Türk dizilerinin önü açılacak
12 Mart 2019 - yeni şafak
Dün İstanbul’da benim çok önemsediğim bir toplantı vardı. İsterseniz biraz daha genelleyelim: ‘Memleket meselelerini ciddiye alanların’ önemsediği bir toplantı vardı.
Organizasyon da ciddiydi, adı da: Kamu Diplomasisi Aracı Olarak Türk Dizileri Çalıştayı. İki kurum birlikte düzenlemişlerdi: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü.
Sabah açılış konuşmalarını dinledim. Önce, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yolcu konuştu. Sonra da İletişim Başkanlığı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. M. Zahid Sobacı.
Başkan Yardımcısı, açılış konuşmasında günün çerçevesini çizdi ve İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un kaleme alarak bu Çalıştay’da okunmasını istediği mesajlarını dile getirdi. İletişim Başkanlığı’nın hangi konuların üstesinden başarıyla geldiğini, hangi hususlarda gelişme alanlarının bulunduğunu anlamak için bu konuşma bir kılavuz niteliğindeydi.
Konuşmaların ardından Dekan beyin yönettiği paneli izleme olanağı bulduk. Timur Savcı (Muhteşem Yüzyıl – yapımcı), Halit Ergenç (Vatanım Sensin – oyuncu), Osman Sınav (Deliyürek - yapımcı), Birol Güven (Çocuklar Duymasın - yapımcı) son derece önemli ve yönlendirici tespitlerde bulundular.
Bilindiği gibi Türk dizileri, dünyada en çok talep gören dizi yapımları içinde. Amerika’dan sonra 2. sırada yer alıyor. Konuşmacılar, 800 milyon kişiye ulaşıldığını tahmin ediyorlar. İhracat rakamı 350 milyon doları aşmış. 2023 hedefi, 1 milyar dolar. Ancak sorunlar var:
Mevzuat hazretleri burada da her türden oyunu oynuyormuş. Vilayetten izin, polisten izin, belediyeden izin, devlet kurumlarından izin ve hepsine ayrı ödemeler… Ülke markasını ve onunla ilgili ayrıntıları göstermeye mevzuat engeli. Neredeyse sansür denecek kadar ağır, ürün yerleştirme engeli.
Bir de Türk dizilerinin alıp başını gitmesinden rahatsızlık duyan, başta Amerika olmak üzere çeşitli rakip ülkelerin Türk dizilerinin önünü kesmek için ortaya koydukları bazı ayak oyunları…
Öte yandan, kamu diplomasisi meselesi Türkiye’de henüz emekleme döneminde… Kamu diplomasisi koordinatörlüğü kurulalı, şunun şurasında dokuz yıl olmuş. İletişim Başkanlığı altında yeniden yapılandırılması ise bir yıl. Bütçesi ve kadrosu, yeni yeni oluşturuluyor.
ABD’de, Amerikan hayat biçiminin, kültür ve değerlerinin ve nihayet uluslararası düzeydeki tezlerinin yayılması için harcanan bütçenin milyarlarca dolar tuttuğunu biliyoruz. 2016 bütçesi 2.031 milyar, 2017 ise 1.968 milyar dolarmış. (Bkz. Comprehensive Annual Report On Public Diplomacy & International Broadcasting).
Toplamda 81,5 milyar dolar olarak açıklanan istihbarat bütçesi (Bkz. Intelligence Resource Program) ise ayrı bir kalem… Mesela, Hollywood yapımlarına ayrılan rakamlar asıl bu bütçeden çıkıyormuş.
Amerika’nın 177 ülkede kamu diplomasisi operasyonu varmış… Türkiye, Amerika’nın en çok para harcadığı 17. ülkeymiş.
Bu karşılaştırmaya bakıldığında bizim dizi filmcilerin, yapımcı olsun yayıncı olsun, büyük iş başardıklarını söylemek, haklarını teslim etmek gerekir.
