'Viral marketing'e alet olmadan iki kere düşünün
28 Kasım 2008 Akşam Gazetesi
Elektronik ortamdaki hiçbir sosyal medya grubuna dahil değilim. Sanal ilişkilerden, 'mış gibi yapmaktan' nefret ediyorum. Benim yerim yurdum belli. Telefonumu, e-postamı herkes bilir. Benimle konuşmak, görüşmek isteyip de konuşup görüşemeyen olmamıştır... Sanal sosyalleşme bana göre bir şey değil. Aldığım bütün 'Grup Davetleri'ni reddediyorum. Aman kimse alınmasın...
Herkesin yolu açık olsun. Ayrıca e-şerefsizlik etmedikçe, yani adını adresini gizleyip, sütre gerisinden hakaretler yağdırıp korkakça ve alçakça saldırmadıkları sürece gelen bütün e-postalara yanıt veriyorum. Kendini gizleyip takma isimlerle ona buna saldırmayı da 'demokratik hak ve özgürlük olarak' görmüyorum...
İlk seçimlerde bütün portallara ve bloglara özgürlük tanıyacağını, ancak e-şerefsiz psikopatların ve sosyopatların önlerine gelene saldırmalarını engelleyeceğini vaat eden siyasi partiye oy vereceğim...
Son günlerde bir e-posta ve fotoğraf dolaşıyor ortalıkta. Bizim Sarı Siyah '65 vakfının adreslerine de servis edilmiş. Konu hanesinde şöyle yazıyor: 'Öpülecek ağız dudağa yakın gelirmiş'... Aklı sıra serbest çağrışımla o galiz küfürü çağrıştıracak...
Metni buraya almıyorum. Anlaşılan o ki, fotoğrafı internet ortamında ilk servise koyan kişi başka yerden almış. Diyor ki: '11 Kasım 2008 tarihli 124 sayılı Yeni Harman'ın 3. sayfasında 'Zaman gazetesi 23.10.2008 Ergenekon davası temsili çizimi' başlığı altında bir test ve çizim var.'
Mahkemelerden fotoğraf alınamıyor ya! Hani Ergenekon celselerinden hakim ve sanıkların resimleri kara kalemle çiziliyor. Öyle bir çizim işte. Kişilerden biri, en sağdaki Mustafa Kemal Atatürk'e benzetilmiş. Yanda da bir test: 'En sağdaki abi kim?' Şıklar şöyle: a. Seyhan Soylu (Sisi), b. Sedat Peker, c. Kemal Alemdaroğlu, d. Hurşit Tolon, e. Mustafa...
Dikkatli bir gözle sahte bir montaj olduğu anlaşılan parça götürülüp bir Zaman gazetesi sayfasına yapıştırılmış...
Arşivden 23 Ekim tarihli Zaman'ı istettim. İnternet ortamında 'viral marketing'in nemenem amaçlar için kullanılabildiğini bildiğimden araştırayım dedim. İnternette herkesin birbirine gönderdiği kupürün esamesi yok gazetede...
Acaba ben mi yanılıyorum, dedim... Erken baskılarda vardı da kaldırıldı mı, diye soruşturdum. Böyle bir değişiklik olmadığını öğrendim. Bu arada benim bilmediğim bir eki mi vardı da, orada mı yayınlanmış, diye merak ettim... Bulamadım.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'yı aradım. 'Eski bir konu aslında' dedi. 'Birileri Hürriyet'ten Yalçın Bayer'e iletmişler. O da konudan Ertuğrul Özkök'e söz etmiş. Birlikte bakıp resmedilen kişinin Atatürk'e benzemediğini, Ergenekon sanıklarından Vedat Yenerer'den başkası olmadığını tespit etmişler. Özkök bunu yazmıştı hatta. İnternet ortamında herkes için başlatılabilen ataklardan biri' dedi...
İnternet ortamı tüm araştırmalarda da kanıtlandığı gibi en az güvenilen ve en az güvenilmesi gereken, manipülasyona en açık iletişim ortamı... İnternetten gelen bir bilgiyi yaymadan önce iki defa değil üç defa düşünmek, bir iki kere kontrol etmek yerinde olur... Ayrıca bazı işler şaka kaldırmaz...
Konu Zaman gazetesi değildir; her an herkesin başına gelebilen e-eşkıyalıktır... Oysa eşkıyalığın bile bir yiğitlik, delikanlılık tarafı olabilir... Fikri mücadelenin tezvirata ve belden aşağıya vurmaya ihtiyacı yoktur. Zaman gazetesini eleştirmek için pek çok yol vardır. Hele her türlü kaotik ortama ve ahlaksızca ataklara kolaylıkla alet olabilen internet ortamının taşıyıcısı durumuna düşmeye hiç gerek yoktur.
