Tut kelin perçeminden!
08 Temmuz 2021 - Yeni Şafak
Had bildirmekten yorulmadı… Sayın Cumhurbaşkanı’ndan bahsediyoruz… Türkiye’nin, eski Türkiye olmadığını, ABD’nin, AB’nin ve bilumum emperyal niyetli güç odağının dümen suyundan gitmeyeceğini anlata anlata bir hâl oldu…
Bu sefer konu, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Neymiş?
Sayın Cumhurbaşkanı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı için Ada’ya gidecek ya… Neredeyse bir ay öncesinden Avrupa Birliği’ni almış bir telaş… Telaşın nedeni aslında belli… Kıbrıs Rum Kesimi tüm görüşmeleri tıkayınca bizim taraftan ‘bağımsız iki devletli formül’ün gündeme getirileceği ‘ihsas’ edildi…
“Ne var bunda?!” demeyin… Çok şey var…
“Doğu Akdeniz”, “Kıta Sahanlığı” diyeyim; gerisini siz anlayın…
AB tutuşmuş. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Slovenya’nın AB’nin dönem başkanlığını devralması dolayısıyla Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen basın toplantısında, Erdoğan’la bu ziyaret hakkında görüştüğünü söylemiş. AB’nin bu ziyaret hakkında çok hassas olduğunu ve iki devletli çözüme ilişkin hiçbir öneriyi asla kabul etmeyeceğini Cumhurbaşkanı’mıza açıkça ifade ettiğini belirtmiş. Leyen, Erdoğan için “Bizim tavrımızı ve pozisyonumuzu biliyor” demiş.
Breh! Breh! Breh!..
Tut kelin perçeminden!
Bu ikinci münasebetsizlik. Von der Leyen daha geçen ay Erdoğan’ı Kıbrıs ziyareti sırasında gerilimi yükseltip AB ile Ankara arasındaki ilişkileri geliştirme fırsatını riske atmaması için uyararak(!) ziyareti yakından takip edeceklerini söylememiş miydi? Sonra da Erdoğan’dan sıkı bir ayar gelmemiş miydi?
Erdoğan, Von der Leyen’ın telefon görüşmesinde kendisinden Kıbrıs’ta ‘sert mesajlar vermemesini istediğini’ belirterek şöyle demişti: "Dedim, ‘Nasıl mesajlar vereceğimi de bana bildirirseniz, ben o metni orada okurum’. Bunlar kimin kim olduğunu hâlâ öğrenememişler. Yahu ben bu milletin bir evladıyım. Sen Erdoğan’ın ne zamandan beri talimatla konuşma yaptığını öğrendin. Biz hakkımız ne ise söke söke alırız ve alacağız. Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki petrol arama işlemlerimizi yürüteceğiz.”
Görüldüğü gibi Türkiye’nin palavraya pabuç bırakmaya niyeti yok. 17. Türk Devleti’nin kuruluş kararını Demokles’in kılıcı gibi tepelerinde hisseden Kıbrıs Rum Kesimi’nin ciyaklamalarına çare aramak için çırpınan AB yönetimine ayar vermeye herhâlde devam edilecek… Onlar anlamamakta dirense de anlatmak boynumuzun borcu…
Eh sistem ne kadar bozuksa, ses ne kadar çarpık çıkıyorsa ayar da o kadar sağlam olmalı… Gördüğünüz gibi öyle de oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ülkemizin millî bağımsızlığına toz kondurmaya tahammülü yok!
Bu niyetle şimdiye kadar kimlere ayar verilmedi ki?! ABD, Fransa, Almanya, Yunanistan ve diğerleri… Haddini aşan, Türkiye’nin alanına girmek isteyen herkes nasibini aldı…
Türkiye’nin bu ülkelerin dümen suyunda gittiği zamanlarda böyle sorunlar yaşanmıyordu tabii… Fakat, artık dümeni başkalarına bırakmak, onların akıntısıyla yol almak söz konusu bile olamaz…
Millî savunma ve millî enerji başta olmak üzere millî bağımsızlık yolundaki hamlelerimize aynı kararlılıkla devam ettiğimiz sürece AB ve benzeri güçlerin başka çıkışları da olacaktır… Türkiye’ye uygulanan finansal ve siyasi atakları da bu çerçevede değerlendirmekte yarar var…
Ancak Türkiye artık millî bağımsızlık çizgisinden dönemez. Ülkeyi bu yoldan saptırmak isteyenler ise gidip mutlaka kamu vicdanına toslayacaklarlar…
Bu sefer konu, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.
