Türk siyasetinin aynası Kulkuloğlu mudur?..
17 ARALIK 2010
Çarşamba akşamı bir ara Ahmet Hakan’ın Tarafsız Bölgesi’ne yakalandım… Bitene kadar da izledim. Çünkü programda bir ‘Fenomen’ (felsefe sözlüklerinde ‘görüngü’ diyorlar) vardı…
CHP Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nu davet etmişti Ahmet Hakan… Bir de yolsuzluk suçlamasının aktörlerinden biri olduğu iddia edilen Av. Yakup Erikel'i.
Konu, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bütçe görüşmelerini bahane bilip Meclis kürsüsünden AK Parti’yi yerden yere çalmak üzere ortaya çıkardığı, bu arada bir şehir efsanesi haline getirmeye çabaladığı kırmızı dosya…
Hani hemen ardından Başbakan’ın kürsüye gelip suçlanan kişinin çoktan içeriye atıldığını söyleyerek en azından o anlık CHP Başkanı’nın yelkeninden rüzgârı alıverdiği kırmızı dosya…
Ahmet Hakan ne olup bittiğine tam vakıf olmadığını, meseleyi öğrenmeye çalışacağını söyleyerek programı açıyor. Ben de “İşte fırsat” diyorum “CHP’li arkadaş her şeyi net bir şekilde anlatacak!..”
***
Ne mümkün… Beyefendi aslında olayın figüranı olması gereken, kendisi gibi avukat olan kardeşi halen hapiste yatmakta olan Avukat Bey’i sanki her şeyin sorumlusu ve suçlusu oymuşçasına soru bombardımanı altına alıyor… Ne ne demek istediği anlaşılıyor; ne de ne demek istemediği…
Kimseye söz hakkı vermiyor. Ahmet Hakan’ı bile konuşturmuyor. Hani başkasını konuşturmazsın da senin ağzından bal damlar, bir belagat sergiler insanları kendine hayran bırakırsın… Bizimkisi öyle de değil… Susmuyor bir türlü. Müthiş rahatsız ediyor, hem izleyicileri, hem programın sahibi Hakan’ı…
Sonunda ne oluyor, biliyor musunuz?... TV’lerde ilk kez rastladığım bir uygulama ile Ahmet Hakan Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun sesini kestiriyor… Hepimiz bir ‘Oh’ çekiyoruz… Sonuna kadar da açtırmıyor sesini… Dönüp eşime demişim ki:
“CHP bu beyefendiyi birkaç kez daha TV’ye yollarsa, CHP barajı aşamaz ve AK Parti’nin tek başına iktidarı garanti altına alınır!”…
***
Böyle fırsat kaçar mı? Primetime’da Türkiye’nin en çok izlenen programlarında birinde ‘antre’ olanağı geçmiş Parti’nin eline… Neler anlatmaz insan… Bu kadar antipatik olmanın ne âlemi var…
Bu bir yana esas fırsat Meclis’te kaçırılmış. Türkiye kilitlenmiş TV ekranlarına... Memleketin bütçesi görüşülüyor… Yani iktidarın geleceğe nasıl baktığı… İktidar partisi Türkiye’nin önceliklerini nerelerde gördüğünü, nereye ne kadar para ayırdığını anlatıyor… Yani tek kelimeyle Vizyonunu…
Ne yapmak lazım… Eğer mutabık değilsen, ki öyle olmadığını ima edip duruyorsun, çıkarsın aslanlar gibi “Senin gelecek tasarımın yanlış arkadaş” dersin, “Biz sosyal demokratlar olarak ülkemiz ve insanımızın geleceğini ve o geleceğe ulaşılacak yolları böyle görüyoruz…”
Müthiş bir platform, olağanüstü bir fırsat… Geleceği konuşmak için… Çünkü bütçe demek, gelecek demek, gelecek demek vaat demek, vaat demek siyaset demek…
Siz ne yapıyorsunuz? Önden heyecan dolu bir beklenti yaratıyorsunuz: Gelecek ortalığı kırıp geçirecek… Fakat o ne? Çıka çıka o ‘Kırmızı Dosya’… Ayrıca bir de içi boş… Neymiş bir belediye çalışanı vermişmiş dosyayı. Başbakan çıkıyor, yelkende rüzgâr müzgâr bırakmıyor…
Ve bir fırsat daha kaçıyor… Yazık!..
