Üstsüz kadın eylemi kime fayda sağlar?
09 MART 2012
Ukraynalı feminist grup FEMEN İstanbul’da. Malum, dünkü olaylarda gözaltına alındılar. Belki de bu satırları okuduğunuz sıralarda serbest bırakılarak memleketlerine dönmüş olacaklardır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için gelmişler. Daha doğrusu getirilmişler. Ünlerini, ‘üstsüz eylemler’ine borçlu olan bu grubu iç giyim firması Suwen International davet etmiş.
Hangi amaçla? Grubun eylemlerinden önce yaptığı basın açıklamasına bakılırsa “8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın sağlığına dikkat çekmek” amacıyla Türkiye’de bulunuyorlarmış. Dikkat çektikleri kesin... Önce bir tür magazin haberi olarak sarışın liderin ekran gösterisi ve daha sonra da görmek istemediğimiz bir müdahale ile bir başka tür ‘show’la hırpalanan mağdurlar olarak ‘seyredildiklerini’ söyleyebiliriz.
Birer ‘magazin objesi’ymiş gibi çıplak görüntüler bir yanda; diğer yanda da, ağızlarından kavram olarak dökülen ‘8 Mart’, ‘aile içi şiddet’, ‘feminizm’ türünden deve dişi gibi sert ve önemli ifadeler... Her ikisi arasındaki çelişkinin yadırganacak tarafı yok. Postmodern dünyanın artık ‘şaşırtmaca’ bile sayılamayacak enstalasyonlarından biri olarak ‘davulcu yellenmesi’ gibi gündemdeki gürültülü mesajlar arasında kaynayıp gidecekler.
Nasıl oluyor da bu kadar kesin tespitlerde bulunabiliyorum? Çünkü üç temel veriye bakmak bu konuda bir öngörü sahibi olmak için yeterli.
Bir: Bizim kültür ve değerlerimizle bu grubun verdiği algı arasındaki uyumsuzluk. Hitap etmeye çalıştıkları Türk toplumunun kadınları hakkında ‘kadın’ olmanın dışında hangi ortak noktalarda buluştukları sorusunun yanıtını kimse bilmiyor.
İki: Hedef kitleye verilecek mesajın temizliği, netliği... (Amaçları konusundaki çeşitlilik bir tür mesaj kirliliği değil de nedir?)
Üç: Bu mesaj kirliliği, Grubun ‘sonuca odaklı’ bir iletişim arzusu içinde olmadıklarının en belirgin işareti. (Belki de bu sonuç, derdest edilip karakola götürülmektir.)
Denilebilir ki, ‘çıplaklık’ gibi hele de vücutlar hiç de itici değilken fazlasıyla dikkatleri çekebilecek bir görüntüyle hedefe varılmaz mı?
Türkiye’de varılmaz.
Çıplaklık, elbette dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ilgi çeker. Ancak, bu konu ‘seviye altı’ olarak baştan zihin çekmecelerinde yerini aldığı için üzerinde konuşulmaya çok da müsait değildir.
Dünya Kadınlar Günü’nde bizim insanımız annesini, eşini, sevgilisini, kızkardeşini hatırlarken, devreye bir takım ‘çıplak kadınlar’ın girip, üstüne üstlük, ‘size mesajımız var’ demesinde algılamayı etkileyecek, değişimi (!) tetikleyecek hangi ‘sempatik’ yan olabilir ki?
Şu anne – kız kardeş – eş meselesiyle ilgili Başbakan’ın dün Mardin’den yayınlanan TV konuşmasının izlenmesinde yarar vardır. Ülkenin geleceğine yön veren bir siyasi partinin bu konudaki kültür ve değerlerle ilgili duruşunu Başbakan Erdoğan çok net çizdi.
İletişim çalışmaları, ‘toplumsal temsil’ gerektiren konularda hedef kitlenin ‘rızası’ olmadan başarıya ulaşamaz. Değerler sistematiğinde kabul görerek oluşmuş rampalarda hız kesmeden yol alabilmek için, ‘ortak dil ve duygu dünyası’nın havasını paylaşmak şarttır.
FEMEN’li kadınların sözcüsü Inna Shevchenko istediği kadar “Amacımız çıplaklık değil. Amacımız dünyanın dikkatini kadın haklarına çekmektir.” dese de, bu mesajı hangi görüntüyle ve nasıl bir algılanmayla sunuyorsa, son sözü o görüntü ve o algı belirleyecektir. Hele ki bu iddialı mesajının ardından ayrıca bir yan ‘çıktı’ halinde “Kadınları göğüs kanserine neden olan elektro manyetik dalgalardan koruyan sütyenler üretiyoruz. Ayrıca, kadınlara sağlıklı iç çamaşırı giymelerini önerdiğimiz için bu daveti kabul ettik” diyorsa ‘inandırıcılık notu’nun hayli düşeceğini belirtelim.
Hele de Ukraynalı aktivistlerin açıklamalarını tamamladıkları şu son cümleleri işitince; aslında 8 Mart’ı ‘vesile’ bilmiş olduklarını düşünmek hakkımız değil mi?
“FEMEN ürünlerinin satışlarından gelir sağlamaya çalışıyoruz; ancak elde edilen gelir çok yetersiz. FEMEN tişörtleri, Suwen mağazalarında satışa sunulacak ve sağlanacak geliri de bizler alacağız.”
