Terörü desteklemek isteyenlere tavsiyeler (!)
23 KASIM 2003
Son günlerde teröristler kadar teröristlerin arkasındaki güçler de tartışıldı. Bir de teröristlerin yanlarında olanlar var...
Bunlara ‘ekonomi teröristleri’ni de ekleyebiliriz... Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Başkan Yardımcısı Behiç Özek’in deyişiyle ‘terörün ekonomik yanlıları’ var... Hani kendi ülke halklarına Türkiye’ye seyahati yasaklayanlar... Araştırmalara göre dünyanın en asude kenti İstanbul’u ve Türkiye’yi ‘tehlikeli bölge’ ilan edenler vs...
Bu arada terörün ülkemizde gelişmesine katkı yapmak için de olanaklar az değil...
Örneğin, tüketimi kısarak...
Sinemaya, tiyatroya gitmeyerek...
Sosyal etkinlikleri, futbol maçlarını erteleyerek ya ertelenmesine ses çıkarmayarak...
Gazete ve TV’lere verilmesi planlanmış reklamları durdurarak...
Akşamları yemeğe çıkmayarak...
Okulları tatil ederek...
Saçma sapan komplo teorileriyle dolu e-postaları ona buna göndererek...
Kanlı görüntüleri internetten eşe dosta yayarak...
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak, taze suya tirit tahminlerle TV ve gazetelerde karanlık bir gelecek tablosu çizerek...
‘Durumdan vaziyet çıkarıp’ terörü siyasi muhalefet malzemesi yaparak...
Listeyi uzatmak mümkün. Farkında olarak ya da olmayarak... Hiç farketmez... Hiçbir hakim ‘Ben yapmadım, bunlara sebep bilinç altımdır’ diyen birini affetmez...
Terörün yanında yer almak isteyenler yukarıdaki tavsiyelerimize uysunlar!..
Krizde iletişimi yönetmek zor iştir!
Kime sorduysam aynı duygu içinde: “Allahtan bu günleri bu iktidarla geçiyoruz!..” Son terör olaylarında Hükümet ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kriz iletişimini dürüst yönetemediklerini görmek için uzman olmak gerekmiyor. Durduk yerde “iğne yapmasını bilmeyen hekimler”, “Okuma yazma bilmeyen gazeteciler” “Art niyetli üniversite hocaları” söylemleriyle başarılı bir şekilde gereksiz gerilimler yaratan Başbakan’ın, bu kez gerilimi yönetmekte başarılı olduğunu söylemek zor...
AK Parti’nin Tanıtım ve Medya İşlerinden Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı Murat Mercan Sayın Başbakan için ‘Onda Allah vergisi bir iletişim yeteneği var’ demişti...
O halde nerede saatte bir kamuoyunu bilgilendirecek kriz iletişim masası? Hayatını kaybedenler ve yaralılarla ve diğer bilgilere anında ulaşılmasını sağlayacak merkezi web sitesi, nerede?.. İnsanlar el yazısı ile karalanmış listelerde, kayıp yakınlarını arayıp durdular.
Nerede hükümetin ve sigorta şirketlerinin vefat edenler ve yaralananlarla ilgili uygulama planları...
Hükümet sözcüsü sıfatıyla bir kez Cemil Çiçek konuştu. Onun da verdiği rakamlar yanlıştı.
Perşembe akşamı ekranlarda hükümet üyelerinin katılacağı TV programlarını boşuna bekledik. Sadece TV8’de Turizm ve Kültür Bakanı Erkan Mumcu vardı. O da ‘Takvim’ adlı programın sunucusu Cengiz Özdemir’e çok önceden verdiği söz için. Programın formatı gereği konuya kendi Bakanlığı çerçevesinde değinmek zorunda kaldı.
Başbakan medyanın nasıl davranması gerektiğine örnek olarak 11 Eylül günlerini göstermiş, “Sadece iki tane kule göstermişlerdi” demişti... Sayın Başbakan bir de o dönemde Amerikan resmi makamlarının hangi kriz iletişimi yöntemlerini uyguladığını söyleseydi de tablo tamamlansaydı. Çünkü ABD’li yetkililer, iletişimi mükemmel yönetmişlerdi o günlerde. Medyayı yanlarına alarak; karşılarına değil...