İletişim Başkanlığı çok doğru bir işe girişmiş. Çalıştay bir sonuç bildirgesiyle bitecek. Ondan sonrası ise tüm tarafların çabasına kalmış.
Kadınlar ne ister?
Son yazımızda, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü fırsat bilen ‘vahşi kapitalizm’den dem vurmuştuk. Bu ‘özel’ günün çıkış noktasının, kadın emeğinin sömürülmesine bir başkaldırı olduğunu, çiçek, tektaş, akşam yemeği gibi jestlerle ilgili olmadığını anlatmaya çalışmıştık.
Tam bunun üzerine, biraz gecikmeli de olsa, bir araştırmanın haberini aldık. Bingo, ‘Kadınlar ne ister?’ sorusuna yanıt aramış, bunun için Türkiye’yi temsilen 20-46 yaş arası 500 kadına duygularını anlamak için sorular sormuş.
Araştırmaya göre gerek çalışan gerekse ev kadınının isteğinin ‘nefes almak’ olduğu sonucu çıkmış. “Mücevher değil, kendime zaman ayırmak istiyorum” diyen bu kadınların oranı yüzde 73’müş.
Kadınların yüzde 88’si kendine vakit ayırabilmenin onları mutlu edeceğini söylemiş. Yüzde 50’ye yakın oranda kadın, bu vakti ayıramadığından şikayetçi olurken yüzde 20’ye yakını da alışveriş ve spor yerine boş vakti kalmasını istiyormuş.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 53’ü gününün çoğunluğunun işte geçtiğini belirtirken, yüzde 65 oranında kadın vaktini en çok ev işleri ve temizliğin aldığını belirtmiş.
Bir de önceki yazımıza küçük bir ek yapalım. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Suriyeli kadınlardan kim söz ediyor diye sormuştuk… Ekotürk’ün Suriye’den Hindistan’a Dünya Kadınları adında bir televizyon programı yayınladığını Feyza Gümüşlüoğlu kardeşimizin aramasıyla haberdar olduk.
Dün İstanbul’da benim çok önemsediğim bir toplantı vardı. İsterseniz biraz daha genelleyelim: ‘Memleket meselelerini ciddiye alanların’ önemsediği bir toplantı vardı.
Organizasyon da ciddiydi, adı da: Kamu Diplomasisi Aracı Olarak Türk Dizileri Çalıştayı. İki kurum birlikte düzenlemişlerdi: Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü.
Sabah açılış konuşmalarını dinledim. Önce, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ergün Yolcu konuştu. Sonra da İletişim Başkanlığı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. M. Zahid Sobacı.
Başkan Yardımcısı, açılış konuşmasında günün çerçevesini çizdi ve İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’un kaleme alarak bu Çalıştay’da okunmasını istediği mesajlarını dile getirdi. İletişim Başkanlığı’nın hangi konuların üstesinden başarıyla geldiğini, hangi hususlarda gelişme alanlarının bulunduğunu anlamak için bu konuşma bir kılavuz niteliğindeydi.
Konuşmaların ardından Dekan beyin yönettiği paneli izleme olanağı bulduk. Timur Savcı (Muhteşem Yüzyıl – yapımcı), Halit Ergenç (Vatanım Sensin – oyuncu), Osman Sınav (Deliyürek - yapımcı), Birol Güven (Çocuklar Duymasın - yapımcı) son derece önemli ve yönlendirici tespitlerde bulundular.
Bilindiği gibi Türk dizileri, dünyada en çok talep gören dizi yapımları içinde. Amerika’dan sonra 2. sırada yer alıyor. Konuşmacılar, 800 milyon kişiye ulaşıldığını tahmin ediyorlar. İhracat rakamı 350 milyon doları aşmış. 2023 hedefi, 1 milyar dolar. Ancak sorunlar var:
Mevzuat hazretleri burada da her türden oyunu oynuyormuş. Vilayetten izin, polisten izin, belediyeden izin, devlet kurumlarından izin ve hepsine ayrı ödemeler… Ülke markasını ve onunla ilgili ayrıntıları göstermeye mevzuat engeli. Neredeyse sansür denecek kadar ağır, ürün yerleştirme engeli.