Üstsüz kadın eylemi kime fayda sağlıyormuş?
“Bari sağlayabilseydi” diyelim...
Hangi amaçla? Grubun eylemlerinden önce yaptığı basın açıklamasına bakılırsa “8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla kadın sağlığına dikkat çekmek” amacıyla Türkiye’de bulunuyorlarmış. Dikkat çektikleri kesin... Önce bir tür magazin haberi olarak sarışın liderin ekran gösterisi ve daha sonra da görmek istemediğimiz bir müdahale ile bir başka tür ‘show’la hırpalanan mağdurlar olarak ‘seyredildiklerini’ söyleyebiliriz.
Birer ‘magazin objesi’ymiş gibi çıplak görüntüler bir yanda; diğer yanda da, ağızlarından kavram olarak dökülen ‘8 Mart’, ‘aile içi şiddet’, ‘feminizm’ türünden deve dişi gibi sert ve önemli ifadeler... Her ikisi arasındaki çelişkinin yadırganacak tarafı yok. Postmodern dünyanın artık ‘şaşırtmaca’ bile sayılamayacak enstalasyonlarından biri olarak ‘davulcu yellenmesi’ gibi gündemdeki gürültülü mesajlar arasında kaynayıp gidecekler.
Nasıl oluyor da bu kadar kesin tespitlerde bulunabiliyorum? Çünkü üç temel veriye bakmak bu konuda bir öngörü sahibi olmak için yeterli.
Bir: Bizim kültür ve değerlerimizle bu grubun verdiği algı arasındaki uyumsuzluk. Hitap etmeye çalıştıkları Türk toplumunun kadınları hakkında ‘kadın’ olmanın dışında hangi ortak noktalarda buluştukları sorusunun yanıtını kimse bilmiyor.
İki: Hedef kitleye verilecek mesajın temizliği, netliği... (Amaçları konusundaki çeşitlilik bir tür mesaj kirliliği değil de nedir?)
Üç: Bu mesaj kirliliği, Grubun ‘sonuca odaklı’ bir iletişim arzusu içinde olmadıklarının en belirgin işareti. (Belki de bu sonuç, derdest edilip karakola götürülmektir.)
Denilebilir ki, ‘çıplaklık’ gibi hele de vücutlar hiç de itici değilken fazlasıyla dikkatleri çekebilecek bir görüntüyle hedefe varılmaz mı?
Türkiye’de varılmaz.
Çıplaklık, elbette dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ilgi çeker. Ancak, bu konu ‘seviye altı’ olarak baştan zihin çekmecelerinde yerini aldığı için üzerinde konuşulmaya çok da müsait değildir.
Dünya Kadınlar Günü’nde bizim insanımız annesini, eşini, sevgilisini, kızkardeşini hatırlarken, devreye bir takım ‘çıplak kadınlar’ın girip, üstüne üstlük, ‘size mesajımız var’ demesinde algılamayı etkileyecek, değişimi (!) tetikleyecek hangi ‘sempatik’ yan olabilir ki?
Şu anne – kız kardeş – eş meselesiyle ilgili Başbakan’ın dün Mardin’den yayınlanan TV konuşmasının izlenmesinde yarar vardır. Ülkenin geleceğine yön veren bir siyasi partinin bu konudaki kültür ve değerlerle ilgili duruşunu Başbakan Erdoğan çok net çizdi.
İletişim çalışmaları, ‘toplumsal temsil’ gerektiren konularda hedef kitlenin ‘rızası’ olmadan başarıya ulaşamaz. Değerler sistematiğinde kabul görerek oluşmuş rampalarda hız kesmeden yol alabilmek için, ‘ortak dil ve duygu dünyası’nın havasını paylaşmak şarttır.
FEMEN’li kadınların sözcüsü Inna Shevchenko istediği kadar “Amacımız çıplaklık değil. Amacımız dünyanın dikkatini kadın haklarına çekmektir.” dese de, bu mesajı hangi görüntüyle ve nasıl bir algılanmayla sunuyorsa, son sözü o görüntü ve o algı belirleyecektir. Hele ki bu iddialı mesajının ardından ayrıca bir yan ‘çıktı’ halinde “Kadınları göğüs kanserine neden olan elektro manyetik dalgalardan koruyan sütyenler üretiyoruz. Ayrıca, kadınlara sağlıklı iç çamaşırı giymelerini önerdiğimiz için bu daveti kabul ettik” diyorsa ‘inandırıcılık notu’nun hayli düşeceğini belirtelim.
Hele de Ukraynalı aktivistlerin açıklamalarını tamamladıkları şu son cümleleri işitince; aslında 8 Mart’ı ‘vesile’ bilmiş olduklarını düşünmek hakkımız değil mi?
“FEMEN ürünlerinin satışlarından gelir sağlamaya çalışıyoruz; ancak elde edilen gelir çok yetersiz. FEMEN tişörtleri, Suwen mağazalarında satışa sunulacak ve sağlanacak geliri de bizler alacağız.”
Üstsüz kadın eylemi kime fayda sağlıyormuş?
“Bari sağlayabilseydi” diyelim...