Elektronik ortamdaki hiçbir sosyal medya grubuna dahil değilim. Sanal ilişkilerden, 'mış gibi yapmaktan' nefret ediyorum. Benim yerim yurdum belli. Telefonumu, e-postamı herkes bilir. Benimle konuşmak, görüşmek isteyip de konuşup görüşemeyen olmamıştır... Sanal sosyalleşme bana göre bir şey değil. Aldığım bütün 'Grup Davetleri'ni reddediyorum. Aman kimse alınmasın...
Herkesin yolu açık olsun. Ayrıca e-şerefsizlik etmedikçe, yani adını adresini gizleyip, sütre gerisinden hakaretler yağdırıp korkakça ve alçakça saldırmadıkları sürece gelen bütün e-postalara yanıt veriyorum. Kendini gizleyip takma isimlerle ona buna saldırmayı da 'demokratik hak ve özgürlük olarak' görmüyorum...
İlk seçimlerde bütün portallara ve bloglara özgürlük tanıyacağını, ancak e-şerefsiz psikopatların ve sosyopatların önlerine gelene saldırmalarını engelleyeceğini vaat eden siyasi partiye oy vereceğim...
Son günlerde bir e-posta ve fotoğraf dolaşıyor ortalıkta. Bizim Sarı Siyah '65 vakfının adreslerine de servis edilmiş. Konu hanesinde şöyle yazıyor: 'Öpülecek ağız dudağa yakın gelirmiş'... Aklı sıra serbest çağrışımla o galiz küfürü çağrıştıracak...
Metni buraya almıyorum. Anlaşılan o ki, fotoğrafı internet ortamında ilk servise koyan kişi başka yerden almış. Diyor ki: '11 Kasım 2008 tarihli 124 sayılı Yeni Harman'ın 3. sayfasında 'Zaman gazetesi 23.10.2008 Ergenekon davası temsili çizimi' başlığı altında bir test ve çizim var.'
Mahkemelerden fotoğraf alınamıyor ya! Hani Ergenekon celselerinden hakim ve sanıkların resimleri kara kalemle çiziliyor. Öyle bir çizim işte. Kişilerden biri, en sağdaki Mustafa Kemal Atatürk'e benzetilmiş. Yanda da bir test: 'En sağdaki abi kim?' Şıklar şöyle: a. Seyhan Soylu (Sisi), b. Sedat Peker, c. Kemal Alemdaroğlu, d. Hurşit Tolon, e. Mustafa...
Dikkatli bir gözle sahte bir montaj olduğu anlaşılan parça götürülüp bir Zaman gazetesi sayfasına yapıştırılmış...
Arşivden 23 Ekim tarihli Zaman'ı istettim. İnternet ortamında 'viral marketing'in nemenem amaçlar için kullanılabildiğini bildiğimden araştırayım dedim. İnternette herkesin birbirine gönderdiği kupürün esamesi yok gazetede...
Acaba ben mi yanılıyorum, dedim... Erken baskılarda vardı da kaldırıldı mı, diye soruşturdum. Böyle bir değişiklik olmadığını öğrendim. Bu arada benim bilmediğim bir eki mi vardı da, orada mı yayınlanmış, diye merak ettim... Bulamadım.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı'yı aradım. 'Eski bir konu aslında' dedi. 'Birileri Hürriyet'ten Yalçın Bayer'e iletmişler. O da konudan Ertuğrul Özkök'e söz etmiş. Birlikte bakıp resmedilen kişinin Atatürk'e benzemediğini, Ergenekon sanıklarından Vedat Yenerer'den başkası olmadığını tespit etmişler. Özkök bunu yazmıştı hatta. İnternet ortamında herkes için başlatılabilen ataklardan biri' dedi...
İnternet ortamı tüm araştırmalarda da kanıtlandığı gibi en az güvenilen ve en az güvenilmesi gereken, manipülasyona en açık iletişim ortamı... İnternetten gelen bir bilgiyi yaymadan önce iki defa değil üç defa düşünmek, bir iki kere kontrol etmek yerinde olur... Ayrıca bazı işler şaka kaldırmaz...
Konu Zaman gazetesi değildir; her an herkesin başına gelebilen e-eşkıyalıktır... Oysa eşkıyalığın bile bir yiğitlik, delikanlılık tarafı olabilir... Fikri mücadelenin tezvirata ve belden aşağıya vurmaya ihtiyacı yoktur. Zaman gazetesini eleştirmek için pek çok yol vardır. Hele her türlü kaotik ortama ve ahlaksızca ataklara kolaylıkla alet olabilen internet ortamının taşıyıcısı durumuna düşmeye hiç gerek yoktur.