TV dizileri sapına kadar ‘erkek’miş…
19 MART 2012
Siyasi iletişimde bizim ortaya attığımız ‘3İ’ yaklaşımını ‘İstişare – İkna – İttifak’, şu sıra en iyi uygulayanlardan biri hiç şüphesiz AK Parti Urfa Milletvekili Zeynep Karahan Uslu. Onca alt komisyon çalışırken onun başkanı olduğu grup sürekli medyada… Medyadan çeşitli gruplarla toplantı yaparak konuyu sıcak tutuyor. Bir tanesine biz de katılmıştık. Hem medyayı dinlemesi hem de yanındaki MHP ve CHP milletvekillerine davranış biçimi kayıtlara geçecek düzeyde bir mesafe duygusu içeriyordu.
Meclis’teki Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu, bu kez de Televizyon dizilerinde ‘erkek egemen’ zihniyetin hâkim olduğu tespitinden yola çıkarak, yapımcılarla ve senaristlerle biraraya gelmiş. Seksenli yıllarda ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ türünden okkalı ifadeleri, Yazarlar ve Çevirmenler Kooperatifi’nin (YAZKO) iddialı yayını Somut gazetesinden falan okuyabilirdik. Somut, feministlerin yazdığı bir kadın sayfasıyla belleğimizde kaldı. Türkiye gibi Müslüman ülkelerde ‘değer sisteminin farklılığı’ gereği siyasi olarak çalışmasa da, feminizmi en azından malumat çerçevesinde ‘anlamak’ adına önemli bir kaynaktı. O yıllarda birileri çıkıp da, Meclis’te kadın sorunlarını çeşitli açılardan ele alacak bir Komisyon’dan söz edecek olsa buna kimse inanmazdı.
Kendisi feminizmle yakından uzaktan alakası olmasa da, kadının konumlanması konusunda daha çok başbakanın çizdiği aile, anne, kızkardeş odağına daha yakın dursa da, Zeynep Hanım, yaptığı açıklamalarla cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir Türkiye’ye ulaşma yolunda medyanın hayati bir öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Komisyon uzmanlarının ön raporlarına göre en çok izlenen 9 dizide 39 erkek karaktere karşın 24 kadın karakter tespit edilmiş. Bu açıdan TRT’den, ‘En maskülen kanal’ (Türkçesi: En sapına kadar erkek kanal) olarak söz edilebilirmiş.
Tabii ki bu yolda Batı dünyasının algılama kalıplarıyla mesafe kat etmek mümkün görünmüyor. Çözüm, komisyon vaatlerinde de ifade edilen ‘Türkiye'nin toplumsal yapısına uygun yeni bir yapılanma’dan geçiyor.
‘Dizilerde erkek egemen bakış açısı hakimdir’ söylemi Türkiye’nin toplumsal yapısına uygunluk derecesiyle anlamını bulacaktır. Somut gazetesinin arşivlerine ulaşmak çok kolay. Dönemine göre mükemmel hazırlanmış feminist sayfalarda yer alan yazı ve makaleleri bi zahmet incelemekte yarar olabilir. Aynı söylemi o sayfalarda, üstelik Batı kaynaklı teorik temellerle de ‘uyumlandırılarak’ sağlam zeminler üzerine oturmuş şekliyle görmek mümkün. Mesele, Türkiye’nin toplumsal bünyesine bu bakış açısının formülleriyle üretilen ilaçların şifalı olup olmadığının artık anlaşılıp anlaşılmadığı noktasında düğümleniyor.
Geçmişi kazımak...
Gelin de sanat tarihi araştırmacılarına özenmeyin, gıpta etmeyin… BBC’nin haberine göre bu kez de ‘fresklerin dilini okuyorlarmış’... İtalya’da bir grup araştırmacı şu sıra neyle meşgulmüş biliyor musunuz? Vecchio Sarayı’ndaki bir freskin altında Leonardo da Vinci’nin eserinin izine rastlayabilecekleri umudu içinde duvarın dilini çözmekle...
Giorgio Vasari’nin ‘Marciano Muharebesi’ adlı freskinin altında Vinci’nin yarım kalan bir çalışması olabilirmiş. ‘Endoskopi’ adını verdikleri yöntemle röntgenini çekmeye çalıştıkları freskte Mona Lisa’da kullanılan siyah pigmentlerin izine raslamışlar. Projeyi yöneten California Üniversitesi’nden Maurizio Seracini, Leonardo da Vinci’nin ‘Anghiari Muharebesi’ adlı yarım kalan çalışmasının Vasari’nin eserinin altında olduğuna inanıyormuş.
