Toscani bizi kurtarmasa da olur
28 MAYIS 2007
Benetton’un reklamcısı olarak ünlenen Oliviero Toscani memleketimize teşrif etmiş bulunuyorlar. Hazret’i ‘tutmuş’ olan Mavi Jeans firması yetkililerini bu girişimlerinden dolayı kutladığımı Marketing Türkiye’nin 1 Haziran sayısında ifade ettim. Bu işte ‘Publicity’ açısından yarar var. Toscani’ye medya gereken iltifatı gösterir. Bu da Mavi’nin işine yarar...
Sadece bir koşulla. Bildiğiniz gibi, “Her şeyin fazlası yanlıştır!” Toscani efendi de gereğinden çok konuşur ve üstüne vazife olmayan alanlara kayarsa; fırsat tehdide dönüşüverir.
Nitekim ne demiş üstat? “Türk Bayrağı çok iyi tasarım (Sana ne kardeşim?)... Anne olan kadınlar çalışmamalı... Bu kadar kompleksli olmayın (Kimmiş o kompleksli olanlar; herhalde karşılaştığı bir iki ‘Ecnebi Türk Aydını’nı kastediyor)... Siz Türkler düşündüğünüzden daha zekisiniz, daha başarılısınız (Yani biz kendimizi gerzek görüyoruz da, hazret durumu kurtarıyor; sağ olsun!)... Pazar araştırmalarına karşıyım. Küresel ekonomi pazar yeri gibidir; küçük tezgâha sahip olan da öne çıkabilir! (Sağ olsun bizi teskin ediyor)...
Gelişmiş ve bazılarına göre ‘düellocu mert’ (bkz. 25 Mayıs günkü yazımız) Batı’dan kalkıp az gelişmiş ve yine bazılarına göre ‘pusucu ve kalleş’ Doğu’ya gelen ve had sınırları konusunda gelişmiş fikirleri olmayanlar ne hikmetse, bizi ya düzeltmeye ya da moralimiz bozulmasın diye sırtımızı sıvazlamaya çalışırlar...
Aslında ikisine de gerek yoktur. Yap işini git kardeşim. Konuşacaksan da işini konuş. Bizi kurtarmaya çalışma!
GS yönetimi, ‘Kart almayın’ diyor
Ödeştik... Geçen yıl, Fenerbahçe şampiyonluğu bize armağan etmişti. Bu yıl da biz BJK ile el ele verip aynı şeyi FB için yaptık. İzmir’deki Trabzon maçından sonra, tüm FB’li dostlara SMS gönderip tebriklerimi sundum... Bizde kompleks yok. Ne de olsa torbada hâlâ bir Avrupa Şampiyonluğu duruyor. Aslında şampiyon olmak için çok kolay bir yılmış... FB fırsatı iyi kullandı...
Galatasaray’a gelince... En tipik özelliği, ‘iş iletişimi’ni beceremeyişleri... Bütün yılı Canaydın ve Polat’ın beceriksiz beyanatlarıyla geçirdik. GS’yi sevdiklerinden ve takıma içtenlikle katma değer getirmeye çalıştıklarından kimse şüphe etmemeli. Ancak sevmek ile yapmak aynı şeyler değildir. GS bütün yıl yönetim özürlü bir manzara çizip durdu...
Her şeyi bırakın, dünkü beyanat ne öyle? Kulüp yöneticilerinden Tunca Haznedaroğlu demiş ki:”FB maçı belimizi büktü. Şimdi kombine koltukları satmak için seferber olduk. Ama herkes küskün. Elimizde kalırsa yandık! D-Smart’tan gelecek parayla en fazla iki futbolcu alırız. O da yetmez. Para bulmamız şart!” İş iletişimi dilinde bunun karşılığı şudur:“Kombine koltuk almayın!”
Kendi adıma söyleyeyim. Çoluk çocuk gideriz diye geçen yıl üç kart almıştık... Bu yıl alacağımı sanmıyorum. Belki transferleri –sözleri değil fiilen gerçekleşecekleri- gördükten sonra fikrim değişir.
Bıyıklı kadınlardan kurtulduk!
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği Ka-Der’in bıyıklı kadınlar kampanyasını, hem beğenmemiştim hem de doğru bulmamıştım. Bizim toplumun ve siyasi parti yöneticilerinin kültürüne uymadığını, bu yüzden de açık kanal bulup hedefe ulaşmasının zor olduğunu iddia etmiştim.
