Tuvalet mecrası, deyip geçmemek gerekiyor
18 HAZİRAN 2007
“Büyük bir alışveriş merkezinin tuvaletinde pisuara dayanmış işimi görüyorum” diye başlamış Aykut Üstün, sonra da Milliyet blog sayfasında yayınlanan yazısına devam etmiş: “Tam göz hizasına çerçeve içinde ilanı çakmışlar. Gözüm ister istemez ilana kayıyor. OK prezervatif reklamı. Şöyle yazıyor: Araba kullanırken hangi kemeri takarsınız? Altında kocaman iki resim. A şıkkında pantolon kemeri, B şıkkında emniyet kemeri resmi var. Arabayla üç takla atalı daha üç gün olmuş. Ölümden dönmüşüm, emniyet kemeri hayatımı kurtarmış. Cevabım elbette ki B şıkkı olacak. Ama o da ne? Alttaki küçük yazıda diyor ki; A şıkkını işaretlediniz değil mi? Ne de olsa erkek adamsınız. Erkek adamın kitabında korkmak yoktur. Vay be! Felsefeye bakar mısınız? Son noktayı ise, ‘Ama sen yine de bana bir şey olmaz deme!’ cümlesi ile koymuşlar.
“Sosyal sorumsuzluk projelerinde açık ara birinci olabilecek bir çalışma. Üstelik markanın sahibi Türkiye'nin en köklü ve saygı duyulacak holdinglerinden biri. Spora ve sanata harcadıkları paranın haddi hesabı yok. Acaba nasıl olur da böyle sorumsuz ve yanlış yönlendirmelere çok açık bir reklama izin vermişler? Trafik bilincinin yerlerde süründüğü, emniyet kemeri takmadığı için bir çok insanın yok yere öldüğü bir ülkede böyle bir mesaj vermek hangi reklam dahisinin işi acaba?
“Son olarak benim mesajım şudur: Prezervatif bir doğum kontrol aracıdır. Erkeklikle, delikanlılıkla, kitapla, raconla alakası yoktur. Kaldı ki gerçek delikanlıların kitabında da kılıf takmak yoktur. Hadi bakalım bunu da siz analiz edin.”
Aykut Bey’in bizim sayfada yer vermem için yolladığı mektup daha uzun. Ben özetini aldım. Tuvaletlerdeki reklam mecrası bence son derece etkili olabilir. OK’i hedef kitlesi ile en iyi buluşturacak yer de orası. Sadece kilit mesaja iki kere dikkat etmek gerekiyor demek ki...
Patronlar köşe yazarlarını korumamalı
Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in bizim son TV programında yaptığı teklif araya gitti. Tam o günlerde gündem çok yüklüydü. Üstelik bir de Ufuk Güldemir’i kaybettik...
Ne demişti Ergin, hatırlayalım: “Köşe yazarları hakaret ederlerse, mahkeme yoluyla gerçekleşen tazminat cezalarını kendileri ödemeliler!..”
Bu teklifi herhangi bir köşe yazarının desteklemesini tabii ki beklemiyorum. Ümidim gazete patronları ve yöneticilerinde... Tazminatları ödemeyi sürdürdükleri takdirde, köşe yazarlarının insanlara hakaret edilmesine göz yummanın ötesinde teşvik de etmiş sayılacaklarına inanmaya başlayacağım...
Bu nedenle gazete patronlarından bu konuda bir adım bekliyorum. Yarısını bile ödeseler, kendini bildirme sürecini başlatmış olurlar... Bu paraları ödedikleri sürece ‘etik’ten ‘ahlak’tan, uluslararası standartlardan söz etmelerinin ‘göstermelik’ olduğunu düşüneceğim.
Köşe yazarlarının hakaret paralarını ödeyen gazete patronlarının, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını savunmalarını ise samimiyetsizlik gösterisi olarak kabul edeceğim...
Vada’lar sokağa çıkmalı!
Dün bizim gazetedeki Yapı Kredi reklamına bakıyordum. Üç tane Vada vardı. “Babalar gününde en şık sizin babanız olsun!”... Joker Vada’dan söz ediyor vs...
