Türkiye’nin algısı asıl içeride bozuk
18 ekim 2018 yeni şafak
Türkiye’den tüymeyi planlayanların pek dikkatini çekmeyecek olan birkaç ilginç araştırmayı bir araya getirip bakmak ilginç olabilir... Çünkü yalana dolana içeride inanmaya pek bir hazırız…
Bu araştırmalardan bir tanesini HSBC Grubu yaptırmış. Adını “Expat Explorer” koymuşlar. Bankanın faaliyet gösterdiği 163 ülkede o ülkenin değil yabancı bir ülkenin vatandaşı olarak faaliyette bulunan toplam 22 bin çalışana sormuşlar…
Sonuçları finansal getiri, deneyim ve aile yaşamı gibi çeşitli kategorilerde ele almışlar. Singapur tüm kategorilerde üç yıldır sürdürdüğü birinciliği kimselere bırakmamış. Türkiye ise tüm kriterlerin ortalamasında 24’üncü sırada yer almış.
Üç kategoriden biri olan deneyimde ise (yaşam tarzı, kültürü, insanlarla iletişimin kolaylığı, konaklama, sağlık hizmeti, entegrasyon, güvenlik, mülk, finans) Türkiye bu yıl üç basamak birden yükselerek beşinci sıraya yerleşmiş.
163 ülke sıralamasında ilk beş şöyle oluşmuş: 1. Yeni Zelanda, 2. İspanya, 3. Tayvan, 4. Avusturalya ve 5. Türkiye… Diğer beş ülke ise şunlarmış: 6. Singapur, 7.Meksika, 8.Kanada, 9.Fransa, 10.Bahreyn…
Gelelim ikinci araştırmaya…
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan son rapor, dünya genelinde ruh sağlığı hastalıklarının arttığını ortaya koymuş.
Baş raportör Harvard Tıp Profesörü Vikram Patel; "Durum aşırı derecede vahim ama hiçbir ülke bu konuda yeterince yatırım yapmıyor. İnsanlarda ruh sağlığı kadar başka hiçbir sağlık durumu ihmal edilmedi" demiş…
Rapora göre dünyanın her ülkesinde ruh sağlığı bozukluklarındaki bu artışın küresel ekonomiye maliyeti, toplu bir önlem alınmazsa, 2010 ile 2030 arasında 16 trilyon doları bulacakmış.
Raporda, ruh sağlığı konusunda dünya çapında büyüyen krizin insanlar, toplumlar ve ekonomiler üzerinde kalıcı zararlara yol açabileceği vurgulanıyor.
Profesör Patel maliyetlerin bir kısmının doğrudan sağlık hizmetleri, ilaç ve terapilerinden oluşacağını belirterek, çoğunun ise üretkenlik kaybı, sosyal refah, eğitim ile yasa ve düzene harcama gibi dolaylı yollardan olacağını tespit etmiş.
DSÖ tarafından yapılan tahminlerde, dünya çapında yaklaşık 300 milyon insanın depresyon, 50 milyon insanın bunama yaşadığı, 23 milyon insanın şizofren ve 60 milyonun da bipolar bozukluğu rahatsızlığından etkilendiği kaydedilmiş.
Şimdi bu durumu bir de dünyadaki intihar rakamlarıyla birlikte ele alalım.
Ruh sağlığının bozukluğuyla determinist ilişkisi bulunan intihar olaylarına OECD ülkeleri ve dünya genelinde bakmakta yarar var.
OECD’nin 2017 rakamlarına göre en çok intihar vakasına rastlanan (100 bin kişide kaç kişinin intihar ettiği) ülkeler sıralaması şöyle: 1.Litvanya, 2. Kore, 3.Rusya, 4.Slovenya, 5.Letonya, 6.Japonya, 7.Macaristan, 8.Belçika, 9.Estonya, 10.ABD, 11.Polonya, 12.Fransa, 13.Finlandiya, 14.Avustralya, 15.İsviçre, 16.Avusturya, 17.İzlanda, 18.Yeni Zelanda, 19.Çek Cumhuriyeti, 20.İsveç, 21.Norveç, 22.Lüksemburg, 23.Kanada, 24. Şili, 25.İrlanda, 26.Almanya, 27.Hollanda, 28.Portekiz, 29.Slovak Cumhuriyeti, 30.Danimarka, 31.Britanya, 32.İspanya, 33.Brezilya, 34.İtalya, 35.Kosta Rika, 36.Meksika, 37.Kolombiya, 38.İsrail, 39.Yunanistan, 40.Türkiye, 41.Güney Afrika…
Yani 41 ülkede Türkiye sondan ikinci…
Gelelim, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 rakamlarına göre dünyanın 183 ülkesindeki duruma… Burada da Türkiye 116. sırada…
Bu rakamlar ortada… Gizli kapaklı değil… Ancak endişeli modern aydınlarımızca yaratılmak istenen hava ‘Türkiye’nin yaşanılmaz, güvenilmez bir ülke olduğu’ iddiasına dayanıyor…
TV kanallarını dolaşan, bir programda da karşılaştığımız endişeli modern bir hanımefendi mesela sürekli, Türkiye’nin dünyada hane halkı, özel sektör ve kamu borcu konusunda listenin en sonuncu ülkelerinden biri olduğunu söyleyip duruyor… Oysa Pazartesi bir konferansını dinlediğim Atilla Köksal dahil pek çok ekonomist, tam tersini, yani Türkiye’nin bu borçlar konusunda hiç de fena bir durumda olmadığını verilere dayanarak ifade ediyorlar…
Tahrifat ile tezvirat hiç bu kadar iç içe olmamıştı…
Bu araştırmalardan bir tanesini HSBC Grubu yaptırmış. Adını “Expat Explorer” koymuşlar. Bankanın faaliyet gösterdiği 163 ülkede o ülkenin değil yabancı bir ülkenin vatandaşı olarak faaliyette bulunan toplam 22 bin çalışana sormuşlar…
Sonuçları finansal getiri, deneyim ve aile yaşamı gibi çeşitli kategorilerde ele almışlar. Singapur tüm kategorilerde üç yıldır sürdürdüğü birinciliği kimselere bırakmamış. Türkiye ise tüm kriterlerin ortalamasında 24’üncü sırada yer almış.