Fabrika çıkışı tebrikler...
Bayram, yılbaşı gelmiyor mu, sinirlerim tepeme çıkıyor... Nedeni çok basit... Yüksek teknoloji ürünleri ‘fabrika çıkışı’ (default) tebrik mesajları.
Bir SMS örneği: “Bayramınızı en iyi dileklerimle kutlarım”...
Ya da şöyle bir şey: “İslam’ın nurlu güneşi kalbinize dolsun, Makamınız Cennet, günleriniz mutluluk, gönlünüz saadetle dolsun. Kadir geceniz mübarek olsun!”...
Ya da “Bereket kapılarının sonuna kadar açık olduğu, cennet nimetlerinin rahmet olup yağdığı mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, nice gerçek bayramlara yek vücut ulaşmayı Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.”
Buna benzer, nerdeyse aynı metinle birkaç yüz mesaj gelir.
Ne var bunda?.. Hiçbir şey yok... Tersine çok hoş... Nefis sözler... Fakat belli ki toplu gönderim yapılmış... Belli ki, bu tür temennilerden örnekler yayınlayan sitelerden kopyalanmış... Teknolojiden biraz anlayan hemen fark eder. Ya adınız yazmaz. Yani hitap yoktur... Ya da alıcı bölümünde garip bir işaret bulunur... Yani insan yok işin içinde.
İnanın böyle tebrik hiç gelmese daha iyi olur... Kardeşim ben senden mesaj bekliyorum; senin elektronik aletinden değil...
Bir de internetten indirilen fabrika çıkışı tebrik kartları var. Emeksiz zahmetsiz sanat ürünü (!)... Kopyala-yapıştır... Tabii ki sanat manat değil. Basbayağı ‘kitch’... Louis-Abdül stili... Görüntü hazırsa, elektronik telefon defterinden seçersin ne kadar e-posta adresin varsa (bazen yüz binler) bir klikle göndersin. İşte sana Bayram tebriki...
Ben bunları doğrudan çöpe gönderiyorum... Aynen arayanın kendini gizlediği telefonlara cevap vermediğim gibi...
Allah ‘kazadan’ korusun!
İletişim Danışmanı arkadaşımız Salim Kadıbeşegil gönderdi. Şantiyelerden birinde meydana gelen bir kaza ile ilgili Duvarcı Ustası Ahmet’in şefine yazdığı bir mektup bu. Büyükşehir Belediyesi kuruluşlarından KİPTAŞ'ın Genel Müdür Yardımcısı Emin Batur Bey ele geçirmiş mektubu... Kaynak sağlam olmasa fıkra zannedip es geçeceğim... Buyurun:
“Sayın şantiye şefim;
İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur.
Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatı altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.
Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm.
İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum... Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı...
Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim... Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum.
Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenab-ı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim." Duvarcı Ustanız Ahmet...
Kısa...Kısa...Kısa...
· Dışbank’ın iletişimden sorumlu yöneticisi Murat Ermert’i yıllardır tanırım. Marka yönetimini en iyi bilen meslektaşlarımızdan biridir. Bana armağan olarak gönderdiği üç kitapta bir kez daha bu işi bildiğini gördüm: ‘Bilginin Üretimi, Bilginin Yönetimi, Ne Bildiğimizi Bir Bilseydik’... Çok akıllıca bir iş yapmış Ermert. Sadece lüks baskıları kurumsal müşterilere hediye etmekle kalmıyor, kitapları maliyetinin biraz da altında piyasada da satıyorlarmış. Dışbank’ın bu PR projesindeki başarıyı reklamları konusunda tekrarladığını iddia etmek ise çok zor. Ermert, “Amacımız farkındalığı artırmaktı” diyor. Reklam’daki yaklaşım bana fazla Anglo-Sakson geldi... İngiltere’de belki işe yarardı. O reklam dili bizim kültürümüze ters. İş riskli yani. Bakalım sonuç ne olacak. Araştırma sonuçlarını gönderirlerse yayınlarız.