Bir de Türk dizilerinin alıp başını gitmesinden rahatsızlık duyan, başta Amerika olmak üzere çeşitli rakip ülkelerin Türk dizilerinin önünü kesmek için ortaya koydukları bazı ayak oyunları…
Öte yandan, kamu diplomasisi meselesi Türkiye’de henüz emekleme döneminde… Kamu diplomasisi koordinatörlüğü kurulalı, şunun şurasında dokuz yıl olmuş. İletişim Başkanlığı altında yeniden yapılandırılması ise bir yıl. Bütçesi ve kadrosu, yeni yeni oluşturuluyor.
ABD’de, Amerikan hayat biçiminin, kültür ve değerlerinin ve nihayet uluslararası düzeydeki tezlerinin yayılması için harcanan bütçenin milyarlarca dolar tuttuğunu biliyoruz. 2016 bütçesi 2.031 milyar, 2017 ise 1.968 milyar dolarmış. (Bkz. Comprehensive Annual Report On Public Diplomacy & International Broadcasting).
Toplamda 81,5 milyar dolar olarak açıklanan istihbarat bütçesi (Bkz. Intelligence Resource Program) ise ayrı bir kalem… Mesela, Hollywood yapımlarına ayrılan rakamlar asıl bu bütçeden çıkıyormuş.
Amerika’nın 177 ülkede kamu diplomasisi operasyonu varmış… Türkiye, Amerika’nın en çok para harcadığı 17. ülkeymiş.
Bu karşılaştırmaya bakıldığında bizim dizi filmcilerin, yapımcı olsun yayıncı olsun, büyük iş başardıklarını söylemek, haklarını teslim etmek gerekir.
İletişim Başkanlığı çok doğru bir işe girişmiş. Çalıştay bir sonuç bildirgesiyle bitecek. Ondan sonrası ise tüm tarafların çabasına kalmış.
Kadınlar ne ister?
Son yazımızda, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü fırsat bilen ‘vahşi kapitalizm’den dem vurmuştuk. Bu ‘özel’ günün çıkış noktasının, kadın emeğinin sömürülmesine bir başkaldırı olduğunu, çiçek, tektaş, akşam yemeği gibi jestlerle ilgili olmadığını anlatmaya çalışmıştık.
Tam bunun üzerine, biraz gecikmeli de olsa, bir araştırmanın haberini aldık. Bingo, ‘Kadınlar ne ister?’ sorusuna yanıt aramış, bunun için Türkiye’yi temsilen 20-46 yaş arası 500 kadına duygularını anlamak için sorular sormuş.
Araştırmaya göre gerek çalışan gerekse ev kadınının isteğinin ‘nefes almak’ olduğu sonucu çıkmış. “Mücevher değil, kendime zaman ayırmak istiyorum” diyen bu kadınların oranı yüzde 73’müş.
Kadınların yüzde 88’si kendine vakit ayırabilmenin onları mutlu edeceğini söylemiş. Yüzde 50’ye yakın oranda kadın, bu vakti ayıramadığından şikayetçi olurken yüzde 20’ye yakını da alışveriş ve spor yerine boş vakti kalmasını istiyormuş.
Araştırmaya katılan kadınların yüzde 53’ü gününün çoğunluğunun işte geçtiğini belirtirken, yüzde 65 oranında kadın vaktini en çok ev işleri ve temizliğin aldığını belirtmiş.
Bir de önceki yazımıza küçük bir ek yapalım. Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Suriyeli kadınlardan kim söz ediyor diye sormuştuk… Ekotürk’ün Suriye’den Hindistan’a Dünya Kadınları adında bir televizyon programı yayınladığını Feyza Gümüşlüoğlu kardeşimizin aramasıyla haberdar olduk.