Türkiye kontrolden çıkacak diye ödleri kopuyor
01 Eylül 2018 - Derin Ekonomi
Kendisinden her türlü ilkellik beklendiği için yadırganmamış olabilir. Ancak ABD Başkanı Trump, 10 Ağustos’ta Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Berat Albayrak iş dünyası ile çok kritik bir toplantı yapmakta ve 3+1 adını verdiği yeni ekonomi modeliyle ilgili bilgi vermekte iken, tam da o dakikalarda, Atlas Okyanusu’nun öteki kıyısından yolladığı tweet ile tarihe geçti.
Biz siyasi tarihe o kadar hâkim değiliz; ancak tahminimiz o dur ki herhangi bir ABD Başkanı’nın kalkıp yabancı bir ülkenin para birimine böylesine cepheden, bu kadar doğrudan saldırdığına, herhalde tarihin herhangi bir döneminde rastlanmamıştır.
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin de belirttiği gibi,“…üst üste yaşanan olaylara bakıldığında bunun normal piyasa dinamikleri içerisinde açıklanabilecek bir hadise olmadığı ortada. Bu, aynen ifade edildiği gibi ekonomik bir savaştır.”
Bu kritik dönemde Türkiye’nin ortaya koyduğu dirence ve millî duruşa, Almanya, İtalya, Azerbeycan, Irak, Rusya, İran gibi ülkelerin yanı sıra Batı basının da yavaş yavaş saygı duymaya başlaması, tarihe düşülecek önemli notlardan biridir…
Bu dönüşüme en iyi örnek, Financial Times'in İstanbul muhabiri Laura Pitel ve Londra muhabiri Andrew England imzasıyla "Türkiye, krizden çıkış yolunda yeni ittifaklar arıyor” başlığı ile yayımlanan analiz haberini bir ibret vesikası olarak özetle aşağıya alıyorum:
“… Donald Trump ile olan gerginliğin son haftalarda yükselişe geçmesiyle birlikte birçok analist, ekonomik zorunluluğun bir kez daha Türk Cumhurbaşkanının pragmatik tarafını göstermeye zorlayacağına ikna olmuştu. Ancak Erdoğan’ın devam eden meydan okuması, bu zamanın farklı olabileceğine dair artan endişeyi tetikledi.
Liranın dolara karşı değerinin beşte bir düştüğü bir haftadan sonra bile Erdoğan özür dilemedi. Türkiye’nin ulusal şairi Nazım Hikmet’ten alıntı yaparak, Pazar günü Trabzon’da iktidar partisi yetkililerine ‘bu ülke bizim’ diye belirterek, Türkiye milletinin hiçbir yabancı rakibinin önünde ‘boyun eğmeyeceğine’ söz verdi.
… Türk Cumhurbaşkanı destek için Rusya'ya, Katar'a ya da Çin'e dönmeyi ve Batı ile arasındaki zaten zayıflamış bağları tamamen koparmayı deneyebilir. (Dr. Spiegel’in de endişesi buydu) …
Cumartesi günü The New York Times Gazetesi’nde yazan Erdoğan Washington’un Türkiye’yi küçük iş ortağı olarak görmekten vazgeçmesi gerektiği konusunda uyardı ve ‘Türkiye'nin başka alternatifleri de olduğu gerçeğini kabul etmesi’ gerektiğini yazdı. Erdoğan pazar günü şunları söyledi: ‘Ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyaya karşı bir ticaret savaşı gerçekleştiren kişiye verdiğimiz cevap yeni pazarlara, yeni işbirliklerine ve yeni ittifaklara yönelmektir.’
… AB ülkeleri ve ABD ile sorunlar patlak verdiği için, Türkiye Rusya ile daha yakın işbirliğine girdi. Pazartesi günü, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov iki günlük toplantı için Türk başkentini ziyaret edecek. Rusya Dışişleri Bakanlığı, müzakerelerin Suriye'deki ihtilafa ve bölgesel istikrarsızlığa odaklanacağını, ancak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin de derinleştirilmesi konulu tartışmaları da içereceğini sözlerine ekledi.
Türkiye Çin'in desteğini de almaya çalışıyor. Trump'ın, geçen ay ‘büyük yaptırımlar’ tehdidinden saatler sonra, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, Çin’den ICBC’nin enerji ve ulaştırma sektörüne 3.6 milyar dolarlık bir kredi paketi sağlayacağını açıkladı.
Başka bir seçenek de Katar. Türkiye, bir askeri üsse sahip olduğu ve ekonomik bağlarını yakın zamanda güçlendirdiği zengin Körfez ülkesinin gittikçe daha önemli bir müttefiki haline geldi. (Nitekim bu makale yayınlandıktan birkaç gün sonra Katar ile ciddî yatırım anlaşmalarına varılacaktı…)
Ancak bazı gözlemciler, son olayların Batı'nın hem Avrupa hem de Ortadoğu'da yer alan, ABD'nin en büyük hava üssüne ve ayrıca 3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülkeyle olan ilişkisinde kalıcı bir hasar meydana getireceğinden korkuyor. Üst düzey bir batılı diplomat, ‘Trump’ın kaba diplomasisi, Türkiye'yi Rusların eline geçirecek’ dedi”…
“Ver yârini ellere…” diye başlayan bir halk deyişi vardır… Son günlerde Batı’nın kısmen aklını yitirmemiş kesiminin yandığına/yaşadığına güzel örnektir bu deyiş…
Biz siyasi tarihe o kadar hâkim değiliz; ancak tahminimiz o dur ki herhangi bir ABD Başkanı’nın kalkıp yabancı bir ülkenin para birimine böylesine cepheden, bu kadar doğrudan saldırdığına, herhalde tarihin herhangi bir döneminde rastlanmamıştır.