· TEGV’in (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı), eğitim seferberliği bütün hızıyla devam ediyor. Ateş Böceği adını verdikleri eğitim TIR’larının sayısı giderek artıyor. Tanesi 125 bin Dolara mal olan son Ateş Böceği ise Neşe Nahum Hanım tarafından bağışlanmış. Neşe Hanım, Türk otomotiv sanayinin uluslararası platformdaki temsilcisi, Fiat’ın üst düzey yöneticisi Jan Nahum’un eşi. TEGV, Ateş böcekleriyle 3 yılda 24 bin km yol yaparak 125 bin çocuğa ulaşmış. Jan Nahum bir profesyonel. Bakalım Nahum ailesinin bu jesti kaç ‘patrona’ örnek olacak...
· Mavi Jeans’in kitabını gördünüz mü? Mutlaka görün. Gidin bir Mavi Jeans dükkanına. Size o kitaptan bir tane verilene kadar ayrılmayın. Gerçekten değer. Kitabın başlığı Blucin... Metinler İzzeddin Çalışlar’a fotoğraflar Ara Güler’e ait... Bir belgesel, bir bilgi ve sanat cümbüşü ancak bu kadar başarılı hazırlanabilir... Bravo Mavi Jeans... İnşallah kitaptan yeterince basmışsınızdır...
“Farklılaş Ya Da Öl!”
Bir dijital kamera almaya kalkın. Yandınız… Başınız döner. Hangisi daha iyi diye yüzlerce örnek arasında gidip gelirsiniz. Aynı teknik özelliklere sahip hangi bilgisayar, hangi otomobil daha iyidir? Ya deterjanlardan hangisi daha beyaz yıkar?…
5 yıldızlı otellere ne demeli? Adı üstünde hepsi ‘5 yıldızlı’, yani standart. Yani hepsinde aynı kalitede hizmet ve maddi koşullar var.
Günümüzde, satın alma kararlarında maddi özellikler birinci dereceden rol oynamıyorsa, pekiyi ne rol oynuyor? Ürün ve hizmetinizi rekabet ortamında nasıl farklılaştıracak ve satacaksınız?...
Bugünlerde tüm pazarlama ve stratejik iletişim uzmanlarının çözüm aradığı soru bu. Nasıl farklılaşacaksın ve bunu nasıl sürdüreceksin?..
Kolay iş değil. Örneğin, SABAH gazetesi üst yönetimi bu değişim süreci için hedef olarak 3 yılı seçmiş. Bunun bir yılı geride kaldı. Araştırmalar, okurların ve reklam verenlerin şimdiden somut değişikliği farkettiklerini gösteriyor... İBM’in farklılaşma stratejisini oturtması için 5 yılın geçmesi gerekmişti.
Management Center Türkiye (MCT), 4. Pazarlama Zirvesi’nin içeriğini bu sorunun yanıtını aramak üzere oluşturmuş. Zirvenin adı: Sürdürülebilir Farklılaşma! Çok sayıda yabancı ve yerli uzmanın katılacağı etkinlik, 10-11 Aralık’da Grand Cevahir Oteli Kongre Merkezi’nde. Sponsorları: Ak Emeklilik, Siemens Mobile, Teknoloji, Edding, Barem Research, CMC, Kültür AŞ… Şu anda kayıt yaptırmış kişi sayısı 950… Neredeyse hiç reklam yapmadan bir ay öncesinden salon neredeyse dolmuş. Bilginin güç haline henüz tam anlamıyla gelemediği ülkemiz için iyi işaretler.
Ülkemizde bazılarının farklılaşmak için hâlâ sığındığı ‘imaj değiştirme’ taktiğinin ne kadar demode kaldığını anlamak için, iletişimle ilgilenen herkesin (kim ilgilenmiyor ki) katılamasa bile zirvenin kayıtlarını MCT’den edinmesinde yarar var.
