TSK'yı rahat bırakın
26 Ağustos 2009 Akşam Gazetesi
'Demokratik Açılım' konusunda MGK'yı da eleştiriyorlar ya, eleştiri oklarının esas yöneldiği yer Türk Silahlı Kuvvetler. AK Parti'yi er meydanında, halkın oylarıyla deviremeyince 'Cumhuriyeti korumak ve kollamak' göreviyle donatılmış TSK'yı darbeye davet edip öylece iktidara gelme planları yapanlar, MGK'nın tavrını tabii ki beğenmeyeceklerdi. Oysa TSK komuta düzeyini dinleseler, TSK'nın davranışlarında ve tutumunda hiçbir tutarsızlık olmadığını göreceklerdi.
'Sorunun çözümü askeri değil siyasidir' diye yıllardır çırpınan TSK komutanları acaba neyi kastediyorlardı? Bu sorunun yanıtını birazcık araştıran her siyasi, meselenin yasal ve siyasal düzenlemelerle hallolacağını ölüm kalım çatışmalarının ve savaşın 'kaybet-kaybet ilişkisi'nden öteye götüremeyeceğini görürdü. O nedenle bir kez daha yineleyelim. TSK pek çok arkaik siyaset adamından çok daha çağdaş, gelişmiş ve ileri görüşlü bir duruş sergilemektedir.
Bu yüzden toplumun TSK dışındaki dinamiklerine daha büyük görevler düşmektedir. 'Silahlara veda' etme ve TSK'yı rahat bırakma zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir.
'Acı aşk'ın sonu acı olur
Recep İvedik 2 dışında bugüne kadar burada yaptığım tahminlerin neredeyse hiçbirinde yanılmadım. Bu sefer de açıkça iddia ediyorum. Halit Ergenç'in başrol oyunculuğunu üstlendiği, aşık olduğu üç kadını da Cansu Dere, Songül Öden ve Ezgi Asaroğlu'nun canlandırdığı Acı Aşk filminin iş yapma şansı ne yazık ki yok.
Bu iddiada neden bu kadar keskin bir söylem geliştirdiğimi merak edenlere 11 Ocak 2009 tarihli AkŞam gazetesindeki 'Barselona Barselona neden bizde çekilemez?' başlıklı yazımı okumalarını tavsiye ederim. Orada, filmin Türkçe versiyonunun çekileceğinden bihaber, Penélope Cruz, Scarlett Johansson, Rebecca Hall ve Javier Bardem'in rol aldıkları Barselona Barselona'nın bizimkiler tarafından neden beyaz perdeye aktarılamayacağını anlatmışım.
Hatta benim 'casting' daha da iyiymiş. Özgü Namal, Aysun Kayacı, Meltem Cumbul, Cem Özer, Ozan Güven,Türkan Şoray ve Haluk Bilginer. Nasıl kadro? Bunlar dahi oynasa tutmaz demişim. Çünkü bu tür ilişkiler bizim toplumun ortak ruhi şekillenmesinde kendilerine yer bulamazlar.
Nitekim Halit Ergenç de bir sinema yıldızının yapmaması gereken tek şeyi yapmış, 'Bir erkek üç kadına birden gönlünü kaptıramaz; bu tür ilişkiler hiç bana göre değil' gibi filmin içeriğini eleştiren gereksiz bir açıklamada bulunmuş.
Yani balık baştan kokmuş. Şimdi iddiamızı netleştirelim. Kriter olarak aynı türden olan Issız Adam'ın geçen yıl yaptığı işi alalım. Acı Aşk, dolar bazında Issız Adam'ın yaptığı işin yarısını yapamaz. Öyle filmi gördükten sonra falan değil, şimdi tersini iddia eden varsa, bizim balkonda köfte ısmarlamaya hazırım. Tabii kazanırlarsa...
MAĞLUPTUR BU YOLDA GALİP
Serde deformasyon profesyonel (mesleki bozulma) var ya, olaylara iş, ilişki ve iletişim yönetimi açısından bakmak bizim için kaçınılmaz oluyor. Zeynep Mutlu Vakfı Okulları'nın binalarının kaçak olduğu iddiasıyla yıkılması olayına da aynı pencereden bakmaktan kendimi alamıyorum.
Bir: Belediye iletişimini adam gibi yönetememiştir. Büyük olasılıkla haklıyken haksız duruma düşmüştür.
İki: Zeynep Mutlu Vakfı, başta ebeveynler olmak üzere tüm sosyal paydaşlarla hem web sitesi hem de doğrudan olmak üzere gayet iyi yönetmiştir. Ürettiği çözüm (ana caddede çok daha modern bir binayı komple kiralaması) belli ki ciddi bir ortak akıl ürünüdür.
Üç: Zeynep Mutlu Vakfı Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti'ndeki deve dişi gibi isimler -ki bunların bazıları reklamlarda yer almıştır- kriz iletişimi bağlamında ortalıkta görülmemişlerdir. Esas kriz iletişimi ve yönetimi vakıf açısından bundan sonra başlayacaktır. Kritik başarı faktörü gelecek yıl hedeflenen öğrenci sayısının kayıt yaptırmasıdır.