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali’nin de belirttiği gibi,“…üst üste yaşanan olaylara bakıldığında bunun normal piyasa dinamikleri içerisinde açıklanabilecek bir hadise olmadığı ortada. Bu, aynen ifade edildiği gibi ekonomik bir savaştır.”
Bu kritik dönemde Türkiye’nin ortaya koyduğu dirence ve millî duruşa, Almanya, İtalya, Azerbeycan, Irak, Rusya, İran gibi ülkelerin yanı sıra Batı basının da yavaş yavaş saygı duymaya başlaması, tarihe düşülecek önemli notlardan biridir…
Bu dönüşüme en iyi örnek, Financial Times'in İstanbul muhabiri Laura Pitel ve Londra muhabiri Andrew England imzasıyla "Türkiye, krizden çıkış yolunda yeni ittifaklar arıyor” başlığı ile yayımlanan analiz haberini bir ibret vesikası olarak özetle aşağıya alıyorum:
“… Donald Trump ile olan gerginliğin son haftalarda yükselişe geçmesiyle birlikte birçok analist, ekonomik zorunluluğun bir kez daha Türk Cumhurbaşkanının pragmatik tarafını göstermeye zorlayacağına ikna olmuştu. Ancak Erdoğan’ın devam eden meydan okuması, bu zamanın farklı olabileceğine dair artan endişeyi tetikledi.
Liranın dolara karşı değerinin beşte bir düştüğü bir haftadan sonra bile Erdoğan özür dilemedi. Türkiye’nin ulusal şairi Nazım Hikmet’ten alıntı yaparak, Pazar günü Trabzon’da iktidar partisi yetkililerine ‘bu ülke bizim’ diye belirterek, Türkiye milletinin hiçbir yabancı rakibinin önünde ‘boyun eğmeyeceğine’ söz verdi.
… Türk Cumhurbaşkanı destek için Rusya'ya, Katar'a ya da Çin'e dönmeyi ve Batı ile arasındaki zaten zayıflamış bağları tamamen koparmayı deneyebilir. (Dr. Spiegel’in de endişesi buydu) …
Cumartesi günü The New York Times Gazetesi’nde yazan Erdoğan Washington’un Türkiye’yi küçük iş ortağı olarak görmekten vazgeçmesi gerektiği konusunda uyardı ve ‘Türkiye'nin başka alternatifleri de olduğu gerçeğini kabul etmesi’ gerektiğini yazdı. Erdoğan pazar günü şunları söyledi: ‘Ülkemiz de dahil olmak üzere tüm dünyaya karşı bir ticaret savaşı gerçekleştiren kişiye verdiğimiz cevap yeni pazarlara, yeni işbirliklerine ve yeni ittifaklara yönelmektir.’
… AB ülkeleri ve ABD ile sorunlar patlak verdiği için, Türkiye Rusya ile daha yakın işbirliğine girdi. Pazartesi günü, Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov iki günlük toplantı için Türk başkentini ziyaret edecek. Rusya Dışişleri Bakanlığı, müzakerelerin Suriye'deki ihtilafa ve bölgesel istikrarsızlığa odaklanacağını, ancak iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin de derinleştirilmesi konulu tartışmaları da içereceğini sözlerine ekledi.
Türkiye Çin'in desteğini de almaya çalışıyor. Trump'ın, geçen ay ‘büyük yaptırımlar’ tehdidinden saatler sonra, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, Çin’den ICBC’nin enerji ve ulaştırma sektörüne 3.6 milyar dolarlık bir kredi paketi sağlayacağını açıkladı.
Başka bir seçenek de Katar. Türkiye, bir askeri üsse sahip olduğu ve ekonomik bağlarını yakın zamanda güçlendirdiği zengin Körfez ülkesinin gittikçe daha önemli bir müttefiki haline geldi. (Nitekim bu makale yayınlandıktan birkaç gün sonra Katar ile ciddî yatırım anlaşmalarına varılacaktı…)
Ancak bazı gözlemciler, son olayların Batı'nın hem Avrupa hem de Ortadoğu'da yer alan, ABD'nin en büyük hava üssüne ve ayrıca 3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan bir ülkeyle olan ilişkisinde kalıcı bir hasar meydana getireceğinden korkuyor. Üst düzey bir batılı diplomat, ‘Trump’ın kaba diplomasisi, Türkiye'yi Rusların eline geçirecek’ dedi”…
“Ver yârini ellere…” diye başlayan bir halk deyişi vardır… Son günlerde Batı’nın kısmen aklını yitirmemiş kesiminin yandığına/yaşadığına güzel örnektir bu deyiş…