Vali ölmedi, öldürüldü!
12 Ocak 2009 Akşam Gazetesi
İki elimiz kanda da olsa gidecektik. Türkiye, sanat alanında hafızasını tazeliyordu. Bu sürece tanık olmak toplumsal üretim ilişkilerinden elini ayağını çekmemiş herkesin boynunun borcuydu. Salkım Hanımın Taneleri, Hatırla Sevgili, Mavi Gözlü Dev, Zincirbozan, Devrim Arabaları, Güz Sancısı (vizyona girecek) ve nihayet Vali...
12 Eylül gibi Türkiye'nin acılı dönemleriyle ilgili sayısız bireysel bunalım filmlerini saymıyorum. Onlar da önemliydiler... Ancak yukarıda sayılanlar gibi derinlikli bir iddiaya sahip oldukları söylenemez. Vali'nin iddiası ise şu: Bireysel ahlak, ekonomik ahlaksızlık önünde kolay kolay direnemez. Büyük çıkarlar söz konusu olduğu zaman büyük devletler egemenlikleri altındaki ülkelerdeki bireysel çıkışlara hayat hakkı tanımazlar...
TRT 2'nin yayınladığı Cumhuriyete Kanat Gerenler dizisinde yer almış olan 256 Cumhuriyet bekçisinin erdem, çalışkanlık ve özveri dolu yaşamlarını çağrıştıran bir vazgeçiş serüveninin idealizm simgesi olarak dağa taşa adını yazdırmış olan Recep Yazıcıoğlu'nun şeref dolu yaşamının bir kesiti filmde ele alınmış.
Ne kadar da çok iddia var!.. Ve belki doğrudan şaibe altında bırakılmayan ancak kendilerini şaibe altında hissetmeleri gereken ne kadar da çok insan var!..
Umarız bunlar ortaya çıkacaktır... Ya da filmin iddiasının ticari bir hezeyan olduğu kanıtlanacaktır...
Filmle hiç alakası olmamasına rağmen bazıları 'Devrim Arabaları projesinde Necmettin Erbakan da vardı' diye itiraz ettiler. Bu filmde ise öyle böyle değil, dönemin Enerji ve İçişleri Bakanlığı yetkilileri neredeyse adlı adınca suçlanıyorlar. Türkiye'nin enerji politikalarını etkileyecek olan bir takım girişimler, cinayetler, suikastlar doğrudan İstanbul'daki ABD Başkonsolosluğu'yla irtibatlı kişilerce yönetiliyor.
Filmin yapımcılarının biraz üstüne gidilirse onlar kendilerini 'Görmediniz mi ölen gencin mezar taşında ölüm tarihi olarak 2008 yazıyordu. Yani olay tamamen kurgu...' diyerek kendilerini tartışmanın dışında tutmaya çalışabilirler. Ancak filmin bütününden bu sonuç çıkmaz. Kurgu murgu... Ortadaki iddia çok net: 'Vali Yazıcıoğlu ölmedi, öldürüldü.'
Sizce şimdi birilerinin bu pirincin taşını ayıklaması gerekmiyor mu?
'Davranış'ta 'beklenti'yi aşmak zor iştir
Ülker'İn Çamlıca'daki merkezinde ana binadan içeri girer girmez sağdaki toplantı odasında küçük bir grup bir araya gelmişiz. Ben felaket nezleyim. Mendil yetişmiyor. Aksırma, tıksırma, hapşırma gırla gidiyor... Konuşmakta zorluk çekiyorum.
O sırada toplantı odasının kapısı açılıyor, içeriye gözlüklü minyon yapılı bir bayan giriyor. Elinde bir poşet... Poşet içinde bir paket çay ve bir şişe kolonya. Sonradan adının Nagehan Duran olduğunu öğreneceğim hanımefendi diyor ki: 'Ali Bey bakın bu çay size iyi gelir. Kolonya da hem sizi hem de çevrenizdekileri korur!'...
İnanılır gibi değil. Yıllardır üniversitedeki derslerimde anlatır dururum: 'Beklenti üzerinde davranış sergilemek; algılamayı etkili bir şekilde yönetmenin en önemli araçlarından biridir...'
Buyurun size 'Beklenti ötesinde davranış'a en şık örnek...
Nagehan Hanım'ın karşılamada görev yaptığını öğreniyorum... Ne karşılaması, alın Nagehan Hanım'ı getirin en sorumlu müşteri hizmetleri görevlerine; en mükemmeliyle altından kalkar...
Gördüğümüz şefkat ve ilgi karşısında hemen heyecanlanıyorum. Şaka yollu soruyorum: 'Nagehan Hanım'a iş teklif etsek ayıp olur mu?..' Ülker'in Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker Hanım diyor ki: 'Boşuna heveslenmeyin. Nagehan Hanım'ı biz de çok istedik. Ancak buradan kıpırdatmak mümkün değil!'...
Bence kameraya alıp Nagehan Hanım'ın konuklarına nasıl davrandığını tüm hizmet sektörüne göstermek yerinde olur...
Oradan ayrılırken son günlerde bir başka kuruluşta izlediğim sunumun başlığı geliyor aklıma: 'Sorunlu müşteriler!'...