Hafta sonunda gördüğüm Ka-Der ilanları olmuş. Fatih Terim, Ümit Boyner, Yılmaz Erdoğan, Beyaz, Lale Mansur, Demet Akbağ’ın büyük portrelerinin kullanıldığı ilanların hem mesajı hem de görsel etkisi yerinde. Ya bu isimler iyi birer kanaat önderi, ya da ben onları seviyorum ve bu yüzden objektif değilim... Her ne ise, bu iş bu kez olmuş gibi geldi...
Sadece bir koşulla. Bildiğiniz gibi, “Her şeyin fazlası yanlıştır!” Toscani efendi de gereğinden çok konuşur ve üstüne vazife olmayan alanlara kayarsa; fırsat tehdide dönüşüverir.
Nitekim ne demiş üstat? “Türk Bayrağı çok iyi tasarım (Sana ne kardeşim?)... Anne olan kadınlar çalışmamalı... Bu kadar kompleksli olmayın (Kimmiş o kompleksli olanlar; herhalde karşılaştığı bir iki ‘Ecnebi Türk Aydını’nı kastediyor)... Siz Türkler düşündüğünüzden daha zekisiniz, daha başarılısınız (Yani biz kendimizi gerzek görüyoruz da, hazret durumu kurtarıyor; sağ olsun!)... Pazar araştırmalarına karşıyım. Küresel ekonomi pazar yeri gibidir; küçük tezgâha sahip olan da öne çıkabilir! (Sağ olsun bizi teskin ediyor)...
Gelişmiş ve bazılarına göre ‘düellocu mert’ (bkz. 25 Mayıs günkü yazımız) Batı’dan kalkıp az gelişmiş ve yine bazılarına göre ‘pusucu ve kalleş’ Doğu’ya gelen ve had sınırları konusunda gelişmiş fikirleri olmayanlar ne hikmetse, bizi ya düzeltmeye ya da moralimiz bozulmasın diye sırtımızı sıvazlamaya çalışırlar...
Aslında ikisine de gerek yoktur. Yap işini git kardeşim. Konuşacaksan da işini konuş. Bizi kurtarmaya çalışma!
GS yönetimi, ‘Kart almayın’ diyor
Ödeştik... Geçen yıl, Fenerbahçe şampiyonluğu bize armağan etmişti. Bu yıl da biz BJK ile el ele verip aynı şeyi FB için yaptık. İzmir’deki Trabzon maçından sonra, tüm FB’li dostlara SMS gönderip tebriklerimi sundum... Bizde kompleks yok. Ne de olsa torbada hâlâ bir Avrupa Şampiyonluğu duruyor. Aslında şampiyon olmak için çok kolay bir yılmış... FB fırsatı iyi kullandı...
Galatasaray’a gelince... En tipik özelliği, ‘iş iletişimi’ni beceremeyişleri... Bütün yılı Canaydın ve Polat’ın beceriksiz beyanatlarıyla geçirdik. GS’yi sevdiklerinden ve takıma içtenlikle katma değer getirmeye çalıştıklarından kimse şüphe etmemeli. Ancak sevmek ile yapmak aynı şeyler değildir. GS bütün yıl yönetim özürlü bir manzara çizip durdu...
Her şeyi bırakın, dünkü beyanat ne öyle? Kulüp yöneticilerinden Tunca Haznedaroğlu demiş ki:”FB maçı belimizi büktü. Şimdi kombine koltukları satmak için seferber olduk. Ama herkes küskün. Elimizde kalırsa yandık! D-Smart’tan gelecek parayla en fazla iki futbolcu alırız. O da yetmez. Para bulmamız şart!” İş iletişimi dilinde bunun karşılığı şudur:“Kombine koltuk almayın!”
Kendi adıma söyleyeyim. Çoluk çocuk gideriz diye geçen yıl üç kart almıştık... Bu yıl alacağımı sanmıyorum. Belki transferleri –sözleri değil fiilen gerçekleşecekleri- gördükten sonra fikrim değişir.
Bıyıklı kadınlardan kurtulduk!
Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği Ka-Der’in bıyıklı kadınlar kampanyasını, hem beğenmemiştim hem de doğru bulmamıştım. Bizim toplumun ve siyasi parti yöneticilerinin kültürüne uymadığını, bu yüzden de açık kanal bulup hedefe ulaşmasının zor olduğunu iddia etmiştim.
Hafta sonunda gördüğüm Ka-Der ilanları olmuş. Fatih Terim, Ümit Boyner, Yılmaz Erdoğan, Beyaz, Lale Mansur, Demet Akbağ’ın büyük portrelerinin kullanıldığı ilanların hem mesajı hem de görsel etkisi yerinde. Ya bu isimler iyi birer kanaat önderi, ya da ben onları seviyorum ve bu yüzden objektif değilim... Her ne ise, bu iş bu kez olmuş gibi geldi...