da seçip yanıma aldıklarımdan hiç tatmin olmam... Hep“Keşke şunu da alsaydım!” diye eksiklenirim. Bu kez önden davranmaya kararlıyım. Tatil kitapları üzerine yaptığım ön çalışmayı sizlerle de paylaşacağım. Kenara koyduğum ilk kitap İlber Ortaylı hocaya ait. Alkım çıkarmış: “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı”... Aslını inkar edene haramzade derler ya... Zaman zaman içine düştüğümüz kopukluktan kurtulmak için iyi bir fırsat. Yıllar önce ilk baskısı çıkmış. Kısmet bu yaza imiş... Diğer kitaplar da ilerde...
Çok uzun zaman sonra Rejoice’un rakiplerinden farklılaşarak, standart hareketlerden sıyrılıp artistik hareketlere geçtiğini görmek beni nasıl heyecanlandırdı, anlatamam. Kadınlara verilen vaade bakar mısınız: “Hayatınızı değiştirmeye saçınızdan başlayın”...
Değişmek ve değişim için adım atmanın kadınlar için ne kadar zor olduğu aşikar. Saçları için ellerinde imkanları olsa her şeyi yapmaya dünden hazır oldukları da malum. Ee geriye bu iki unsuru bir araya getiren bir reklam kampanyası kalıyordu. Bunu da Rejoice yaptı.
Üstelik kampanya fikri ve konseptinin yanı sıra Ebru Akel’in tercih edilmesi de doğru karar. Kutlarım. Sadece kutlamakla kalmayıp, bu reklamın iş sonuçlarına nasıl yansıdığını da lütfedip gönderirlerse bu köşede yayınlamaktan keyif alırım.
Erol’u hep kıskanmıştım
Yatılı okuldan (İEL) sınıf arkadaşıyız. Erol Evgin hemen çaprazımda otururdu. Nasıl hep aynı yerde oturabilirdi? Çünkü, bizim sınıf hangi derslikte okuyacağına da, kimin kiminle yanyana oturacağına da kendisi karar verirdi...
Liseden beri, çevremdeki insanların “Bak Erol’a incecik... Ne kadar hoş!” diye sitemleri ile geçti zaman. Gel de kıskanma...
Liseden sınıf arkadaşlığının dışında aradan geçen 45 yıl içinde dostluğumuz daha da pekişti Erol’la. Üniversite yıllarının hemen ardından Emel katıldı aramıza. Onu Erol’dan çok daha fazla sevdik. Ne hikmetse, her ikisini de tanıyanlar Emel’i daha çok severler... Erol, ilk göz ağrımızdır. Ama Emel başkadır...
Kızları Elvan’ın ve oğulları Murat’ın doğumlarını dün gibi hatırlarım... Her ikisi de zaman içinde annelerine benzedi. İnsanda huzur ve güven duygusu yaratırlar...
Geçen yıl Elvan’ı evlendirdik. Geçen Cumartesi de Murat’ı... Bu arada Elvan’ın bir bebeği oldu. Murat ile eşi Elif’in de bebek yapmak için elleri kulağındadır...
Adile Sultan’ın muhteşem atmosferinde bir ara dördü yanyana geldiler...
“Birbirlerine ne kadar çok emek verdiler” diye düşündüm. “Sevgi emeksiz yeşerip büyümüyor...”
Erol’u artık daha az kıskandığımı fark ettim... Yaşlanıyor muyuz ne?..
Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu... Ufuk Turu...
· Bizim köşe yazılarını izleyenler bilir. Özgü Namal konusunda Kurtlar Vadisi’nden bu yana tarafsızlığı yitirmiş olduğumu ilan etmiştim... ‘Mutluluk’ta zirve yaptı. Axess’in reklam filmlerini bile onun yüzünden zevkle izler oldum. Türkiye’nin yeni popüler değerlerinden biri olmaya namzet. Bir süre sonra demek ki, habaset erbabı, ‘Tabuları yıkmak’ naralarıyla ona da saldıracak. Olsun, Namal şimdilik sakin çıkışta... Komiser Kemal’li Axess dizi reklam filmini de büyük bir keyifle izliyorum. Umarım iyi çalışır. Axess’ciler, etki konusunda bilgi verirlerse burada dile getiririz...
· Ben İstanbul Erkek Lisesi’nde basketbol oynarken Pano Natof da Saint Joseph’in yıldızıydı. Sık sık karşı karşıya gelirdik. Adına yıllar sonra Efes Pilsen’in kaptanı olarak rastladım. Şimdi de Efes Basketbol Takımı’nın kuruluşunun 30’uncu yıl belgeselinde gördüm. Onu unutmamışlar. Aferin Efes’e... Türkiye’de basketbolun ‘kırılma noktasını’ hangisi sağlamıştır diye hep düşünmüşümdür: Beyaz Gölge dizisi mi, yoksa Efes mi?... Mithat Bereket’in hazırladığı, dört bölümden oluşan Efes Pilsen 30’uncu Yıl Belgeseli 24 Mayıs’ta yayına giriyor, sonra da DVD olarak piyasaya çıkıyormuş. Gelirini ne yapacaklar acaba?...
· Genelde tatile çıkacağımız günün bir gece öncesi kütüphaneye “Ne okuyacağım!” diye saldırırım. Sonra da seçip yanıma aldıklarımdan hiç tatmin olmam... Hep“Keşke şunu da alsaydım!” diye eksiklenirim. Bu kez önden davranmaya kararlıyım. Tatil kitapları üzerine yaptığım ön çalışmayı sizlerle de paylaşacağım. Kenara koyduğum ilk kitap İlber Ortaylı hocaya ait. Alkım çıkarmış: “İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı”... Aslını inkar edene haramzade derler ya... Zaman zaman içine düştüğümüz kopukluktan kurtulmak için iyi bir fırsat. Yıllar önce ilk baskısı çıkmış. Kısmet bu yaza imiş... Diğer kitaplar da ilerde...