Nagehan Hanım'ın kulaklarını bir kez daha çınlatıyorum...
İki elimiz kanda da olsa gidecektik. Türkiye, sanat alanında hafızasını tazeliyordu. Bu sürece tanık olmak toplumsal üretim ilişkilerinden elini ayağını çekmemiş herkesin boynunun borcuydu. Salkım Hanımın Taneleri, Hatırla Sevgili, Mavi Gözlü Dev, Zincirbozan, Devrim Arabaları, Güz Sancısı (vizyona girecek) ve nihayet Vali...
12 Eylül gibi Türkiye'nin acılı dönemleriyle ilgili sayısız bireysel bunalım filmlerini saymıyorum. Onlar da önemliydiler... Ancak yukarıda sayılanlar gibi derinlikli bir iddiaya sahip oldukları söylenemez. Vali'nin iddiası ise şu: Bireysel ahlak, ekonomik ahlaksızlık önünde kolay kolay direnemez. Büyük çıkarlar söz konusu olduğu zaman büyük devletler egemenlikleri altındaki ülkelerdeki bireysel çıkışlara hayat hakkı tanımazlar...
TRT 2'nin yayınladığı Cumhuriyete Kanat Gerenler dizisinde yer almış olan 256 Cumhuriyet bekçisinin erdem, çalışkanlık ve özveri dolu yaşamlarını çağrıştıran bir vazgeçiş serüveninin idealizm simgesi olarak dağa taşa adını yazdırmış olan Recep Yazıcıoğlu'nun şeref dolu yaşamının bir kesiti filmde ele alınmış.
Ne kadar da çok iddia var!.. Ve belki doğrudan şaibe altında bırakılmayan ancak kendilerini şaibe altında hissetmeleri gereken ne kadar da çok insan var!..
Umarız bunlar ortaya çıkacaktır... Ya da filmin iddiasının ticari bir hezeyan olduğu kanıtlanacaktır...
Filmle hiç alakası olmamasına rağmen bazıları 'Devrim Arabaları projesinde Necmettin Erbakan da vardı' diye itiraz ettiler. Bu filmde ise öyle böyle değil, dönemin Enerji ve İçişleri Bakanlığı yetkilileri neredeyse adlı adınca suçlanıyorlar. Türkiye'nin enerji politikalarını etkileyecek olan bir takım girişimler, cinayetler, suikastlar doğrudan İstanbul'daki ABD Başkonsolosluğu'yla irtibatlı kişilerce yönetiliyor.
Filmin yapımcılarının biraz üstüne gidilirse onlar kendilerini 'Görmediniz mi ölen gencin mezar taşında ölüm tarihi olarak 2008 yazıyordu. Yani olay tamamen kurgu...' diyerek kendilerini tartışmanın dışında tutmaya çalışabilirler. Ancak filmin bütününden bu sonuç çıkmaz. Kurgu murgu... Ortadaki iddia çok net: 'Vali Yazıcıoğlu ölmedi, öldürüldü.'
Sizce şimdi birilerinin bu pirincin taşını ayıklaması gerekmiyor mu?
'Davranış'ta 'beklenti'yi aşmak zor iştir
Ülker'İn Çamlıca'daki merkezinde ana binadan içeri girer girmez sağdaki toplantı odasında küçük bir grup bir araya gelmişiz. Ben felaket nezleyim. Mendil yetişmiyor. Aksırma, tıksırma, hapşırma gırla gidiyor... Konuşmakta zorluk çekiyorum.
O sırada toplantı odasının kapısı açılıyor, içeriye gözlüklü minyon yapılı bir bayan giriyor. Elinde bir poşet... Poşet içinde bir paket çay ve bir şişe kolonya. Sonradan adının Nagehan Duran olduğunu öğreneceğim hanımefendi diyor ki: 'Ali Bey bakın bu çay size iyi gelir. Kolonya da hem sizi hem de çevrenizdekileri korur!'...
İnanılır gibi değil. Yıllardır üniversitedeki derslerimde anlatır dururum: 'Beklenti üzerinde davranış sergilemek; algılamayı etkili bir şekilde yönetmenin en önemli araçlarından biridir...'
Buyurun size 'Beklenti ötesinde davranış'a en şık örnek...
Nagehan Hanım'ın karşılamada görev yaptığını öğreniyorum... Ne karşılaması, alın Nagehan Hanım'ı getirin en sorumlu müşteri hizmetleri görevlerine; en mükemmeliyle altından kalkar...
Gördüğümüz şefkat ve ilgi karşısında hemen heyecanlanıyorum. Şaka yollu soruyorum: 'Nagehan Hanım'a iş teklif etsek ayıp olur mu?..' Ülker'in Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker Hanım diyor ki: 'Boşuna heveslenmeyin. Nagehan Hanım'ı biz de çok istedik. Ancak buradan kıpırdatmak mümkün değil!'...
Bence kameraya alıp Nagehan Hanım'ın konuklarına nasıl davrandığını tüm hizmet sektörüne göstermek yerinde olur...
Oradan ayrılırken son günlerde bir başka kuruluşta izlediğim sunumun başlığı geliyor aklıma: 'Sorunlu müşteriler!'...
Nagehan Hanım'ın kulaklarını bir kez daha çınlatıyorum...