Yetmiyor; Ahmet Hakan’ın programında bir fırsat daha harcanıyor… Hem 6 pasta, kale boş. Dokunmasanız top neredeyse kendiliğinden kaleye girecek… Yok hayır, siz tribünlere, dağa taşa vuruyorsunuz…
Ne diyeyim, Allah’tan ümit kesilmez; önümüz Kurultay… Belki orada oluşur gelecek tasarımı…
CHP Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nu davet etmişti Ahmet Hakan… Bir de yolsuzluk suçlamasının aktörlerinden biri olduğu iddia edilen Av. Yakup Erikel'i.
Konu, CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bütçe görüşmelerini bahane bilip Meclis kürsüsünden AK Parti’yi yerden yere çalmak üzere ortaya çıkardığı, bu arada bir şehir efsanesi haline getirmeye çabaladığı kırmızı dosya…
Hani hemen ardından Başbakan’ın kürsüye gelip suçlanan kişinin çoktan içeriye atıldığını söyleyerek en azından o anlık CHP Başkanı’nın yelkeninden rüzgârı alıverdiği kırmızı dosya…
Ahmet Hakan ne olup bittiğine tam vakıf olmadığını, meseleyi öğrenmeye çalışacağını söyleyerek programı açıyor. Ben de “İşte fırsat” diyorum “CHP’li arkadaş her şeyi net bir şekilde anlatacak!..”
***
Ne mümkün… Beyefendi aslında olayın figüranı olması gereken, kendisi gibi avukat olan kardeşi halen hapiste yatmakta olan Avukat Bey’i sanki her şeyin sorumlusu ve suçlusu oymuşçasına soru bombardımanı altına alıyor… Ne ne demek istediği anlaşılıyor; ne de ne demek istemediği…
Kimseye söz hakkı vermiyor. Ahmet Hakan’ı bile konuşturmuyor. Hani başkasını konuşturmazsın da senin ağzından bal damlar, bir belagat sergiler insanları kendine hayran bırakırsın… Bizimkisi öyle de değil… Susmuyor bir türlü. Müthiş rahatsız ediyor, hem izleyicileri, hem programın sahibi Hakan’ı…
Sonunda ne oluyor, biliyor musunuz?... TV’lerde ilk kez rastladığım bir uygulama ile Ahmet Hakan Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun sesini kestiriyor… Hepimiz bir ‘Oh’ çekiyoruz… Sonuna kadar da açtırmıyor sesini… Dönüp eşime demişim ki:
“CHP bu beyefendiyi birkaç kez daha TV’ye yollarsa, CHP barajı aşamaz ve AK Parti’nin tek başına iktidarı garanti altına alınır!”…
***
Böyle fırsat kaçar mı? Primetime’da Türkiye’nin en çok izlenen programlarında birinde ‘antre’ olanağı geçmiş Parti’nin eline… Neler anlatmaz insan… Bu kadar antipatik olmanın ne âlemi var…
Bu bir yana esas fırsat Meclis’te kaçırılmış. Türkiye kilitlenmiş TV ekranlarına... Memleketin bütçesi görüşülüyor… Yani iktidarın geleceğe nasıl baktığı… İktidar partisi Türkiye’nin önceliklerini nerelerde gördüğünü, nereye ne kadar para ayırdığını anlatıyor… Yani tek kelimeyle Vizyonunu…
Ne yapmak lazım… Eğer mutabık değilsen, ki öyle olmadığını ima edip duruyorsun, çıkarsın aslanlar gibi “Senin gelecek tasarımın yanlış arkadaş” dersin, “Biz sosyal demokratlar olarak ülkemiz ve insanımızın geleceğini ve o geleceğe ulaşılacak yolları böyle görüyoruz…”
Müthiş bir platform, olağanüstü bir fırsat… Geleceği konuşmak için… Çünkü bütçe demek, gelecek demek, gelecek demek vaat demek, vaat demek siyaset demek…
Siz ne yapıyorsunuz? Önden heyecan dolu bir beklenti yaratıyorsunuz: Gelecek ortalığı kırıp geçirecek… Fakat o ne? Çıka çıka o ‘Kırmızı Dosya’… Ayrıca bir de içi boş… Neymiş bir belediye çalışanı vermişmiş dosyayı. Başbakan çıkıyor, yelkende rüzgâr müzgâr bırakmıyor…
Ve bir fırsat daha kaçıyor… Yazık!..
Yetmiyor; Ahmet Hakan’ın programında bir fırsat daha harcanıyor… Hem 6 pasta, kale boş. Dokunmasanız top neredeyse kendiliğinden kaleye girecek… Yok hayır, siz tribünlere, dağa taşa vuruyorsunuz…
Ne diyeyim, Allah’tan ümit kesilmez; önümüz Kurultay… Belki orada oluşur gelecek tasarımı…