Üstümüzden 2020 geçti. Ama geçti…
01 ocak 2021 - Z raporu
Rivayet o ya…
Bektaşi’nin önüne iki şişe şarap koyarlar. Sorarlar: “Ya Erenler, bi’ deyiver bunlardan hangisi daha iyi?” Bektaşi, etiketi olmayan aynı renk ve boydaki şişelerden birini başına dikip, tamamını lıkır lıkır içtikten sonra döner, “Diğeri daha iyi” der. Adam şaşırır: Yahu birader, ötekinin tadına bakmadın ki…” “Gerek yok” der Bektaşi, “Bu içtiğimden daha kötü olamaz.”
Durum 2020 için de benzer vaziyettedir. Yukarıdaki analojiden hareketle rahatlıkla söyleyebiliriz ki 2021 ve sonrası, 2020’den ‘çok daha iyi’ olacak…
Hiç unutmuyorum… Ocak 2020’ye geldiğimizde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda moraller üst düzeydeydi… Bütün endeksler pozitif yönlü hareket ediyordu. Kısa adıyla YEP, yani Yeni Ekonomi Programı yerine oturmuştu. 3D diye ifade edilen Dengelenme, Disiplin, Değişim süreçlerinden ilk ikisi tamamlanmış ve sıra Değişim’e gelmişti.
Tam o sırada, Alman Şansölyesi Merkel’in ifadesiyle, “İnsanlık tarihinin karşılaştığı en büyük kriz” patlak verdi… Koronavirüs pandemisi birkaç ay içinde dünyada ayak basmadık ülke ve sarsmadık ekonomi bırakmadı…
Sağlık alanındaki krizi yönetmek ve can sağlığını güvence altına almak kadar ekonomi alanındaki krizi de kontrol altında tutmak kritikti… Bu yolda tüm ülkeler ve ekonomileri hasar alsa da bazılarının daha başarılı olduğu açıktı…
Ülkemiz bu başarılı örneklerden biriydi… Kendilerinin dünya medeniyetinin merkezi olduğunu iddia eden Batılı ülkeler birbirlerinin tıbbi malzemelerine el koyarken Türkiye yüzlerce ülkeye yardım gönderiyordu… Güçlü sağlık altyapımız ve çok iyi yetişmiş sağlık çalışanlarımızla zorlu ama başarılı bir süreci geride bıraktık. Diğer ülkelere oranla hâlâ düşük seyreden can kaybı sayımız bu başarının en büyük göstergelerinden…
Öte yandan İngiltere gibi bir devin ‘itibarının’ yerle bir oluşuna da tanık olduk… Pandeminin başlangıcında ‘sürü bağışıklığı’nı savunarak sıkı önlemler almaktan geri duran İngiltere Başbakanı Boris Johnson koronavirüse yakalandı. Başbakanın yoğun bakımda alındığı ve iki kez karantina sürecine girdiği ifade edildi… “Aşı hiçbir zaman bulunamayabilir” diyen Johnson vizyon sahibi, aksiyon alan bir lider olmaktan hayli uzaktı… Tabii bu, onun itibarı kadar ülkesininkine de zarar verdi…
Yazımızı kaleme aldığımız Aralık ayının son günlerinde ise İngiltere, koronavirüs nedeniyle yeni bir kriz yaşıyor. Ülkelerin kapılarını bir bir kapattığı İngiltere’deki önlemler, başlangıçtakinin aksine sıkılaştırılıyor… Ülke, içinde bulunduğu durumu ‘bulaşıcılığı yüzde 70 artıran mutasyonla’ açıklasa da Sağlık Bakanımızın açıklamalarından biliyoruz ki bu Eylül ayından beri mevcut bir durum… Yani mutasyondan ziyade, ‘kötü yönetim’ ile açıklanması daha doğru olurdu…
Belki de Johnson’ın hatası ne krizin yönetimi ne de krizin iletişiminin yönetimi konularında yetkin olmasıydı… Çünkü deyim yerindeyse ikisinde de sürekli çuvallıyor…