Neymiş?
Sayın Cumhurbaşkanı 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı için Ada’ya gidecek ya… Neredeyse bir ay öncesinden Avrupa Birliği’ni almış bir telaş… Telaşın nedeni aslında belli… Kıbrıs Rum Kesimi tüm görüşmeleri tıkayınca bizim taraftan ‘bağımsız iki devletli formül’ün gündeme getirileceği ‘ihsas’ edildi…
“Ne var bunda?!” demeyin… Çok şey var…
“Doğu Akdeniz”, “Kıta Sahanlığı” diyeyim; gerisini siz anlayın…
AB tutuşmuş. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Slovenya’nın AB’nin dönem başkanlığını devralması dolayısıyla Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen basın toplantısında, Erdoğan’la bu ziyaret hakkında görüştüğünü söylemiş. AB’nin bu ziyaret hakkında çok hassas olduğunu ve iki devletli çözüme ilişkin hiçbir öneriyi asla kabul etmeyeceğini Cumhurbaşkanı’mıza açıkça ifade ettiğini belirtmiş. Leyen, Erdoğan için “Bizim tavrımızı ve pozisyonumuzu biliyor” demiş.
Breh! Breh! Breh!..
Tut kelin perçeminden!
Bu ikinci münasebetsizlik. Von der Leyen daha geçen ay Erdoğan’ı Kıbrıs ziyareti sırasında gerilimi yükseltip AB ile Ankara arasındaki ilişkileri geliştirme fırsatını riske atmaması için uyararak(!) ziyareti yakından takip edeceklerini söylememiş miydi? Sonra da Erdoğan’dan sıkı bir ayar gelmemiş miydi?
Erdoğan, Von der Leyen’ın telefon görüşmesinde kendisinden Kıbrıs’ta ‘sert mesajlar vermemesini istediğini’ belirterek şöyle demişti: "Dedim, ‘Nasıl mesajlar vereceğimi de bana bildirirseniz, ben o metni orada okurum’. Bunlar kimin kim olduğunu hâlâ öğrenememişler. Yahu ben bu milletin bir evladıyım. Sen Erdoğan’ın ne zamandan beri talimatla konuşma yaptığını öğrendin. Biz hakkımız ne ise söke söke alırız ve alacağız. Doğu Akdeniz’deki, Kıbrıs’taki petrol arama işlemlerimizi yürüteceğiz.”
Görüldüğü gibi Türkiye’nin palavraya pabuç bırakmaya niyeti yok. 17. Türk Devleti’nin kuruluş kararını Demokles’in kılıcı gibi tepelerinde hisseden Kıbrıs Rum Kesimi’nin ciyaklamalarına çare aramak için çırpınan AB yönetimine ayar vermeye herhâlde devam edilecek… Onlar anlamamakta dirense de anlatmak boynumuzun borcu…
Eh sistem ne kadar bozuksa, ses ne kadar çarpık çıkıyorsa ayar da o kadar sağlam olmalı… Gördüğünüz gibi öyle de oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ülkemizin millî bağımsızlığına toz kondurmaya tahammülü yok!
Bu niyetle şimdiye kadar kimlere ayar verilmedi ki?! ABD, Fransa, Almanya, Yunanistan ve diğerleri… Haddini aşan, Türkiye’nin alanına girmek isteyen herkes nasibini aldı…
Türkiye’nin bu ülkelerin dümen suyunda gittiği zamanlarda böyle sorunlar yaşanmıyordu tabii… Fakat, artık dümeni başkalarına bırakmak, onların akıntısıyla yol almak söz konusu bile olamaz…
Millî savunma ve millî enerji başta olmak üzere millî bağımsızlık yolundaki hamlelerimize aynı kararlılıkla devam ettiğimiz sürece AB ve benzeri güçlerin başka çıkışları da olacaktır… Türkiye’ye uygulanan finansal ve siyasi atakları da bu çerçevede değerlendirmekte yarar var…
Ancak Türkiye artık millî bağımsızlık çizgisinden dönemez. Ülkeyi bu yoldan saptırmak isteyenler ise gidip mutlaka kamu vicdanına toslayacaklarlar…