Türkiye çocuklarla gezilmeli...
26 Ocak 2019 - yeni şafak
İlköğrenim çağında çocukları olanlar bilir. Tatil geldi mi, gündem hemen çocuklara yoğunlaşır. “Ne yapsak? Çocukları nereye götürsek?” vs…
Biz de 7,5 yaşındaki Alinihat bey için sürekli program yapmak durumundayız. İstanbul’u okulla ya da hafta sonları annesiyle geziyor. Daha önceki tatillerde Eskişehir ve Ankara gezileri yaptık. Müzelerde başlangıçta biraz zorlandı ama alıştı… Bu tatilde de ona Bursa’yı tanıtmak istedik…
Diriliş Ertuğrul hastası olduğu için çok heyecanlandı. Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret ettik. Karagöz Müzesi, Anıt Çınar, Koza Han ve Çarşı… İmparatorluğun ilk başkentinin hakkını verdik… Bir küçük, fakat önemli düş kırıklığıyla…
Alinihat büyük bir hayalle gitti Bursa’ya… Ertuğrul’a, diziye ve de Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine ait çeşitli anı objeleri, bayraklar, kurşun askerler, oyuncak kılıç kalkanlar, hatta ‘börk’ vb. giysileri bulacağını sanmıştı…
Ama nafile. Aranmadığımız yer kalmadı… Sadece Koza Han’ın içinde bir tek küçücük, o da ipek eşarp satan mağazada her an kırılabilen (bir kere kırıldı, yapıştırdık) bir iki tane alçıdan yapılmış ancak gayet güzel boyanmış Ertuğrul Gazi ve II. Abdülhamid heykelciği bulduk… Bir de üzerinde IYI yazan bayrak… Bir ihtimal İyi Parti’nin bedava dağıttıklarından…
Dünyada bu işler böyle olmuyor. Bir film ya da dizi tuttu mu, hemen yan ürünleri çıkıyor piyasaya. Oyuncaklar, Legolar, hediyelik eşyalar, çizgi romanlar… Yapımcı, film ya da diziden kazandığının çok daha fazlasını yan ürünlerden kazanıyor… Marka yönetimi böyle bir şey. Buna Marka Genişlemesi deniyor.
Tüm zamanların en başarılı dizilerinden Diriliş’in (Bu arada bir başka önemli dizi Mehmetçik’in de) yaratıcısı Mehmet Bostan beye iki yıl önce bu büyük ekonomik fırsattan söz etmiştim… “Aklımızda… Yapacağız…” demişti. Görünen o ki henüz yapamamışlar. Bilecik’te uydur kaydır şeyler satılıyormuş… Yazık…
Bu bir yana, Bursa’yı ve tabiî ki diğer kentlerimizi de çocuklarla gezmeli… Büyüklere tavsiye olunur…
Bu arada Bursa gezisini fazla kilolardan bir miktar kurtulmak için bir başlangıç yapmak adına da ‘kullandık’… Cavit Çağlar beyin evinin yerine inşa ettiği ve Mercury’nin lisansıyla işletilen yepyeni otelde kaldık. Otelin içinde de Osman Müftüoğlu hocanın Yaşasın Hayat’ına yeme içme hareket konusunda teslim olduk. Çözümün hayli ekonomik olduğu söylenebilir, fakat irade gerektirdiği kesin.
Allah devamını getirmeyi nasip etsin…
IMF pek hoş gelmez, ne dilediğe dikkat etmek lâzım...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçim kampanyalarını ekonomik durum üzerinden yapacaklarını açıklayınca endişeli modernler için de işaret fişeğini yakmış oldu.
Ülkemizin ekonomik ‘dengelenme ve toparlanma’ çabasını siyasî bir amaç için kullanmaya çalışan bu taraftarlar, gerek sosyal medyada gerekse whatsapp gruplarında kendi amaçlarına hizmet edeceğini düşündükleri paylaşımlar yapıyor.
Oysa, Davos’taki 49. Dünya Ekonomik Forumu'na katılan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, bölgesindeki sorunlara rağmen tek istikrarlı ülke olduğunu söylediği ülkemiz ekonomisi için şu açıklamaları yaptı:
“Hem hane halkı hem de bilanço açısından Türkiye performansı iyi şekilde devam ediyor. Yaza göre hızlı bir şekilde toparlanma söz konusu. Türkiye'nin durumu son derece pozitif devam ediyor. ...Yaşanan zorluklara rağmen iyi durumda. Sadece kamuda değil, özel sektör açısından da durum böyle."