İç içe geçmiş gibi görünen bu iki kavram, birbirlerinden farklı alanlara karşılık gelir… Aynı anda ve aynı ciddiyette devreye sokulmaları gerektiğinden çoğunlukla da çorbaya dönüşür… Bu süreçleri yönetenlerin ehil olmadığı durumlarda işin iletişimi ihmal edilir… Ancak o zaman sonuçlar da ağır olur… Hız, bilgilendirme ve şeffaflık bu süreçte kritik öneme sahiptir… “Bilgilendirmenin en hızlı şekilde ve şeffaflık içinde yapılması gereklidir” diye de ifade edilebilir…
Tabii bütün bu bilgilerin ‘doğru’ olması ve müphemiyete yol açmaması da elzemdir… Bilindiği gibi pandemi sürecindeki sorunlardan belki de en can sıkıcısı ‘belirsizlik’ti… “Hastalanacak mıyım; hastalanırsam durumum ağır olur mu?” cevaplarına ihtiyacımız olan ilk sorular olsa da bu müphemiyetin oluşturduğu ekonomik sarsıntılar 2020’ye damga vurdu…
Ancak önümüzde yeni bir gün, yeni bir yıl var… Sağlık sisteminde olduğu gibi ekonomi alanında da sağlam atılmış temeller üzerinde yükselen sistemin hukuk reformlarıyla daha da güçlendirileceği hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de Adalet Bakanımız tarafından ifade edildi… Pandeminin hepimize ödettiği bedeller elbette oldu… Fakat gelecek konusunda duygularını değil, aklını devreye sokanlar biliyor ki önümüzde daha parlak bir dönem var…
İnsan, uyum sağlama kapasitesiyle meşhur bir canlı… Pandeminin gerektirdiği önlemlere de virüsle yaşamaya da alıştıkça müphemiyet giderilecektir…
Bunun yansıması olarak ekonomik göstergelerin pozitif yönlü ilerlemeye devam edeceği bir süreç bizi bekliyor… Pandeminin ilk günlerinde kıtlık korkusuyla market raflarının boşaltılmasını hatırlayalım… İnsanlar duruma alışıp hükümet tarafından da endişe edilecek bir durumun olmadığına ikna edilince belirsizliğe bağlı olarak çıkan sorun ortadan kalkmıştı…
Gerek ekonomi gerekse sağlık alanındaki başka endişeler de böyle birer birer bertaraf ediliyor… O nedenle ülkemiz daha ferah bir yıla adım attı… Bazılarının belirsizlikleri kaşıyarak olmasını ümit ettikleri gibi siyasi değişim tehdidi de söz konusu değil…
2021 ülkemizin millî bağımsızlığını, uluslararası alandaki lider konumunu destekleyenler için iyi bir sene olacak… Diğerleri dertlerine yansınlar…
Bektaşi’nin önüne iki şişe şarap koyarlar. Sorarlar: “Ya Erenler, bi’ deyiver bunlardan hangisi daha iyi?” Bektaşi, etiketi olmayan aynı renk ve boydaki şişelerden birini başına dikip, tamamını lıkır lıkır içtikten sonra döner, “Diğeri daha iyi” der. Adam şaşırır: Yahu birader, ötekinin tadına bakmadın ki…” “Gerek yok” der Bektaşi, “Bu içtiğimden daha kötü olamaz.”
Durum 2020 için de benzer vaziyettedir. Yukarıdaki analojiden hareketle rahatlıkla söyleyebiliriz ki 2021 ve sonrası, 2020’den ‘çok daha iyi’ olacak…
Hiç unutmuyorum… Ocak 2020’ye geldiğimizde Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda moraller üst düzeydeydi… Bütün endeksler pozitif yönlü hareket ediyordu. Kısa adıyla YEP, yani Yeni Ekonomi Programı yerine oturmuştu. 3D diye ifade edilen Dengelenme, Disiplin, Değişim süreçlerinden ilk ikisi tamamlanmış ve sıra Değişim’e gelmişti.