'Demokratik Açılım' konusunda MGK'yı da eleştiriyorlar ya, eleştiri oklarının esas yöneldiği yer Türk Silahlı Kuvvetler. AK Parti'yi er meydanında, halkın oylarıyla deviremeyince 'Cumhuriyeti korumak ve kollamak' göreviyle donatılmış TSK'yı darbeye davet edip öylece iktidara gelme planları yapanlar, MGK'nın tavrını tabii ki beğenmeyeceklerdi. Oysa TSK komuta düzeyini dinleseler, TSK'nın davranışlarında ve tutumunda hiçbir tutarsızlık olmadığını göreceklerdi.
'Sorunun çözümü askeri değil siyasidir' diye yıllardır çırpınan TSK komutanları acaba neyi kastediyorlardı? Bu sorunun yanıtını birazcık araştıran her siyasi, meselenin yasal ve siyasal düzenlemelerle hallolacağını ölüm kalım çatışmalarının ve savaşın 'kaybet-kaybet ilişkisi'nden öteye götüremeyeceğini görürdü. O nedenle bir kez daha yineleyelim. TSK pek çok arkaik siyaset adamından çok daha çağdaş, gelişmiş ve ileri görüşlü bir duruş sergilemektedir.
Bu yüzden toplumun TSK dışındaki dinamiklerine daha büyük görevler düşmektedir. 'Silahlara veda' etme ve TSK'yı rahat bırakma zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir.
'Acı aşk'ın sonu acı olur
Recep İvedik 2 dışında bugüne kadar burada yaptığım tahminlerin neredeyse hiçbirinde yanılmadım. Bu sefer de açıkça iddia ediyorum. Halit Ergenç'in başrol oyunculuğunu üstlendiği, aşık olduğu üç kadını da Cansu Dere, Songül Öden ve Ezgi Asaroğlu'nun canlandırdığı Acı Aşk filminin iş yapma şansı ne yazık ki yok.
Bu iddiada neden bu kadar keskin bir söylem geliştirdiğimi merak edenlere 11 Ocak 2009 tarihli AkŞam gazetesindeki 'Barselona Barselona neden bizde çekilemez?' başlıklı yazımı okumalarını tavsiye ederim. Orada, filmin Türkçe versiyonunun çekileceğinden bihaber, Penélope Cruz, Scarlett Johansson, Rebecca Hall ve Javier Bardem'in rol aldıkları Barselona Barselona'nın bizimkiler tarafından neden beyaz perdeye aktarılamayacağını anlatmışım.
Hatta benim 'casting' daha da iyiymiş. Özgü Namal, Aysun Kayacı, Meltem Cumbul, Cem Özer, Ozan Güven,Türkan Şoray ve Haluk Bilginer. Nasıl kadro? Bunlar dahi oynasa tutmaz demişim. Çünkü bu tür ilişkiler bizim toplumun ortak ruhi şekillenmesinde kendilerine yer bulamazlar.
Nitekim Halit Ergenç de bir sinema yıldızının yapmaması gereken tek şeyi yapmış, 'Bir erkek üç kadına birden gönlünü kaptıramaz; bu tür ilişkiler hiç bana göre değil' gibi filmin içeriğini eleştiren gereksiz bir açıklamada bulunmuş.
Yani balık baştan kokmuş. Şimdi iddiamızı netleştirelim. Kriter olarak aynı türden olan Issız Adam'ın geçen yıl yaptığı işi alalım. Acı Aşk, dolar bazında Issız Adam'ın yaptığı işin yarısını yapamaz. Öyle filmi gördükten sonra falan değil, şimdi tersini iddia eden varsa, bizim balkonda köfte ısmarlamaya hazırım. Tabii kazanırlarsa...
MAĞLUPTUR BU YOLDA GALİP
Serde deformasyon profesyonel (mesleki bozulma) var ya, olaylara iş, ilişki ve iletişim yönetimi açısından bakmak bizim için kaçınılmaz oluyor. Zeynep Mutlu Vakfı Okulları'nın binalarının kaçak olduğu iddiasıyla yıkılması olayına da aynı pencereden bakmaktan kendimi alamıyorum.
Bir: Belediye iletişimini adam gibi yönetememiştir. Büyük olasılıkla haklıyken haksız duruma düşmüştür.
İki: Zeynep Mutlu Vakfı, başta ebeveynler olmak üzere tüm sosyal paydaşlarla hem web sitesi hem de doğrudan olmak üzere gayet iyi yönetmiştir. Ürettiği çözüm (ana caddede çok daha modern bir binayı komple kiralaması) belli ki ciddi bir ortak akıl ürünüdür.
Üç: Zeynep Mutlu Vakfı Yönetim Kurulu ve Mütevelli Heyeti'ndeki deve dişi gibi isimler -ki bunların bazıları reklamlarda yer almıştır- kriz iletişimi bağlamında ortalıkta görülmemişlerdir. Esas kriz iletişimi ve yönetimi vakıf açısından bundan sonra başlayacaktır. Kritik başarı faktörü gelecek yıl hedeflenen öğrenci sayısının kayıt yaptırmasıdır.