Tüm Aslı’ların Dikkatine...
20 HAZİRAN 2007
Ne zaman ÖSS yapılsa, gençlerin hazin dünyasına bir gider gelirim... Bu seyahatlerden birini de dün yaşadım...
Bizim TV programı ‘Bildiğin Gibi Değil’in yazlık çekimleri Karaköy’deki iskelede İDO’nun Zübeyde Hanım adlı vapurunda yapılıyor. Dünkü çekimlerde Roman Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Toplusoy ve bizim gazetenin genel yayın yönetmeni Serdar Turgut konuklarımızdı.
Günü böldüğü için söylenerek gittiğim çekimde en az program konukları kadar ilginç biriyle tanıştım. Size onun hikayesini anlatacağım... Bizim programın ev sahibesi Özlem Gürses’in Diyalog’dan ‘röportaj teknikleri’ öğrencisiymiş...
Böyle ‘emri vaki’ler olmasa...
Bana kalırsa bu öğrencisini çekimlere davet etmesinin en önemli nedeni, kızcağızın dikkatimi çekmesini sağlamaktı... Akıl almayı, elinden tutulmayı hak eden o kadar çok genç var ki... Ne yazık ki, ancak bu türden ‘emri vakiler’ onları bakış açımın içine sokabiliyor. Bir kere girdiler mi de, kurtuluş yok... Ne onlara, ne bana...
Özlem haklı çıktı. Aslı ile uzun uzun sohbet ettik... Özlem’in trafiğe takılıp gecikmesi, sohbetin uzamasına ve derinleşmesine neden oldu.
Aslı Tolon... 27 yaşında... Babası hariciyede çalışmış. Ayrılıp Bursa’da çiftçiliğe başlamış. Sonra o işten de emekli etmiş kendisini. Annesi yıllarca üniversitede İngilizce hocalığı yapmış. O da şimdi emekli...
Aslı, Üsküdar Amerikan’ı bitirmiş. Zor okuldur. Girmek de zordur çıkmak da. Sonrasında ABD’ye atmış kendisini. Bu sefer zor bir üniversite: Duke... Okulun en zor branşını seçmiş tabii ki: Elektronik mühendisliği...
Aynı anda iki branş ve seçkin kurumlar
Dört yılda hiçbir dersten kalmadan bitirmiş Duke’ü... Bu arada “double – major” da yapmış... İki branşı aynı anda okuyup, elektronik mühendisliğinin yanı sıra bir de biomedikal öğrenimini tamamlamış...
Sonrasında çalışma hayatı gelmiş... En zorunu seçmiş yine... Motorola, IBM ve Intel...
Anglosaksonlar bu gibi durumlarda, ‘So far so good’ derler... Buraya kadar her şey iyiydi!...
Aslı’nın omuzunda bir el
Aslı’nın hayatının bu noktasında sanki yukarıdan bir el omzuna dokunuyor ve her şey değişmeye başlıyor... Önceleri, Türkiye’yi gözü görmek istemezken, birden anne ve babasının memlekette yapayalnız kaldıklarını fark ediyor. Sonra tanıdıkları vasıtasıyla, muhabirliğin gizemini keşfetmeye başlıyor. Filmlerde, edebiyatta...
Hele savaş muhabirliği... Hele TV gazeteciliği...
Her şeyi terk ediyor... Ver elini İstanbul... TV muhabiri olacak; her şeyi derinliğine yaşayacak ya... Doğru Can Gürzap’ın Diyalog dershanesine... Kime danışsın? Karşısında çifte kavrulmuş bir TV’ci: Özlem Gürses...
Hüsranı asgariye indirmek için...
Benim gördüğüm Aslı, hayli yıpranmış; kaynaklarının sonuna yaklaşmıştı. Ocaktan bu yana ‘arıyordu’. Aradıkça da bulamıyordu... Mecidiyeköy’de daracık bir odaya tıkılmış. Moral ve enerjinin sonuna gelmiş neredeyse...
Oysa onun izlediği o parlak kariyer için yaşamından beş sene vermeye hazır kaç genç kız vardır?... Ama olmuyor işte...
Biliyorum çok zor. İstedikleri yolda değil, onlara ayrılan yolda ilerlemek mecburiyetindeler... Tamam... Ama buna rağmen ileride karşılaşılacak hüsranı asgariye indirmek için, ille de ikinci hayatlara geçmeyi beklememek, aynı anda iki rayda birden hareket etmeye çalışmayı başarmak gerekir...
