Türkiye markası üzerine sınav sorusu!..
17 Temmuz 2009 Akşam Gazetesi
Bir arkadaşımız, çocuklarını Çin Akrobasi Show'una götürmeye niyetlenmiş... Bilet almak için internete giriyorlar. Bakıyorlar, karşılarında bir not:
'Kamuoyuna duyurulur:
Yaşanan üzücü olaylar nedeniyle, iki toplum arasındaki sorunlar giderilene, huzur ve barış ortamı yeniden sağlanana kadar 10-11 Temmuz 2009 tarihinde Openair Show Center'da yapılması planlanan Çin Ulusal Akrobasi Gösterisi ileri bir tarihe ertelenmiştir. Umarız en kısa sürede dostluk ve barış kazanır.'
Aynı günlerde Bakan'ın açıklaması: 'Çin mallarını boykot edin!'; hemen ardından Bakanlığın açıklaması: 'O, Bakan'ın şahsi görüşüdür, bizi bağlamaz...'
Kısa bir süre önce gazetelerde bir başka haber: 'İsrail Takımı, Efes Pilsen World Cup'a güvenliğin garanti edilmediği gerekçesiyle gelemiyor...' Sonra Basketbol Federasyonu haberin doğrusunu geçmiş ve İsrail Basketbol Federasyonu ile ilişkilerinin mükemmel olduğunu söylemiş ama; o açıklamada Ankara'da güvenlik nedeniyle sahaya çıkmayan Hasharon takımı da hatırlatılmış...
Bir de İdil Biret konseri var tabii... Bir şarap şirketi sponsor olmuş diye dünya çapındaki piyanistimizin konserini basmak isteyen bir grup Alperen... Özür dilenmiş, barışılmış falan. Olsun. Dünya ikincisine değil birincisine odaklanmış bir kere...
İşte sınav sorusu: Sizce 'marka vaadi'ni oluşturmaya çalışan Türkiye'nin ve dolayısıyla Türkiye'den 'çıkmaya' çalışan markaların 'konumlanmalarına' ve 'algılanmalarına' bu olaylar nasıl etki yapar?..
Soru sadece 'duygusaldır' (!)...
'Sınır tanımayan' inek?..
KENDİ kendine otlarken Yunanistan sınırından Türkiye sınırına geçen ineğin hikayesini duymuşsunuzdur. Bizimkiler ineği 'gözaltına' almışlar. Hastalıklı olma ihtimaline karşı karantinaya alınmış... Yunanistan ineği geri istemiyormuş, 'şap' hastalığı bulaşmış olabilir diye korkuyorlarmış...
İneğe uygulanan eziyetin bini bir para. Tek günahı 500 metre daha ileride otlamış olması.
Uzun zamandır bu köşede tartışırız. Bizim nüfus kağıdına ve pasaporta ihtiyacımız yok. Sistemin var. Bizim ehliyete, kimliğe herhangi bir belgeye de ihtiyacımız yok. Devletin var... Oysa bize çişimizi tutmaya başladığımızdan bu yana öğretilen tam tersidir: 'Senin nüfus kağıdına 'ihtiyacın' var!'; 'Senin şu belgeye bu belgeye ihtiyacın var!'...
Oysa ineğe böyle bir telkinde bulunan yok... O da bakmış bizim taraftaki otlar daha iştah açıcı; basmış gelmiş bizim cenaha, pasaport falan çıkarmamış tabii... Onun ihtiyacı yok çünkü...
İnekle inek olmanın ne alemi var şimdi?.. Bu işler medyaya yansımadan şıpın işi halledilmeliydi. Gerekirse taviz ve de ineği vererek. Yoksa böyle bir inek yüzünden Türkiye'nin algısının 'mutazarrır olması' işten bile değildir...
'When I say Atatürk; you say Respect!'
50 Cent'in Açıkhava'daki konserine gitmiş olanlar, ilginç bir popüler kültür 'zenginleştirmesine' tanık olmuşlar. Bana köşe yazılarıyla ilgili sık sık bilgi notu gönderen Furkan kardeşim dikkatimizi çekmiş. 50 Cent konserde 'When I say Atatürk, you will say Respect!' diye davette bulunmuş... 'Ben Atatürk deyince, siz Respect (saygı) diye bağırın!'...
Birkaç kez 'Atatürk, Respect' şeklinde bağrışma gidip gelmiş. Seyirci Amerikalı rapçiyi deli gibi alkışlamış. 50 Cent, Türk bayrağıyla da şov yapmış...
Sırf daha çok albüm satmak için de olsa, sıkı numara...
Kardeşim sen rapçi değil misin?.. 'Turkish raki' de, efendim 'Bodrum, modrum!' de, 'Şiş kebap' de... Yok. Hayır!..
Demek ki adam bizim gaz verilmeyi ne kadar seven bir toplum olduğumuzu çözmüş. Türkiye'deki hayran kitlesinin siyasi duruşunu okumuş... Ya da bunu okuyan iletişimcileri varmış. Bir sonraki konserinde, AK Partilileri yakalamak için ''When I say Tayyip, you will say one minute!'' diye inletirse ortalığı hiç şaşmamak gerek.