‘Geçmişi kazımak’, en güzel ifadesini bir sanat eseriyle ‘yüzleşmek’te buluyor olmalı…
Meclis’teki Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinde Medyanın Rolü Alt Komisyonu, bu kez de Televizyon dizilerinde ‘erkek egemen’ zihniyetin hâkim olduğu tespitinden yola çıkarak, yapımcılarla ve senaristlerle biraraya gelmiş. Seksenli yıllarda ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ türünden okkalı ifadeleri, Yazarlar ve Çevirmenler Kooperatifi’nin (YAZKO) iddialı yayını Somut gazetesinden falan okuyabilirdik. Somut, feministlerin yazdığı bir kadın sayfasıyla belleğimizde kaldı. Türkiye gibi Müslüman ülkelerde ‘değer sisteminin farklılığı’ gereği siyasi olarak çalışmasa da, feminizmi en azından malumat çerçevesinde ‘anlamak’ adına önemli bir kaynaktı. O yıllarda birileri çıkıp da, Meclis’te kadın sorunlarını çeşitli açılardan ele alacak bir Komisyon’dan söz edecek olsa buna kimse inanmazdı.
Kendisi feminizmle yakından uzaktan alakası olmasa da, kadının konumlanması konusunda daha çok başbakanın çizdiği aile, anne, kızkardeş odağına daha yakın dursa da, Zeynep Hanım, yaptığı açıklamalarla cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir Türkiye’ye ulaşma yolunda medyanın hayati bir öneme sahip olduğunu vurguluyor.
Komisyon uzmanlarının ön raporlarına göre en çok izlenen 9 dizide 39 erkek karaktere karşın 24 kadın karakter tespit edilmiş. Bu açıdan TRT’den, ‘En maskülen kanal’ (Türkçesi: En sapına kadar erkek kanal) olarak söz edilebilirmiş.
Tabii ki bu yolda Batı dünyasının algılama kalıplarıyla mesafe kat etmek mümkün görünmüyor. Çözüm, komisyon vaatlerinde de ifade edilen ‘Türkiye'nin toplumsal yapısına uygun yeni bir yapılanma’dan geçiyor.
‘Dizilerde erkek egemen bakış açısı hakimdir’ söylemi Türkiye’nin toplumsal yapısına uygunluk derecesiyle anlamını bulacaktır. Somut gazetesinin arşivlerine ulaşmak çok kolay. Dönemine göre mükemmel hazırlanmış feminist sayfalarda yer alan yazı ve makaleleri bi zahmet incelemekte yarar olabilir. Aynı söylemi o sayfalarda, üstelik Batı kaynaklı teorik temellerle de ‘uyumlandırılarak’ sağlam zeminler üzerine oturmuş şekliyle görmek mümkün. Mesele, Türkiye’nin toplumsal bünyesine bu bakış açısının formülleriyle üretilen ilaçların şifalı olup olmadığının artık anlaşılıp anlaşılmadığı noktasında düğümleniyor.
Geçmişi kazımak...
Gelin de sanat tarihi araştırmacılarına özenmeyin, gıpta etmeyin… BBC’nin haberine göre bu kez de ‘fresklerin dilini okuyorlarmış’... İtalya’da bir grup araştırmacı şu sıra neyle meşgulmüş biliyor musunuz? Vecchio Sarayı’ndaki bir freskin altında Leonardo da Vinci’nin eserinin izine rastlayabilecekleri umudu içinde duvarın dilini çözmekle...
Giorgio Vasari’nin ‘Marciano Muharebesi’ adlı freskinin altında Vinci’nin yarım kalan bir çalışması olabilirmiş. ‘Endoskopi’ adını verdikleri yöntemle röntgenini çekmeye çalıştıkları freskte Mona Lisa’da kullanılan siyah pigmentlerin izine raslamışlar. Projeyi yöneten California Üniversitesi’nden Maurizio Seracini, Leonardo da Vinci’nin ‘Anghiari Muharebesi’ adlı yarım kalan çalışmasının Vasari’nin eserinin altında olduğuna inanıyormuş.
‘Geçmişi kazımak’, en güzel ifadesini bir sanat eseriyle ‘yüzleşmek’te buluyor olmalı…