Peki, endişeli modernler buna karşılık ne diyor? İyi eğitimli kişilerden oluşan çok kalabalık bir whatsapp grubundan yapılan bir çok paylaşımdan biri, Global Source Parters’in Türkiye Analisti ekonomist Atilla Yeşilada’nın “31 Mart ve Sonrası...” başlıklı sunumu... Sunumdaki başlıklardan bir demet şöyle:
“Yerel seçime kadar ekonomi ve siyasette en kötüsünü yaşayacağız. Ekonomi 2019’ya gerileyerek girdi, ivme kazanması imkansız. Dış dünya koşullarından ekonomiye destek gelmez. Diplomasiden yerel seçime malzeme çıkmaz. AKP ya anketlerde geride, ya da büyük kentleri kaybedeceğinden korkuyor ki, ala Turka popülizmi şiddetlendirdi. Sonuç Mayıs 2018, ya da Rahip Brunson krizi gibi olacak. Yerel seçim sonuçları pek de mühim değil, sonrasında IMF’yle stand-by kaçınılmaz. ‘Yerli malı’ istikrar programı da mümkün, fakat maliyeti çok daha ağır olur. Yıl ortasında resesyondan çıkarız, ama V şeklinde değil, kare kökü şeklinde.”
Yeşilada yalnız değil. IMF’nin yayınladığı Dünya Ekonomik Görünümü Ocak ayı güncellemesi de kendilerini Avrupa’ya, ABD’ye, Kanada’ya atamadıkları için sanki mecburen memlekette yaşayan endişe grubunun kendi argümanlarını desteklemek için kullandığı başka bir çalışma... Endişeliler IMF’ye teslim olmamız için çırpınırken IMF de Türkiye’de resesyonun sürdüğü iddiasında…
Bakalım kim haklı çıkacak? Bugüne kadar ekonomi tahminleri, siyasi tercihleri gibi tutmamış olan endişeli modernler mi, yoksa Türkiye’de ekonominin direksiyonunu ellerinde tutanlar mı? Yakında göreceğiz…
Biz de 7,5 yaşındaki Alinihat bey için sürekli program yapmak durumundayız. İstanbul’u okulla ya da hafta sonları annesiyle geziyor. Daha önceki tatillerde Eskişehir ve Ankara gezileri yaptık. Müzelerde başlangıçta biraz zorlandı ama alıştı… Bu tatilde de ona Bursa’yı tanıtmak istedik…
Diriliş Ertuğrul hastası olduğu için çok heyecanlandı. Osman Gazi ve Orhan Gazi türbelerini ziyaret ettik. Karagöz Müzesi, Anıt Çınar, Koza Han ve Çarşı… İmparatorluğun ilk başkentinin hakkını verdik… Bir küçük, fakat önemli düş kırıklığıyla…
Alinihat büyük bir hayalle gitti Bursa’ya… Ertuğrul’a, diziye ve de Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemine ait çeşitli anı objeleri, bayraklar, kurşun askerler, oyuncak kılıç kalkanlar, hatta ‘börk’ vb. giysileri bulacağını sanmıştı…
Ama nafile. Aranmadığımız yer kalmadı… Sadece Koza Han’ın içinde bir tek küçücük, o da ipek eşarp satan mağazada her an kırılabilen (bir kere kırıldı, yapıştırdık) bir iki tane alçıdan yapılmış ancak gayet güzel boyanmış Ertuğrul Gazi ve II. Abdülhamid heykelciği bulduk… Bir de üzerinde IYI yazan bayrak… Bir ihtimal İyi Parti’nin bedava dağıttıklarından…
Dünyada bu işler böyle olmuyor. Bir film ya da dizi tuttu mu, hemen yan ürünleri çıkıyor piyasaya. Oyuncaklar, Legolar, hediyelik eşyalar, çizgi romanlar… Yapımcı, film ya da diziden kazandığının çok daha fazlasını yan ürünlerden kazanıyor… Marka yönetimi böyle bir şey. Buna Marka Genişlemesi deniyor.
