TSK'da iletişim devrimi
30 Nisan 2009 Akşam Gazetesi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ göreve geldiği günden bu yana hayata geçirmeye çalıştığı 'açıklık' politikasını 'İletişim 2' adını verdiği (ne yazık ki yeterince altını çizmediği) 'Medya Yöneticileri Buluşmasıyla' sürdürdü...
Bu kez TV kanalları saatlerce Orgeneral Başbuğ'un ne demek istediğini tartışamayacak, satır aralarını okumak için birbirleriyle yarışamayacaklar... İşleri, karnından konuşan politikacılarla, ne demek istediklerini doğrudan söylememek için özel çaba harcayan hariciyecilerin niyetlerini yorumlamak olan gazetecilere bu kez pek fazla ekmek yok... Çünkü Genelkurmay Başkanı pek çok konuya hiçbir tartışmaya, yoruma izin vermeyecek şekilde açıklık getirdi.
'İş, iletişim ve ilişki yönetiminin' bir numaralı unsuru 'müphemiyet bulutlarını' dağıtmaktır... Çünkü her türlü belirsizlik, algılama kirliliği yaratır... Kirlilik ise yanlış inanç ve bilgilerin ekimi, gelişimi için verimli topraklar oluşturur.
Başbuğ'un kişiliğinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yaklaşımı, dün toplantı sonrası birkaç gazeteci arkadaşın ifade ettiği gibi bir 'iletişim devrimi' olarak nitelenebilir mi; bilemem... Ancak iletişimin 'Üç C' kuralının birebir uygulandığı kesin: Yaratıcılık (Creativity), Süreklilik (Contiunity) ve Tutarlılık (Consistency)...
Orgeneral Başbuğ, davetli hedef kitlenin belirlenmesinden, salonun seçimi ve oturma düzenine, soruları yanıtlama tarzından, toplantının tamamında duygularını kontrol edip yönetimi bir an elinden bırakmamasına kadar, profesyonel iletişimin her alanında tam puan almıştır...
Sadece toplantının süresi tutulamadı. Bir buçuk saatle sınırlandığı bildirilen toplantı, 2,5 saat sürdü... İlle de bir yerden puan kırmak gerekirse, orası zaman yönetimi olabilir... Bu gibi toplantılarda, 'sorulmadık, yanıtlanmadık soru bırakmamak' gibi bir iletişim hedefi olamaz.
Sonuç: Araştırma şirketlerinin uzun yıllardır yaptıkları araştırmalara göre, halkın TSK'dan beklentisi, neredeyse güçlü bir siyasi partiden beklentilerle aynıdır... (TSK bu yanıyla da AB ülkeleri ordularından ayrışır). Medyadan gelen sorular da bu algılamayı doğrular nitelikteydi. Hem bu beklentiyi 'rencide etmeden' yönetmek hem de demokrasiyi TSK için bir yaşam biçimi, dünya görüşü haline getirmek zor iştir... İnsanlara 'iletişim devrimi' dedirten, Başbuğ'un bu 'kesişme noktasını' yakalamayı başarmış olmasından kaynaklanabilir mi?
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ göreve geldiği günden bu yana hayata geçirmeye çalıştığı 'açıklık' politikasını 'İletişim 2' adını verdiği (ne yazık ki yeterince altını çizmediği) 'Medya Yöneticileri Buluşmasıyla' sürdürdü...
Bu kez TV kanalları saatlerce Orgeneral Başbuğ'un ne demek istediğini tartışamayacak, satır aralarını okumak için birbirleriyle yarışamayacaklar... İşleri, karnından konuşan politikacılarla, ne demek istediklerini doğrudan söylememek için özel çaba harcayan hariciyecilerin niyetlerini yorumlamak olan gazetecilere bu kez pek fazla ekmek yok... Çünkü Genelkurmay Başkanı pek çok konuya hiçbir tartışmaya, yoruma izin vermeyecek şekilde açıklık getirdi.
'İş, iletişim ve ilişki yönetiminin' bir numaralı unsuru 'müphemiyet bulutlarını' dağıtmaktır... Çünkü her türlü belirsizlik, algılama kirliliği yaratır... Kirlilik ise yanlış inanç ve bilgilerin ekimi, gelişimi için verimli topraklar oluşturur.
Başbuğ'un kişiliğinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yaklaşımı, dün toplantı sonrası birkaç gazeteci arkadaşın ifade ettiği gibi bir 'iletişim devrimi' olarak nitelenebilir mi; bilemem... Ancak iletişimin 'Üç C' kuralının birebir uygulandığı kesin: Yaratıcılık (Creativity), Süreklilik (Contiunity) ve Tutarlılık (Consistency)...
Orgeneral Başbuğ, davetli hedef kitlenin belirlenmesinden, salonun seçimi ve oturma düzenine, soruları yanıtlama tarzından, toplantının tamamında duygularını kontrol edip yönetimi bir an elinden bırakmamasına kadar, profesyonel iletişimin her alanında tam puan almıştır...
Sadece toplantının süresi tutulamadı. Bir buçuk saatle sınırlandığı bildirilen toplantı, 2,5 saat sürdü... İlle de bir yerden puan kırmak gerekirse, orası zaman yönetimi olabilir... Bu gibi toplantılarda, 'sorulmadık, yanıtlanmadık soru bırakmamak' gibi bir iletişim hedefi olamaz.
Sonuç: Araştırma şirketlerinin uzun yıllardır yaptıkları araştırmalara göre, halkın TSK'dan beklentisi, neredeyse güçlü bir siyasi partiden beklentilerle aynıdır... (TSK bu yanıyla da AB ülkeleri ordularından ayrışır). Medyadan gelen sorular da bu algılamayı doğrular nitelikteydi. Hem bu beklentiyi 'rencide etmeden' yönetmek hem de demokrasiyi TSK için bir yaşam biçimi, dünya görüşü haline getirmek zor iştir... İnsanlara 'iletişim devrimi' dedirten, Başbuğ'un bu 'kesişme noktasını' yakalamayı başarmış olmasından kaynaklanabilir mi?