Tam o sırada, Alman Şansölyesi Merkel’in ifadesiyle, “İnsanlık tarihinin karşılaştığı en büyük kriz” patlak verdi… Koronavirüs pandemisi birkaç ay içinde dünyada ayak basmadık ülke ve sarsmadık ekonomi bırakmadı…
Sağlık alanındaki krizi yönetmek ve can sağlığını güvence altına almak kadar ekonomi alanındaki krizi de kontrol altında tutmak kritikti… Bu yolda tüm ülkeler ve ekonomileri hasar alsa da bazılarının daha başarılı olduğu açıktı…
Ülkemiz bu başarılı örneklerden biriydi… Kendilerinin dünya medeniyetinin merkezi olduğunu iddia eden Batılı ülkeler birbirlerinin tıbbi malzemelerine el koyarken Türkiye yüzlerce ülkeye yardım gönderiyordu… Güçlü sağlık altyapımız ve çok iyi yetişmiş sağlık çalışanlarımızla zorlu ama başarılı bir süreci geride bıraktık. Diğer ülkelere oranla hâlâ düşük seyreden can kaybı sayımız bu başarının en büyük göstergelerinden…
Öte yandan İngiltere gibi bir devin ‘itibarının’ yerle bir oluşuna da tanık olduk… Pandeminin başlangıcında ‘sürü bağışıklığı’nı savunarak sıkı önlemler almaktan geri duran İngiltere Başbakanı Boris Johnson koronavirüse yakalandı. Başbakanın yoğun bakımda alındığı ve iki kez karantina sürecine girdiği ifade edildi… “Aşı hiçbir zaman bulunamayabilir” diyen Johnson vizyon sahibi, aksiyon alan bir lider olmaktan hayli uzaktı… Tabii bu, onun itibarı kadar ülkesininkine de zarar verdi…
Yazımızı kaleme aldığımız Aralık ayının son günlerinde ise İngiltere, koronavirüs nedeniyle yeni bir kriz yaşıyor. Ülkelerin kapılarını bir bir kapattığı İngiltere’deki önlemler, başlangıçtakinin aksine sıkılaştırılıyor… Ülke, içinde bulunduğu durumu ‘bulaşıcılığı yüzde 70 artıran mutasyonla’ açıklasa da Sağlık Bakanımızın açıklamalarından biliyoruz ki bu Eylül ayından beri mevcut bir durum… Yani mutasyondan ziyade, ‘kötü yönetim’ ile açıklanması daha doğru olurdu…
Belki de Johnson’ın hatası ne krizin yönetimi ne de krizin iletişiminin yönetimi konularında yetkin olmasıydı… Çünkü deyim yerindeyse ikisinde de sürekli çuvallıyor…
İç içe geçmiş gibi görünen bu iki kavram, birbirlerinden farklı alanlara karşılık gelir… Aynı anda ve aynı ciddiyette devreye sokulmaları gerektiğinden çoğunlukla da çorbaya dönüşür… Bu süreçleri yönetenlerin ehil olmadığı durumlarda işin iletişimi ihmal edilir… Ancak o zaman sonuçlar da ağır olur… Hız, bilgilendirme ve şeffaflık bu süreçte kritik öneme sahiptir… “Bilgilendirmenin en hızlı şekilde ve şeffaflık içinde yapılması gereklidir” diye de ifade edilebilir…
Tabii bütün bu bilgilerin ‘doğru’ olması ve müphemiyete yol açmaması da elzemdir… Bilindiği gibi pandemi sürecindeki sorunlardan belki de en can sıkıcısı ‘belirsizlik’ti… “Hastalanacak mıyım; hastalanırsam durumum ağır olur mu?” cevaplarına ihtiyacımız olan ilk sorular olsa da bu müphemiyetin oluşturduğu ekonomik sarsıntılar 2020’ye damga vurdu…
Ancak önümüzde yeni bir gün, yeni bir yıl var… Sağlık sisteminde olduğu gibi ekonomi alanında da sağlam atılmış temeller üzerinde yükselen sistemin hukuk reformlarıyla daha da güçlendirileceği hem Sayın Cumhurbaşkanımız hem de Adalet Bakanımız tarafından ifade edildi… Pandeminin hepimize ödettiği bedeller elbette oldu… Fakat gelecek konusunda duygularını değil, aklını devreye sokanlar biliyor ki önümüzde daha parlak bir dönem var…
İnsan, uyum sağlama kapasitesiyle meşhur bir canlı… Pandeminin gerektirdiği önlemlere de virüsle yaşamaya da alıştıkça müphemiyet giderilecektir…
Bunun yansıması olarak ekonomik göstergelerin pozitif yönlü ilerlemeye devam edeceği bir süreç bizi bekliyor… Pandeminin ilk günlerinde kıtlık korkusuyla market raflarının boşaltılmasını hatırlayalım… İnsanlar duruma alışıp hükümet tarafından da endişe edilecek bir durumun olmadığına ikna edilince belirsizliğe bağlı olarak çıkan sorun ortadan kalkmıştı…
Gerek ekonomi gerekse sağlık alanındaki başka endişeler de böyle birer birer bertaraf ediliyor… O nedenle ülkemiz daha ferah bir yıla adım attı… Bazılarının belirsizlikleri kaşıyarak olmasını ümit ettikleri gibi siyasi değişim tehdidi de söz konusu değil…
2021 ülkemizin millî bağımsızlığını, uluslararası alandaki lider konumunu destekleyenler için iyi bir sene olacak… Diğerleri dertlerine yansınlar…