Tüm zamanların en başarılı dizilerinden Diriliş’in (Bu arada bir başka önemli dizi Mehmetçik’in de) yaratıcısı Mehmet Bostan beye iki yıl önce bu büyük ekonomik fırsattan söz etmiştim… “Aklımızda… Yapacağız…” demişti. Görünen o ki henüz yapamamışlar. Bilecik’te uydur kaydır şeyler satılıyormuş… Yazık…
Bu bir yana, Bursa’yı ve tabiî ki diğer kentlerimizi de çocuklarla gezmeli… Büyüklere tavsiye olunur…
Bu arada Bursa gezisini fazla kilolardan bir miktar kurtulmak için bir başlangıç yapmak adına da ‘kullandık’… Cavit Çağlar beyin evinin yerine inşa ettiği ve Mercury’nin lisansıyla işletilen yepyeni otelde kaldık. Otelin içinde de Osman Müftüoğlu hocanın Yaşasın Hayat’ına yeme içme hareket konusunda teslim olduk. Çözümün hayli ekonomik olduğu söylenebilir, fakat irade gerektirdiği kesin.
Allah devamını getirmeyi nasip etsin…
IMF pek hoş gelmez, ne dilediğe dikkat etmek lâzım...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yerel seçim kampanyalarını ekonomik durum üzerinden yapacaklarını açıklayınca endişeli modernler için de işaret fişeğini yakmış oldu.
Ülkemizin ekonomik ‘dengelenme ve toparlanma’ çabasını siyasî bir amaç için kullanmaya çalışan bu taraftarlar, gerek sosyal medyada gerekse whatsapp gruplarında kendi amaçlarına hizmet edeceğini düşündükleri paylaşımlar yapıyor.
Oysa, Davos’taki 49. Dünya Ekonomik Forumu'na katılan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, bölgesindeki sorunlara rağmen tek istikrarlı ülke olduğunu söylediği ülkemiz ekonomisi için şu açıklamaları yaptı:
“Hem hane halkı hem de bilanço açısından Türkiye performansı iyi şekilde devam ediyor. Yaza göre hızlı bir şekilde toparlanma söz konusu. Türkiye'nin durumu son derece pozitif devam ediyor. ...Yaşanan zorluklara rağmen iyi durumda. Sadece kamuda değil, özel sektör açısından da durum böyle."
Peki, endişeli modernler buna karşılık ne diyor? İyi eğitimli kişilerden oluşan çok kalabalık bir whatsapp grubundan yapılan bir çok paylaşımdan biri, Global Source Parters’in Türkiye Analisti ekonomist Atilla Yeşilada’nın “31 Mart ve Sonrası...” başlıklı sunumu... Sunumdaki başlıklardan bir demet şöyle:
“Yerel seçime kadar ekonomi ve siyasette en kötüsünü yaşayacağız. Ekonomi 2019’ya gerileyerek girdi, ivme kazanması imkansız. Dış dünya koşullarından ekonomiye destek gelmez. Diplomasiden yerel seçime malzeme çıkmaz. AKP ya anketlerde geride, ya da büyük kentleri kaybedeceğinden korkuyor ki, ala Turka popülizmi şiddetlendirdi. Sonuç Mayıs 2018, ya da Rahip Brunson krizi gibi olacak. Yerel seçim sonuçları pek de mühim değil, sonrasında IMF’yle stand-by kaçınılmaz. ‘Yerli malı’ istikrar programı da mümkün, fakat maliyeti çok daha ağır olur. Yıl ortasında resesyondan çıkarız, ama V şeklinde değil, kare kökü şeklinde.”
Yeşilada yalnız değil. IMF’nin yayınladığı Dünya Ekonomik Görünümü Ocak ayı güncellemesi de kendilerini Avrupa’ya, ABD’ye, Kanada’ya atamadıkları için sanki mecburen memlekette yaşayan endişe grubunun kendi argümanlarını desteklemek için kullandığı başka bir çalışma... Endişeliler IMF’ye teslim olmamız için çırpınırken IMF de Türkiye’de resesyonun sürdüğü iddiasında…
Bakalım kim haklı çıkacak? Bugüne kadar ekonomi tahminleri, siyasi tercihleri gibi tutmamış olan endişeli modernler mi, yoksa Türkiye’de ekonominin direksiyonunu ellerinde tutanlar mı? Yakında göreceğiz…