Üç kategoriden biri olan deneyimde ise (yaşam tarzı, kültürü, insanlarla iletişimin kolaylığı, konaklama, sağlık hizmeti, entegrasyon, güvenlik, mülk, finans) Türkiye bu yıl üç basamak birden yükselerek beşinci sıraya yerleşmiş.
163 ülke sıralamasında ilk beş şöyle oluşmuş: 1. Yeni Zelanda, 2. İspanya, 3. Tayvan, 4. Avusturalya ve 5. Türkiye… Diğer beş ülke ise şunlarmış: 6. Singapur, 7.Meksika, 8.Kanada, 9.Fransa, 10.Bahreyn…
Gelelim ikinci araştırmaya…
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yayınlanan son rapor, dünya genelinde ruh sağlığı hastalıklarının arttığını ortaya koymuş.
Baş raportör Harvard Tıp Profesörü Vikram Patel; "Durum aşırı derecede vahim ama hiçbir ülke bu konuda yeterince yatırım yapmıyor. İnsanlarda ruh sağlığı kadar başka hiçbir sağlık durumu ihmal edilmedi" demiş…
Rapora göre dünyanın her ülkesinde ruh sağlığı bozukluklarındaki bu artışın küresel ekonomiye maliyeti, toplu bir önlem alınmazsa, 2010 ile 2030 arasında 16 trilyon doları bulacakmış.
Raporda, ruh sağlığı konusunda dünya çapında büyüyen krizin insanlar, toplumlar ve ekonomiler üzerinde kalıcı zararlara yol açabileceği vurgulanıyor.
Profesör Patel maliyetlerin bir kısmının doğrudan sağlık hizmetleri, ilaç ve terapilerinden oluşacağını belirterek, çoğunun ise üretkenlik kaybı, sosyal refah, eğitim ile yasa ve düzene harcama gibi dolaylı yollardan olacağını tespit etmiş.
DSÖ tarafından yapılan tahminlerde, dünya çapında yaklaşık 300 milyon insanın depresyon, 50 milyon insanın bunama yaşadığı, 23 milyon insanın şizofren ve 60 milyonun da bipolar bozukluğu rahatsızlığından etkilendiği kaydedilmiş.
Şimdi bu durumu bir de dünyadaki intihar rakamlarıyla birlikte ele alalım.
Ruh sağlığının bozukluğuyla determinist ilişkisi bulunan intihar olaylarına OECD ülkeleri ve dünya genelinde bakmakta yarar var.
OECD’nin 2017 rakamlarına göre en çok intihar vakasına rastlanan (100 bin kişide kaç kişinin intihar ettiği) ülkeler sıralaması şöyle: 1.Litvanya, 2. Kore, 3.Rusya, 4.Slovenya, 5.Letonya, 6.Japonya, 7.Macaristan, 8.Belçika, 9.Estonya, 10.ABD, 11.Polonya, 12.Fransa, 13.Finlandiya, 14.Avustralya, 15.İsviçre, 16.Avusturya, 17.İzlanda, 18.Yeni Zelanda, 19.Çek Cumhuriyeti, 20.İsveç, 21.Norveç, 22.Lüksemburg, 23.Kanada, 24. Şili, 25.İrlanda, 26.Almanya, 27.Hollanda, 28.Portekiz, 29.Slovak Cumhuriyeti, 30.Danimarka, 31.Britanya, 32.İspanya, 33.Brezilya, 34.İtalya, 35.Kosta Rika, 36.Meksika, 37.Kolombiya, 38.İsrail, 39.Yunanistan, 40.Türkiye, 41.Güney Afrika…
Yani 41 ülkede Türkiye sondan ikinci…
Gelelim, Dünya Sağlık Örgütü’nün 2016 rakamlarına göre dünyanın 183 ülkesindeki duruma… Burada da Türkiye 116. sırada…
Bu rakamlar ortada… Gizli kapaklı değil… Ancak endişeli modern aydınlarımızca yaratılmak istenen hava ‘Türkiye’nin yaşanılmaz, güvenilmez bir ülke olduğu’ iddiasına dayanıyor…
TV kanallarını dolaşan, bir programda da karşılaştığımız endişeli modern bir hanımefendi mesela sürekli, Türkiye’nin dünyada hane halkı, özel sektör ve kamu borcu konusunda listenin en sonuncu ülkelerinden biri olduğunu söyleyip duruyor… Oysa Pazartesi bir konferansını dinlediğim Atilla Köksal dahil pek çok ekonomist, tam tersini, yani Türkiye’nin bu borçlar konusunda hiç de fena bir durumda olmadığını verilere dayanarak ifade ediyorlar…
Tahrifat ile tezvirat hiç bu kadar iç içe olmamıştı…