Bunlara ‘ekonomi teröristleri’ni de ekleyebiliriz... Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği (AMPD) Başkan Yardımcısı Behiç Özek’in deyişiyle ‘terörün ekonomik yanlıları’ var... Hani kendi ülke halklarına Türkiye’ye seyahati yasaklayanlar... Araştırmalara göre dünyanın en asude kenti İstanbul’u ve Türkiye’yi ‘tehlikeli bölge’ ilan edenler vs...
Bu arada terörün ülkemizde gelişmesine katkı yapmak için de olanaklar az değil...
Örneğin, tüketimi kısarak...
Sinemaya, tiyatroya gitmeyerek...
Sosyal etkinlikleri, futbol maçlarını erteleyerek ya ertelenmesine ses çıkarmayarak...
Gazete ve TV’lere verilmesi planlanmış reklamları durdurarak...
Akşamları yemeğe çıkmayarak...
Okulları tatil ederek...
Saçma sapan komplo teorileriyle dolu e-postaları ona buna göndererek...
Kanlı görüntüleri internetten eşe dosta yayarak...
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olarak, taze suya tirit tahminlerle TV ve gazetelerde karanlık bir gelecek tablosu çizerek...
‘Durumdan vaziyet çıkarıp’ terörü siyasi muhalefet malzemesi yaparak...
Listeyi uzatmak mümkün. Farkında olarak ya da olmayarak... Hiç farketmez... Hiçbir hakim ‘Ben yapmadım, bunlara sebep bilinç altımdır’ diyen birini affetmez...
Terörün yanında yer almak isteyenler yukarıdaki tavsiyelerimize uysunlar!..
Krizde iletişimi yönetmek zor iştir!
Kime sorduysam aynı duygu içinde: “Allahtan bu günleri bu iktidarla geçiyoruz!..” Son terör olaylarında Hükümet ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kriz iletişimini dürüst yönetemediklerini görmek için uzman olmak gerekmiyor. Durduk yerde “iğne yapmasını bilmeyen hekimler”, “Okuma yazma bilmeyen gazeteciler” “Art niyetli üniversite hocaları” söylemleriyle başarılı bir şekilde gereksiz gerilimler yaratan Başbakan’ın, bu kez gerilimi yönetmekte başarılı olduğunu söylemek zor...
AK Parti’nin Tanıtım ve Medya İşlerinden Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı Murat Mercan Sayın Başbakan için ‘Onda Allah vergisi bir iletişim yeteneği var’ demişti...
O halde nerede saatte bir kamuoyunu bilgilendirecek kriz iletişim masası? Hayatını kaybedenler ve yaralılarla ve diğer bilgilere anında ulaşılmasını sağlayacak merkezi web sitesi, nerede?.. İnsanlar el yazısı ile karalanmış listelerde, kayıp yakınlarını arayıp durdular.
Nerede hükümetin ve sigorta şirketlerinin vefat edenler ve yaralananlarla ilgili uygulama planları...
Hükümet sözcüsü sıfatıyla bir kez Cemil Çiçek konuştu. Onun da verdiği rakamlar yanlıştı.
Perşembe akşamı ekranlarda hükümet üyelerinin katılacağı TV programlarını boşuna bekledik. Sadece TV8’de Turizm ve Kültür Bakanı Erkan Mumcu vardı. O da ‘Takvim’ adlı programın sunucusu Cengiz Özdemir’e çok önceden verdiği söz için. Programın formatı gereği konuya kendi Bakanlığı çerçevesinde değinmek zorunda kaldı.
Başbakan medyanın nasıl davranması gerektiğine örnek olarak 11 Eylül günlerini göstermiş, “Sadece iki tane kule göstermişlerdi” demişti... Sayın Başbakan bir de o dönemde Amerikan resmi makamlarının hangi kriz iletişimi yöntemlerini uyguladığını söyleseydi de tablo tamamlansaydı. Çünkü ABD’li yetkililer, iletişimi mükemmel yönetmişlerdi o günlerde. Medyayı yanlarına alarak; karşılarına değil...
