Terörün mukaddesi yoktur
03 Ocak 2017 - Yeni Şafak
Çünkü mukaddes olan, inançtır, değerlerdir, vatandır. Mukaddes olan insandır. Memleket sevgisi insan sevgisidir ve terörist dediğimiz insanımsılar bu kavramlardan bîhaberdir.
Terörün adresi kim olursa olsun kalleşlikte sınır tanınmadığını ardı ardına yaşadığımız terör vakalarından öğrenmiş bulunuyoruz.
Besbelli ki hedef Türkiye’dir. Daha da netleştirelim. Hedef, Sayın Cumhurbaşkanıdır. Ve onun simgelediği tüm politikalar…
İngiliz gazetesi Daily Telegraph hemen ‘Hasta adam’dan dem vurmaya başlamış.
Mega projelerden söz edildiğinde “Aman Batı kıskanmasın!” diye kendilerince işi alaya vurup eğlenen yerli ecnebilerimiz, terörle mücadeleye ayrılan bütçenin, örneğin son 5 yıllık harcamanın tutarıyla kaç şehir inşa edilebileceğini soyutlayabilecek güçten yoksun değiller elbette.
Onların Cumhurbaşkanı Erdoğan çevresinde yapılabilecek tüm polemiklerin içinde rol kesmekten, şov yapmaktan başka meseleleri yok. Şimdi de diyorlar ki; Suriye’ye girilmeseymiş DAEŞ’in de bizimle derdi olmazmış.. E bu arkadaşlar Fırat Kalkanı Harekâtı olmadan önce de dış politikamızı yerden yere çalmıyorlar mıydı? Ya da Ortadoğu’da zebanilerin kaynattığı kazanın Türkiye’ye ateşi ve kaynar suyu sıçratmayacağı yolundaki ham düşünceye gerçekten inanıyor olmalılar.
FETÖ’sü ve PKK’sı ile bu iki terör örgütüne destek sağlayanlar bir yanda ve DAEŞ’i, YPG’si ve onlara destek çıkanlar diğer yanda… Hıristiyan Batı’nın Türkiye aleyhine çalışan güçleri, onların yardakçısı bizdeki kapıkulları bir yanda ve Ortadoğu’daki savaşı perde arkasından maniple eden istihbarat güçlerinin kendi aralarındaki rekabeti diğer yanda…
Türkiye bu tablonun üzerimize çeşitli mecralardan saldığı tüm şerrin ve habasetin kurbanı olacak bir ülke olmadığını her alanda ortaya koyarak direniyor. Bin bir emekle oluşturulmaya çalışılan Türkiye markasının ilk elden zarar görmesine neden olan terörizmin önüne geçebilmek için devlet, milletinin ve işinin başındadır.
Devleti acz içinde görmek ve göstermek isteyenlerin içlerindeki nefretin boyutlarını sosyal medyada görmek mümkün. Terörden nemalanan bu şerefsizler, Türkiye’nin yönetilemez bir ülke olduğu iddialarına, teröre canını veren insanlar üzerinden kanıt gösterebileceklerini sanıyorlar.
Bunlara karşıymış gibi saldırıya geçen kraldan çok kralcı tayfası da farkında olmadan kendine ve yakın çevresine, nihayet tüm ülkeye zarar vermekte… Dijital ortamda ülkenin büyük acılarını kullanan bu ucube takımının yanı sıra açıkça terörü övenler de var.
Allah’tan digital ortamın ülkemiz insanı algısı üzerindeki etkisi sınırlıdır. Yoksa o ortam gerçek etkiyi yansıtıyor olsaydı, bugün Cumhurbaşkanlığı makamında Ekmeleddin Bey oturuyor, Türkiye’yi de CHP yönetiyor olurdu. O sıralar sosyal medya araştırmaları da bu ihtimalin açık ara önde olduğunu gösteriyordu…
Sosyal medyanın etki alanının sınırlı olmasına rağmen, Başbakan Yıldırım, “Terörü övmek suçtur. Cezai sonuçları olacak” dedi ve sosyal medyadaki bu türden adreslerin hepsi bir bir tespit edilmeye başlandı. Umarız sonuç alırlar ve bu sınırsız sorumsuz anlayış bir son bulur…
Bu arada İngiltere'de yayınlanan The Independent gazetesinde Simon Calder imzalı bir yazı yer aldı. İngiltere basınından gelecek her türlü yoruma haklı olarak kuşkuyla baksak da, Calder’ın pozitif yaklaşımına bile çemkiren şeamet tellallarını görünce yazarın çok daha insaflı olduğunu düşündük. Yazar, 39 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Reina saldırısının ardından Batı’nın nasıl bir tutum izleyebileceğine dair basit fakat son derece etkili bir öneri getirmiş. Demiş ki:
”Türkiye’de tatil rezervasyonları yaparak teröristlere karşı çıkabiliriz. Bu saldırılara en güzel yanıt normal yaşantınızı değiştirmemektir."
Meraklısı, gazete yazısı linkinin altındaki iğrenç yorumlara göz atabilir.