Bir arkadaşımız, çocuklarını Çin Akrobasi Show'una götürmeye niyetlenmiş... Bilet almak için internete giriyorlar. Bakıyorlar, karşılarında bir not:
'Kamuoyuna duyurulur:
Yaşanan üzücü olaylar nedeniyle, iki toplum arasındaki sorunlar giderilene, huzur ve barış ortamı yeniden sağlanana kadar 10-11 Temmuz 2009 tarihinde Openair Show Center'da yapılması planlanan Çin Ulusal Akrobasi Gösterisi ileri bir tarihe ertelenmiştir. Umarız en kısa sürede dostluk ve barış kazanır.'
Aynı günlerde Bakan'ın açıklaması: 'Çin mallarını boykot edin!'; hemen ardından Bakanlığın açıklaması: 'O, Bakan'ın şahsi görüşüdür, bizi bağlamaz...'
Kısa bir süre önce gazetelerde bir başka haber: 'İsrail Takımı, Efes Pilsen World Cup'a güvenliğin garanti edilmediği gerekçesiyle gelemiyor...' Sonra Basketbol Federasyonu haberin doğrusunu geçmiş ve İsrail Basketbol Federasyonu ile ilişkilerinin mükemmel olduğunu söylemiş ama; o açıklamada Ankara'da güvenlik nedeniyle sahaya çıkmayan Hasharon takımı da hatırlatılmış...
Bir de İdil Biret konseri var tabii... Bir şarap şirketi sponsor olmuş diye dünya çapındaki piyanistimizin konserini basmak isteyen bir grup Alperen... Özür dilenmiş, barışılmış falan. Olsun. Dünya ikincisine değil birincisine odaklanmış bir kere...
İşte sınav sorusu: Sizce 'marka vaadi'ni oluşturmaya çalışan Türkiye'nin ve dolayısıyla Türkiye'den 'çıkmaya' çalışan markaların 'konumlanmalarına' ve 'algılanmalarına' bu olaylar nasıl etki yapar?..
Soru sadece 'duygusaldır' (!)...
'Sınır tanımayan' inek?..
KENDİ kendine otlarken Yunanistan sınırından Türkiye sınırına geçen ineğin hikayesini duymuşsunuzdur. Bizimkiler ineği 'gözaltına' almışlar. Hastalıklı olma ihtimaline karşı karantinaya alınmış... Yunanistan ineği geri istemiyormuş, 'şap' hastalığı bulaşmış olabilir diye korkuyorlarmış...
İneğe uygulanan eziyetin bini bir para. Tek günahı 500 metre daha ileride otlamış olması.
Uzun zamandır bu köşede tartışırız. Bizim nüfus kağıdına ve pasaporta ihtiyacımız yok. Sistemin var. Bizim ehliyete, kimliğe herhangi bir belgeye de ihtiyacımız yok. Devletin var... Oysa bize çişimizi tutmaya başladığımızdan bu yana öğretilen tam tersidir: 'Senin nüfus kağıdına 'ihtiyacın' var!'; 'Senin şu belgeye bu belgeye ihtiyacın var!'...
Oysa ineğe böyle bir telkinde bulunan yok... O da bakmış bizim taraftaki otlar daha iştah açıcı; basmış gelmiş bizim cenaha, pasaport falan çıkarmamış tabii... Onun ihtiyacı yok çünkü...
İnekle inek olmanın ne alemi var şimdi?.. Bu işler medyaya yansımadan şıpın işi halledilmeliydi. Gerekirse taviz ve de ineği vererek. Yoksa böyle bir inek yüzünden Türkiye'nin algısının 'mutazarrır olması' işten bile değildir...
'When I say Atatürk; you say Respect!'
50 Cent'in Açıkhava'daki konserine gitmiş olanlar, ilginç bir popüler kültür 'zenginleştirmesine' tanık olmuşlar. Bana köşe yazılarıyla ilgili sık sık bilgi notu gönderen Furkan kardeşim dikkatimizi çekmiş. 50 Cent konserde 'When I say Atatürk, you will say Respect!' diye davette bulunmuş... 'Ben Atatürk deyince, siz Respect (saygı) diye bağırın!'...
Birkaç kez 'Atatürk, Respect' şeklinde bağrışma gidip gelmiş. Seyirci Amerikalı rapçiyi deli gibi alkışlamış. 50 Cent, Türk bayrağıyla da şov yapmış...
Sırf daha çok albüm satmak için de olsa, sıkı numara...
Kardeşim sen rapçi değil misin?.. 'Turkish raki' de, efendim 'Bodrum, modrum!' de, 'Şiş kebap' de... Yok. Hayır!..
Demek ki adam bizim gaz verilmeyi ne kadar seven bir toplum olduğumuzu çözmüş. Türkiye'deki hayran kitlesinin siyasi duruşunu okumuş... Ya da bunu okuyan iletişimcileri varmış. Bir sonraki konserinde, AK Partilileri yakalamak için ''When I say Tayyip, you will say one minute!'' diye inletirse ortalığı hiç şaşmamak gerek.