Fabrika çıkışı tebrikler...
Bayram, yılbaşı gelmiyor mu, sinirlerim tepeme çıkıyor... Nedeni çok basit... Yüksek teknoloji ürünleri ‘fabrika çıkışı’ (default) tebrik mesajları.
Bir SMS örneği: “Bayramınızı en iyi dileklerimle kutlarım”...
Ya da şöyle bir şey: “İslam’ın nurlu güneşi kalbinize dolsun, Makamınız Cennet, günleriniz mutluluk, gönlünüz saadetle dolsun. Kadir geceniz mübarek olsun!”...
Ya da “Bereket kapılarının sonuna kadar açık olduğu, cennet nimetlerinin rahmet olup yağdığı mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, nice gerçek bayramlara yek vücut ulaşmayı Cenab-ı Allah’tan niyaz ederim.”
Buna benzer, nerdeyse aynı metinle birkaç yüz mesaj gelir.
Ne var bunda?.. Hiçbir şey yok... Tersine çok hoş... Nefis sözler... Fakat belli ki toplu gönderim yapılmış... Belli ki, bu tür temennilerden örnekler yayınlayan sitelerden kopyalanmış... Teknolojiden biraz anlayan hemen fark eder. Ya adınız yazmaz. Yani hitap yoktur... Ya da alıcı bölümünde garip bir işaret bulunur... Yani insan yok işin içinde.
İnanın böyle tebrik hiç gelmese daha iyi olur... Kardeşim ben senden mesaj bekliyorum; senin elektronik aletinden değil...
Bir de internetten indirilen fabrika çıkışı tebrik kartları var. Emeksiz zahmetsiz sanat ürünü (!)... Kopyala-yapıştır... Tabii ki sanat manat değil. Basbayağı ‘kitch’... Louis-Abdül stili... Görüntü hazırsa, elektronik telefon defterinden seçersin ne kadar e-posta adresin varsa (bazen yüz binler) bir klikle göndersin. İşte sana Bayram tebriki...
Ben bunları doğrudan çöpe gönderiyorum... Aynen arayanın kendini gizlediği telefonlara cevap vermediğim gibi...
Allah ‘kazadan’ korusun!
İletişim Danışmanı arkadaşımız Salim Kadıbeşegil gönderdi. Şantiyelerden birinde meydana gelen bir kaza ile ilgili Duvarcı Ustası Ahmet’in şefine yazdığı bir mektup bu. Büyükşehir Belediyesi kuruluşlarından KİPTAŞ'ın Genel Müdür Yardımcısı Emin Batur Bey ele geçirmiş mektubu... Kaynak sağlam olmasa fıkra zannedip es geçeceğim... Buyurun:
“Sayın şantiye şefim;
İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur.
Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatı altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu.
Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm.
İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum... Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı...
Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim... Başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum.
Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenab-ı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim." Duvarcı Ustanız Ahmet...
Kısa...Kısa...Kısa...
· Dışbank’ın iletişimden sorumlu yöneticisi Murat Ermert’i yıllardır tanırım. Marka yönetimini en iyi bilen meslektaşlarımızdan biridir. Bana armağan olarak gönderdiği üç kitapta bir kez daha bu işi bildiğini gördüm: ‘Bilginin Üretimi, Bilginin Yönetimi, Ne Bildiğimizi Bir Bilseydik’... Çok akıllıca bir iş yapmış Ermert. Sadece lüks baskıları kurumsal müşterilere hediye etmekle kalmıyor, kitapları maliyetinin biraz da altında piyasada da satıyorlarmış. Dışbank’ın bu PR projesindeki başarıyı reklamları konusunda tekrarladığını iddia etmek ise çok zor. Ermert, “Amacımız farkındalığı artırmaktı” diyor. Reklam’daki yaklaşım bana fazla Anglo-Sakson geldi... İngiltere’de belki işe yarardı. O reklam dili bizim kültürümüze ters. İş riskli yani. Bakalım sonuç ne olacak. Araştırma sonuçlarını gönderirlerse yayınlarız.