(https://goo.gl/BL1XGh)
Ne yazık… İttifak kuramamak yalnızlığın temelini oluşturur.
Allah ülkemizi yalnızlıktan korusun.
Terörün adresi kim olursa olsun kalleşlikte sınır tanınmadığını ardı ardına yaşadığımız terör vakalarından öğrenmiş bulunuyoruz.
Besbelli ki hedef Türkiye’dir. Daha da netleştirelim. Hedef, Sayın Cumhurbaşkanıdır. Ve onun simgelediği tüm politikalar…
İngiliz gazetesi Daily Telegraph hemen ‘Hasta adam’dan dem vurmaya başlamış.
Mega projelerden söz edildiğinde “Aman Batı kıskanmasın!” diye kendilerince işi alaya vurup eğlenen yerli ecnebilerimiz, terörle mücadeleye ayrılan bütçenin, örneğin son 5 yıllık harcamanın tutarıyla kaç şehir inşa edilebileceğini soyutlayabilecek güçten yoksun değiller elbette.
Onların Cumhurbaşkanı Erdoğan çevresinde yapılabilecek tüm polemiklerin içinde rol kesmekten, şov yapmaktan başka meseleleri yok. Şimdi de diyorlar ki; Suriye’ye girilmeseymiş DAEŞ’in de bizimle derdi olmazmış.. E bu arkadaşlar Fırat Kalkanı Harekâtı olmadan önce de dış politikamızı yerden yere çalmıyorlar mıydı? Ya da Ortadoğu’da zebanilerin kaynattığı kazanın Türkiye’ye ateşi ve kaynar suyu sıçratmayacağı yolundaki ham düşünceye gerçekten inanıyor olmalılar.
FETÖ’sü ve PKK’sı ile bu iki terör örgütüne destek sağlayanlar bir yanda ve DAEŞ’i, YPG’si ve onlara destek çıkanlar diğer yanda… Hıristiyan Batı’nın Türkiye aleyhine çalışan güçleri, onların yardakçısı bizdeki kapıkulları bir yanda ve Ortadoğu’daki savaşı perde arkasından maniple eden istihbarat güçlerinin kendi aralarındaki rekabeti diğer yanda…
Türkiye bu tablonun üzerimize çeşitli mecralardan saldığı tüm şerrin ve habasetin kurbanı olacak bir ülke olmadığını her alanda ortaya koyarak direniyor. Bin bir emekle oluşturulmaya çalışılan Türkiye markasının ilk elden zarar görmesine neden olan terörizmin önüne geçebilmek için devlet, milletinin ve işinin başındadır.
Devleti acz içinde görmek ve göstermek isteyenlerin içlerindeki nefretin boyutlarını sosyal medyada görmek mümkün. Terörden nemalanan bu şerefsizler, Türkiye’nin yönetilemez bir ülke olduğu iddialarına, teröre canını veren insanlar üzerinden kanıt gösterebileceklerini sanıyorlar.
Bunlara karşıymış gibi saldırıya geçen kraldan çok kralcı tayfası da farkında olmadan kendine ve yakın çevresine, nihayet tüm ülkeye zarar vermekte… Dijital ortamda ülkenin büyük acılarını kullanan bu ucube takımının yanı sıra açıkça terörü övenler de var.
Allah’tan digital ortamın ülkemiz insanı algısı üzerindeki etkisi sınırlıdır. Yoksa o ortam gerçek etkiyi yansıtıyor olsaydı, bugün Cumhurbaşkanlığı makamında Ekmeleddin Bey oturuyor, Türkiye’yi de CHP yönetiyor olurdu. O sıralar sosyal medya araştırmaları da bu ihtimalin açık ara önde olduğunu gösteriyordu…
Sosyal medyanın etki alanının sınırlı olmasına rağmen, Başbakan Yıldırım, “Terörü övmek suçtur. Cezai sonuçları olacak” dedi ve sosyal medyadaki bu türden adreslerin hepsi bir bir tespit edilmeye başlandı. Umarız sonuç alırlar ve bu sınırsız sorumsuz anlayış bir son bulur…
Bu arada İngiltere'de yayınlanan The Independent gazetesinde Simon Calder imzalı bir yazı yer aldı. İngiltere basınından gelecek her türlü yoruma haklı olarak kuşkuyla baksak da, Calder’ın pozitif yaklaşımına bile çemkiren şeamet tellallarını görünce yazarın çok daha insaflı olduğunu düşündük. Yazar, 39 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Reina saldırısının ardından Batı’nın nasıl bir tutum izleyebileceğine dair basit fakat son derece etkili bir öneri getirmiş. Demiş ki:
”Türkiye’de tatil rezervasyonları yaparak teröristlere karşı çıkabiliriz. Bu saldırılara en güzel yanıt normal yaşantınızı değiştirmemektir."
Meraklısı, gazete yazısı linkinin altındaki iğrenç yorumlara göz atabilir.
(https://goo.gl/BL1XGh)
Ne yazık… İttifak kuramamak yalnızlığın temelini oluşturur.
Allah ülkemizi yalnızlıktan korusun.