Vah vah, İkea’ya çok üzüldüm...
30 MART 2007
İkea’nın Türkiye lansmanı iş ve iletişim yönetimi açısından bir başarı öyküsüydü. ‘Müşteri Deneyimi Yönetimi’ sanki İkea için oluşturulmuş bir kuramdı. İşlerini katalogla halleder, pek TV’ye çıkmazlardı.
Oysa TV’de de varlarmış... Bizim İletişim Grubu’ndan Ozan Öcal’ın dikkatini çekmiş. “Ne biçim reklam bu?” diye bana mesaj atmış... www.reklamlar.tv’den açıp baktım. Hakikaten garip bir şey.
Reklamı görmemiş olanlar için özet: Kasada parasını ödeyen bir bayan, kapıdan çıkarken kasa fişine bir göz atar. Gördüğüne pek inanamaz. Hiç beklemediği bir rakam vardır fişte. Kadın, kasiyerin yanlış yaptığını zanneder. Bu durumda ortalama bir Türk kadını ne yapar dersiniz? Doğru kasaya gider ve der ki:“Galiba yanlış hesaplamışsınız!”
Filmdeki kadın da öyle mi yapıyor? Hayır! Fark edilip edilmediğini anlamak için sağına soluna bakıyor. Sonra 5’inci sınıf aşağılık bir tavırla kasa fişini kazağının içine iki göğsünün arasına yerleştiriyor ve ‘uyanık’ bir edayla çaktırmadan olay mahallinden uzaklaşıyor. Kocası dışarıda otoparkta beklemekte, karısı alışverişte aklını kaybeden her Türk erkeği gibi gazete okuyarak ‘Lahavle’ çekmektedir. Kadın İkea’yı atlatmış olmanın verdiği zafer duygusuyla ‘Levent, arabayı çalıştır!’ diye çığlık atar. Sonra atlar arabaya. Bir yandan çığlıklar atarken bir yandan da elini yumruk yapıp bir kaç kere kendi vücuduna doğru çekerek, “Amma geçirdik İkea’ya!” demeye getirir...
Böyle bir anlatım, ne Türk kadınına uyar, ne de Türk kültür ve değerlerine!
Neymiş efendim, “İkea’da fiyatlar inanamayacağınız kadar uygun!” demeye getiriyorlarmış... Yerseniz... Şimdiden söyleyelim. Kimse yemez. Ozan arkadaşımız yerden göğe haklı...
Bağıracaksanız tam bağırın!
Türkiye’de 700 bin gizli Hepatit C taşıyıcısı olduğunu biliyor muydunuz? Ya da kan yoluyla vücuda yerleşen Hepatit C’nin karaciğer kanseri, siroz ve ölüme neden olabileceğini?..
Bunu, Viral Hepatitle Savaşım Derneği’nin verdiği yarım sayfadan büyük ilanlardan öğreniyoruz... Kampanyanın mali desteğini ilaç firması Roche veriyormuş. Hani SSK’ya satışları yüzünden mahkemeye verilen Roche.
Ben ilanı bir tek gazetede gördüm. TV’de, sinemalarda, billboard’larda, internet ortamında rastlamadım.
Böyle kampanya olur mu? Kendin söyle, kendin dinle... Dostlar alışverişte görsün. Hem de itibarın onca yara almışken? Roche stratejik bir itibar çalışması yapacağına, “Çorbada azıcık bizim de tuzumuz bulunsun” kabilinden yasak savmış adeta...
Diğer yandan reklamın tasarımı gayet iyi... Nihayet bir süredir mikropların, bakterilerin biraz daha ‘doğru’ çizildiğini görüyoruz.
Yoksa reklam filmlerinde öyle ‘zararlı yaratık’ çizimleri vardı ki, hepsini son derece sempatik bulur, tavrımı onlardan yana koyar, ‘kötü’ bir haşarat öldürücüsü tarafından yaşamlarına son verildi mi de, çok üzülürdüm...
Reklam ajansı işini yapmış. Reklamı veren ne yapmış?..
Oysa TV’de de varlarmış... Bizim İletişim Grubu’ndan Ozan Öcal’ın dikkatini çekmiş. “Ne biçim reklam bu?” diye bana mesaj atmış... www.reklamlar.tv’den açıp baktım. Hakikaten garip bir şey.
Reklamı görmemiş olanlar için özet: Kasada parasını ödeyen bir bayan, kapıdan çıkarken kasa fişine bir göz atar. Gördüğüne pek inanamaz. Hiç beklemediği bir rakam vardır fişte. Kadın, kasiyerin yanlış yaptığını zanneder. Bu durumda ortalama bir Türk kadını ne yapar dersiniz? Doğru kasaya gider ve der ki:“Galiba yanlış hesaplamışsınız!”
Filmdeki kadın da öyle mi yapıyor? Hayır! Fark edilip edilmediğini anlamak için sağına soluna bakıyor. Sonra 5’inci sınıf aşağılık bir tavırla kasa fişini kazağının içine iki göğsünün arasına yerleştiriyor ve ‘uyanık’ bir edayla çaktırmadan olay mahallinden uzaklaşıyor. Kocası dışarıda otoparkta beklemekte, karısı alışverişte aklını kaybeden her Türk erkeği gibi gazete okuyarak ‘Lahavle’ çekmektedir. Kadın İkea’yı atlatmış olmanın verdiği zafer duygusuyla ‘Levent, arabayı çalıştır!’ diye çığlık atar. Sonra atlar arabaya. Bir yandan çığlıklar atarken bir yandan da elini yumruk yapıp bir kaç kere kendi vücuduna doğru çekerek, “Amma geçirdik İkea’ya!” demeye getirir...
Böyle bir anlatım, ne Türk kadınına uyar, ne de Türk kültür ve değerlerine!
Neymiş efendim, “İkea’da fiyatlar inanamayacağınız kadar uygun!” demeye getiriyorlarmış... Yerseniz... Şimdiden söyleyelim. Kimse yemez. Ozan arkadaşımız yerden göğe haklı...
Bağıracaksanız tam bağırın!
Türkiye’de 700 bin gizli Hepatit C taşıyıcısı olduğunu biliyor muydunuz? Ya da kan yoluyla vücuda yerleşen Hepatit C’nin karaciğer kanseri, siroz ve ölüme neden olabileceğini?..
Bunu, Viral Hepatitle Savaşım Derneği’nin verdiği yarım sayfadan büyük ilanlardan öğreniyoruz... Kampanyanın mali desteğini ilaç firması Roche veriyormuş. Hani SSK’ya satışları yüzünden mahkemeye verilen Roche.
Ben ilanı bir tek gazetede gördüm. TV’de, sinemalarda, billboard’larda, internet ortamında rastlamadım.
Böyle kampanya olur mu? Kendin söyle, kendin dinle... Dostlar alışverişte görsün. Hem de itibarın onca yara almışken? Roche stratejik bir itibar çalışması yapacağına, “Çorbada azıcık bizim de tuzumuz bulunsun” kabilinden yasak savmış adeta...
Diğer yandan reklamın tasarımı gayet iyi... Nihayet bir süredir mikropların, bakterilerin biraz daha ‘doğru’ çizildiğini görüyoruz.
Yoksa reklam filmlerinde öyle ‘zararlı yaratık’ çizimleri vardı ki, hepsini son derece sempatik bulur, tavrımı onlardan yana koyar, ‘kötü’ bir haşarat öldürücüsü tarafından yaşamlarına son verildi mi de, çok üzülürdüm...
Reklam ajansı işini yapmış. Reklamı veren ne yapmış?..