Yani, Aslı elektroniğe devam etmeli; bir yandan da TV gazeteciliğini öğrenmeye çalışmalı... Yoksa, sürekli hüsran...
Bizim TV programı ‘Bildiğin Gibi Değil’in yazlık çekimleri Karaköy’deki iskelede İDO’nun Zübeyde Hanım adlı vapurunda yapılıyor. Dünkü çekimlerde Roman Giyim Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Toplusoy ve bizim gazetenin genel yayın yönetmeni Serdar Turgut konuklarımızdı.
Günü böldüğü için söylenerek gittiğim çekimde en az program konukları kadar ilginç biriyle tanıştım. Size onun hikayesini anlatacağım... Bizim programın ev sahibesi Özlem Gürses’in Diyalog’dan ‘röportaj teknikleri’ öğrencisiymiş...
Böyle ‘emri vaki’ler olmasa...
Bana kalırsa bu öğrencisini çekimlere davet etmesinin en önemli nedeni, kızcağızın dikkatimi çekmesini sağlamaktı... Akıl almayı, elinden tutulmayı hak eden o kadar çok genç var ki... Ne yazık ki, ancak bu türden ‘emri vakiler’ onları bakış açımın içine sokabiliyor. Bir kere girdiler mi de, kurtuluş yok... Ne onlara, ne bana...
Özlem haklı çıktı. Aslı ile uzun uzun sohbet ettik... Özlem’in trafiğe takılıp gecikmesi, sohbetin uzamasına ve derinleşmesine neden oldu.
Aslı Tolon... 27 yaşında... Babası hariciyede çalışmış. Ayrılıp Bursa’da çiftçiliğe başlamış. Sonra o işten de emekli etmiş kendisini. Annesi yıllarca üniversitede İngilizce hocalığı yapmış. O da şimdi emekli...
Aslı, Üsküdar Amerikan’ı bitirmiş. Zor okuldur. Girmek de zordur çıkmak da. Sonrasında ABD’ye atmış kendisini. Bu sefer zor bir üniversite: Duke... Okulun en zor branşını seçmiş tabii ki: Elektronik mühendisliği...
Aynı anda iki branş ve seçkin kurumlar
Dört yılda hiçbir dersten kalmadan bitirmiş Duke’ü... Bu arada “double – major” da yapmış... İki branşı aynı anda okuyup, elektronik mühendisliğinin yanı sıra bir de biomedikal öğrenimini tamamlamış...
Sonrasında çalışma hayatı gelmiş... En zorunu seçmiş yine... Motorola, IBM ve Intel...
Anglosaksonlar bu gibi durumlarda, ‘So far so good’ derler... Buraya kadar her şey iyiydi!...
Aslı’nın omuzunda bir el
Aslı’nın hayatının bu noktasında sanki yukarıdan bir el omzuna dokunuyor ve her şey değişmeye başlıyor... Önceleri, Türkiye’yi gözü görmek istemezken, birden anne ve babasının memlekette yapayalnız kaldıklarını fark ediyor. Sonra tanıdıkları vasıtasıyla, muhabirliğin gizemini keşfetmeye başlıyor. Filmlerde, edebiyatta...
Hele savaş muhabirliği... Hele TV gazeteciliği...
Her şeyi terk ediyor... Ver elini İstanbul... TV muhabiri olacak; her şeyi derinliğine yaşayacak ya... Doğru Can Gürzap’ın Diyalog dershanesine... Kime danışsın? Karşısında çifte kavrulmuş bir TV’ci: Özlem Gürses...
Hüsranı asgariye indirmek için...
Benim gördüğüm Aslı, hayli yıpranmış; kaynaklarının sonuna yaklaşmıştı. Ocaktan bu yana ‘arıyordu’. Aradıkça da bulamıyordu... Mecidiyeköy’de daracık bir odaya tıkılmış. Moral ve enerjinin sonuna gelmiş neredeyse...
Oysa onun izlediği o parlak kariyer için yaşamından beş sene vermeye hazır kaç genç kız vardır?... Ama olmuyor işte...
Biliyorum çok zor. İstedikleri yolda değil, onlara ayrılan yolda ilerlemek mecburiyetindeler... Tamam... Ama buna rağmen ileride karşılaşılacak hüsranı asgariye indirmek için, ille de ikinci hayatlara geçmeyi beklememek, aynı anda iki rayda birden hareket etmeye çalışmayı başarmak gerekir...
Yani, Aslı elektroniğe devam etmeli; bir yandan da TV gazeteciliğini öğrenmeye çalışmalı... Yoksa, sürekli hüsran...