Aklıma, Lizbon’daki Perakende Liderleri Konferansı’nda Yapı Kredi’den Elvan Hanım sorusu geldi: “Vadalar sizce görevini tamamladı mı?”
“Hayır” demiştim... “Yeterince sömürmediniz. Daha gidilecek bir ton yol var. O şirin şeylerin bir dolu oyuncağı yapılıp satılabilir. ‘Merchandising’ alanına yeterince yatırım yapmadınız!”
Dün o reklamı gördüğümde Elvan Hanım’la konuştuklarımızı bir kez daha hatırladım. Evet Vada’nın daha gidecek çok yolu var bence... Sadece reklam maskotu olarak tutmak yazık olur!..
“Sosyal sorumsuzluk projelerinde açık ara birinci olabilecek bir çalışma. Üstelik markanın sahibi Türkiye'nin en köklü ve saygı duyulacak holdinglerinden biri. Spora ve sanata harcadıkları paranın haddi hesabı yok. Acaba nasıl olur da böyle sorumsuz ve yanlış yönlendirmelere çok açık bir reklama izin vermişler? Trafik bilincinin yerlerde süründüğü, emniyet kemeri takmadığı için bir çok insanın yok yere öldüğü bir ülkede böyle bir mesaj vermek hangi reklam dahisinin işi acaba?
“Son olarak benim mesajım şudur: Prezervatif bir doğum kontrol aracıdır. Erkeklikle, delikanlılıkla, kitapla, raconla alakası yoktur. Kaldı ki gerçek delikanlıların kitabında da kılıf takmak yoktur. Hadi bakalım bunu da siz analiz edin.”
Aykut Bey’in bizim sayfada yer vermem için yolladığı mektup daha uzun. Ben özetini aldım. Tuvaletlerdeki reklam mecrası bence son derece etkili olabilir. OK’i hedef kitlesi ile en iyi buluşturacak yer de orası. Sadece kilit mesaja iki kere dikkat etmek gerekiyor demek ki...
Patronlar köşe yazarlarını korumamalı
Milliyet’in Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin’in bizim son TV programında yaptığı teklif araya gitti. Tam o günlerde gündem çok yüklüydü. Üstelik bir de Ufuk Güldemir’i kaybettik...
Ne demişti Ergin, hatırlayalım: “Köşe yazarları hakaret ederlerse, mahkeme yoluyla gerçekleşen tazminat cezalarını kendileri ödemeliler!..”
Bu teklifi herhangi bir köşe yazarının desteklemesini tabii ki beklemiyorum. Ümidim gazete patronları ve yöneticilerinde... Tazminatları ödemeyi sürdürdükleri takdirde, köşe yazarlarının insanlara hakaret edilmesine göz yummanın ötesinde teşvik de etmiş sayılacaklarına inanmaya başlayacağım...
Bu nedenle gazete patronlarından bu konuda bir adım bekliyorum. Yarısını bile ödeseler, kendini bildirme sürecini başlatmış olurlar... Bu paraları ödedikleri sürece ‘etik’ten ‘ahlak’tan, uluslararası standartlardan söz etmelerinin ‘göstermelik’ olduğunu düşüneceğim.
Köşe yazarlarının hakaret paralarını ödeyen gazete patronlarının, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasını savunmalarını ise samimiyetsizlik gösterisi olarak kabul edeceğim...
Vada’lar sokağa çıkmalı!
Dün bizim gazetedeki Yapı Kredi reklamına bakıyordum. Üç tane Vada vardı. “Babalar gününde en şık sizin babanız olsun!”... Joker Vada’dan söz ediyor vs...
Aklıma, Lizbon’daki Perakende Liderleri Konferansı’nda Yapı Kredi’den Elvan Hanım sorusu geldi: “Vadalar sizce görevini tamamladı mı?”
“Hayır” demiştim... “Yeterince sömürmediniz. Daha gidilecek bir ton yol var. O şirin şeylerin bir dolu oyuncağı yapılıp satılabilir. ‘Merchandising’ alanına yeterince yatırım yapmadınız!”
Dün o reklamı gördüğümde Elvan Hanım’la konuştuklarımızı bir kez daha hatırladım. Evet Vada’nın daha gidecek çok yolu var bence... Sadece reklam maskotu olarak tutmak yazık olur!..