· TEGV’in (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı), eğitim seferberliği bütün hızıyla devam ediyor. Ateş Böceği adını verdikleri eğitim TIR’larının sayısı giderek artıyor. Tanesi 125 bin Dolara mal olan son Ateş Böceği ise Neşe Nahum Hanım tarafından bağışlanmış. Neşe Hanım, Türk otomotiv sanayinin uluslararası platformdaki temsilcisi, Fiat’ın üst düzey yöneticisi Jan Nahum’un eşi. TEGV, Ateş böcekleriyle 3 yılda 24 bin km yol yaparak 125 bin çocuğa ulaşmış. Jan Nahum bir profesyonel. Bakalım Nahum ailesinin bu jesti kaç ‘patrona’ örnek olacak...
· Mavi Jeans’in kitabını gördünüz mü? Mutlaka görün. Gidin bir Mavi Jeans dükkanına. Size o kitaptan bir tane verilene kadar ayrılmayın. Gerçekten değer. Kitabın başlığı Blucin... Metinler İzzeddin Çalışlar’a fotoğraflar Ara Güler’e ait... Bir belgesel, bir bilgi ve sanat cümbüşü ancak bu kadar başarılı hazırlanabilir... Bravo Mavi Jeans... İnşallah kitaptan yeterince basmışsınızdır...
“Farklılaş Ya Da Öl!”
Bir dijital kamera almaya kalkın. Yandınız… Başınız döner. Hangisi daha iyi diye yüzlerce örnek arasında gidip gelirsiniz. Aynı teknik özelliklere sahip hangi bilgisayar, hangi otomobil daha iyidir? Ya deterjanlardan hangisi daha beyaz yıkar?…
5 yıldızlı otellere ne demeli? Adı üstünde hepsi ‘5 yıldızlı’, yani standart. Yani hepsinde aynı kalitede hizmet ve maddi koşullar var.
Günümüzde, satın alma kararlarında maddi özellikler birinci dereceden rol oynamıyorsa, pekiyi ne rol oynuyor? Ürün ve hizmetinizi rekabet ortamında nasıl farklılaştıracak ve satacaksınız?...
Bugünlerde tüm pazarlama ve stratejik iletişim uzmanlarının çözüm aradığı soru bu. Nasıl farklılaşacaksın ve bunu nasıl sürdüreceksin?..
Kolay iş değil. Örneğin, SABAH gazetesi üst yönetimi bu değişim süreci için hedef olarak 3 yılı seçmiş. Bunun bir yılı geride kaldı. Araştırmalar, okurların ve reklam verenlerin şimdiden somut değişikliği farkettiklerini gösteriyor... İBM’in farklılaşma stratejisini oturtması için 5 yılın geçmesi gerekmişti.
Management Center Türkiye (MCT), 4. Pazarlama Zirvesi’nin içeriğini bu sorunun yanıtını aramak üzere oluşturmuş. Zirvenin adı: Sürdürülebilir Farklılaşma! Çok sayıda yabancı ve yerli uzmanın katılacağı etkinlik, 10-11 Aralık’da Grand Cevahir Oteli Kongre Merkezi’nde. Sponsorları: Ak Emeklilik, Siemens Mobile, Teknoloji, Edding, Barem Research, CMC, Kültür AŞ… Şu anda kayıt yaptırmış kişi sayısı 950… Neredeyse hiç reklam yapmadan bir ay öncesinden salon neredeyse dolmuş. Bilginin güç haline henüz tam anlamıyla gelemediği ülkemiz için iyi işaretler.
Ülkemizde bazılarının farklılaşmak için hâlâ sığındığı ‘imaj değiştirme’ taktiğinin ne kadar demode kaldığını anlamak için, iletişimle ilgilenen herkesin (kim ilgilenmiyor ki) katılamasa bile zirvenin kayıtlarını MCT’den edinmesinde yarar var.